Bu Blogda Ara

25 Aralık 2024 Çarşamba

Yanlış Yapmaktan Korkma-Cesaretin ve Öğrenmenin Yolculuğu

İnsan olarak hepimiz hata yaparız. Bu, insana özgü bir gerçektir. Ancak yanlış yapmaktan korkmak, bizi öğrenmekten, büyümekten ve gelişmekten alıkoyar. Hatalar, hayatın bize sunduğu en büyük öğretmenlerden biridir. Her hata, bize yeni bir şey öğretir, farklı bir bakış açısı sunar ve bir sonraki adımımızı daha sağlam atmamızı sağlar. Yanlış yapmaktan korkma, çünkü yanlışlar senin başarı yolunda nasıl ilerleyeceğini gösteren işaretlerdir.

Bir düşün; bir çocuğun yürümeyi öğrenmesi için kaç kez düştüğünü. Hiçbir çocuk düşmekten korktuğu için yürümekten vazgeçmez. Aksine, her düşüş ona daha iyi denge kurmayı, ayakta durmayı ve sonunda yürümeyi öğretir. İşte hayat da böyledir. Yanlış yaparak öğrenir, hatalarımızdan ders alarak ilerleriz.

Yanlışlar aynı zamanda bize yaratıcı yollar sunar. Dünyanın en büyük buluşlarından bazıları, başlangıçta "yanlış" olarak görülen deneyimlerden doğmuştur. Örneğin, penisilinin keşfi tamamen bir tesadüf, hatta bir "hata" sonucu gerçekleşmiştir. Bu hata, milyonlarca insanın hayatını kurtaran bir tedavi yöntemine dönüşmüştür. Hatalarını öğretmenlerin olarak gör. Onlar, seni güçlendiren, yeni yolları anlaman için fırsatlar sunan araçlardır.

Eleştiri Almaktan Korkma

Eleştiriler bazen can yakıcı olabilir, ama unutma ki eleştiriler seni daha iyi bir duruma taşımak için gereklidir. Eleştiriyi bir saldırı olarak değil, bir rehberlik aracı olarak gör. Eleştiriler, seni şekillendiren, incelten ve cilalayan ustanın çekici gibidir. Leonardo da Vinci'nin "Mona Lisa" tablosunu yaparken kaç kez düzeltme yaptığını düşünebiliriz. Belki de eleştiriler olmasaydı, bu şaheser ortaya çıkmazdı.

Hayatında aldığın her eleştiri, aslında sana bir şeyler anlatmaya çalışır. Belki daha dikkatli olmanı, belki bir şeyleri farklı yapmanı, belki de sadece daha sabırlı olmanı. Eleştiriler, seni geliştirmek için bir fırsattır. Bu yüzden eleştirilerden korkma, onları kucakla. Her eleştiri, seni daha güçlü ve daha yetkin bir birey yapar.

Dışarıdan Nasıl Göründüğünü Önemseme

Başkalarının ne düşündüğünü sürekli önemseyen bir insan, kendi hayatını yaşamaktan vazgeçer. Dışarıdan nasıl göründüğünü önemsemek, kendi iç sesini susturmak demektir. Oysa herkesin algısı, kendi deneyimleri ve ön yargılarıyla sınırlıdır. Senin kim olduğunu, neler yapabileceğini ve neye inanman gerektiğini başkaları değil, sadece sen belirleyebilirsin.

Bir örnek düşünelim: Bir ağacın meyve verdiği için eleştirildiğini. Ağacın, "Başkaları ne der?" diye düşünerek meyve vermekten vazgeçtiğini hayal edebilir misin? O zaman ağaç, doğasına ihanet etmiş olurdu. Aynı şekilde, sen de dışarıdaki seslere fazla kulak verirsen, kendi doğanı inkar edersin. Kendi doğrularını bul, kendi hikâyeni yaz ve bu hikâyede başkalarının senin yerine karar vermesine izin verme.

Pes Etmekten Kork

Pes etmek, ilerlemenin ve başarının önündeki tek gerçek engeldir. İnsanlar genellikle başarısızlık korkusuyla pes ederler, ama bu korku, gerçek potansiyellerini ortaya çıkarmalarına engel olur. Thomas Edison, ampulü icat ederken binlerce kez başarısız olduğunu söylemiştir. Ama pes etmemiştir. "Başarısız olmadım, ampulün çalışmayacağı binlerce yolu buldum," demiştir. İşte bu, pes etmemek için güçlü bir örnektir.

Tutkunu ve inancını kaybetmekten kork. Çünkü insanı yaşatan, ona yön veren ve karanlık zamanlarda yolunu aydınlatan bu iki güçlü kuvvettir. Tutku, seni ileriye taşır; inanç ise o yolda yürürken seni ayakta tutar. Hayatta zorluklarla karşılaştığında, tutkunu ve inancını hatırla. Onlar, seni yeniden ayağa kaldıracak ve yoluna devam etmeni sağlayacaktır.

Yerinde Saymaktan Kork

Hareket etmeyen bir taş, yosun tutar. Yerinde saymak, yaşamın sunduğu sınırsız fırsatları göz ardı etmek demektir. Yaşam, sürekli bir akış ve hareket halindedir. Sen de bu akışa dahil olmalısın. Hareket et, düş, kalk, ama asla durağan kalma. Hayatın sunduğu her fırsatı değerlendir ve kendini sürekli geliştir.

Büyük işler başarmış insanların ortak bir özelliği vardır: Onlar, asla yerinde saymazlar. Bir hedefe ulaştıklarında, bir sonraki hedeflerini belirlerler. Başarısız olduklarında ise tekrar denerler. Yerinde saymak, insanın kendisine yapabileceği en büyük kötülüklerden biridir. Bu yüzden harekete geçmekten korkma. Denemekten korkma. Çünkü denemediğin her şey, zaten kaybettiğin bir fırsattır.

İçindeki Işığı Koruyarak İlerlemek

Senin içindeki ışık, dünyayı değiştirecek güce sahip. O ışığı koru, büyüt ve başkalarına da ilham ol. Hayatın her anında, her adımında, bu ışık senin yol göstericin olsun. İçindeki ışık, seni hem karanlık zamanlarda aydınlatacak hem de başkalarına yol gösterecektir.

Bir mum düşün. Kendisi yanarken etrafını da aydınlatır. Sen de bu mum gibi olabilirsin. Kendi ışığını korurken, başkalarının da ışığını bulmasına yardımcı olabilirsin. Hayatta yaptığın her şey, bıraktığın her iz, senin hikâyen olacak. O hikâye, başkalarına umut, cesaret ve inanç versin.

Cesaret-Korkuların Üzerine Git

Korkular, birer engel değil, aşılması gereken basamaklardır. Cesaret, korkuların üzerine gitmek ve onların seni güçlendirmesine izin vermektir. Hayatta cesaret gösterdiğin her an, aslında bir zafer kazanmış olursun. Bu zaferler, seni daha güçlü, daha kararlı ve daha cesur bir insan yapar.

Bir zamanlar, dağların zirvesine tırmanan bir dağcıya, "Zirveye ulaşmaktan korkmadın mı?" diye sorulmuş. Dağcı şu cevabı vermiş: "Korktum, ama korkumun beni durdurmasına izin vermedim." İşte hayatın sırrı da burada saklıdır. Korkularını tanı, ama onların seni durdurmasına izin verme.

Son olarak, hayatta ne yaparsan yap, her zaman kendine inan. İçindeki potansiyele güven. Senin hikâyen, başkalarına ilham verecek kadar değerli. Bu yüzden asla pes etme, asla durağan kalma ve her zaman ilerlemeye devam et. Hayat, korkularını yenme cesaretini gösterdiğin ölçüde güzelleşir.

Erol Kekeç/23.12.2024/Namazgah/İST

İslam ve İnsanlık-Kaybolan Güvenin Analizi



Yıllarca Allah'ın Resulü Müslüm tanımlarken şöyle dedi diye başladık söze. "Müslüman, elinden ve dilinden insanların güvende olduğu, emin olduğu kişidir." Bu söz, yüzlerce yıldır bir mızrak gibi zihinlerimizde taşıdığımız, ama hayatta karşılığını bir türlü bulamadığımız bir gerçekti. Geldiğimiz noktada ise bu sözün, çoğu zaman kâğıt üzerinde kalan, uygulamada eksik, bir anlamı kalmadığını fark ediyoruz. Müslümanın özü, kıyametler kopsa bile başkalarına sığınak olabilmesidir; oysa bugün bu öz, yerini başka şeylere bırakmış görünüyor.

Eğer Müslüman dendiğinde, "sizden olan ve olmayan herkesin" sığınabileceği bir liman olarak akla gelmiyorsanız, üstelik sığınılacak liman olmanın ötesinde, tahribat korkusuyla insanların sizden uzaklaşmasına sebep oluyorsanız, şunu kabul edelim ki, İslam'ın hayatta karşılığı yoktur. Burada sorun bireylerden öte toplumsal bir aynaya yansıyan özün kaybıdır. Ve bu noktada şunu da hatırlatmak gerekir: Kimse kendi hatalarının faturasını İslam gibi kutsal bir değere kesemez. İslam ile şekillenen insanlardır; İslam'ı terk eden ise, yine insanlardır.

Kur’an ve Hakikatin Dönüşümü

Mü'min Suresi'nde Hz. Musa'ya iman edenler der ki: "Rabbimiz! Bizi düşmanlarımız için bir fitne kaynağı kılma." Bu ayeti çok kez duymuşuzdur, ancak çoğu zaman nasıl bir gerçeğe işaret ettiğini düşünmeden tekrar ederiz. Bugün geldiğimiz nokta ise ne yazık ki daha acı bir tabloyu gözler önüne seriyor: Müslüman olduklarını iddia edenler, insanlık için bir fitne kaynağı haline gelmiş durumda. Bu durum, yanlışların ve kötülüklerin artık bir alışkanlık haline gelmesinin ötesine geçerek, doğrunun ve hakikatin yaşanmasını olanaksız kılmış bir toplumsal algıyı yaratmıştır.

Doğruluğun yerini pragmatizme, şeriata uygunluğun yerini şahsi çıkarlarının aldığı bir dönemde, yanlışları ve kötülükleri meşrulaştırma eğilimi doğruyu gölgelemiş, hatta doğruya olan ihtiyacı unutturmaya başlamıştır. Kötülükler, zamanla çoğu kişi tarafından olağan karşılanır hale gelir. Bu durumun önüne geçmek yerine ona zemin hazırlayan her anlayış, çürümeyi hızlandıran bir ifsat kaynağıdır.

Allah'ın Emirleri ve Toplumsal Gerçekler

Kur’an'ın ışığında, Allah'ın bizden istediklerini hatırlamak bu kargaşa içinde çıkış yollarından biri olabilir: "Emrolunduğunuz gibi dosdoğru olun." "Hakkın şahitliğini gereği gibi yapın." "İnsanlar arasında hayırlı bir topluluk olun." "İyiliği emredin, kötülükten sakındırın." "Ekini ve nesli koruyun." İşte bu emirlerin her biri, Müslüman toplumların bir zamanlar inşa ettikleri medeniyetlerin temel taşları olmuştur. Ancak ne yazık ki bu temel taşların yıkılmasına ve yerlerine çıkarları önceleyen sığ bir yaşamın yerleşmesine şahit oluyoruz.

İnsanlık için bir liman olmaktan çok uzak bir hale gelmişsek, burada sorumluluğu dışarıda aramadan önce kendimize bakmalıyız. "Birleştirilmesi gerekeni birleştirirsiniz." buyruğunu hayata geçiremeyen bir topluluğun, insanları birbirinden uzaklaştıran politikalara esir düşmesi kaçınılmaz olmuştur. İşte bu, yeryüzünde en büyük fitne kaynağıdır.

Dosdoğru Yaşamak-Kurtuluşun Reçetesi

Demek ki "Müslümanım" demek kurtuluşun sigortası değil. "Müslüman olarak teslim olup, dosdoğru yaşamak" asıl kurtuluşun anahtarıdır. Diğerlerinin tamamı ifsat kaynağıdır. Bugün yaşadığımız dünya, iyiliğin ve doğrunun ortadan kaldırıldığı, yaşanılır hale getirilen yanlışın bir mirasını bırakır olmuştur.

Bir toplumu şekillendiren onun ışığıdır. Bu ışık, İslam'ın özüne uygun bir şekilde parlarsa, o toplumun yüzü güler. Ama şayet bu ışık sönerse, toplum karanlığa mahkum olur. İş bu noktada, birey olarak başlamak zorundayız. Elimizi ve dilimizi, diğer insanlar için bir tehlike değil, bir umut ışığına dönüştürebiliriz. Doğruluk ve şahitlik, sadece sözde değil, yaşantıda yer ettiğinde gerçek anlamını bulur. Müslüman olmak sadece bir kimlik değil, bir hayat biçimidir ve bunu yeniden hatırlamak zorundayız.

Erol Kekeç/24.12.2024/Namazgah/İST

24 Aralık 2024 Salı

Babamdan Bana Benden Oğula...

 


Ah be oğul, Dünya dediğin, bir misafirhanedir aslında. Tahta beşikle başlar yolun, Tahta bastonla biter usulca. Arada ne var dersen, Gözyaşıyla yıkanmış umutlar, Ve alın teriyle yoğrulmuş hayaller var.

Dinle oğul, Hayatın fısıldadığı sırları, Her sabah yeniden doğar güneş, Ama her doğuş bir adım daha yaklaştırır seni, O en nihai sona. O yüzden sakın unutma: Her nefes bir emanettir sana.

Bak oğul, Ömür bir gölgedir, Akşamın alacakaranlığında uzayıp kısalan. Bir ömrün kıymeti, Elinde tuttuğun sevgiyle ölçülür, Ve arkasında bıraktığın iyilikle.

Biliyor musun oğul? İnsan ne ekerse onu biçer bu tarlada. Sevgi eken, huzur toplar bir gün. Kin ekense, ateşe düşer kendi eliyle. O yüzden gönlünü temiz tut, Dilinle dua et ki, Yüreğin ferahlık bulsun.

Anla oğul, Dünya, adaletin terazisinde hafif kalır, Ve her zalimin zulmü, Kendi boynunda bir halka olur. Unutma, mazlumun duası, Gecenin karanlığını deler geçer. Her feryat bir gün yankılanır göklerde.

Ey oğul, Hayat dediğin, bir nefesten ibarettir. Gözünü kamaştıran ne varsa, Bir gün savrulur gider rüzgarda. Tahta beşikle başlar yolun, Tahta bastonla biter sonunda. Ardında ne bırakacağını düşün hep.

Ve bil oğul, Her zorluk sabrın kucağında büyür. Her dert, bir hikmet taşır bağrında. Bazen güneş doğmaz zannedersin, Ama sabah, en karanlık gecenin ardından gelir. Sen sabret, sen şükret, Ve bil ki sonunda adalet hep galip gelir.

Oğul, Hayatta iki şey unutulmaz: Bir annenin gözyaşı, bir babanın alın teri. Ve bil ki en ağır yük, Bir yetimin omuzlarına binen haksızlıktır. O yüzden mazlumun yanında ol, Zulme karşı eğilme hiçbir vakit.

Ve sonunda, oğul, Bir gün şu dünyadan göçerken, Adın iyilerle anılsın. Ardında dua eden eller kalsın. İşte o zaman bil ki, Ölüm bile bir vuslat olur sana.

Ah be oğul, Dünya dediğin, tahta beşikten tahta bastona uzanan bir yoldur. O yolda yürürken doğruluk senin kılavuzun, Sabır ise yoldaşın olsun. Ve unutma: Bu yolun sonunda yalnızca Rabbine sığınacaksın (varacaksın)...

Erol Kekeç/24.12.2024/Sancaktepe/İST

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!