“Tartıyı adaletle
yapın, terazide eksiklik yapmayın…” Rahman:55
“Tartıyı adaletle yapın,
terazide eksiklik yapmayın…” Kendimize gelince şapur şupur diğerlerine gelince yarabbi
şükür…şükredeceksiniz ne yapalım elimizdeki imkanlar bu diyerek bir taksimat yapanlar,
Allah’ın adaletini çiğneyenlerdir. Adalet tevhidin özüdür. Allah’ı
birleyenlerin en önemli özelliği terazide hassasiyet göstermeleri ve adaletten
asla ayrılmamalarıdır. Teraziyi hiçe sayan her kim olursa olsun, Allah katında
hiçe sayılacaktır. Adaleti gözetmeyenlerin ferdi bireysel kendisine ait ibadetleri
onu kurtarmaya yetmeyecektir. Allah’ın yeryüzündeki hakkı, insanlarla olan
münasebetlerin adalet temeli üzerine oturmasıdır. İnsanlar arasında adaleti gözetmeyenler,”
Meryem oğlu İsa’nın “Ey havarilerim Allah’a giden yolda yardımcılarım kimlerdir,
dediğinde, Havariler, bizler Allah’ın yardımcılarıyız diye cevap verdikleri,
yolun yolcusu asla olamazlar. Allah’a yardım etmek onun yarattığı kullar
arasında tartıyı adaletle yapmak ve terazide eksiklik yapmamaktır. Yani adaleti
herkes için aynı şekilde uygulamak ve kimsenin tarafına tartıyı eğmemektir.
Ey Allah’ın kulları, namaz kılmamanıza bir gerekçe
uydurabilirsiniz ama insanlar arasında gözetilmeyen adalete hiçbir gerekçe
uyduramazsınız. Çünkü Adaleti, Allah emrediyor…Adalet, onun yeryüzünde olmasını
istediği hayatın temelidir, hayatın temelini yıkanların yıkık bir yapı içinde
üstü başı, toz toprak ve pislik içinde olmasına rağmen ama burada yine de
ibadetlerimizi yapıyoruz demesi gibidir. Adaletin gözetilmesi, Allah’ın
hakkının her zaman ve her yerde gözetildiğinin göstergesidir. Allah’ı
gözetmeyenlerin ibadetlerle kendisini kurtaracağını sanması uydurulmuş dinin kuşatıcılığında
yaşamaktır…
Bir insanın yeryüzündeki hayat ölçüsü, onun adalete
yakınlığıyla alakalıdır. Adaleti hayatlarından kovanların hiçbir dini
göstergesi sizi aldatmasın…Bireysel ibadetler kimseyi ilgilendirmez, ibadetler
onun yapmakla mükellef olduğu ve kendisini yaratana karşı daha yakın olmak için
ifade ettiği, şekilsel davranış biçimleridir. Onların tümü yaratıcıyla buluşma
ve yaptığı yanlışlarda ondan af ve mağfiret dileyerek yaptığı yanlışları bir
daha tekerrür ettirmemek için huşu ve yakarış anlarıdır. Bu yakarışları
yapanların hayatın içinde adaletli uygulamalarını görmüyorsanız, onları
adaletle, adalete davet ediniz, şayet bunların işine gelmediği için hep
bahaneler uyduruyorlarsa, onlardan uzak durun, hakkı hatırlatmak görevdir. Hakkı
dayatmak bizim işimiz değildir. Sen Hakkı hatırlat dileyen Rabbine giden bir
yol tutar…” Ey İnsan hangi yoldan
gidersen git, muhakkak ki sen, Rabbine varan bir yol üzerinde çabalayıp
durmaktasın ve nihayet ona varacaksın…” İnşkak:6
İnsanın rabbine giden yoldan başka seçeneği yoksa, acaba
neden hayatı yaşanmaz hale getirmek onun haz duyduğu alan olur…Yollar ne kadar
farklı ve yaşanmayacak kadar kötü ve iyilerle iç içe olsa da, mutlaka Rabbe
giden bir yol üzerinde çabalayıp durduğunu bilenlerin, hakikatten uzaklaşması
ve adaleti ayaklar altına alarak kendi dışındakilere yaşanmaz bir yaşamı sunması
imkansızdır. Çünkü Allah’a giden yolun yolcuları mutlak hesap görenin huzurunda
mutlak hesaplarının görüleceğini bilerek yaşarlar. Onun için de kendi
ibadetlerini hangi mezhebe göre, ya da abdestimiz bozulur mu bozulmaz gibi,
yaşama aykırı ayrıntılarda boğarak, yaşamın omurgasını gözetmemezlik yapmazlar.
Allah, hesap görülecek günde tek hesap görücü olarak
hayatlara hükmederse, yeryüzündeki hüküm ve kanunların onun isteği dışında
oluşması imkansızdır. Kanunlar düzenleyerek, birçok görüşmeler yaparak asgari
ücret nasıl olmalı gibi hayatın doğasına aykırı beyanatlarla, adaleti gözetemezsiniz.
Adaletin temelinde insanca yaşamanın olması gerektiği bilinmelidir. Kendi
menfaat ve çıkarlarımızı korumak adına rakamlarla oynayarak insanlara yanlış
bilgiler sunarak, doğru iş yaptığını sanan her anlayış, doğru olmadığını önüne
kitabı koyulduğu zaman anlayacaktır.
“Tartıyı adaletle yapın…” Tartı yaşamın her noktasında titizlikle
korunmalıdır ki, Allah bizi kayda değer kulları arasına koysun…Her toplumda ve
her dinde din bezirganları kurumsal statükolarla daima flört yaptığı için, hakikatin
üzerini örtmekte ve onu aslından uzaklaştırma noktasında bayağı marifet ortaya koyduklarından,
toplumların algılarını yönlendirmede de büyük görevler yapmaktadırlar. Bu din
bezirganlarının yaşamlarına bakarsanız sistemlere çok büyük hizmet ettiklerinden,
en büyük çıkar ve menfaate de hemen kavuşurlar. Neden bir toplumda Din örgütlü
bir kurum haline gelir ve toplumdaki gelir kaynaklarından büyük bir pay alır.
Halk arasında bir deyim vardır,” ne kadar ekmek, o kadar köfte”. Yani sizin
ekmek sahibi yaptırdığınız insanlar için ortaya koyduğunuz saçma sapan ve Allah’ın
dini ile asla uyuşmayan ama toplumları uyuşturan fetvalar, size köfte olarak dönmektedir.
Bu karşılıklı ilişkilerin, güçlenerek devam ettiği toplumlarda, adalet mekanizması
imha edilir. Çünkü adaletin olmasını isteyenler, haksızlıkla insanların haklarını
yiyen ve onu da dini kılıflarla açıklayan bu zümrelerin yaşam alanlarını
tehlikeye sokar. Ondan dolayıdır ki, Siyasal statükolar daima dinsel zümrelerin
desteğini alarak hakikati yamultup vicdanen rahatlamaya çalışsalar da Allah
katındaki hesaplarından kurtulamayacaklardır.
“Andolsun biz elçilerimizi
açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için
beraberlerinde kitabı ve ölçüyü indirdik. Biz demiri de indirdik ki onda büyük
bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır. Bu, Allah'ın dinine ve elçisine görmeden
yardım edenleri belirlemesi içindir. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, daima üstündür.”
Hadid:25
Elçilerin apaçık delillerle neden ve niçin geldiğini
anlamayan bir anlayış, adaleti neden önemsesin ki…İnsanların adaleti yerine
getirmesi için elçilerle birlikte, Allah, Kitabı ve ölçüyü de indirdi ki, siz
kendi kuruntularını adalet olarak insanlara sunmayasınız diye. Bu kadar açık
beyanatlar üzerinde hiç tefekkür etmeyi düşünmeyenler Allah’ın yüceliğini
takdis edemezler. “Onlar Allah’ı Hakkı ile takdir edemediler” beyanı bizi hiç
ilgilendirmiyor değil mi? Tüm bunlar başkaları için bizler seçilmiş kullarız
öyle mi…Yazıklar olsun bu anlayışlarımıza.
Allah’ın kitabında siz bir eksiklik bulamazsınız, orada her şeyden
bahsedilmiştir derken, hemen itiraz edenler çıkabilir. İnsanların adaleti
yerine getirmesi için, kitabı ve ölçüyü indiren yaratıcı, eksiksiz hiçbir şey
bırakmadığını açıkça anlatmaktadır. Dayandığı bir hak referans ve ölçülebilir
özellikten yoksun bir adalet asla olmaz. Çünkü adaletin gerçekleştirilmesi için
elçileri bir kitapla ve ölçüyle gönderen Allah, nasıl bir uygulama yapmamızın
boyutlarını da bize açıklamaktadır. Matematiksel ölçüden yoksun bir adalet
tesis edilemez. Adaletin temelinde sayılabilirlik yani ölçü vardır. Bu ölçü de,
Allah’ın bize hem yorumsal hem de sayısal olarak gönderdiği hakikattir.
Adaletin ayakta durması bir güç ve kuvvet gerektirebilir.
Onun için rabbimiz demirin büyük bir kuvvete sahip olduğunu anlatmaktadır.
Adalet konusunda hem demir gibi sert olacaksınız hem de demiri kullanarak o
adaleti icra etmek için caydırıcı araç ve gereçler yapacaksınız; yoksa siz
adaleti tesis etmekte zorlanabilirsiniz. Hakkın adaletini tesis etmek çıkar ve
menfaatlere ters olacağından, bu konuda asla yumuşama olmaması gerektiğini
anlatan rabbimiz, demiri örneklendirerek onun üzerinde tefekkür etmemizi
istemektedir.
“…Bu, Allah'ın dinine
ve elçisine görmeden yardım edenleri belirlemesi içindir. Şüphesiz Allah
kuvvetlidir, daima üstündür.” Hadid:25
Tüm bu açıklamalar gösteriyor ki, Adaleti tesis edenler,
Allah’ın dinine ve elçisine görmeden yardım edenlerdir. Aynı zamanda adaletli
bir yaşam oluşturanlar hangi dönemde ve toplumda olursa olsunlar, Allah’ın
dinine ve elçisine görmeden yardım edenler olarak belirlenmiş olanlardır. Eğer
siz bunları yapmaz kendi heva ve heveslerinize göre bir yaşamı ortaya koyar ve
insanlara da bunu dayatırsanız biliniz ki,”
Şüphesiz Allah kuvvetlidir ve daima üstündür.” Allah’ın sizin hiçbir
şeyinize ihtiyacı yoktur. Ama yeryüzünde bunları yaparsanız siz kendiniz için
iyi bir gelecek hazırlarsınız. Gelecek hazırlayacaksanız, Allah’ın dinine ve
elçisine görmeden yardım edin, bunun yolu da, Kitabı ve ölçüyü indiren Allah’ın
emrettiği adaleti yeryüzünde gerçekleştirmektir veya o yolda can vermektir. Ey
iman edenler adaletin şahidi olarak can verin ki, Allah size değer versin!
Erol KEKEÇ/17.01.2019