Hayatımız boyunca bize anlatılanlar olumsuz olan yerlerden uzak durmamız oldu. Çünkü iyi olduğu kabul edilen yerlerde yanlışların olması hiç düşünülmemişti. Baktığımızda doğru bir denklem gibi görülse de aslında biraz farklı boyutlarda sorgulamanın gerekliliğini insan bu yaşlara gelince anlıyor. Onun için ben az da olsa bu konuyu biraz sorgulama niyetindeyim.
İblîs dedi ki: "Bundan böyle benim sapmama izin vermene karşılık, ant içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım.”
"Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın."
Allah buyurdu: "Haydi, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık! Andolsun ki, onlardan kim sana uyarsa, sizin hepinizi cehenneme dolduracağım!"
Yukarıdaki ayeti dikkate aldığımız zaman kötülüklerin mimarı ve ilk asi varlık Allah ile sanki bir antlaşma yapıyor. Sonrasında da Andolsun ki senin doğru yolunun üzerine oturacağım diyor. Acaba neden yanlış yollar ve kötülüklerin içinde olacağım demiyor da özellikle doğru yolun üzerinde oturacağını vurguluyor olabilir. Şunu iyice anlamak gerekir ki hiçbir yanlış kendisinin yanlış olduğunu bile bile bunu yanlış olarak size sunuyorum diyemez derse baştan nakavt olur. Çünkü insan fıtratı bunu reddetme donanımıyla gelir ve doğru olduğuna ikna olduğunu da kabul eder. İşte Tüm yanlışlar doğru kılığında bir elbise ile yaşam alanında podyuma çıkar, insan da bunlar arasından kendisine uygun olanı seçer ve giyinir.
Yanlışları hemen elinizin tersiyle itersiniz, âmâ yanlış olduğu her halinden belli olmasına rağmen üzerindeki örtü iyilik örtüsü ise bunu dışlayamazsınız çünkü içinizde bir acaba kalır. Bunu çok iyi bilen İblis Adem’in neslini saptırmak için yaşam sinemasındaki ikinci perdeyi bu cümle ile araladı, ancak kimse bunu dikkate almadığı için bu filmin seyircisi hiç azalmıyor ve her geçen gün bu film tüm dünyada gişe rekorları kırmaya gidiyor.
Hakikati anlamak onun özünde nelerin gizli olduğunu iyi idrak etmek gerekir. İdrak mekanizmaları dumura uğramış ve âtıl durumda olanlar hakikatin ne olduğunu ve hakikatin yerine göz kırpan batılın ne olduğunu anlayamazlar; ondan sonra da kendi yaşamlarındaki olumsuzlukları meşrulaştırmak için, ehveni şer gibi kavramlarla batılı hak gibi göstermeye çalışırlar. Oysa bilmezler ki şerrin ehveni olmaz hakikati örtme açısından. Allah:” Haktan sonra delaletten başka ne var ki?” demesine rağmen doğru yol üzerine oturan İblis ’in torunları batılı Hak gibi öğütlemede bayağı bir yol kat ederler. İşte insanlığın dirilip kendine gelmesini engelleyen ve onları kandıran en önemli ifsat odakları, doğru yol üzerine oturup Hakkı öğütler gibi içine Hak karıştırılmış doğal aromalı bir batılı hak gibi sunanlardır.
Acaba neden, doğrudan yanlış görülmesine rağmen, herkes o yanlışın yanlış olduğunu anlatmada gayet cüretkâr davranırken, kendisini gizleyen ama hak gibi gözüken, aslında insanlığı aldatma ve acı çektirme yönünden o batıldan daha tehlikeli olmasına rağmen kimse ondan bahsedemez. Asla bahsedemez çünkü Doğru yola oturmuş orada İblisin düdüğünü çalar ama herkes onun çaldığının hakkın düdüğü olduğunu sanır. Bu düdüklerin hepsi kırılmadığı sürece hep aldatılan insanlık olacaktır. İnsanlık aldatılmaya uygun hipnotize seanslarına düzenli giriyorsa o düdükler de hep çalacak siz de hep aldanacaksınız demektir.
“Ey beni Âdemoğlu İblis Sizin atanızı saptırdığı gibi sakın sizin de başınıza bir bela getirmesin…” Diyerek uyaran Rabbimizin buyruğunu dikkate almaz da kendi görmek istediğimizi gördüklerimi kayıtsız şartsız hakkın temsilcisi olarak görürsek biliniz ki o yol, Hakkın yolu değildir. Neden neden insan hiç düşünmek istemez, Tarihin her sayfasını açıp okuyabilirsiniz, aldatanların hangisi kendisinin kötü biri olduğunu anlatarak insanlığı aldattı. Hepsi ya ıslah edicileriz dedi ya biz iyilik havarisiyiz dedi ya ben sizi en doğru olana götürüyorum dedi, daha da ileri giderek ben sizin rızkınızı veriyorum, ben olmasam siz acınızdan ölürsünüz dedi. Oysa Rabbimiz, onlar ıslah edicileriz demelerine rağmen asıl bozguncuların onlar olduğunu hep anlattı, bunun en açık örneği alim bir zat olan ve toplumun gözbebeği olarak bilinen Karun’un hayatında göze çarpar.
Allah’ın adını kullanarak her türlü çirkefliklerini gizleyerek, size olgun, münevver, doğru ve hakkı temsil eden gibi görülenlerin sözlerine asla inanmayın; onlar sizi Allah’ın adını kullanarak aldatırlar. Şeytanın aveneleri atlı, yaya, önden arkadan bize dost olarak yaklaşıp, bizi bizden daha çok düşündüklerini söyleyerek bizi uçuruma yuvarlarlar. İblis ‘in Âdem ve Havva (as)’a yaklaşım tarzını sanıyorum bilmeyen yoktur. “Muhakkak ki ben size öğüt verenlerdenim” Hiçbir yalan ve batıl, batıl olarak insana yanaşmaz. Şeytanın kurduğu bu düzen tüm boyutlarıyla Hakka bürünerek insanlığı idrakten yoksun duruma getirdi. Aslında konuşulacak çok şey olmasına rağmen kısaca bu açıklamalardan sonra şu hatırlatmayı yaparak noktalıyorum. Şeytan’ın askerlerini, kerih görünen ortamlarda aramayın, oralarda olanlar apaçık damgalı olarak göze çarpar, asıl aranacak yer sizi sizin değerlerinizle aldatmaya çalışan ortamlardır. Bunu anlamak çok zor çünkü Âdem ve Havva’da bunu anlamamıştı. Onun için Rabbimiz der ki,” Ey Âdemoğlu! İblis sizin atanızı saptırdığı gibi sakın sizin de başınıza bir bela getirmesin, ancak bana kulluk edin işte dosdoğru yol budur…”