“Herhangi birinize ölüm gelip de "Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!" demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayın.” Münafikun/10
Sahibi sensin öyle mi elinde
bulunanların…Öyleyse giderken bırakma, onları verme ve kendi iradenle yanında
götür de herkese ders olsun bakalım.(!)
Son pişmanlık fayda etmez deriz ya
hakikaten son pişmanlık pişman olmak değil, noktanın konulduğu andır. İdam
sehpasında duran kişinin ayakları altındaki sandalyeye cellatlar vururken bu
bana ders olsun demek, ders verir mi sahiden? İşte, son pişmanlık dediğimiz
olay da tam budur.
Elden ayaktan çekilmeden, isteklerin
freni patlamış dolu dizgin giderken, arzular zirve yarışına girmişken, dünya
tüm ihtişamıyla gözleri büyüleyen işveli güzel bir kadın gibi sarhoş ederken,
bu bana iyi bir ders, imtihanın doruğundayım ya kaybederim ya kazanırım diyecek
iradeyi gösteremiyor ve kendinden geçmişsen son durakta bekleme yoktur doğrudan
transit geçiş üzere kurulmuş otomatik geçiş gişeleri üzerindesin…Sakın ola ki
son gişeye bırakma önceden yapman gerekenleri…
Kaybedilmiş bir ticaretten ne kazanabilirim
diye düşünmek sadece boşa düşünmek veyahut da kaybettiklerinden biraz daha az
kaybetmek için çırpınmaktır. Kaybedilmiş bir ticaretin kazanımı olmayacaktır. Dünya
ve içindekileri kazanarak buradaki yaşam için hesaplar yaparak, başka hayatları
hesaba katmadan yaşamak kaybedilmiş bir ticarettir. Kaybedilmiş ticarette iflas
etmiş bir insanın çırpınışlarını ve geriye dönüp geçen zamanı geri getirmesi
mümkün olmadığı gibi, hayatı yaşarken ömrümüzle ilgili yaptığımız ticarette
böyledir. Ömür tükendiği zaman kazanımlarımızı şöyle şöyle diye taksim edecek
zamanımız olmadığından, ne olur bir daha başlayalım o yanlışı yapmayacağım
demenin hiçbir gerçekliği olmayacaktır. Çünkü geriye dönmeyecek olmamız mutlak
bir gerçek, bu gerçekleşmeyeceğine göre buna bağlı olarak şunları şunları
yapacağım demek doğrudan bir yalan olur. Yalanla, gerçek bir yaşamın tanımı
yapılamaz.
Güneşin doğumunu durdurmak ve tekrar
geriye saydırmak nasıl ki mümkün değilse, hakikati görünce insanın bana fırsat
ver de yeniden infak edeyim harcayayım ve garipleri gözeteyim gibi yakarmaları
da asla olmayacaktır. Çünkü hayatın geriye sayımı yoktur. Aynı şekliyle geriye
mutlak sayımı olmayan tek sermaye zamandır. Bir işi yanlış yaptığınızda onu
yeniden başa alıp onunla ilgili yeni düzenleme yapabilirsiniz. Ancak geçen
zamanı aynı şekliyle yeniden getirmeniz ve onun her saniyesine göre
farklılıklar düşünmeniz mümkün olmayacaktır. Kendiniz yeni şeyler düşünseniz de
o zamanda değil farklı bir zamanda olacaktır. Bu da gösteriyor ki geçen zamanla
ilgili son anda yapılacak hayıflanmaların hiçbir anlamı olmayacaktır.
İnsan, kendi yaşamıyla ilgili
değişimleri nasıl ki durduramazsa, elinde olmayanları boşa harcadığı zaman ve
son noktaya geldiğinde boşa geçtiğini gözleriyle gördüğü hayatı hakkında tekrar
istekte bulunarak onu düzelteceğim demesi başlı başına yalandır ve de
imkansızdır.İmkansızlıkları gerçekleştirme isteğinde bulunan bu zavallı,
imkânlı olanı harcama da bir o kadar mahir ve ustadır.
İnsanın bu acınası halden
kurtulmasının en önemli uyaranı, kendisinde olmayanları kendi istediği gibi har
vurup harman savurarak yaşamaktan kurtulmasıdır. Zaman senin kontrolünde
olmamasına rağmen gidince bir daha gelme imkânı da yoksa onu nasıl horca kullanma
cesaretinde bulunabilirsin? Sen istesen de istemesen de doğumla ölüm arasındaki
yaşam kendiliğinden geliyor, ben on yıl daha çocuk kalacağım büyümek
istemiyorum dediğinde bunun bir anlamsızlık olduğunu bilirsin, çünkü senin dışında
bir el seni yönetiyor ve senin gelişimin de tamamıyla o elin istekleri
doğrultusunda olmaktadır. Buna rağmen nasıl olur da sana emanet verilen bu
yaşamı sana verenin isteklerine göre değil de kaçak yollarla kullanmaya çalışırsın.
Bir devlet kendisinden habersiz ticaret yaptığında bunu kaçak kabul edip senin
tüm malına el koyuyor da sana bağışlanan bu yaşamı istediğin gibi kaçak
yerlerde kullandığında bunun hesabının sorulmayacağını mı sanıyorsun?
Allah sözünden asla dönmez…Yapılan
mukavelede ne varsa ona harfiyen uyar. Onun için sen yaptığın anlaşmanın
anlaşma metnini istersen baştan sona bir tara! Onu taradığında bugün
yaşadıklarının hiçbirinin o antlaşma metninde olmadığını göreceksin, buna
rağmen anlaşma sahibi şu an bir şey demiyor, zamanı geldiğinde bir yol buluruz
diyorsun ya işte orada tüm yollar kapanmıştır haberin olsun…Ey benim sahibim!
Bu antlaşma harfiyen hayatımda olacak ve asla bunda bir atlama yapmayacağım,
bizden önce yaşayan atalarımızın yaptığı yanlışlardan dolayı bizi sorumlu tutma
demek için o anlaşmayı yaptın ama sen öyle bir varlıksın ki, hemen unutuyor ve
kendi isteklerine göre yaşamayı bir marifet biliyorsun…
Otoyolda yolculuk yaparken nasıl ki,
belirlenen kurallara uymak ve tayin edilmiş hız sınırını gözetmek zorundaysanız,
yaşam bandında da o kurallara uygun yaşamak zorundasın. Yolculuk sonunda
görevli memurun önüne geçerek yalvarmak mı sana yakışan yoksa, belirlenen kurallara
uygun yolculuk yaparak sağ selim varacağın yere huzurla ulaşmak mıdır? Hayat
bir yolculuktur. Bu yolculuğun kuralları bellidir, ya ihlal eder gerekli cezayı
ödemek zorunda kalırsın ya da düzgün bir yolculuk yapar varacağın yere huzurla
varır orada mutlu bir gün geçirirsin, yani tüm bu sonuçlar senin çabana
bağlıdır.
Yolun hayatın ve zamanın sahibi belli
olmasına rağmen, neden herkes bu üç unsurun tek ve yegâne sahibi kendisiymiş
gibi davranır. Çünkü öyle düşünmezse istediğini istediği şekilde yapamaz. İstediği
gibi yaşayanların son anda mağduriyet rolleri oynayarak yeni bir zaman
istemeleri tamamıyla yalan ve karşısındakinin de kendisi gibi olduğunu
sanmasındandır. Oysa benim ne düşündüğümü tekrar dünyaya dönsem bile ne
yapacağımı çok iyi bilen bir güçle muhatap olmamıza rağmen hala hile hurda peşindesin
sen kendini ne sanırsın bak son geliyor sondan evvel son gelmeden hala sen
kendine gelmedin…
“Herhangi birinize ölüm gelip de
"Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip
iyilerden olsam!" demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden
Allah yolunda harcayın.”
Bugünler çok yakın ve beyhude
çırpınışların bir anlamının olmayacağı gün gelmeden önce, seni senden iyi bilen
yaratıcının belirlediği bu kurallara uymaktan seni alıkoyan nedir?
Bugün infak hayır hasenat ve harcama günüdür,
tüm kazandıklarımızın bizi kurtarmak için fidye olarak yetmeyeceği o gün
gelmeden önce, daha ucuz ve kolay onları harcamaktan alıkoyan nedir?
Ne olur beni bu defa bağışlayın hâkim
bey, ben anlık bir sinirle trafikte tartışırken bu adamı öldürdüm, bir daha
olmayacak demeniz o adamı nasıl ki geri getirmeyeceğinden, istek ve beklentiler
boş ise, ölüm gelip çattığı zaman da tekrar zaman isteyerek ben bunları bunları
yapacağım talepleri boş ve anlamsızdır. Bunların yaklaşarak geldiğinden emin
olarak hayata yeniden başlamak gerekir. Bunları dikkate almadan başı boş istediğimi
yaparım istediğimi yapmam diyerek müstağnileşen varlıklar bu müstağnilikleri
içinde can verecekler. Bu süreci az hasarla atlatmanın en önemli yolu, yolun
sahibinin kim olduğunu bilmek ve o yolda yolun sahibinin verdiği zamanda, yolda
gidecek ömrü onun istediği şekilde geçirmektir. Bunu dikkate almayanların
tamamı o hayıflanmayı yaşamak zorunda kalacaktır.O gün gelmeden evvel bugünden
dirilme ve gelecek zamanı boşa heba etmeme zamanıdır.
“Ey İnsan! Hangi yoldan gidersen git
muhakkak ki, sen Rabbine varan bir yol üzerinde çabalayıp durmaktasın ve sonuçta
ona varacaksın…”İnşikak/6
Bu sonu bilenlerin bugünden kendilerine acılı bir son hazırlamaları mümkün mü?
Elbette mümkün değildir. Bir insan bile bile kendisine zarar veriyor ve sonu
hüsran olacak bir çaba içinde bulunuyorsa, onun kendinden bir zoru var demektir.
İnsan akıllı ve ayırt edecek bir varlıktır. Ayırt etme melekeleri iflas etmiş
birinin, işitmeyen anlamayan görmeyen ve hareket etme kabiliyeti olmayan
ölülerden ne farkı vardır. “Hakikati anlamayanlar ölülerden farksızdır.”
Allah’ın sana rızık olarak
verdiklerinden, Allah’ın kullarına vermekten seni alıkoyan nedir? O gün
geldiğinde onların hepsi senden alınacak ve başkalarına devredilecek bu dünya
yaşamı sadece gel ve geç durumunda olan bir handır. Her doğan bu handan geçen
bir yolcudur. Yolcu olduğunu unutma yolculuk anında gerekli olanları al
fazlalıklarını ihtiyaç sahibi olan kullara ver ki, onlar da mutlu olsunlar.
Onların mutlu olması onların sahibi Allah’ı da mutlu eder. İnsan sevdiğini
mutlu görmek istemez mi, seviyorsanız sevdiğiniz uğruna tüm acılara
katlanırsınız ve sevdiğinizi asla üzmek istemezsiniz. Allah’ı sevenler,
yaşarken Allah’ın mülkü ile Allah’ın kullarını buluşturmalı…Yaşamın son
noktasında bunları falan gariplere verirsiniz diye taksimatlar yapmak istemesi
veya tekrar döndüğünde elimdeki tüm imkanları insanlık için harcayacağım iddiası
tamamıyla yalan ve bahanedir. Allah sinelerin özünü çok iyi bilir. Bazen
kendimiz bile yalan dolan içinde olanlara karşı, sen daha yeni gitmeye
çalışırken ben o yoldan çoktan geldim diyoruz…Yani karşımızdakinin olası bir
kandırmacasına karşı büyüklük taslayarak böyle karşılık veriyoruz…Oysa Allah her
şeyi yaratan ve onların ne yapacağını çok iyi bilen olduğu halde biz Allah’a
yaratma ve istekler hakkında bilmediklerini mi öğretmeye çalışıyoruz.
Ey Rabbimiz her şey sana apaçık ayan,
bizleri son noktaya gelmeden önce bu dünya yaşamında hayır üzere yaşayan ve
dünyalıklarla isteklerini süslemeyen dosdoğru kullardan eyle…Ticaretin en
güzelini bizlere nasip et… “Ey İman edenler sizi acı bir azaptan kurtaracak
çok karlı ticareti haber vereyim mi? Allah’a ve Resulüne iman etmeniz, Allah
Yolunda canlarınız ve mallarınızla mücadele etmenizdir. Bilirseniz bu sizin
için en hayırlı olandır…”
Harcanmadan harcamaya var mıyız, Dünyada
harcamayı bilmeyenlerin hiçbir değeri olmayacağı gibi Allah onlarla asla
konuşmayacak ve yüzlerine de bakmayacaktır. Yani harcananlardan olacaklardır.
Harcanmadan önce harcayalım inşallah selam ve dua ile
Erol KEKEÇ/09.05.2021/15.25