Başında ışık olmayan tünelin sonunda ışık mı olur. Allah sonumuzu hayreylesin diye hep dualar ederiz ya, işte o dualarımızın anlam bulması için başının ortasının hayır olması lazım ki, sonu da hayır olsun…Sonumuzu hayır et demek kadar güzel bir dilek olamaz ancak bu dileklerimizin karşılık bulması için öncemizin de ne kadar önemli olduğunu anlamamız gerek.
Otu çek köküne bak derdi eskiler, biz bunları hep genetik bir
benzerlik olarak anladık ve ötesini hiç düşünmedik. Oysa bir otun bitkinin kökü
ne ise dallarında çiçek ve meyvelerde ondan başkası olamaz. Bahçesinin her
tarafı portakal ekilmiş olan biri, bahçede elma arayıp bulamadığı zaman, neden
elma yok her taraf ağaç dolu demesinin anlamı olmayacaktır. Portakal bahçesinde
elma aramak ve onu ummak sadece bir bekleyiş olarak kalacaktır. Onun için tüm
yaşamı şer odakları, haramlarla iç içe geçmiş tefecilerin kapısında sabahlamış,
akşamları onların sobasında ısınacak bir ateş aramış ancak sonumuz hayır olsun
diye yalvarmış. Ne kadar ciddiyetten uzak lakayt bir davranış olduğunu bizler de
görmemize rağmen bundan nasıl öyle bir sonuç bekleme hakkına sahibiz.
Bu açıklama sonrasında rabbimizin şu ayetinin nasılda bizlerin
imdadına hemen ulaştığını idrak etmeliyiz. “İnsana ancak emeğinin
karşılığı vardır. Emeksiz kazanım arzularının tümü bir tufanla
yerini sükunete bırakır insanların ibret alması için…Rabbim sen sonumuzu hayır
eyle demenin anlamını kavramamış ve o konuda gerekli ciddiyetten uzak eylemler,
sahibine iade edilmesi gereken temenniler ötesine geçemez. Rabbim sonumuzu
hayır eyle demek, bir mücadelenin başlaması için gerekli çaba ve gayretler
harcandıktan sonra o mücadeleyle hayatları yoğrulanların sonuç konusunda,
sonuca kendi güçleri yetmeyeceği için Rabbim sonumuzu hayır eyle, yani sana
teslim olduk gereklerini yerine getirdik biz sorumluluklarımızı eksikte olsa
yaptığımıza inandık sonrasını sana havale ettik sen de hayır eyle demektir. Bu
algılar zaman içinde anlam kaymasına uğrayarak yeni algı biçimleri ortaya
çıkarmıştır. Bu yeni algı biçimleri temelsiz ciddiyetten uzak olduklarının
farkında olmadıklarından hep hüsranla sonuçlanan bir süreci beklediklerini de
bilmezler.
Öncesi karmaşık olan yaşamların sonumuzu hayır eyle
şeklindeki temennileri, anlamsız bir temenni olmanın ötesine geçmeyecektir.
Burada aslında emeksiz bir kazanıma göz dikme vardır. Neden böyle bir algı
oluşmuş olabilir, dünyada bazı yaşamlar hayatlarını başkalarının masumiyetine
kendilerinin de sansar gibi pusu kurup punduna getirmesine borçlu olabilirler.
Bu uyanık tavırlar, her zaman bu formülün geçerli olacağı vehmini onlara
yaşattığı için, böyle isteklerde bulunmayı hayra ulaşacakları sonucuna onları
kavuşturacağı beklentisini oluşturduğundan, böyle söylerler. Yani
dünyalıklarını emeksiz kazanımlarla elde edenler, hayatın sonundaki hesap
günündeki karşılığın da böyle olmasını istemektedirler. Bu aldanış insanları
anlamsız bir hiçi beklemenin ötesine götürmeyecektir. Orada karşılaştıkları
beklentileri olmadığı zaman da bu nerden çıktı diyecekler.
Dünya, doğru ile yanlışın ne olduğunu idrak edecek kadar bize
bir zamanın verildiği yerin adıdır. Buradaki yaşamın anlamı, hangimizin hakiki
bir yaşamı yaşadığımız, hangimizin bize ait olmayanları ele geçirmek için her
türlü film fırıldak bir yaşamı benimsediğimizi ortaya koymakla anlaşılacaktır. Emeksiz
kazanımlar peşinde koşanlar daima bir tufanla istek ve beklentilerinin savurulma
ihtimaline hazırlıklı olmalıdırlar. Son günlerin önemli gündem maddesi olan soygun
tufanı sonrasındaki insanların yaşadıkları psikolojik travmalara baktığımız zaman,
nasıl da bir son istediklerine hep birlikte şahit olacağız. Beklentileri çok
büyüktü bu mağdurların, ancak mücadeleleri hiç yoktu, mesafe çok kısaydı ve
hemen zengin olacaklardı. Bu beklentiler doğrultusunda arzu ve isteklerinin de
standardını yükseltiler, ancak karşılarına bir hiç ve bir daha
kavuşamayacakları imkanları ve kaybettikleri zamanlarına şahit olunca, bu
bunalımın vermiş olduğu acılarının etkisini hafifletmek için rabbim sonumuzu
hayır eylesin demeye başladılar. Neden ve niçin kaybedilen bir şeyin ardından
sonun hayırlı olmasını istiyor insan, oysa kaybedilmeden önce elinde imkanlar
olduğunda kazanmalıyım diye yerinde hoplayıp dururken, kaybettiklerinin
gelmeyeceğinden emin olunca, herkesin perçemini elinde tutan güce sığınma bir acziyet
olsa da temizlenmiş bir yüreğin acziyeti olmadığı sürece sonuç hayırdan hep
uzak gidecektir. Hayır bir beklenti olmaktan çıkarılıp, nedenleri yerine getirilmiş
olan bir denklemin, sonuçlarını beklemek olmalıdır.
Ondan dolayıdır ki, yaşadığımız sürece kazıktan boşanmış at
misali her otlakta otlanmaya çalışıp sonrasında güzel bir merada olmayı
arzulamak öyle kolay olmayabilir. “En sevdiklerinizi Allah yolunda
harcamadıkça kesinlikle iyilik yoluna hayra kavuşamazsınız…” Yolun
sonuna gelindiği zaman tüm yollar tükendiğinde zorunlu seçenek önümüze çıktığı zaman,
ona meyletmek bir tercih değil, zorunlu bir süreçtir. Ey insan hangi
yoldan gidersen git muhakkak ki sen Rabbine varan bir yolda çabalamaktasın”. Yani
insan yaşarken bu yollardan hangisine uyması gerektiğini kendi iradi seçimiyle
ortaya koyması gerekir. Bu seçim yapılırsa kişi seçtiği yolun sonunun Allah’a
varacağını bilerek yaşar. İyi olanı tercih eder hayatını o yolda tüketir ve
hayırda yarışanlardan olursa, gönül huzuru ile rabbim sonumuzu hayır eyle biz
sana ve senin indireceğin her hayra muhtacız deme hakkına sahiptir. Bu istek ve
duanın karşılığı olacaktır. Ancak yaşamı dünyaya kazıklar çakmak ve yeryüzünde
debelenerek insanlara gösteriş ve ifsatla yaşamış olanlar yolun sonuna vardıklarında,
hesap görücü olarak Allah olduğunu anladıklarında başka seçenekleri de
kalmadığı için rabbim biz sana geldik sonumuzu hayır eyle anladık ki her şey
bomboş demeleri ne kadar sahici olabilir ki! Damarlardan kan çekildiğinde,
ayaklar vücudu taşımaz olduğunda eller yerinden kalkıp bir şeyi almaktan aciz düştüğünde,
baş vücuda yük olduğunda, seçenekler yok olup sadece önümüzde hesap görücü
olanın muhteşem vadi gözle görüldüğünde ben de sana geldim Allah’ım beni affet dediğimizde,
daha önce imkanların varken koşarken ele avuca sığmazken havada vurup tavada
yerken neredeydin derse ne olacak halimiz…Onun içindir ki, rabbimiz sonumuzu
hayır eyle demeden önce hayır üzere yaşayalım ki, rabbimiz bizi girdirdiğin
hayata ve çıkardığın hayattan hayır ile çıkar ve bizi sonlarını hayır eylediğin
kullarından eyle diyebilecek yüzümüz olsun…Yoksa diğerlerinden bahtımıza ne
çıkar onu bilemem.
Yol yakın hayat kısa, zamanı boşa harcayarak çıkmayalım
yaratanın huzuruna sonra avucumuzu yalamak çıkar bahtımıza…” İnsana ancak
emeğinin karşılığı vardır. İsteklerin kölesi olarak yaşamış, o
isteklerin emirleri doğrultusunda oradan oraya haydut gibi koşan bir mendebur
olup çıkmış olanlar, emeğinin karşılığı olanlara sahip olmadıklarından hem
burada hem de gittikleri yerde iflas bayrağını çekerler. Sonrasındaki hayıflanmaları
onları kurtarmayacaktır. Yaşarken idrak edenlerden olmamız ümidiyle Rabbim
sonumuzu hayır eyle diyebilecek yüzle bizleri huzuruna çıkarsın…Selam ve
dualarımla!
Erol KEKEÇ/25.04.2021/19.12