Psikolojik travmalar sosyolojik travmalara dönüştüğü zaman toplumsal kabulleri de kolaylaşıyor. Bireysel olarak yaşadığınız psikolojik olumsuzluklar sıradan bir vatandaşın bünyesinde vuku bulduğu zaman etkileme ve kabullenilme oranı da o oranda azdır. Ancak bu travmalar Belli bir yeri ve etkinliği olan kişilerin yaşamlarında ortaya çıktığı zaman toplumsal yaşamda rahat sindirilen bir hal alabiliyor.
Psikolojide herkesin bildiği rahatlama mekanizmaları var
bunları savunma mekanizması olarak tanımlarız. Bazıları o kadar tehlikeli
boyutlarda yaşamı etkisi altına alır ki kişi bunların etki alanından çıkıncaya
kadar yaşamında bir gelenek haline gelebiliyor. İnsan normal yaşamın akışına
aykırı tedirginlikler yaşadığında ve bunlardan kaynaklanan gerilimler ortaya
çıktığında bunların etki gücünden kurtulmak için zaman zaman bunlara sarılarak
kendini avutabiliyor. Ancak bu avunmalar süreklilik kazandığı zaman kronik bir
hastalığa dönüşebiliyor. Ne yazık ki, gerilim katsayıları her geçen gün artan
ortamlarda, bu mekanizmaların kullanımı giderek artış göstermektedir.
Sonrasında gelinecek noktanın hesabı yapılmadan aşırı tepkisellikleri de
beraberinde getirebiliyor.
Bahane üretme savunma mekanizmasının temelini
oluşturmaktadır. Bireysel olarak başlayan bu travma süreci bazen öyle aşırı
boyutlara gidiyor ki, toplumsal yaşamı allak bullak edecek çıkmaza insanları
götürebiliyor. Genellikle ergenlik döneminin sığındığı bir sığınak olarak göze
çarpan bu rahatlama mekanizmaları günümüzde toplumun geneline yayılan
sosyolojik bir travmaya dönüştü. Eğitim kurumlarında haylaz çocuklar vardır,
dersleri gayet başarısız olduğu için, öğretmen sınıfa girdiği zaman öğretmenin
gözüne girebilmek için, ayağa kalkın oğlum hoca geldi gözünüz kör mü? Vs. gibi
çıkışlarla sivrilerek rahatlamak ve kabul görmek isterler. İlkeli öğretmenler
üzerinde bir etki bırakmasalar da genellikle bu öğrenciler bu çıkışlarıyla
bulundukları ortamda sivrilir ve öylece kabul görürler. Dolayısıyla onların bu
tavırları onları belli noktalarda rahatlatır ve başarısızlıklarını böylece
kapatmaya çalışırlar. Ancak bu durum günümüzde o kadar yaygın hale geldi ki
toplumsal yaşamın her noktasında olumsuzlukları örtmek için, insanların
rahatlayacakları başka alanlarda sivrildiklerine şahit olmaktayız.
Son bir kaç yıldır yaşam kalitesinin ve ihtiyaçları karşılama
imkânlarının aşağılara doğru sürekli alçalan bir grafik eğrisi çizdiği bir
zamanda, hala bu davranışlara bahaneler üreterek kendilerini rahatlattıkları
gibi, başkalarını da rahatlattıklarını sananları gördükçe; bu konuların
sorgulamasının kaçınılmaz olduğunu gördüm ve bu gün sizlerle bu konularda biraz
hasbihal etmek istedim.
Bir yönetici kendisinden kaynaklanan olumsuzlukların faturasını
daima kendi dışındaki etkenlerde arayarak rahatlarken, bu kötü bir travma
olmasına rağmen hala bazıları bu travmanın bir hikmetinin olduğuna inanarak
yaşamını sürdürmektedir. Bu olumsuzlukların bir travma olarak görülmemesi ve
rahatlama mekanizmalarının etkisi altında kalmadığına inanmamız için, insanın
gerçeklerle yüzleşmesi gerekir. Gerçeklerle yüzleşmeyen ve gerçeklerden sürekli
uzaklaşan insanlar, toplumsal travmaların oluşmasına neden olurlar. Geldiğimiz
nokta ciddi anlamda toplumsal patolojik travmaların kökleşerek yayıldığına
şahitlik etmektedir. Ancak bu vakaların yaygın hale gelmesine neden olanların
hala bunları bir olumlu gidişat olarak tanımlamaları da apayrı bir vakadır.
Tüm psikologların ortak kanısı savunma mekanizmaları gerilim
anlarında kısa süreli kullanıldığı zaman, gerilim yaşayan bünyede bir rahatlama
meydana getirdiği için olumlu görülür. Ancak bu yaygın hale getirilip arkasına
sığınıldığı zaman yaşamı olumsuz etkileyip kişiyi nesneleşen bir yaşama mahkûm
ederler. Oysa bunları dikkate almayanlar daima bunlara sığınarak kendilerini
haklı kılma mücadelesi içindedirler. Küresel virüs ortalığı sardığı ve belli
ellerin insanların yaşamı üzerinde ciddi bir ifsat oluşturduklarını
anlattığımız günlerde, yetkili ve etkili kurumlar tarafından potansiyel
tehlikeli varlıklar olarak adlandırıldığımız ve kimsenin bu absürt çıkışlara
inanmaması gerektiği anlatıldı. Ancak her türlü olumsuzluğun kökleşmesi
sağlandıktan sonra aynı ağızlardan bu küresel güçlerin, küresel terörist olarak
adlandırılmasının sizce ne kadar anlamı ve önemi olabilir.
Ekonomik yaşamın ciddi bir toplumsal sorun oluşturduğunu
bilmeyen olmamasına rağmen, hala böyle bir durumun olmadığını ve bu olayları
gündeme getirenlerin kendilerini istemeyen güçler ve onlarla işbirliği içinde
olan içteki uzantılar olarak izahatının yapılması nasıl bir travma, bunu
anlamak mümkün değil... Gelir düzeyi düşük ve düşük ücretle çalışan insanlar bu
toplumda perişan bir hayatın açlığa dayanma diye(!) bir deneyin deney grubu
olarak kullanılmalarına rağmen kimsenin gıkı çıkmıyorsa; orada ciddi bir sorun
var demektir. İstanbul’dan Anadolu’nun bir yerinde cenazeniz olsa gidecek
imkânlarınız olmuyor, gitseniz de gelecek zamanlarda yaşamınızın yerlerde
sürüneceğini bilerek hareket etmek zorundasınız. Hayat bu kadar gerçeklerle
dolu iken, hala bazılarının bu gerçeklerden rahatsız olmadan gerilimlerini
azaltarak yaşamaları ancak savunma refleksleri geliştirmelerinden
kaynaklanabilir. Yukarıda sözünü ettiğim öğrenci gibi bazıları da başarısız oldukları
alanlardan kaynaklanan kaygı ve tedirginlikleri azaltmak için toplumda sivrilen
davranışlar ortaya koyarak, o olumsuzlukları bastırıyormuş gibi görülseler de
gerçekler acı üflemelerini yansıtmaya kararlı...
Yönetimin bir bakanı çıkıp, ekonomik kriz yoktur ancak
muhalefetin yaygarası var diyorsa ve toplumda birçok kesimde bunlara
inanabiliyorsa, bu durum toplumsal travmaya dönüşmüş bir psikolojiden başka bir
davranışla açıklanamaz. Ey muhalefet, ey dış güçler gibi hitap cümleleri ile
konuşmaya başlamayı, kişinin altından kalkamayacağı olumsuzlukları sloganik
ifadelerle geçiştirmesi olarak görebiliriz. Bu kadar bahanelere sarılmak ve
sürekli kişinin kendi sorumluluk alanlarındaki olumsuzlukların faturasını
sırtına vuracağı sorumlu araması büyük bir travmatik durumdur. Ondan dolayıdır
ki, toplumsal yaşam alanımız ciddi sorunlarla baş edebilmek için mücadele
etmemizi gerekli kılmıştır. Eğer bu sorunları sorun olarak görmez ve sürekli
dışardaki etkileyicilere sorumlulukları yüklemeye çabalarsak, hafifliyormuş gibi
kendimizi hissetsekte, altından kalkamayacağımız ruhsal denge problemlerinin
oluşmasına kapı aralarız. Toplum olarak ciddi bir mutsuzluk süreci yaşıyoruz.
Bu sürecin ortadan kalkması için, sosyolojik travmaları toplum bazından kişisel
sürece indirecek kadar alanını daraltmamız gereklidir. Bunu başaramadığımız
müddetçe gelecek hayalleri kurmak, sadece uyuşturucunun etkisiyle bulutların
üzerinde uçmaktan farksız olur.
Neden bireysel psikolojik bir vakıayı toplumsal vakıa içinde
ele aldığımı merak edenler olabilir. Toplumla birey iç içedir. Toplum bireyden
etkilendiği gibi, toplumda bireyi şekillendirir. Dolayısıyla toplum ve birey
sürekli etkileşim halindedir. Karizmatik ve söz sahibi olan etkin ve yetkili
kişilerin psikolojisi toplumsal yaşamın belirleyici dinamiklerini doğrudan
yönlendirir. Toplum bu etkileme karşısında kendinden geçer ve çaresizlik içinde,
sunulanları kabullenmekten başka çare bulamaz. Bu durum toplumsal travmanın
genişlemesine ve yaygın hale gelerek kökleşmesine neden olur ve kronik vakaların
oluşmasını sağlar. Son 0n yıl içindeki geçmiş yaşam alanımıza baktığımız zaman,
savunma mekanizmalarını aktif olarak kullanan ve bu mekanizmaların yaşamda
süreklilik kazandığı ortamları benimser olduk. Dolayısıyla hangi ayağınla yürüyorsun
denildiği zaman hareket etmeyen ama düşünür olan kırkayağın durumuna düştük. Bu
acınası psikolojik olumsuzlukları bir tarafa bırakmazsak planlamalarımız hep
avucumuzda patlar. Onun içindir ki, kişilerin yaşamlarındaki olumsuzlukları,
kişiyi özelleştirerek anlatmayı değil, sosyolojik vakıaya dönüşmesinden dolayı
ele aldığımız bilinmelidir.
Gerçeklerle yüzleşmek, her zaman hayata yeni bir başlangıç
yapmaktır. Ancak gerçeklerden kaçıp bahaneler üretmek potansiyel enerjimizi
pasifleştirir. Yönetici ve tüm insanlarımıza naçizane çağrım, rahatlama
mekanizmalarını hayatımızdan çıkaralım kısa süreli kişisel gerilimlerimizi
azaltmak için, bütün bir yaşamı gerilimlere teslim etmeyelim. Gerilimli yaşamak
ve sürekli gerilimlerden nemalanmak bu toplumun genel karakteri haline geldi.
Oysa yaşam sükûnet ortamında anlamlı çıkışlar sağlar. Geleceğin öngörüsü
olarak, sükûnet ortamında etki tepki sürecinden bağımsız kendinden yanmalı bir
makine gibi kendisini yenileyen uygulamalara ihtiyacımız var; bu uygulamayı
yapabilecek olanları her zaman baş tacı yapmaktır duruşumuz. Bahane üreterek
rahatlamaya çalışanları da durakta bırakmaktır vazifemiz...
Çıkar iskelesinden gemiye binenler, hiçbir zaman olumlu ve
olumsuzluk arasındaki ayrımı yapamazlar. Onların tüm doğruları menfaatlerinin
artması ve devamıdır. Menfaatlerine bir dokunuş olduğunda çığlığı basarlar,
yeni bir kaynak bulunca çığlıkları yerini sessizliğe bırakır. Ancak bizim böyle
bir derdimiz olmadığı için hakikati, hakikat olarak ortaya koymak boynumuzun
borcudur. Bu söylemlerimin ideolojik taraftarlık mantığı ile olayları ele
alanları rahatsız edeceğini biliyorum, ancak onlara tavsiyem bir on
dakikalığına beyinleri boşaltarak insani değerlere göre bu satırları ele almasıdır.
O zaman doğruya yaklaşma imkânımız belki olur. Diğer durumlarda psikolojik
travmaların toplumsal travmaya dönüştüğü ortamlarda bizler de birer vaka olarak
yaşamaya devam ederiz.
Bizim toplumda çok ciddi anlamda birey toplum etkileşimi var,
ancak bu etkileşim daha çok bireyden topluma devam ettiği için bireyler her
yaptıklarını marifet bilerek yanlışlarında ısrar ederek bu yanlış süreci
gelenek haline getirmeye başladılar. Bu geleneğin ortadan kalkması ve anlamlı
bir yaşamın başlangıç yapabilmesi için herkesi yeniden bağımsız ve içten
yanmalı araç gibi harekete geçmeye davet ediyorum. İşte o zaman belki kaderimiz
değişir. Platonun deyimiyle, “İnsanlar kendi beyinsizlikleri yüzünden
kaderlerinde olandan fazlasını yaşarlar..."Beynimizi doğru kullanarak
kaderimizi kendimiz çizelim." İnsana ancak emeği var" gelin
emeklerimizi zayi etmeyelim hep birlikte yeniden ayağa kalkalım ve kendimize
gelelim yoksa yarınlar hep hastalıklı virüslerin kuluçkaya yattığı ortamlar
olacak...
Sonsuz ikram ve merhamet sahibi rabbim sen bizim içimizi ve
dileğimizi çok iyi bilirsin, hayra vesile olmak isteyen bu satırların şer
olarak anlaşılmasına kapı aralama...
Selam saygı muhabbet ve dualarımla...
Erol
KEKEÇ/21.06.2022/15.16