Zalim bir yönetici, yaptığı her eylemin doğru olduğuna kendini inandırır. Bu inanç, yalnızca kendi hatalarını görmezden gelmekle kalmaz; aynı zamanda, çevresindekilerin de bu yanılgıya inanmasını talep eder. Çünkü böylesi bir zihin, kendi doğrularını sorgulamayı zayıflık olarak görür. Oysa gücün asıl sınavı, doğruluğu savunmaktan değil, yanlışlarını görebilmekten geçer. Ne var ki bu tür bir lider, eleştiriyi düşmanlık, muhalefeti ihanetten başka bir şey olarak algılamaz. Yanlışlarından rahatsız olanlar ortaya çıktığında, kendini haklı çıkarmak için acımasız yöntemlere başvurmaktan çekinmez.
Bir Yanılgının Başlangıcı-Güç Sarhoşluğu
Zalim liderin bu tutumu, çoğunlukla gücün sarhoş edici etkisiyle başlar. Güç, kontrolü elinde tutmanın verdiği güvenle bireyin algısını bozabilir. Böyle bir lider, çevresindekilerin eleştirilerini bir tehdit olarak algılar. Onun için hata yapmak zayıflıktır ve güç, zayıflığa yer bırakmaz. Bu nedenle, hata yaptığını kabul etmektense, hatasını doğru gibi göstermeye çabalar.
Ancak hakikatin karşısında duran bu çaba, zamanla bir savaşa dönüşür. Çünkü yanlış, ne kadar güzel paketlenirse paketlensin, hakikat karşısında bir gölge gibi dağılır. Bunu bilmesine rağmen zalim lider, çevresindekilerin sessizliği ya da korkuyla boyun eğişini, haklılığının kanıtı olarak görür. Eleştirel sesleri susturmak için önce manipülasyona başvurur. Eleştirenleri toplum içinde küçük düşürmek, yalnızlaştırmak ya da fikirlerini itibarsızlaştırmak için türlü yöntemler dener. Eğer bunlar işe yaramazsa, şiddet ve tehdit yoluna sapar.
Bir yönetim toplantısında, genç bir danışman, liderin bir kararını sorgulamaya cesaret ettiğinde, odada derin bir sessizlik oluşur. Zalim lider, yüzünde soğuk bir gülümsemeyle konuşmaya başlar:
"Bu tür düşünceler, bizim birliğimizi bozabilir. Sadece düşmanlarımızın işine yarar," der ve bakışlarını toplantıdaki diğer katılımcılara çevirir. Bu sözler, danışmanın açıkça bir tehdit altında olduğunu herkese ilan eder. O andan itibaren, odadaki herkes, liderin kararlarını sorgulamanın sonuçlarını kendi zihinlerinde tartar.
Zulmün Aracı-Mobbing ve İzolasyon
Zalim yöneticinin en sık başvurduğu yöntemlerden biri, muhalif sesleri baskıyla susturmaktır. İş yerinde mobbing, bu baskının en somut örneklerinden biridir. Düşünen ve sorgulayan çalışanlar, liderin öfkesinin hedefi olur. Onlar yalnızca birer birey değil, aynı zamanda liderin kendi korkularını yansıttığı birer aynadır. Çünkü bu kişiler, liderin yanlışlarını gözler önüne seren bir tehdit gibi algılanır.
Bir başka örnek olarak, aynı lider, departman müdürlerinden birini hedef alır. Müdür, bir projede etik olmayan uygulamaları rapor etmiştir. Ancak bu rapor, liderin karizmasını zedelemiştir. Müdür, öncelikle toplantılara davet edilmemeye başlar. Daha sonra iş yükü artırılır, her hatası büyütülerek gündeme getirilir. Sonunda ise liderin himayesindeki medyada müdür hakkında asılsız dedikodular yayılır. Bu durum, yalnızca müdürün değil, diğer çalışanların da sindirilmesine yol açar.
Mobbing yalnızca bireyi değil, toplumu da zehirler. Bir zalim lider, iş yerindeki bu baskıyı toplumsal alanda da yayar. Fikir adamlarını susturmak, onları toplumdan dışlamak ya da itibarsızlaştırmak, zalim liderin gücünü koruma çabalarının bir parçasıdır. Çünkü bu lider, düşüncenin özgür olduğu bir toplumda var olamayacağını bilir. Özgür fikirler, onun inşa ettiği korku imparatorluğunu temellerinden sarsar.
Ancak baskının ve izolasyonun bir sınırı vardır. İnsan doğası, baskıya belli bir noktaya kadar boyun eğebilir. Baskının sürdüğü her an, bireylerin içinde biriken öfke, sonunda bir volkan gibi patlar. Bu patlama, liderin inşa ettiği sahte güvenlik duvarlarını yıkacak güce sahiptir.
Hakikati Bastırmanın Bedeli
Zalim bir liderin en büyük hatası, hakikati bastırabileceğine inanmasıdır. Hakikat, kurumuş bir yaprağa benzemez ki rüzgarla savrulup yok olsun. Aksine, hakikat bir tohum gibidir. Bastırıldıkça toprağın derinliklerine iner ve orada filizlenmeyi bekler.
Bir lider, yanlışlarının üstünü örterek haklı çıkacağını zanneder. Ancak her örtbas edilen yanlış, daha büyük bir yanlışa zemin hazırlar. Hakikati inkâr etmek, yalnızca liderin değil, onun çevresindeki herkesin ahlaki bir çöküş yaşamasına yol açar. Yanlışların doğru gibi gösterilmesi, toplumu adaletten ve vicdandan uzaklaştırır. İnsanlar, gerçeği değil, liderin dayattığı sahte gerçeklikleri kabullenmek zorunda kalır. Bu durum, toplumsal dokunun yıpranmasına, insanların birbirine güvenini kaybetmesine ve ahlaki değerlerin çökmesine neden olur.
Bir gazeteci, liderin yolsuzluklarını ifşa eden bir makale yayımlar. Ancak lider, halkı bu gazetecinin "yabancı güçlerin ajanı" olduğuna inandırır. Gazeteci, hapse atılır. Fakat bu olay, halkın hafızasında bir yara olarak kalır. Liderin güç oyunları, hakikatin yayılmasını kısa vadede engelleyebilir, ancak uzun vadede halkın öfkesini biriktirir.
Bir Zalimliğin Sonu
Zalim liderler, sonunda her zaman aynı sonla karşılaşır: Yalnızlık. Çünkü korkuyla inşa edilen bir güç, zamanla etkisini kaybeder. İnsanlar, korkularını aştıklarında, zalimin gücü bir hayal gibi çöker. Her şeyin kendi kontrolünde olduğunu düşünen lider, bir gün çevresindeki sessizlikte yalnız kalır. O sessizlik, liderin haklılığına değil, toplumun onun adaletsizliğinden duyduğu bıkkınlığa işarettir.
Bir gün, zalim lider, halkın meydanlarda toplanarak "Adalet istiyoruz!" diye bağırdığını duyar. Ancak artık çok geçtir. O güne kadar halkı baskıyla susturan lider, halkın öfkesinin karşısında duracak bir çözüm bulamaz. Halkın öfkesi, bir fırtına gibi liderin sarayını yerle bir eder.
Hakikat, hiçbir zaman tamamen bastırılamaz. Güz rüzgarı, sararmış yaprakları süpürüp götürdüğünde, yerini yeşil filizler alır. Bu filizler, toplumun yenilenen umududur. Çünkü hiçbir lider, hakikatin karşısında duracak kadar güçlü değildir.
Hakikatin Galibiyeti
Sonuç olarak, zalim bir yönetici, yaptığı her hatayı doğru gibi göstermeye çalışsa da, hakikat her zaman galip gelir. Yanlışları doğru gibi göstermek, yalnızca geçici bir çözümdür. Hakikat, zamanı geldiğinde en güçlü zalimi bile yerle bir edecek bir kuvvetle ortaya çıkar. Çünkü hakikatin doğası budur: Görünmez gibi görünür ama zamanı geldiğinde tüm çürümüşlüğü süpürüp götürür. Ve zalimin ardından geriye yalnızca sararmış yaprakların hatırası kalır.
Bahadır Hataylı/09.08.2024/Sancaktepe/İST
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder