Allah’a söz verip o sözün ardında durmayanlar var ya onların
ahirette hiçbir payı yoktur. Allah, sözlerine sadık olan ve atacağı her adımda
bu sadakati dikkate alanların yar ve yardımcısıdır. Allah’a dualar edip
yalvarıp, imkanlar eline geçtiğinde sanki o yalvaran kendisi değilmiş gibi
davrananların vay haline…Zorda kalınca hemen dini Allah’a has kılmaya çalışırız,
biraz rahatlayınca o günleri unutur kendimizi yeryüzünün ilahı sanırız. Yeryüzü
ilahlarının hepsinin silineceği, göklerin ve yerin Rabbinin huzurunda hesaba
duracağı günler gelecektir. O günlerin hesabını yapan bir insanoğlu insan
verdiği söze sadakat göstermez olur mu?
Allah, bizim hayatımızın en son noktasında dikkat edilmesi
gereken bir merci olarak bile görülmediği bir yaşamda, Allah’tan hayatımızı bir
düzene koymasını istemek ancak insanın kendisiyle alay etmesidir. Allah hiç kimseye
ayrıcalık tanımaz. Dönek varlıkların yaşamının ne olacağını da açıkça beyan etmektedir,
onların ahirette hiçbir payı da yoktur. Biz günlük hayatımızda kendi
türlerimizin ve cinslerimizin bize karşı verdiği sözü yerine getirmediği zaman,
hemen esip gürleyip yağıyoruz. Âmâ Allah’a karşı her türlü dönekliği
yaptığımızda, yine bize her türlü nimetlerini indirmesini bekleyerek bu
yüzsüzlüğümüzü ortaya koymaktan kaçınmıyoruz. Sözlerin ne kadar anlamlı ve
önemli olduğunu idrak edememek insanı basit sıradan bir varlık haline getirir.
İnsanı değerli kılan, en önemli özelliklerdendir söz verdiği ahdini gerçekleştirmesi.
Bu durum, insanın içten yanmalı ve kendi donanımlarına göre yaşarken o donanımlara
uygun yeni bir karar verebilme özelliğinin olduğunu da gösterir. İnsanın
seçebilme ve karar verebilme özelliği onu diğer yaratılanlardan üstün kılmaktadır.
Âmâ bu karar verebilme ve seçim yapabilme kabiliyetini hiç yokmuş gibi hareket
ederek, diğer varlıkların durumuna inmeye çalışırsa, bu durum insanın
gelebileceği en alçak noktadır. İnsan bu alçalma durumundan kurtulup yukarıya
çıkamadığı zaman kendisini bir şey sanma hakkına sahip değildir.
İnsan neden insan olduğunu unutarak, aşağılık yaşamların
içinde kalmayı tercih eder, bunun en önemli nedeni kendi çıkar ve menfaatlerini
kendisine bir tercih ve ilah yapmasından dolayıdır. Dünya ve içindekilerin
cazibesine aldanıp onların devamlı kalacağını ve bu rahat yaşamın da sürekli
olduğuna inanıp, kendisini de bu dünyanın odağına yerleştiren insan, çukurların
en altına bir anda yuvarlanır. Tamamıyla insanın kendi tercihleri, onu insanlıktan
uzaklaştıran ya da insan olarak yücelmesini sağlayan etken, o halde her fert
önce insan olduğunu ortaya koyacak ve yaratıcıyla yaptığı söze sadık kalarak
onları çıkarlarına feda etmeyecektir.
“Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin.” Kalem:4
Yüce ahlak üzere olmayanların bu dünya mezbelesinin
çirkefliğine katlanması çok zordur. Adaleti gözeterek ve sadece Allah’a kulluk
yaparak onunla yapılan antlaşmalara sadık kalmanın yolu, yüce bir ahlak
üzerinde yaşamaktır. Yüce ahlak, Allah’ın kâinatta olmasını istediği, tüm yaratılmışların
yaratılma gayelerini gözeterek ona uygun yaşamalarının yollarını oluşturmak
için mücadele etmektir. Bu mücadele ancak yüce bir ahlak sahibi olmayı gerektirir.
Elçilerin tamamı bu ahlaki değerlere sahip olduğundan, onlara bir kişi dahi
iman etmese, onların şahitliği bitmemiş ve bu ahlaki değerlerinden taviz vermemişlerdir.
Oysa kendi yaşamlarımıza baktığımızda, sahip olduğumuz cemaatin tarikatın ya da
içinde olduğumuz grubun düşüncelerinin daha baskın olması için, Allah’ın
değerlerinden harcamadığımız bir şey bırakmıyoruz. Sayısal çoğunluk olabilmek
için bazen Allah’a verdiğimiz sözleri hiç dikkate almadan sadece elde
edeceklerimizin hesabını yaparak, tüm ahitleri rafa kaldırabiliyoruz.
Sonrasında da maslahat icabı bunların yapılması gerektiğini savunarak kendimizi
kandırmaktan da geri kalmıyoruz. Allah ile yapılan sözleşmelere uymadan
yeryüzünde hangi yaşamın maslahatı gözetilebilir ki, sözleşmelerine sadık
olanlar ancak hakiki bir maslahatı gözetme hakkına sahiptir.
Allah’a verilen sözlerin ve yeminlerin bedava satıldığı bir ortamda,
hayatları yönlendiren dinamikler gabya ait olamazlar. Gaybe ait olan dinamikler
sözlerin sadakatini gerektirir. Eğer yaşamda sözlerin bir anlamı kalmamış ve
inandırıcılığını yitirmiş, Allah adına konuşanların sözlerini kimse duymak istemiyorsa,
orada çok ciddi bir sözleşme revizyonu gerekmektedir. Çünkü verilen sözler
anlamını kaybettiği için, yaşamlar da örnek bir model olmaktan uzaklaşmıştır.
Örnek model olmayacak düzeyde ciddiyetini kaybeden hayatlar, asla “Yüce Ahlak üzere” olan bir elçinin takipçisi
olamazlar. Dolayısıyla Müslüman olduğunu iddia edenlerin, sözleşme yaptıkları
Rableri ile aralarındaki ilişkiyi yeniden gözden geçirmesi kaçınılmazdır. Çünkü
Rabbimiz apaçık beyan ediyor, onların ahirette bir payları yoktur, onlarla
konuşulmayacak ve onlar için acı bir azap oluğunu…
Allah’ın hiç hesaba katmayacağı ve konuşmayacağı yüzsüz bir
yaşamın kurbanı olmak ne acı…Eğer bizler örümceklere yem olan o
sözleşmelerimizi yeniden hatırlayıp o sözleşmelere sadık kalacak, adam gibi
adam olma mücadelesi verecek, vakarlı bir yaşamı ortaya koymazsak, yeryüzünden
hakkın ve adaletin silinmesine ve kötü ahlakın yaygınlaşmasına vesile olan
zavallılar durumuna düşeriz…Bu zavallılıktan kurtulup kendimize gelmezsek,
hafiften esen bir rüzgarın tüm yaşamımızı alıp götürmesine engel olamayacağız.
“Allah'a verdikleri
sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlar var ya, işte onların ahirette bir
payı yoktur; Allah kıyamet günü onlarla hiç konuşmayacak, onlara bakmayacak ve
onları temizlemeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır.” Al-i İran:77
Çıkarların, gücün, menfaatin, her türlü yüzsüzlüğün egemen
olduğu bir yerde bunlardan nemalanmak için, Allah’a verdiğimiz sözlerimizi satarsak
bilelim ki, ahiretteki payımızı peşinen tüketmiş olmaktayız. Ahiretteki
paylarını tüketenlerin, Allah’tan onun karşılığını almak için, onunla buluşması
imkânsız olacaktır. Çünkü Rabbimiz bizi adam yerine koyup konuşmayacaktır. Bize
hiç bakmayacağı gibi, buradan götürdüğümüz pisliklerimizle dolaşırken de
bizleri temizlemeyecektir. Sonrası acı bir azap…Tüm bunlardan arınmanın yolu
yüce bir ahlak üzere yaşamak ve rabbimizle olan sözleşmemize sadık kalarak,
dini sadece ona has kılmaktır. Bunun yolu da yeryüzünde adaletin şahidi
olmaktır.
Erol KEKEÇ/31.01.2019