10 Mayıs 2021 Pazartesi

HARCANMADAN HARCAYANLARA SELAM OLSUN

Herhangi birinize ölüm gelip de "Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!" demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayın.” Münafikun/10

Sahibi sensin öyle mi elinde bulunanların…Öyleyse giderken bırakma, onları verme ve kendi iradenle yanında götür de herkese ders olsun bakalım.(!)

Son pişmanlık fayda etmez deriz ya hakikaten son pişmanlık pişman olmak değil, noktanın konulduğu andır. İdam sehpasında duran kişinin ayakları altındaki sandalyeye cellatlar vururken bu bana ders olsun demek, ders verir mi sahiden? İşte, son pişmanlık dediğimiz olay da tam budur.

Elden ayaktan çekilmeden, isteklerin freni patlamış dolu dizgin giderken, arzular zirve yarışına girmişken, dünya tüm ihtişamıyla gözleri büyüleyen işveli güzel bir kadın gibi sarhoş ederken, bu bana iyi bir ders, imtihanın doruğundayım ya kaybederim ya kazanırım diyecek iradeyi gösteremiyor ve kendinden geçmişsen son durakta bekleme yoktur doğrudan transit geçiş üzere kurulmuş otomatik geçiş gişeleri üzerindesin…Sakın ola ki son gişeye bırakma önceden yapman gerekenleri…

Kaybedilmiş bir ticaretten ne kazanabilirim diye düşünmek sadece boşa düşünmek veyahut da kaybettiklerinden biraz daha az kaybetmek için çırpınmaktır. Kaybedilmiş bir ticaretin kazanımı olmayacaktır. Dünya ve içindekileri kazanarak buradaki yaşam için hesaplar yaparak, başka hayatları hesaba katmadan yaşamak kaybedilmiş bir ticarettir. Kaybedilmiş ticarette iflas etmiş bir insanın çırpınışlarını ve geriye dönüp geçen zamanı geri getirmesi mümkün olmadığı gibi, hayatı yaşarken ömrümüzle ilgili yaptığımız ticarette böyledir. Ömür tükendiği zaman kazanımlarımızı şöyle şöyle diye taksim edecek zamanımız olmadığından, ne olur bir daha başlayalım o yanlışı yapmayacağım demenin hiçbir gerçekliği olmayacaktır. Çünkü geriye dönmeyecek olmamız mutlak bir gerçek, bu gerçekleşmeyeceğine göre buna bağlı olarak şunları şunları yapacağım demek doğrudan bir yalan olur. Yalanla, gerçek bir yaşamın tanımı yapılamaz.

Güneşin doğumunu durdurmak ve tekrar geriye saydırmak nasıl ki mümkün değilse, hakikati görünce insanın bana fırsat ver de yeniden infak edeyim harcayayım ve garipleri gözeteyim gibi yakarmaları da asla olmayacaktır. Çünkü hayatın geriye sayımı yoktur. Aynı şekliyle geriye mutlak sayımı olmayan tek sermaye zamandır. Bir işi yanlış yaptığınızda onu yeniden başa alıp onunla ilgili yeni düzenleme yapabilirsiniz. Ancak geçen zamanı aynı şekliyle yeniden getirmeniz ve onun her saniyesine göre farklılıklar düşünmeniz mümkün olmayacaktır. Kendiniz yeni şeyler düşünseniz de o zamanda değil farklı bir zamanda olacaktır. Bu da gösteriyor ki geçen zamanla ilgili son anda yapılacak hayıflanmaların hiçbir anlamı olmayacaktır.

İnsan, kendi yaşamıyla ilgili değişimleri nasıl ki durduramazsa, elinde olmayanları boşa harcadığı zaman ve son noktaya geldiğinde boşa geçtiğini gözleriyle gördüğü hayatı hakkında tekrar istekte bulunarak onu düzelteceğim demesi başlı başına yalandır ve de imkansızdır.İmkansızlıkları gerçekleştirme isteğinde bulunan bu zavallı, imkânlı olanı harcama da bir o kadar mahir ve ustadır.

İnsanın bu acınası halden kurtulmasının en önemli uyaranı, kendisinde olmayanları kendi istediği gibi har vurup harman savurarak yaşamaktan kurtulmasıdır. Zaman senin kontrolünde olmamasına rağmen gidince bir daha gelme imkânı da yoksa onu nasıl horca kullanma cesaretinde bulunabilirsin? Sen istesen de istemesen de doğumla ölüm arasındaki yaşam kendiliğinden geliyor, ben on yıl daha çocuk kalacağım büyümek istemiyorum dediğinde bunun bir anlamsızlık olduğunu bilirsin, çünkü senin dışında bir el seni yönetiyor ve senin gelişimin de tamamıyla o elin istekleri doğrultusunda olmaktadır. Buna rağmen nasıl olur da sana emanet verilen bu yaşamı sana verenin isteklerine göre değil de kaçak yollarla kullanmaya çalışırsın. Bir devlet kendisinden habersiz ticaret yaptığında bunu kaçak kabul edip senin tüm malına el koyuyor da sana bağışlanan bu yaşamı istediğin gibi kaçak yerlerde kullandığında bunun hesabının sorulmayacağını mı sanıyorsun?

Allah sözünden asla dönmez…Yapılan mukavelede ne varsa ona harfiyen uyar. Onun için sen yaptığın anlaşmanın anlaşma metnini istersen baştan sona bir tara! Onu taradığında bugün yaşadıklarının hiçbirinin o antlaşma metninde olmadığını göreceksin, buna rağmen anlaşma sahibi şu an bir şey demiyor, zamanı geldiğinde bir yol buluruz diyorsun ya işte orada tüm yollar kapanmıştır haberin olsun…Ey benim sahibim! Bu antlaşma harfiyen hayatımda olacak ve asla bunda bir atlama yapmayacağım, bizden önce yaşayan atalarımızın yaptığı yanlışlardan dolayı bizi sorumlu tutma demek için o anlaşmayı yaptın ama sen öyle bir varlıksın ki, hemen unutuyor ve kendi isteklerine göre yaşamayı bir marifet biliyorsun…

Otoyolda yolculuk yaparken nasıl ki, belirlenen kurallara uymak ve tayin edilmiş hız sınırını gözetmek zorundaysanız, yaşam bandında da o kurallara uygun yaşamak zorundasın. Yolculuk sonunda görevli memurun önüne geçerek yalvarmak mı sana yakışan yoksa, belirlenen kurallara uygun yolculuk yaparak sağ selim varacağın yere huzurla ulaşmak mıdır? Hayat bir yolculuktur. Bu yolculuğun kuralları bellidir, ya ihlal eder gerekli cezayı ödemek zorunda kalırsın ya da düzgün bir yolculuk yapar varacağın yere huzurla varır orada mutlu bir gün geçirirsin, yani tüm bu sonuçlar senin çabana bağlıdır.

Yolun hayatın ve zamanın sahibi belli olmasına rağmen, neden herkes bu üç unsurun tek ve yegâne sahibi kendisiymiş gibi davranır. Çünkü öyle düşünmezse istediğini istediği şekilde yapamaz. İstediği gibi yaşayanların son anda mağduriyet rolleri oynayarak yeni bir zaman istemeleri tamamıyla yalan ve karşısındakinin de kendisi gibi olduğunu sanmasındandır. Oysa benim ne düşündüğümü tekrar dünyaya dönsem bile ne yapacağımı çok iyi bilen bir güçle muhatap olmamıza rağmen hala hile hurda peşindesin sen kendini ne sanırsın bak son geliyor sondan evvel son gelmeden hala sen kendine gelmedin…

“Herhangi birinize ölüm gelip de "Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!" demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayın.”

Bugünler çok yakın ve beyhude çırpınışların bir anlamının olmayacağı gün gelmeden önce, seni senden iyi bilen yaratıcının belirlediği bu kurallara uymaktan seni alıkoyan nedir?

Bugün infak hayır hasenat ve harcama günüdür, tüm kazandıklarımızın bizi kurtarmak için fidye olarak yetmeyeceği o gün gelmeden önce, daha ucuz ve kolay onları harcamaktan alıkoyan nedir?

Ne olur beni bu defa bağışlayın hâkim bey, ben anlık bir sinirle trafikte tartışırken bu adamı öldürdüm, bir daha olmayacak demeniz o adamı nasıl ki geri getirmeyeceğinden, istek ve beklentiler boş ise, ölüm gelip çattığı zaman da tekrar zaman isteyerek ben bunları bunları yapacağım talepleri boş ve anlamsızdır. Bunların yaklaşarak geldiğinden emin olarak hayata yeniden başlamak gerekir. Bunları dikkate almadan başı boş istediğimi yaparım istediğimi yapmam diyerek müstağnileşen varlıklar bu müstağnilikleri içinde can verecekler. Bu süreci az hasarla atlatmanın en önemli yolu, yolun sahibinin kim olduğunu bilmek ve o yolda yolun sahibinin verdiği zamanda, yolda gidecek ömrü onun istediği şekilde geçirmektir. Bunu dikkate almayanların tamamı o hayıflanmayı yaşamak zorunda kalacaktır.O gün gelmeden evvel bugünden dirilme ve gelecek zamanı boşa heba etmeme zamanıdır.

“Ey İnsan! Hangi yoldan gidersen git muhakkak ki, sen Rabbine varan bir yol üzerinde çabalayıp durmaktasın ve sonuçta ona varacaksın…”İnşikak/6 Bu sonu bilenlerin bugünden kendilerine acılı bir son hazırlamaları mümkün mü? Elbette mümkün değildir. Bir insan bile bile kendisine zarar veriyor ve sonu hüsran olacak bir çaba içinde bulunuyorsa, onun kendinden bir zoru var demektir. İnsan akıllı ve ayırt edecek bir varlıktır. Ayırt etme melekeleri iflas etmiş birinin, işitmeyen anlamayan görmeyen ve hareket etme kabiliyeti olmayan ölülerden ne farkı vardır. “Hakikati anlamayanlar ölülerden farksızdır.”

Allah’ın sana rızık olarak verdiklerinden, Allah’ın kullarına vermekten seni alıkoyan nedir? O gün geldiğinde onların hepsi senden alınacak ve başkalarına devredilecek bu dünya yaşamı sadece gel ve geç durumunda olan bir handır. Her doğan bu handan geçen bir yolcudur. Yolcu olduğunu unutma yolculuk anında gerekli olanları al fazlalıklarını ihtiyaç sahibi olan kullara ver ki, onlar da mutlu olsunlar. Onların mutlu olması onların sahibi Allah’ı da mutlu eder. İnsan sevdiğini mutlu görmek istemez mi, seviyorsanız sevdiğiniz uğruna tüm acılara katlanırsınız ve sevdiğinizi asla üzmek istemezsiniz. Allah’ı sevenler, yaşarken Allah’ın mülkü ile Allah’ın kullarını buluşturmalı…Yaşamın son noktasında bunları falan gariplere verirsiniz diye taksimatlar yapmak istemesi veya tekrar döndüğünde elimdeki tüm imkanları insanlık için harcayacağım iddiası tamamıyla yalan ve bahanedir. Allah sinelerin özünü çok iyi bilir. Bazen kendimiz bile yalan dolan içinde olanlara karşı, sen daha yeni gitmeye çalışırken ben o yoldan çoktan geldim diyoruz…Yani karşımızdakinin olası bir kandırmacasına karşı büyüklük taslayarak böyle karşılık veriyoruz…Oysa Allah her şeyi yaratan ve onların ne yapacağını çok iyi bilen olduğu halde biz Allah’a yaratma ve istekler hakkında bilmediklerini mi öğretmeye çalışıyoruz.

Ey Rabbimiz her şey sana apaçık ayan, bizleri son noktaya gelmeden önce bu dünya yaşamında hayır üzere yaşayan ve dünyalıklarla isteklerini süslemeyen dosdoğru kullardan eyle…Ticaretin en güzelini bizlere nasip et… “Ey İman edenler sizi acı bir azaptan kurtaracak çok karlı ticareti haber vereyim mi? Allah’a ve Resulüne iman etmeniz, Allah Yolunda canlarınız ve mallarınızla mücadele etmenizdir. Bilirseniz bu sizin için en hayırlı olandır…”

Harcanmadan harcamaya var mıyız, Dünyada harcamayı bilmeyenlerin hiçbir değeri olmayacağı gibi Allah onlarla asla konuşmayacak ve yüzlerine de bakmayacaktır. Yani harcananlardan olacaklardır. Harcanmadan önce harcayalım inşallah selam ve dua ile

Erol KEKEÇ/09.05.2021/15.25