“Rabbinin sözü hem
doğrulukça hem de adaletçe tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirebilecek hiç
kimse yoktur. O, işitendir, bilendir.” En’am:115
“Allah’ın sözü hem doğruluk hem de adalet olarak tamamlanmıştır.”
Allah’ın apaçık bu beyanı karşısında Allah’ın sözünün dışında hak ve doğruluk
arayanlar ya da bunda bir yetersizlik olduğuna zerre kadar şek ve şüphe ile bakanlar,
hangi kapıyı çalarlarsa çalsınlar asla doğruluk kapısından içeriye giremeyeceklerdir.
Doğruluk ve adalet ancak Allah’tan gelendir. Allah’tan gelen bu hakikati
kavramak istemeyenler ya da oradaki doğruluk ve adalet kavramını kendi varlık
ve çıkarlarını korumak için tahrif edenler ancak tahribata uğrayacakları günü
bekleme hakkına sahiptirler.
Göklerin ve yerin Rabbi Allah, böylesi bir kâinatı var edip, onunla
ilgili bir adalet tesis etmeyeceğini düşünmek ya da buna müdahale etmediğini
hesaplamak tam bir akıl yoksunluğudur. Aklı idrak ile bir dirhem kendisindeki
canlılık ve yaşam belirtisi üzerinde tasarruf sahibi olmadığını görebilen bir
varlık insan, bu hakikati görebilme erdemine ve basiretliliğine sahip olur.
Özellikle İslam olduğunu iddia eden yığınlara baktığımızda,
Allah’ın hem doğruluk olarak hem de adalet olarak tamamlanan bu sözünün
üzerinde söz söylemeyi kendilerine bir marifet bilmekte yarış halindeler. Çünkü
Allah’ın doğruluk üzerine tamamlanmış sözlerini hiç hesaba katmadan, herkesin
kendince bulunduğu ortamın meşruiyetini oluşturmak adına yorumlamalar yaptığına
ve çoğu zaman da sonradan gelenlerin bu görüşleri mutlak kaynak gibi
algıladıklarına şahit olmaktayız. Eğer Allah’ın sözünün doğruluk olarak
tamamlandığına inanılmış olsaydı, hak olan bir doğru üzerinde bu kadar farklı
anlayışların ve yorumların olması düşünülemezdi. İslam adına ortaya çıkan doğru
kabul edilen ve rivayetlerle günümüze kadar gelerek insanların yaşamını bir
kosa çeviren bu anlayışların büyük bir çoğunluğu, içinde bulunduğu çağın
siyasal sisteminden ve yönetim erkinden bağımsız sadece doğruyu ifade eden
doğrular olarak geldiğine inanmıyorum. Bu düşüncemin arkasındaki temel dinamizm
ise, doğruluğun bu kadar karmaşıklaştırılarak yaşanmaz bir dini Allah’ın dini
gibi, tüm beyinleri bu hurafelerle doldurmuş olmalarıdır. Allah’ın dini
uyandırıp insanı tefekküre ve kendi gerçekliğini sorgulamaya götürmesine rağmen;
bunlar ancak insanları kendisiyle meşgul etmektedir. Allah’ın sözü hedefe yoğunlaştırıyor,
bu anlayışların tamamı kendisini bir hedef haline getirmektedir. İnsanlar da
onlarla boğuşarak karmakarışık bir hayatın karanlık labirentlerinde birbirini
yemeye başladı.
Allah’ın sözü doğruluk açısından tamamlanmıştır. Bunun anlamı
kendi aklı idrak muhakememe göre, siz hiç düşünmeyin anlamında değildir. Kâinat
Allah’ın gözle görülen ve tüm detayıyla bize kendisini anlatan sözleridir.
Allah’ın kâinata yüklediği sözlerine yani doğanın yasalarına aykırı ve sözlü
olarak gelip yazıya aktarılan vahyine karşı ortaya atılacak en küçük bir
farklılık onun sözlerine inanmamaktır. Doğanın yasalarına ulaşabilmenin ve onu
anlamak için yapılacak çalışmaların hepsi en küçüğünden en büyüğüne kadar kayda
değer uğraş ve faaliyetlerdir. İnsanlığın bu çalışmasını hiçe sayarak kendi
anlamsızlıkları içerisinde bunları yok sayarak ve onlara korku ile yaklaşmak, aslandan
korkup kaçan yabani eşeklerin durumundan hiç de farklı olmamaktır. Allah’ın
sözünün hak olduğuna inanmak başlı başına Allah’ın kâinata yüklediği şifreleri
çözüp onları anlamaya çalışanlara hayret ve saygı ile bakmayı gerektirir.
Tarihin her döneminde hem batı dünyasında hem de doğuda yani
dünyanın neresinde olursa olsun hak olan Allah’ın sözlerine en çok direnen
uydurulmuş dinsel otoritelerin şiddetli tutum ve davranışları olmuştur. Çünkü
onlar çok iyi biliyor ki, Allah’ın Hak sözünün tamamlandığını insanlar anlamaya
çalışırsa, bunların insanları din adına sömüren sistemleri iflas edecektir. Dönemin
siyasal örgütlemeleri de çoğu zaman meşruiyetlerinin kaynağını ve iktidarlarının
yaptırım gücünü bu dinsel despotizmden almaktadır. Yani karşılıklı
beslendiklerinden hiçbirinin hoşuna gitmiyor, insanların, Allah’ın sözünün
tamamlandığını ve adaletinin mutlak adalet olarak herkesi kuşatacağını
anlamaları…
İslam dünyası ve bu dünyanın geçmişten günümüze gelen
kaynaklarına baktığımız zaman, Hakkı hak olarak savunan ve bu anlayışlarını
ortaya koyanların siyasal erk tarafından hep horlandıklarını ve sistem dışı
tehlikeli varlıklar olarak adlandırıldıklarını çoğu zamanda ölüme mahkûm
edildiklerini görmekteyiz. Hatta bizim için şu anda tehlikeli anlayışlar olarak
adlandırılanlarının çoğunun da bulundukları dönemin kudreti elinde tutanlarından
her türlü beslenen leş sürülerinin dışladığı ve bize kötü olarak tanıttıkları
da görülmektedir. Bu kısa ve öz açıklamalardan anlatmak istediğim o dur ki, her
dönemde hakkın hak olarak gündem olması hep tehlikeli olarak görülmüştür.
Bundan dolayı da buna en çok direnenler, hep dünyaperest dindarlar olmuştur.
“Allah’ın sözü adaletçe
de tamamlanmıştır. Onu değiştirecek hiçbir güç yoktur, O işitendir her şeyi
bilendir.”
Kur’an güncellenmeli diyenlerin bu konudaki
samimiyetsizliklerini de ifade etmek gerekir. Kur’an hep günceldir, biz ortamımıza
göre beynimizin yazılımını yeniden yüklemememiz gerekiyor. Allah’ın sözleri
yürek ve beyinsel bir donanımdır. Ancak o donanıma uygun yazılım yüklemek demek,
geçmişle günümüzü yorumlamak değil, günümüzle günümüzü yorumlamak gerekir.
Çünkü benim için yüklenen yazılım bugüne özgüdür. Burada karıştırılan,
donanımın yeniden yüklenmesinin istenmesidir. Oysa donanım evrensel ve şümuldür
donanıma her dönemde her çağın koşulları dikkate alınarak yürek ve beyinsel
yazılımlarla ona yaklaştığımızda doğrulukça tamamlanmış olan o söze
ekleyeceğimiz hiçbir şey olmaz. Bu durumu bir örnekle izah etmek gerekirse,
Güneş milyarlarca yıldan beri hep bizi aydınlatıyor ve ısıtıyor, ancak her
dönemde yaşayan insanların yetiştirdiği ürünler ve ondan faydalanma şekli
farklı olmuştur. Allah’ın sözü bir Güneştir her zaman ve çağı aydınlatacak bir nurdur,
ancak bu nur insanların içinde bulunduğu ve akıllarının erdiği oranda insanları
ondan faydalandıracaktır. Nasıl ki Güneş ortaya çıktığı zaman aklı ve fiziki
dengesizliği olmayan herkes için aynı özelliği gösteriyorsa, Allah’ın sözü de
böyledir. Allah’ın adaleti herkese aynıdır. Bu adaleti ve doğruluğu örtbas
etmeye çalışanların tamamı Güneşi balçıkla sıvayacağını zanneden akıldan yoksun
zalimler güruhudur ancak.
Allah’ın kainattaki sözünü ve bize gönderdiği hak olan
doğruluğunu değiştirecek asla olmayacaktır. Çünkü onu idrak edecek mutlak varlıklar
bir gün mutlaka ortaya çıkacaktır işte o gün yeryüzüne adaletin Güneşi ışık saçacaktır,
o günü dört gözle beklerken de Güneşi balçıkla örttüğünü sananlarla da mücadelemiz
asla bitmeyecektir.
Allah’ın sözünü değiştirecek yoktur, Allah her şeyi bilendir…O
gün çok yakındır bize düşen görev, her insana ancak emeğinin karşılığı vardır
Ey insan kalk kendine gel ve kükre bugün değilse ne zaman, yarın hiç olmayacak
işte bugün uyanma vakti!
Erol KEKEÇ/07.01.2018