Son günlerde
bayağı kafam karışmaya başladı, akil insanlar diye bir grup oluştu, hangi akla
hizmet edeceklerini anlamış bile değilim. Anlamış olsaydım bunları satırlara
aktarmayı düşünür müydüm? Ahmet Hakan şimdi yerinde duramıyor, acaba kiminle
nasıl geyik yapabilirim diye, belki de geceleri uyuyamıyor. Nihat Doğan, benim
ülkemin koyunları bile farklı meler derken, hakikaten doğru söylemiş, insanları
bu kadar farklı ise, kim bilir koyunları ne kadar farklı değil mi?
Levent Kırca
ortalıkta hiç görünmüyor, sanırım kahrından sabahlara kadar, kafayı çekiyordur.
İlyas Salman Bağlamasını almış eline, yanık türküleri dinlendiriyor,
öğrencilerinin karşısında edebiyat dersinde,”siz benim neler çektiğimi nerden
bileceksiniz” arabeski, öyle bir halk diliyle söylüyor ki, anlatamam. Öyle
sakin sakin ardından bir de şiir patlatıyor, siz anne ve babanızdan
utanıyorsunuz değil mi, çocuklar bunlar benim anam ve babam, beni dünyaya
getirdiler, akil insan olmam için, ama öyle bir günde yaşıyorum ki, bağlamam
konuşuyor yerime, ben kafayı Çekiyorum onun yerine…
Reytingler
alamadım, hep dürüstlük rollerini aldım, lakin dürüst yaşayamadığımdan kimsenin
gözü beni görmedi, akil insanlar arasında kendimizi buluruz derken, bir de
baktım Hülya abla benim yerim de, ben de aynanın karşısında soruyorum ona, ayna
ayna söyle bana bu dünya da benden daha güzeli var mı diye… Ayna da dile
gelmesin mi, ulan adam bu çirkinlikle ne soruyorsun, çirkin olduğunu tarih
yazdı sen hiç mi tarih okumuyorsun.
İlyas salman
şöyle dursun, Şener Şen oradan bağırmasın mı,”Ulen namuslu namussuzlar”hiç mi
sizde benim bir dirhem hatırım yok, o kadar eğlendirm ki, davarolardan gelirem,
hıyarolarla savaşırem, memleketin her yanından malumat alirem, ulan ben ağayim
ha, ağanın lafının üstüne laf mı olur, akil arirseniz, önce bana soreceksiniz.Ulan…..diye
Şener şen bir şaha kalkarsa görürüsünüz gününüzü.Acaba Recep İvedik bu ara
nerelerde, Karaanbar kamyoncular derneğinde bir kuru fasulye yemek için mutlaka
ringe çıkmıştır,yoksa etraftan böhhhhh diye böğürtülerini duyardık.Baaga bak
oğlum,diye bir ses var sanki,kafamı attırmayıng ulan yoksa sizi süründürüm
lang…
İmparator
İbrahim Tatlıses,”Yalnızım dostlarım yalnızım, tutun ellerimden yoksa düşerim
şimdi”diye iç âlemini kendi kendine mırıldanırken bir düşünün sene, ben bu
ülkemin birliği ve dirliği için elimden geleni yaptım, hatta vekil olmaktan
bile vazgeçtim, Şivan Perver’le Kuzey Irakta daha yakın zamanda birlikte
kardeşlik mesajları verdik, ama demek akil baliğ çağına gelmemişiz ki,kimse
bize danışma gereği duymadı.Ardından derdini anlatmak için mikrofonu eline
almaz mı, bakın neler söyledi,”Tabip sen elleme benim yaramı,beni bu dertlere
salanı bul getir.”Ne yapsın imparator,of çekerek türküsünü söylemeye devam…
Rahmetli
merhum Cem karaca’ya sorsaydık şimdi sanırım bize şu şarkısıyla karşılık
verirdi,”Bindik bir alamete gidiyok kıyamete”Merhum Ali Rıza Septioğlu sağ
olsaydı şimdi, söyleyeceği ilk söz sanırım şu olurdu.”Sayın Başbakan! Senin
yeminin bojuldu, tekrar yemin et, çünkü işten o kadar çok anlayan adamı akil
diye atamışsın ki, ben bile şaştım kaldım.”Hülya kıjımızın hangi aklından
yararlanmayı düşündünüz, buraşı Kocaman Türkiye cumhuriyeti Devleti, şiz sanırım
bu işi, Acunun yetenek şizsiniz programı ile karıştırdınız demez miydi?
Sayın Demirel
şimdi yerinde duramıyor, binan aleyh, bu adam ne yapmaya çalışıyor, ben 40 sene
bu ülkede siyasette bulundum, böyle bir formül bulamadım da, bunlara Cebrail mi
geliyor acaba, herkes bizden bir şey bekliyor, Rahmetli Necmettin olsaydı konuşurdum,
şimdi beni kim anlar ki, vah benim bu kafam, şimdi kimse beni anlamıyor, o
zamanda ben onu anlamadım. Bizim dönemde sorun morun yoktu, olsaydı elbet çözerdik,
kalkmış konuşuyorlar” sanki bizim dönemde çözüm vardı da biz mi yapmadık…”Ombudsman
olarak bana danışanlar, şimdi danışılmayacağına mı karar verdiler, neyse biz
nice çözümler gördük, hepsini biliriz, dün dündür, bu gün bu gündür.
MERHUM ERBAKAN
HOCA şu an da aramızda olsaydı acaba ne derdi, sizi gidi sizi, memleket
sorunlarını çözmek için aradınız aradınız da bu zatı muhteremlerden başka
kimseye ulaşamadınız mı? Bu muhteremlerden bazıları memleket işinden anlar da,
bazılarının buradaki yerini ben anlamadım, Sayın Başbakan galiba devlet işini
televizyonda program yapmaya benzetti demez miydi? Kardeşlik meselesi mühim bir
meseledir, bu da ancak milli görüşle huzura ulaşır. Bunların çözüm diye yapmak istedikleri,
öyle ki bizi çözümsüzlüğe götürüyor gibi geliyor bana… Herkesin çözümsüz dediği
bir konuda, böyle bir trene bu kadar farklı vagonların takılmasının sebebi, çok
mühimdir.”Çözümü güç olan bir konuda size danışılıyorsa, bazıları kendilerinin
adam yerine konulduğunu sanabilirler, be hey ahmak adam şişme öyle, sorunun
sırtına vurulacağı suçlu aranmaktadır…”Uyanık adamların felsefesi budur der.
Yine televizyon ekranlarından o meşhur konuşmalarını herhalde yapmaya devam
ederdi.
Rahmetli
Sabancı sağ olsaydı, Ben Sayın Başbakanı yürekten kutluyorum, cesur adamlar
karar verebilir, Başbakanımız cesur bir adamdır, bu meseleleri çözmek için çok
çok çalışmıştır, göreceksiniz ki, huzur çalışanların istrahgahı olmuştur. İşte
ben bu gün baktığımda böyle bir haritayı görüyorum, sabancı holding bundan
sonraki çalışmalarını ülkenin her karış toprağına yayacaktır. Memleketimiz çok
güzeldir, gençler çalışacaksınız çalışacaksınız her biriniz bir başbakan
olacaksınız…
Merhum
Alpaslan Türkeş sağ olsaydı,”ne sorunu ne çözümü, kim bunlar, ülke sorununu
çözeceklermiş, bunlar önce ülkeyi sevsinler, milliyetin ne olduğunu anlasınlar
da sonra ülkeyi tanısınlar. Biz siyasetle uğraşırken bu gençler siyasetin ne
olduğunu bilmezlerdi, şimdi kalkmışlar, sorun tespit etmişler, onu da
çözeceklermiş, hey çocuklar sorun sizsiniz, bu ülkede sorun yoktur, ben ne
kadar Türksem bu ülkenin her tarafında bulunan her fert o kadar Türk olmak
zorundadır. Türklükle alakalı bir sorunu varsa onu çözeceğiz onun yolu da”gölde
bazı köpek balıkları var da bunları yakalayıp yok etmekte zorlanıyorsak, o
balıkların yaşadığı gölü kurutursunuz sorun kalmaz. Başka türlü sorun morun
diye bir şey yoktur. Herkes ayağını denk atsın, bizim kafamızı attırmayın,
yoksa Egeden başlar Çin’den çıkarız, ortalığı kana boğarız o zaman sorunu da
çözümü de görürsünüz demez miydi acaba….
Neyse fazla
insanları konuşturmayalım isterseniz, çünkü herkes konuşmak istiyor da zaman
sınırlı olduğundan ben söz hakkını ünlü filozof ve düşünür, Platon’a
bırakıyorum:”Filozoflar yönetime gelmedikçe ya da yöneticiler filozof olmadıkça
bir topluma asla mutluluk gelmeyecektir.”Ortak yaşamanın kurallarını
belirleyecek insanlar, elit entellektuel insanlar olmalılar ki, sorunların
kaynağını bulacak ve öneri sunacak kadar akıllarını kullanamayacak düzeyde,
sadece maddi menfaatler hanesine bir kazanım katmak için çalışanlara bir
toplumun geleceği ile ilgili ortak yaşam felsefesi bırakılmayacak kadar
önemlidir”der.
Farabi’ye
göre, toplum sorunları ve siyasetle ilgilenen insanlar adil bir yönetim ortaya
koyacaklarsa, Peygamberlerin, filozofların ve bilim adamlarının erdemine sahip
olmalıdır. Bu erdemlerden yoksun şarlatanlara bırakılacak bir toplumdaki
yönetim,”Medine tül-Cühela”(cahiller yönetimi),halkta cahil insanlardan oluşur.
Farabi’nin Medine tül Fazla’sında buluşmak umuduyla dikkat yol ayrımındayız
diyorum. Bu bir yüzleşme belgesidir.
SOSYOLOG YAZAR-EROL KEKEÇ
03.04.2013-20.00-21.55-Çengelköy/İST