Sosyolog-Erol KEKEÇ
23.07.2014/İST
Allah Haddi aşanları
sevmez;
“ Savaşanlara karşı Allah
yolunda siz de savaşın. Ancak aşırı gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri
sevmez.”Bakara:190
“Ey iman edenler!
Allah’ın size helal kıldığı iyi ve temiz nimetleri (kendinize) haram etmeyin ve
(Allah’ın koyduğu) sınırları aşmayın. Çünkü Allah haddi aşanları
sevmez.”Maide:87
“Rabbinize alçak gönüllüce ve için
için dua edin. Çünkü O, haddi aşanları sevmez.”A’raf:55
Bu
ayetlere dikkat ettiğimizde bir hakikate gözlerimizi kapamamız mümkün değildir.
Bu haikaket, haddi aşmak ve aşırı gitmek, Allah katında sevilmeyen ve kınanan
eylemler olduğunu rahatlıkla görürüz. Allah’u Teâlâ bir eylemi bu kadar açık
bir ifade ile kınayarak anlatmış olmasına rağmen, bu tarz eylemleri kendilerine
kalkan edinen ve ben Müslüman’ım diyen varlıkları anlamakta çok güçlük çekmekteyiz.
İçinde bulunduğumuz ülkede, son dönemlerde yaşanan olayların arkasında her ne
kadar bazı kirli odaklar olsa da, bazı haddi aşan ve aşırıya giden
davranışların olduğunu da görmek gerek.
Aklı
başında bir Müslüman, bu patolojik vakaların oluşmasına fırsat vermeyecek kadar
aşırılıklardan ve haddi aşmaktan uzak durması gerektiğini çok iyi bilir.
Rabbimiz bizi, başkaları için fitne kaynağı kılma diyerek, hadlerini ve
hudutlarını çok iyi bilir, tövbe ve istiğfar ederler.
Allah
Şımaranları sevmez;
“Şüphesiz
Kârûn, Musa’nın kavmindendi. Onlara karşı azgınlık etti. Biz ona, anahtarlarını
(bile taşımak) güçlü bir topluluğa ağır gelecek hazineler verdik. Hani, kavmi
kendisine şöyle demişti: “Böbürlenme! Çünkü Allah böbürlenip şımaranları
sevmez.”Kasas:76
Karunlaşmaya giden yola dikkat ediyor muyuz, tamamıyla
şımarıklıktan geçiyor. Haddi aşmak ve aşrı gitmek beraberinde insanı
şımarıklığa sürüklemekte ve hiçbir şeyi takmadan dalga geçer duruma
getirmektedir. Şımarık varlıklar, kendilerini yeryüzünde seçilmiş, özel iltimas
sahibi varlıklar olduğunu düşünürler. Şımarık çocuklar kimseyi takmadıkları
gibi herkesle dalga geçip kendini aşan konulara da burnunu sokmaktan geri
kalmaz. Yaşanılan olumsuzlukların temelinde mutlaka şımarık eylemlerin olduğunu
görmekte güçlük çekmezsiniz. İnsanların sahip olduğu imkânlar onları
böbürlenmeye ve aşrı azgınlıklara sürükler. Merhum Sezai Karakoç üstadın deyimiyle,”Hükümdarların
hükümdarlığı için halka yalvardığı ama yine de eşsiz zulümler işlediği günlere
geldik sizler bunu bana söylemediniz…”dediği gibi, şımarmak, insanların sonunu
yaklaştırır.
“Şüphe yok ki Allah, onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını
da bilir. O, büyüklük taslayanları hiç sevmez.”Nahl:23
Allah
yere gireni, yerden çıkanı, göğe yükseleni ve gökten ineni, sinelerde saklı
bulunan her şeyi en iyi şekilde bilir. Allah her şeyden haberdardır. Hiç kimse
kendisinin ne hesaplar yaptığını kafasının arkasında olanlardan Allah’ın
haberdar olmadığını sanmasın… Allah size şah damarınızdan daha yakın olmasına
rağmen, yaptığınız eylemlerde sizi gözleyenin olmadığını mı sanıyorsunuz?
Herkesin ne yapıp ettiğini göreceği günler çok yakındır.”Ey insan! Kerim olan
rabbine karşı seni büyüklük taslamaya ve azgınlık yapmaya sevk eden nedir? Bu
büyüklenmelerinizin kaynağı nedir, yoksa Allah’ın perçeminizden
yakalayamayacağını mı sanıyorsunuz, böyle bir büyüklenme hesaplarınız varsa,
şunu biliniz ki, mutlak galip Allah’tır. Hesap gününün tek hâkimi odur, Allah
hesabı çabuk görendir, orada bir saniye beklemezsiniz ve sizlere hiçbir
haksızlıkta yapılmayacaktır. İnsanlara olduğundan fazla kibirlenip büyüklük
taslayanlar, Allah katında kimsenin kimseye faydasının olmayacağı bir günden
sanırım haberleri olmasa gerek…
Allah bir resul gönderse senin gibi ipsiz sapsız çulsuz birini göndermeye mi kalır, diyen
Mekke’nin müşriklerinin gerekçelerini dikkate almayanlar, o müşriklerin
tavırlarını eylem olarak yaşamalarına rağmen, sözleriyle farklı mesajlar
vermeye kalsalar da, Allah sizin yapıp ettiklerinizden hesap soracaktır. O
doğrulamamış, namaz kılmamış, büyüklük taslayarak yüz çevirip sırtını dönmüş
sonra da salına salına kendenden yana olanların yanına gitmişti, sana yazıklar
olsun yazıklar, daha sana ne olsun… Bu kibirlenme kulelerinden aşağıya inerek,
herkesin söylediği sözün bir kıymeti vardır diyerek düşünülmediği sürece,
azgınların perçemlerinden yakalanacağı günler çok yakın demektir.
Rabbinin verdiği bunca imkânlara rağmen sizi Kerim
olan, Allah’ın nimetlerini yok sayarak, kendinizi dev aynasında görmenizin
anlamı nedir? Yoksa insan kendisinin başıboş bırakılacağını mı sandı, bizim ona
yetişip kendisini yakalayamayacağımızı mı sandı… Hayır, hayır onlar akletmiyorlar
ve inatlarında devam ediyorlar... Bizim inatçı zorba kavimleri ne yaptığımızı
görmediler mi? Sen öğüt ver umulur ki öğüt alırlar, öğüt ancak iman edenlere
fayda verir…
Allah fesat çıkaranları asla sevmez!
Bir de Yahudiler, “Allah’ın eli bağlıdır” dediler.
Söylediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın ve lanete uğrasınlar! Hayır, onun
iki eli de açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun, sana Rabbinden indirilen
(Kur’an) onlardan birçoğunun azgınlık ve küfrünü artıracaktır. Biz onların
arasına kıyamete kadar düşmanlık ve kin saldık. Her ne zaman savaş için bir
ateş yakmışlarsa Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya
çalışırlar. Allah bozguncuları sevmez. Maide:64
“Göklerin ve yerin gaybı Allah’a aittir. Kıyamet’in kopması bir
göz kırpması gibi veya daha az bir zamandır. Şüphesiz Allah her şeye hakkıyla
gücü yetendir.”Neml:77
Allah’ın buyruğuna inanmayarak,
ya da kendisini ilgilendirmiyormuş gibi davrananların sonunun, Yahudilerin
söylediklerinden dolayı, nasıl ki Rahman olan rabbimiz, onların elleri
bağlansın ve lanete uğrasınlar diyor, bu kapsam alanına girmemek için fesat
çıkaran ve ifsatçı bir yaşam ortaya koymaktan kaçınmaları gerekir. Her ne zaman
ortalığı karıştırmak için bir ateş yakılmışsa Allah onların ateşini söndürmüştür.
Allah bozgunculuk yapanların bu ateşlerinin yayılmasına asla fırsat vermez.
Çünkü rahman ve rahim olan Allah, yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanları
asla sevmez ve onları yakın yerden yakalar.
Yerlerin ve göklerin
gizlediklerinin bilgisi tamamıyla Allah’a aittir, Allah yapılanların hepsinden haberdardır.
Kimse dünyaya direk kalacağını ve bu dünyanın tek sahibinin olacağını sanmasın…
Kıyametin kopması sadece bir göz kırpması ve daha az bir süredir, bunu bilen
geçici dünya metaına aldanarak mütekebbirleşmek zorunda kalır mı? Elbette
hayır, ancak dünyada uzun yaşama arzusu insanları yanlış yapmaktan men edemez.
Bu sonsuz yaşama gayreti, insanı azgınlaşma sendromunun pençesinde can vermeye
sürükler. Şunu unutmamak gerekir ki, Allah her şeye hakkı ile güç yetirendir.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın her şeye güç yetireceğini bilen birinin,
tasalanmasına kaygılanmasına gerek var mı?
Eğer siz Allah’ı hesaba
katmazsanız hesabı şaşırırsınız ve kendinizi erişilmesi ve ulaşılması çok güç,
mütekebbir olarak ilan edersiniz, sonrasında da kendiniz için karanlık yaşamı,
kendinize reva görürsünüz… O zaman Allah sizin başınıza kimi musallat eder
bilemem. O halde “Ey iman edenler! Adaleti gözetenler olarak dosdoğru hareket
ediniz ve büyüklenme kulelerinden inerek, yaşamın bir ortağı olduğunuzu
kanıtlayın ki, Allah’ın rahmeti sizi kuşatsın…