Bu Blogda Ara

25 Şubat 2009 Çarşamba

SADAKA SOSYAL DEVLETİN NERESİNDE

Karanlık dönemlerde her şeyin tanımı kendiliğinden değişir. Karanlık dönemin en büyük mirası her şeyi anlaşılmaz kılmak ve karanlığın ehemmiyetini anlatmaktır. Karanlık dönem dedim de belki birileri merak etmiştir bu karanlık dönem ne zaman başladı ya da sınırı neresi diye. Yaşamlarını devam ettirmek için sürekli uyumadan senaryo kuranlar var olduğu sürece, karanlık dönem bitmeyecektir ve başlangıcı da ikiyüzlülükle başlamıştır.Bu dönemler,zihinlerin allak bullak olup halaç pamuğuna döndüğü zamanlardır.Bunu merak edenlerin bu meramını gidermek için biraz kendi dünyamıza dönerek,bu dönemi daha yakından tanımlamak isterim.
Son günlerde ortalıkta dönüp dolaşan ve aynı zamanda kokusuyla etrafı kuşatan bazı pis kokular var; isterseniz oradan başlayalım. Büyük menfaatler için, göstermelik küçük iyiliklerin yapıldığı ve bu davranışların adının da yeniden tanımlandığı bir ortamda, tanımları değişen bu kavramlardan birinin altını çizerek yürüyelim. Sadaka, gönülden sıdk ile verilen her şeydir. Yani bunu bireyler birbirine verir ve bu verdiklerini de sağ elinin verdiğini sol eli, sol elinin verdiğini sağ eli duymayacak kadar gizli yapar. Bu insanlar, kıyamet günü hiçbir gölgenin olmadığı zaman da, Rahman’ın gölgesinde gölgeleneceklerdir.Gelin görün ki,bunun anlamı yeniden tanımlandı günümüzde,neden mi?Menfaatler birincil ve korunması gereken temel güç olunca böylesi ucuz yollu tanımlamaları yapmakta sizin şiarlarınız arasına girer.
Son günlerde sadaka adı altında insanların duygularına ve zayıflıklarına göz dikerek, garibanları bu yönden vurmak isteyen çıkarcı zümreler bu kavramın içini boşaltarak; megafonu eline almış yeni bir şey bulmuş gibi arenalarda avazı çıktığı kadar bağırmaktadır. Biz ise bu yanlış tanımlamalara ve uygulamalara kulaklarımızı tıkayarak, vız gelir tırıs gider dedikten sonra sorumluluk sahibi olarak bu yanlışların biraz üstünü açacağız.
Nerde görülmüş bir devlet erkinin kendi vatandaşına sadaka dağıttığı, ama üçüncü dünya ülkelerinde ve bizim ülkede çokça görülür bunlar. Çünkü bu ülkelerde iktidarda kalabilmenizin koşulu,önce alacaksınız sonrada size bağımlı kılmak için dağıtacaksınız ki,kendinizi halkların gözünde kurtuluş havarisi olarak kabullendirebilesiniz.Kurtuluş havarileri olarak bilinenler, aslında kendi çıkarları için, insanların sahip olduğu değerlerinin içini boşaltarak onların duygularına seslenmeyi marifet bilirler.Ama şunu unutmamak lazım ki bu uygulamaların altında çok büyük ali Cengiz oyunları yatmaktadır.Hindistan'ın,İngilizler tarafından sömürüldüğü yıllarda dönemin İngiliz kralı,Hintlilerin mabetlerini sürünerek,ayakkabılarını ellerine alarak ziyaret etmiş,bu hareket Hindistan'ın bir 15 yıl daha İngilizler tarafından sömürülmesine neden olmuştur.Benim isteğim bu tarz içi değiştirilmiş ve anlamsızlaştırılmış değerlerle insanların her dönemde çok güzel sömürülebildiğidir.Gelelim bizim mahalleye,çok güzel savunma mekanizmaları ile türlü türlü oyunları oynama da üzerimize kimse yoktur.Halkını fakirleştirip elindeki ekmeğine dahi göz dikip ucuz ekmek kuyruklarında insanlarını ölüme terk etmiş zihniyetler bunun hesabının altında can verirken,bu davranışlarının devamını sağlamak için bu tarz eylemlere girişmeyi çoğu kere marifet bilir.Ben de diyorum ki marifet bu değil, insanları olması gerektikleri noktada göremediğiniz zaman kendinizi bir hesaba çekmektir.
Evet, yanlış hesaplar yaptığımız ve bu hesaplar tutmadığı zaman, hemen karanlık oyunlarımızı oynamaya başlar ve kavramları yeniden tanımlar sürekliliğimizi sağlama almaya çalışırız. Bir taraftan başlarız, kimisine ev eşyası kimisine yakacak, kimisine yiyecek, kimisine nakit, ya bu nedir, böyle bir uygulama olur mu; diye sorunlara da dünden hazır olan o cevabımızı hemen yapıştırır ve kendimizi savunmaya başlarız. Yazıklar olsun, bunlar yıllardan beri bu ülkede siyaset yapıyorlar, sosyal devletin ne olduğunu bilmiyorlar, devletin görevi fakir fukarasını gözetmek, garip gurabasına bir şeyler vermek değil midir? Bende diyorum ki, devletin tanımını ve kavramların içini boşalttığımız bir dönemde, böyle bir tanımı yapmak tabi ki, birilerinin âli menfaatlerinin devamı açısından yapılmış olabilir ama öyle değildir. Devletin görevi, halkının elindekileri tamamıyla alıp, halkını dilenci konumuna sokmak mıdır? Halkını seçim yapabilecek selim akılla düşünebilecek biyolojik yaşamının varlığını dahi tehdit edecek kadar aç bırakıp, onları zorunlu tercihe mahkûm etmek midir? Devletin görevi, Halkını kendi bekasını kökleştirmek için, adı belli olmayan ne idüğü belirsiz karanlık kurşunlara hedef mi yapmaktır? Devletin görevi, caddelerde sokaklarda endişe duymadan yaşayacakları bir günün özlemini iple çeken insanları, tedirgin ve ürkek yaşamaya mahkûm etmek midir? Devletin görevi, her türlü sosyal patlamaların yaşandığı, ailenin çöktüğü, mahkemelerin boşanma davalarına bakmaktan aciz kaldığı bir ortam da, bu eşlerin davasını sonuçlandırıp onları boşamak mıdır? Devletin görevi, günbe gün insanların sokak ortasında öldürüldüğü, geceleri evlerinde sabaha kadar uykusuz kaldığı bir ortamda, bu hastalıkların çoğalmasına ortam yaratmak mıdır? Evet sormam gereken çok soruyu burada keserek asıl soruma geliyorum, yoksa benim bilmediğim bir memuriyet sınıfına doğru mu gidiyoruz, yani devletin görevi sadaka memurları mı atamak. Şayet böyle bir kurum oluşturuldu da benim haberim yoksa özür dilerim(!)pardon tüm söylemlerimi geri aldım.
Hakikaten şu sosyal devlet tanımlamasını çok merak ettim tekrar sormadan edemeyeceğim.Birileri amuduyla götürürken,birilerine nalların dökülen çivileri sadaka olarak verilen devlet miydi,O sosyal devlet?Ben biraz zeka özürlüyüm de cehaletime bağışlayın ne bileyim işte....
Sizleri fazla sıkmadan, karanlık ortamlarda yapılan hatalardan dolayı, birilerini bu halk suçlamasın diye bir hatırlatayım dedim, olur ya kalkıp şu sosyal devletin hakiki tanımını yapan bu yenilikçi insanlarımızı yanlış anlayanlar çıkabilir. Onlara da bir mesajım var: Kulaklarınızı dört açın ve beni dinleyin; sosyal devlet, önce alır, sürüm sürüm süründürür,seni hiç görmez, vakti zamanı gelince kapı kapı sadaka verir,insanları mutlu eder, gerekirse sudan ve ekmekten daha önemli olan; çamaşır makinelerini sırtında dağın başına elektriği olmayan eve bile götürür.E kavramlar yeniden tanımlanıyor, bundan böyle kimse kalkıp ta bu da nedir diye sormasın, bilmem anlatabildim mi?Sosyal devlet dediğin böyle olacak.Bir daha da bilir bilmez konuşmayın...Tekrar ediyorum,devlet günahlardan arınmak zorunda,tabi ki insanların amellerini o yerine getirecek,halkını fakirleştirip ölüme mahkum edecek,sonra da sadaka verip günahlardan temizlenecek...Başka türlü olmaz ki,bunun da en güzel yolu, sadakaya mahkum edip sonra da sadaka vermek.Böylece devletin ne kadar sosyal olduğu herkes tarafından anlaşılmış olacak.EEE haydi hayırlısı...yine de şu çağrıyı yapmadan gitmeyeyim adres kargaşasını da ortadan kaldırmış olayım.Gelin hep birlikte evrensel mahkemede yargılanıp aklanalım,bu adres herkesin kendi vicdanıdır...
yıl:24.02.2009
saat:22.00-22.50
yer: Çengelköy/İst
(E.Kekeç)

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!