İnsan iyi olana doğru değişim gösterirse erdem hergün yenilenir, bu ideal insanın karateridir. Hataların üstü örtülürse, kötülük daha da çok açığa çıkar, bu da küçük insanın karakteridir. İnsan eksik varlıktır hatasızlığı oynaması imkânsızdır. Hata insan içindir, ancak hataları biliçlice doğru olarak algılatmak insanı azgınlaştırır. Azgınlaşan insanlar, yaptıkları hataları arttırarak, hata yapma pirimlarini çoğaltırlar. Burada bulunmamızın amacı bu karanlık yaşama bir ışık olabilmektir.
İdeal düşüncelere sahip insanların yanlışları gizlemesi düşünülemez, çünkü onlar yanlışlarla doğruların yerlerini değiştirmek için mücadele verir. Bu değişim süreci devam ettiği müddetçe, erdemlilik grafikleri de yükselir. Yapılmış bir eylemi yanlış kabul edersem, itibar kaybına uğrayabilirim, o halde bunları gizlemem gerekir diye düşünenler, saygınlıkları ile birlikte harşeylerini kaybederler. Yanlışı gizlemek doğruların açığa çıkmasını engelleyen en büyük tehlikedir, bu tehlikenin önüne geçmek gerekir. Doğrunun evrensel bir değer olduğuna inandığını söyleyenler, fazla vakit geçirmeden, yanlışları gizleyerek biriktirmekten vazgeçmelidir. Çünkü yanlışların birikmesi sahibini kendi göletinde boğar. Bu göletlerin oluşmaması için, nereden gelirse gelsin doğruları almalı ve yanlışların kökünü kurutmalıyız. Yanlışlara hayatlarını ipotek verenler birgün mutlaka ipotek alanın pençesinde can verecektir.
Gizleyenler daima izlenildiğini bilmelidir. Yanlışlarda böyledir, bir yanlış gizlendiği zaman onun takipçisi bir doğrudur, nereye kaçarsa kaçsın, o doğrunun rontgen alanından kurtulamayacaktır. Durum böyle olunca yanlışları başa bela etmenin anlamı nedir. Ancak, insan iç dürtülerin egemenliği altında yaşarsa, yanlışlar evrenini daha bir genişletmektedir. İçdürtülerin tamamıyla yanlış anlayış ve algılamalarla dolu olduğunu söylemiyoruz ama dürtülerin kurbanı olmanın ne kadar kötü olduğunu anlatmaktayız.
İnsanın yaptığı her eylem mutlaka iyidir diye yapılmaktadır. Tüm insanlığa kötülük yapan bile o eylemine iyi bir anlam vererek hareket eder. O halde yanlış yapan insanı bulmak bayağı zor olcaktır. Bunun için en iyi ve doğru hakem, insanın kendi iç dünyasına hükmeden vicdandır. Vicdan muhakemesi yapan, vicdanın sesine kulak veren ve onun söylediklerini harfiyyen uygulayan insanlar, bu yanlışlar göletini mutlaka kurutacaktır. Kuruyan bu göletin üzerine de hiç sökülmeyecek erdem abidesi dikecektir. Erdem abidesinin her tuğlasının harcı, doğruluk kumuyla karılmış, zeminide vicdan temeli üzerine oturmuştur. Bu efsaneyi andıran gerçek abidenin, yıkılması ve sarsılması imkânsızdır. Çünkü harcına yanlışlar göletinden bir damla su katılmamıştır. Bu hayatlar, vicdanın kahredici gücüyle, içdürtüleri egemenlikleri altına aldıklarından yalancı göstermelik saygınlıkları kaybetselerde, gerçek saygınlığa ulaşacaklarından; yanlışların üzerini örterek yaşamaktan şiddetle kaçarlar. Otokontrol sistemi vicdanın direktiflerini baştacı yaparlar ve yanlışa kesinlikle hiçbir kılıf uydurmazlar; çünkü bilirler ki zifiri karanlığı küçük bir kıvılcım deler. Delinen karanlıklar aydınlığın egemenliğine girince, karanlıkta yazılan senaryolar oynanmadan yok olur. İşte bunlar küçük ve gizli saygınlığı yaşamayı zilletten sayarlar.
Yanlışları gizleye gizleye biriktirenler, afyon kullanmış gibi kendilerinden geçmiştir. Afyonun etkisi geçipte kendilerine geldiklerinde, tekrar uyumak için yeni bir doz alırlar. Hayatları bu kısır döngü içinde yok olup gider. Gecenin karanlığında insanlardan olumsuz eylemlerini gizlediğini sananlar ansızın daldıkları bir uykunun ardından, Güneşin doğumuyla nasıl ki herkesin ortasında utanç verici bir manzarayla kalkarlarsa, yanlışlarda mutlaka doğrunun ışığıyla ortaya çıkacaktır. Bu manzaradan ibret alınırsa, hiç kimsenin hayatı bir maskara olmayacaktır. Maskaralıklar içinde kendini uyanık sananlar, uyuduklarını artık kabul etmek zorundadır. Kabullenilmediği takdirde çok kötü bir son onları mutlaka yakalayacaktır.
Karanlıkta hesap yapanlar, tüm düşüncelerini uygulamak için, gece ve gündüzlerini yanlış denklemler kurmaya harcarlar. Sermayesi zaman olan bu insanlar, tüm sermayesini bu denklemin kurulmasına harcadıklarında, hayatlarının güzünde iflas etmiş tüccar gibi eski defterleri karıştırsalar da, o sermayeye bir daha kavuşamayacaklardır. Yanlış hesap Bağdat’tan döner derler, bize göre yanlış hesap aydınlatılmış hakiki vicdandan döner. Erdemin zirvesinde olmayı hedef edinenlere çağrımız, gelin hep birlikte evrensel mahkemede yargılanıp aklanalım, bu mahkeme herkesin kendi vicdanıdır!
Yıl:26.03.2004 Saat:12.10—13.00 Kadıköy(F.B.Merkezi)İst
(E.KEKEÇ)
Bu Blogda Ara
4 Temmuz 2008 Cuma
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Popüler Yayınlar
-
Sosyal devletin anlamını, devlet ile millet arasındaki ilişkiyi ve bir toplumu güçlü ve sürdürülebilir kılan dinamikleri detaylandırırken, b...
-
Günümüzde teknolojinin ulaştığı seviyeyi anlamak için sınırsız bir yaratıcılıkla şekillenen dijital bir çağda yaşadığımızı kabul etmek gerek...
-
Suriye iç savaşı, yalnızca bölgesel güç dengelerini değiştiren bir çatışma olmakla kalmamış, aynı zamanda insanlık tarihine kara bir leke ...
-
Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, kimin neye inandığını ve ne adına yaşadığını anlamak her geçen gün daha da zor hale geliyor. İnsanlar, çoğu z...
-
Mekânların Hafızası ve İnsanın Aldanışı Emevi Camii, tarih boyunca dinî, siyasi ve toplumsal anlamları bir arada barındıran, sadece mümin...
-
Ah be oğul, Dünya dediğin, bir misafirhanedir aslında. Tahta beşikle başlar yolun, Tahta bastonla biter usulca. Arada ne var dersen, Gözya...
-
Bismillahirrahmanirrahim, Ey insanlar! Gelin bir düşünün, çevrenize bakın ve kendinize şu soruyu sorun: Bugün içinde yaşadığınız toplum, All...
-
Bugün Suriye'de HTŞ (Heyet Tahrir el-Şam) tarafından gerçekleşen yeni çatışma patlamaları ve burada bizim medyanın ilişkileri üzerinde...
-
Suriye'nin içinden geçtiği karanlık dönem, sadece bölge ülkeleri için değil, tüm dünya için ciddi bir kriz senaryosudur. Ancak bu kriz...
-
Her çağ, insanı dönüştüren yeni düzenler yaratır. Zamanın ve zeminin rengine bürünmek zorunda kalmanın dayatıldığı dönemlerde, bireyin kim...