Son günlerdeki
dalgalanmaları ve kara bulutların ülke üzerinde kümelenmesini yeniden gündeme
taşıma niyetinde değilim, ancak bazı hatırlatmaları da yapmak gerektiğine
inanıyorum. Bu hatırlatmalarım, sivil toplum olarak yerini belirlemekte
zorlandığımız cemaati, ben bir baskı grubu olarak görmekteydim. Lakin son
dönemdeki çıkışlarına baktığımda, bir baskı grubunun ötesinde, siyasal iktidara
doğrudan katılım gösteren, siyasi iktidar içindeki bir lobi olarak tanımlamam
gerektiğini gördüm…
Neden lobiler
arasına kattığımı lobilerle ilgili kısa bir açıklamayı yaptığımda umarım
meselenin izahatı yapılmış olur. Çünkü lobiler saman altında dolaşan ama
ayaklarına asla çamur bulaştırmadan manevra alanı oluşturan, sinsi oluşumların
organizeli yaşamları olarak ortaya çıkar. Bu lobiler, siyasi oluşumların her
noktasında bulunmalarına rağmen, alt katmanlardaki takipçi ve para
kaynaklarının devamını sağlamak için, manevi otoritesine inanılan gücün
fetvalarının arkasında filmlerini çevirmekten zevk alırlar. Aslında bu manevi
otoritenin varlığı onlar açısından pek anlam ifade etmemesine rağmen,
otoritenin insanlar üzerinde ciddi bir etki gücünün olduğunu, çemberin dışında
kalan insanlara anlatmak için, tüm sinsi faaliyetlerini, bu manevi otoritenin
gölgesinde gerçekleştirirler. Bunu yaparken bazı amaçlara da ulaşmış olurlar.
Siyasal
iktidarı tamamıyla kendi kanatları altına almak isteyen bu lobi, amaçları
uğruna her türlü mücadele yolunun meşru olduğuna inandığından, topluluğunun
gözünde bir albenisi olan kutsal değerlerinin, yok olmayla yüz yüze geldiğini anlatarak,
onların beyinlerini kuşatırlar…
Bu lobi, kendilerinin
bu hizmet (uhuvvet) hareketiyle herhangi bir bağlantılarının olmadığının açığa
çıkmasından ciddi rahatsızlık duymaktalar. Bu rahatsızlıklarını örtbas etmek
için, yıllardır herkesin Hümanist olarak tanıdığı, hatta Yahudi çocuklarına
acıyacak kadar merhametli olduğunu söz ve söylemlerinde dile getiren bir
insanın, manevi postunun nimetlerinden yararlanmak için yaygarayı basarlar. Bu
aldatmaca taktiğinin arkasında ne cemaatin gelecek yaşam seyrinin grafiği ne de
cemaatin tabanındaki insanlar, bunların ilgisini hiç çekmemektedir. Bunlar için
önemli olan varmak istedikleri hedefe her şeyi yakarak ulaşabilmektir.
Gazeteciler Hoca
Efendi ile sohbet ederken sorulan bir soru üzerine Hoca efendinin gazetecilerin
bulunduğu ortamı terk etmesi, bu olayların ne kadar sinsice gerçekleştiğinin de
bir göstergesi olduğunu düşünüyorum. Çünkü hoca efendinin sorulan sorular
karşısında cevap vermeyi değil, gitmeyi tercih etmesi, olayların ne kadar onun
kontrolünün dışında gerçekleştiğinin bir kanıtı olduğuna inanıyorum. Bu durumun
dışarıya, Hoca efendinin cemaatin üzerinde bir etkisi yoktur, diyebileceklere
karşı da hemen oradakiler tarafından bir savunma sendromuna geçilmesi bana göre
üzerinde düşünülmesi gereken en önemli konudur. Hoca Efendinin açıklanması
gereken noktaları, herkesin kabul edeceği ortak argümanlarla dile getirmesi,
bir geçiştirme eylemi olduğunu düşünüyorum.
Siyasal
iktidara kast eden, Cemaat adına konuştuğunu söyleyen bu lobinin asıl hedefi,
cemaat adına ekonomik bir güç olmuş kuruluşların yönetim mekanizmalarının
yönetimini kaybetmeme savaşıdır. Bu savaşın kaybedilmemesi ve kendilerinin
cemaat içinde bir lobi olduklarının anlaşılmaması için, alt katmanların
duygularına hitap edecek Hoca efendinin fetvalarına sığınmak bunların en önemli
silahıdır. Bu silahı da silah geriye tepinceye kadar kullanmaya kararlılar. Bu kampanyaların
arkasında Ali Cengiz oyunlarının olmadığını söylemek için, yaşananları hiç
görmemiş olmamız gerekir. İnanıyorum ki, bu süreçte silah geriye tepecektir…
Sosyolog-Erol Kekeç
04.12.2013 (20.30-2140)
Çengelköy/İST