Babalar en güzel
öğütleri verirler anlayanlara, benim babam bana hep doğruyu ve hakkı hatırlattı,
hakkın dışında hiçbir şeyi bana söylemeyen bu insana rabbimden hep rahmet diliyorum. İlkokulu daha yeni bitirdiğim ve ortaokula
başladığım yıllardı,12 Eylül ihtilalinin sonrasıydı o günlerin acı ve vahşetini
anlatmak için etrafına toplanan insanlara hep nasihatler anlatırdı. Günlerde
benim için çok önemli olan ve hayatıma damga vuran bir anlatımını yine sizlerle
paylaşacağım…
“Bilen bilir bilmeyen bir tutam mercimek sanır.” BABAM, bu atasözünün nasıl oluştuğunu ve
insanların bundan neler anladığını anlatırken geniş çaplı açıklamalarla beni
alıp götürmüş hatta bulutların üzerinde uçurmuştu. Günlerden bir gün, bir
garibanın hayatının acılarını anlatan bu söz, gel zaman git zaman dalga
konusunu olan bir anlam kazandığını söylerdi. Çok iyi biri olmanız, hayatınızın
her zaman çok doğru bir yörüngede gideceği anlamına gelmez oğlum. İşte bu sözün
oluştuğu dönemde bu sözü söyleyen insan da çok doğru ve dürüst olmasına rağmen,
evin içinde istenmeyen nahoş hareketler oluştuğu zaman, onun da huzuru bir anda
bozulabiliyor. Adam işinde gücünde mutlu bir yuvası olduğunu düşünerek coşkuyla
işine gider ve gelir, ancak evdeki eşi bir başkasıyla gönül ilişkisine girer
zamanla da bu durumu ilerletirler, en aşırı noktalara kadar birbirlerinden
faydalanmaya başlarlar. Adam bir gün işten erken çıkıp eve geldiğinde, evden
sesler geldiğini fark eder ve ansızın içeriye dalar eşi ile bir başkasını kendi
yatağında görür, mutfağa gider bıçağı kaptığı gibi yatak odasına daldığında,
adam pencereden atlar ve koşmaya başlar. Bu da onun peşinden koşar ama yakaladığı
yerde onu doğuracağına yemin eder. Zinakar önde, adam arkada koşarlar ikisi de
nefes nefese kalırlar, zinakar olan adam mercimek tarlasından geçerken hemen
oradan bir tutam mercimek yolar ve önlerine çıkan köy meydanına koşarlar.
Mercimek elinde olan zinakar bağırır, aman köylüler! beni şu adamdan kurtarın
ne olur, elimdeki bu bir tutam mercimek için beni öldürecek hiç bunda acıma
yoktur diye bağırır. Köylüler zavallı adamın önüne geçerler onu sakinleştirirler,
yahu sana ne oldu böyle, sen mülayim sesiz bir insansın ne olur bir tutam
mercimek için insan öldürülür mü derler…Adamcağız içini çekerek gözyaşı dökerek
der ki, ah ulan ah! “Bilen bilir bilmeyen de bir tutam mercimek sanır” der.
İşte evladım hadislerin içi ve nerelerden kaynaklandığı ve oluşum şekilleri
kimin çıkarlarının olduğu ve ne amaçların güdüldüğü anlaşılmazsa, bu adamın
durumu gibi oluruz. Bilen bilir bilmeyen de bir tutam mercimek sanır derdi.
Bak evladım, bu ülkenin ve bu toprakların kaderi hep
sömürülmek ve tüm alicengiz oyunlarının oynadığı yer olarak seçilmiştir. Bu ülke
için atanan yöneticiler diyorum dikkat et, seçilenler demiyorum, çünkü biz halk
olarak hiçbir zaman kendimizi yönetenleri seçebilme özgürlüğüne kavuşmadık
böyle giderse de hiç kavuşamayacağız. İşte Bu Kenan Evren denen ejderha, önce
ülkenin gençlerinin birbirini kemirmesi için onları birbirine düşürecek tüm
yolların oluşumuna katkı sağladı, sonrasında da bir sağdan bir soldan diye
ülkenin filizlerinin başını kopardı. Kendi bahçesini tarumar eden tüm filizlerin
başını kopararak iyi bir hasat yapmayı düşünen bir bahçe sahibi olabilir mi
asla…Demek ki bu başka bahçelerin yani farklı topraklarda aynı ürünleri
yetiştiren bir patronun bahçıvanı olmalı ki, bizim bahçemizdeki tüm filizlerimizin
başını koparsın geleceğimizi imha etsin…Evladım bunu göremeyenler de sanır ki
ortalık süt liman oldu bu adam geldi kan durdu diyecekler, oysa hiç de perdenin
arkası öyle değil, yani “bilen bilir bilmeyen bir tutam mercimek sanır. Evladım
bugünden sorgulayan ve idrak eden bir beyin geliştirmezsen başkaları senin
toprağına ne ekecekler bilemezsin, onun için sen sen ol asla ve kat’a,
bilmediğin anlamadığın bir hususta sürülere katılarak çobanın seni mezbahaya
götürmesine müsaade etme, o günler gelecek ki ben olmayabilirim öyle yaparsanız
kemiklerimi sızlatırsınız. Senin deden hak için gözünü kırpmadan dokuz sene Yemen
savaşlarında bulundu, biz ona hasret kaldık. Benim de size hem nasihatim hem vasiyetim,
zanlarınızla dedikodularla, bağıranların çıkardığı gürültülerin etkisinde kalarak
hayatınızı yönlendirmeyin…Allah neden akıl idrak ve yürek verdi, bunların
görevlerini iyi anlamak gerekir. Evladım ben az söyleyeyim sen çok anla,
merhametten asla ayrılma, adalet hayatının gıdası olsun, aldatıcıların çok
çeşitli oyunlarının olduğunu aklından çıkarma. Ata dostlarını ihmal etme, onlar
Allah’a inanmıyor olsalar da ahlaklı insanlar olduğu sürece onları sor ve
ziyaretlerine git…Hiçbir neden insanları sormaya ve onların yardımına koşmaya
engel olmasın…Allah katında insanı insan kılan yaratıcının değer verdiklerine
senin de değer vermendir.
Evet değerli dostlar rahmetli babamın hikmetli hatıralarını
hatırladıkça bu günlerdeki yaşadıklarımızla bir ilişkilendireyim dedim, bugüne
çok mu uzak konuşmalarmış acaba! Yeryüzünü ifsat edenlerin zalimliklerini
örtmek için ortaya attıkları yaldızlı sözler, çoğu zaman kitlelerin avucunda
yanlışlar yığınından oluşan bir dağın temmuz sıcağında eridiğini ve hiçbir
etkisinin kalmadığını gözlemleyebiliyoruz. Ben de bu tilki kurnazlıklarını her
ortam ve zamanda gördüğüm zaman babamın nasihatlerini aklıma getirerek onunla
dertleşiyorum.
Hasır altına tüm pisliklerini süpürenler, su altından (!)
saman yürütenler, hala bize en mutlu günlerin olduğunu anlatarak hayatımızın kâbusu
olmaya devam ediyorlarsa, bizler de bize gösterilen mercimeğe aldanıp geride
neler olduğunu bilmiyorsak, bu söz hayatımıza cuk diye oturuyor. Duyanın
dönüşünden daha hızlı dönen insanların ve düşüncelerin olduğu bir çağda adam
gibi adam olan babamla hasbihal etmek sanıyorum daha isabetli olsa gerek. Gelin
hep birlikte bize bir tutam mercimek olarak gösterilenlerin öncesinde ve
sonrasında neler olduğunu anlamaya çalışalım…İşte o zaman bilen bilir sözü bizi
biraz olsun bel ki anlatır. Selam ve muhabbetlerimle hakikati kavrayan ve
görünenlere aldanmayanlardan olmak için aydınlık bir zeminde buluşmak dileğiyle
herkese bir hatırlatma yazımdır.
Erol KEKEÇ/28.12.2018