Bu Blogda Ara

30 Nisan 2021 Cuma

FARKLI DÜŞÜNENLERİN OLUŞTURACAĞI TEVHİD’E ADIM ADIM!

 Neden insanlar aynı bakışa ya da bir şeye aynı noktadan bakmaya zorlanır. Hatta bakmayanlar dışlanır ve yaşam içinde onlara farklı gözle bakılır. Bu anlayış özellikle son 30 yıla damga vuran bir anlayış olup çıktı. Hatta bizim toplumda da bu tarz dayatmaların gün geçtikçe daha bir yayıldığına şahit olmaktayız. Ekonomik ve siyasal gücü elinde bulunduranlar her zaman doğrulukta kendilerine rakip tanımazlar ve her şeyin kendi etraflarında dönmesini isterler. Kendilerine uydu olmayanlar olursa onları da normalden sapan sapkın eylemler olarak adlandırırlar. Durum böyle olunca bu anlayışların etrafında birikenler de bu gücün farklı isimlendirdiği yaşamlarla savaşmayı bir erdem bilirler. Sosyal paylaşım ağlarında sizlerde benim gibi çok şeye şahit olmuşsunuzdur mutlaka, farklı olmak isteyenlere büyük bir taraftar kitlesinin ağza alınmayacak küfür ve hakaretlerle onları potansiyel düşman edindikleri ortadadır. Bu da gösteriyor ki, farklılıkların imha edilmesinin legal ve doğal bir süreç olarak meşru zeminlere oturtulmaya çalışıldığını görmekteyiz.

Ç.Darwin’nin tabii seleksiyon olarak adlandırdığı, güçlü olanların zayıfları tüketerek yaşamlarını devam ettirdiğini söylediği anlayışın değişik boyutlarda cereyan ettiği görülmektedir. Darwin’in sınıflandırmasında fiziki güce bağlı bir seleksiyonun olduğu anlatılırken, günümüzde daha çok megafonu elinde bulunduran güç, en önemli güç olarak diğerlerini imha etme yoluna gitmektedir. Yani güçler de kendilerine şirk koşulmasını istemiyorlar. Tek güç kendileri ise diğerleri bu gücün etrafında pervane olup bir uydu olması gerekir. Olmuyorsa tabii(!) seleksiyona uğramak zorundadır. Doğruluk, kurumsal gücün nimetlerini kontrol ediyor olmakla eş anlamlı hale geldi. Yani kurumsal güçler her ortamda gayri meşru ve tutarsız eylemlerde bulunsalar da onların kurumsal bir yapı olmaları eylemlerini meşru zeminlere oturtmaya yetiyor. Mesela kolluk güçlerine ait bir görevli kendi görevsel alanıyla alakalı imkanlardan faydalanarak,o imkanları kendi menfaatlerini korumak amaçlı kullandığında ve o güce dayanarak başkalarına zulmettiğinde, bulunduğu görev itibarıyla öncelikli suçsuzluğu kanıtlanmaya çalışılıyor, suçluluğu ancak suçsuzluğu kanıtlanamazsa devreye giriyor. Bu örnek bile, kurumsal alanda bir görev üstlenmiş olmanın insana ayrıcalıklı bir makamı taltif ettiğini göstermektedir.

Dünyadaki stratejik hareketlerin neredeyse tümü böylesi bir anlayışı kendisine örnek almıştır. Dünyanın kolluk gücü ABD’nin dünya ülkelerine bakışına baktığımızda onunla aynı görüşte olmayanları düşman ilan ettiğini ama aynı görüşte olup onun bir dediğini iki etmeyenleri ise geleneksel müttefik olarak gördüğünü biliyoruz. Bu demektir ki, her ortamda yönetimler artık farklılıkları yok ederek tek tip bir toplum istemektedir. Bunu neden istiyor olabilirler diyebilirsiniz; çünkü dünya tek gözlü canavarlara miras kalacakmış gibi, bir yaşama kulaç atmaktayız. Farklı bir gözün varlığına tahammül edemeyecek kadar dünyanın tek elde toplanmasını isteyen güçler, tüm toplumlarda böylesi bir anlayışın gelişmesine ve yayılmasına çaba harcamaktalar. Geçmişteki feodal anlayışların çağdaş şekli, dijital kontrol sistemiyle insanlığın tek tipleştirme sürecine boyun eğdirilmesidir. ABD’de iki farklı parti var ve tüm düşünceler bu ikisi içerisinde barınmak zorundadır. Çünkü farklılıkların kontrolü zordur, onun için tüm dünya da farklılıklar yavaş yavaş imha edilerek tek tipleştirme yoluna ciddi bir kaynak aktarılmaktadır. Ülkemiz gerçeği de son beş yıl içinde buna benzer ciddi bir ayrışmaya doğru yol almaktadır. Muhalifler, millet İttifakı, İktidar ve koalisyon ortakları da Cumhur ittifakı adı altında farklılıkları birleştirme yoluna gitmektedir. Bunun neresi niçin olumsuz olsun diyenler olabilir, ancak ben böylesi oluşumların çok ciddi patolojik bünyeler ve psikotik zihinler barındırdığına inanmaktayım. Böyle bir bünye olmamış olsa, farklılıkların yaşaması için çaba harcayan oluşumların çoğaldığına şahit olursunuz. Oysa bunun tam aksi bir durum var ve belli güç merkezleri etrafında uydulaşan kendi varlıklarını tehlikeli görüp onu dillendirmekten çekinen milyonlar oluşmaya başladı. Tüm bu oluşumların geri planına bakarsanız böyle bir çaresizliğin, farklılıkları ortadan kaldırdığına şahit olursunuz.

Eğer bir toplumda toplumu oluşturan farklılıklar birbirini tehlike olarak görüp, kendisine uymayanı kendisine uymaya zorluyorsa orada çıldırmışlığın her haline örnek bulabilirsiniz. Bir anlayış kendisi gibi düşünmeyen ve yaşamayanları hep kontrol altına alıp onları gözetleyerek kontrollü bir gürültüden yana olmak istiyorsa, mutlak referans kendisinin olduğunu iddia ediyor demektir. Oysa hiç kimse bir başkasının yaşamı ve dünyaya bakışı için belirleyici ölçü olamaz. Ölçüler ancak ortak noktalardır. Ortak birleşim noktası ve kesişim kümesi her ortam için aynıdır ve asla değişmez. Kesişim kümesi tüm yaşamların ortak paydasıdır ve herkes bu ortak paydayla eşitlenir sonrasında ortak yaşam kurallarının uygulanacağı ortamın oluşumuna katkı sunar. Yeryüzünde insan sayısı kadar düşünce vardır ancak tüm bu farklı düşüncelerin ortak paydası olan insan da bunları birleştirmek mümkündür. İnsan Yeryüzüne gönderilen en şerefli varlıktır sebebi ise, kendi kararlarını kendisi verebilecek ve ayrım yapabilecek zihinsel bilinç yönüyle donatılmış olmasıdır. Bu bilinç, insanı bir sayı doğrusunun iki ucunda bulundurabilir. Sıfır noktasını bir hiçlik kabul edersek, eksi ve artı uçlara doğru kendisini ifade ediyor olması insanın kendi iradi seçimine göre hareket ediyor olmasının da göstergesidir. Dolayısıyla insan tek boyutlu bir varlık olarak ele alınamaz. İnsanın bu özelliği dikkate alındığı zaman, insanı bir düşünce etrafında toplamaya çalışmak ve farklılıkları potansiyel tehlike görüp onları sürekli aşağılar olmak ne kadar acı bir durumdur. Yani diyeceğim o ki, sayı doğrusunun hangi tarafında bulunursanız bulununuz, her iki uçta diğer tarafı yok etme peşinde olmaktadır. Sıfır noktasında olup hayatları bir hiç olan amip gibi yaşayan ve bir nesne olmanın ötesine geçemeyenler tehlike oluşturmazlar. Çünkü gücü elde tutanlar etraflarındaki kalabalıkların ya kendi tarafında olmasını ya da bir hiç olarak sıfır noktasında bulunmasını istemektedir. O zaman tek tip bir yaşam ortaya çıkmaktadır. Bu da bir rahatsızlık vermez ve istenilen hedefe hizmet eder.

Bu coronalı dönem, böyle bir toplum oluşturmak istemenin adının kaotik ortamlar yaratarak hedefe yaklaşma taktiğidir. Yani dünya doğrudan mekanik araçlar gibi güdümlenmiş robot tarzı canlılar yaratmak istiyor. Yapay zekâ ile çok değişik alanlarda düşünme üretecek canlı organizmaya gerek kalmamaktadır onlar açısından, peki bu kadar canlıyı doyurmak ve yaşatmak anlamlı mı hayır o zaman bunların büyük bir çoğunluğunu ya imha edeceğiz ya da yaşayacaklarsa güdümlenmiş mekanik robotlar haline getirilmelidir. O zaman biz maksimum fayda elde ederiz minimum harcamamız olur dolayısıyla dünya nimetlerinin hepsini elimize geçiririz ve Musa’nın Rabbine seslenen Firavun gibi, bizde Göklerin Tanrısına ulaşmak için kuleler yaparız ve kendi egemenliğimizi deklare ederiz diyen tağutların dünya sinemasındaki son film gösteriminin gişe hasılatı yerlerde sürünüyor. Yeni dünya düzeni dedikleri düzensizliğin, “üzerine varsan da ondan uzaklaşsan da dilini sarkıtıp soluyan köpek” gibi hangi taşı kaldırsan altından çıkıyor olması, sakın kimseyi umutsuzluğa sevk etmesin, finansörü dünya baron güçlerinin olduğu son filmin dünya sinemalarındaki gösteriminin sondan önceki çırpınışları yaklaşmaktadır. ”…Ancak iman edenler Salih amel işleyenler ve Allah’ı çokça anan ve zikredenler hariç, zalimler yakında nasıl bir devrilişle devrileceklerini bileceklerdir.” Şuara/227 “Bu bir haberdir ancak her haberin bir gerçekleşme zamanı vardır…”

Bu dünya ölçeğinde bizim yapmamız gereken, dünyanın şavktı kaymış ölçüsüyle hayatı ölçüp biçmeyi bırakarak, mutlak adaletin sahibinin isteklerine göre yeni bir dünyanın tasavvurunu inşa etmek olmalıdır. “Allah adildir, adil olanları sever ”Yeryüzüne adaletin Güneşinin doğması için adil yaşayıp hesapta mahcup olanlardan olmamayı ümit ederek selam saygı muhabbet ve dualarımla…

Erol KEKEÇ/29.04.2021/23.24


"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!