Rahmetli babamın, tüm
incelikleriyle gönlüme kaydettiği hikmetli sohbetlerinden birini yine sizlerle
paylaşacağım…Oğlum
sen sen ol, seni ilgilendirmeyen şeye burnunu sokma, ancak Hakkın yamultulması
varsa şahitliğinde de asla kusur etme! Kalkacağın yere asla oturma, biriyle
dost olduğunda öncelikle ona adını sor ve adıyla hitap ederek konuş ki
aranızdaki ülfet artsın derdi. Bunlar neden çok önemli, bu kadar üzerinde
durduğuna göre hayatımızda mutlaka bir karşılığı olmalı dediğim zaman; bana Behlül
Dane’nin hayatından örnekler vererek çok güzel olduğuna inandığım şu meselleri
anlattı…
Behlül bir gün çölde yapayalnız tefekkür ederek rabbi ile baş
başa kalmış ve günlerce açlıktan karnı karnına geçmiş durumdayken oradan bir
çerçi geçermiş…Bunu gören Behlül, hemen akıl satıyorum akıl satıyorum diye seslenmeye
başlamış. Çerçi bunu görünce yaklaşmış ve bana bir akıl ver demiş. Behlül bir akıl bir ekmeğe demiş…Çerçi bir ekmek vermiş ve bir akıl alayım demiş, Behlül
ekmeği yedikten sonra çerçiye dönmüş ve demiş ki, biriyle tanıştığın zaman önce
onun adını öğren…Ama ben bunu biliyordum diye çerki çıkışmış, o zaman
almasaydın,ben sana zorla satmadım diye cevaplamış Behlül…Yolları aynı
istikamete gidiyormuş, çerçi önde, Behlül arkada devam ediyormuş,ilerde eşek
tökezlemiş ve çerçinin yükü devriliyormuş,can havliyle Behlüle dönmüş hey hey! diye bağırmaya başlamış ama Behlül hiç oralı olmamış…Yük devrilmiş ve çerçi
koşarak Behlül ’ün yanına gelmiş ben sana o kadar bağırdım yüküm devriliyor
yardım et diye, sen neden hiç oralı olmadın deyince, Behlül ben sana biraz önce
akıl sattım demek senin akla ihtiyacın yoktur, biriyle tanıştığında önce ona
adını sor ve öğren dedim oysa sen bana hey hey diye hitap ettin…O aklı alsaydın
şimdi yükün belki devrilmemiş olacaktı demiş… Çerçi de bir daha olmaz demiş ve yükü yeniden yüklemişler yol devam ederken, Behlül yine akıl satmaya devam
etmiş, çünkü doymamış…Çerçi, bana bir akıl daha sat, al sana bir ekmek
demiş.Behlül’de seni ilgilendirmeyen şeye burnunu sokma demiş…Çerçi yine itiraz
etmiş ben bunu da biliyordum,o zaman almasaydın diye cevabını almış Behlül’den…
Bayağı bir yol gittikten sonra Behlül yine akıl satıyorum
akıl satıyorum diye bağırmaya başlayınca, çerçi bir akıl daha ver demiş,
ekmeği almış güzelce bir karnını doyurduktan sonra, Çerçiye dönmüş ve demiş ki,
kalkacağın yere asla oturma…Yahu sen benimle alay mı ediyorsun, ben bunu da
biliyordum deyince, Behlül kızarak, o zaman almayacaktın diyerek cevaplamış…Çerçi
bayağı bir yolculuk yaptığı arkadaşı Behlüle, o zaman bu gece seninle kalalım demiş,
tamam burası zaten benim memleketim ama bu gün burada padişahın daveti var, oraya gitmemiz gerekir çünkü padişah beni görünce mutlaka çağırır. Sen de
benimle olacağına göre, sattığım akıllara uy yoksa başına bela alabilirsin diye
öğüt vermiş….
Birlikte Padişahın sarayına gitmişler, çerçi saraya girer
girmez hemen gidip başköşeye oturmuş, Behlül ise kapının önüne yakın eşik
mesafesinde çömelmiş ve insanları izlemeye başlamış…Her gelen ekâbir misafirlerle
birlikte çerçi yer vere vere en son Behlül ‘ün yanına gelip oturmuş, Behlül, o zaman
yine dayanamayıp sormuş, ben sana akıl satmıştım, ancak sana hiç yaramamış,
neden kalkacağın yere oturdun demiş…
Sofralar kurulmuş yemekler yenmiş, meyveler gelmiş, herkesin
önüne tabaklar konmuş, padişah oradan bir bıçak alıp meyveyi kesecekken,
çerçinin çok güzel elmas ve altın kaplama bir bıçağı varmış babasından hatıra kalan,
hemen o bıçağı çıkarmış buyur padişahım diye padişaha uzatmış ve padişahım siz bu
bıçakla meyveleri kesmeye layıksınız demiş…Bıçağın güzelliğini gören vezir
bıçağı nasıl alırız diyerek hemen oradan atılmış ve demiş ki, padişahım bu
senin hazinenden çalınan bıçaktır, yıllardır onu çalanı arıyorduk işte
yakaladık bunun hükmünü hemen icra edelim demiş ve mahkeme kurulmuş çerçi idam edilecekmiş,
ancak gece olduğu için icrası sabaha bırakılmış…
Behlül hemen devreye girmiş, bu benim misafirimdir padişahım,
bu gece ben bunu evimde ağırlayayım yarın getirir sana teslim ederim; o zaman
infazını gerçekleştirirsiniz demiş. Ancak padişah asla kabul etmemiş. Ey Behlül!
vallahi sen bunun kafasını karıştırırsın ona bir şeyler anlatırsın sonra suçsuz
bir adam olarak karşımıza çıkarırsın demiş…
Behlül Allah’a yemin ederim ki ben buna hiçbir şey söylemeyeceğim,
sizden nasıl aldıysam öylece getirip teslim edeceğim, sadece aç bırakmayacağım
diye söz verince, padişah buna ikna olmuş ve Behlül’e adamı teslim etmişler.
Behlül, adama eşeğine bin ve haydi bakalım, seni yarın padişaha teslim edeceğim
ancak bugün misafirimsin diye evinin yolunu tutmuş…Ahıra eşeği bağlamış ve adama
da sen de şu köşede yatacaksın…Sakın bana bir soru sorma benim bu eşekle
konuşacaklarım var merak ediyorsan ve eşeğin dilinden anlıyorsan
dinleyebilirsin diye eşeğin yanına gidip kulağına eğilmiş…
Ey eşek oğlu eşek, ben sana o kadar akıl sattım ama sen demek
bir türlü akıllanmıyorsun hala bu çerçinin yükünü taşımaya devam ediyorsun…Böyle
giderse ömrün mezbahaya seni götürecek, kulaklarını dört aç ve beni iyi dinle…
Bak seni yarın idama götürecekler, orada nasıl davranacağını
biliyor musun? Bilemezsin çünkü sen eşek oğlu eşeksin, boynun ipe gitmeye hazır,
âmâ ben sana üzüldüğüm için yine de eşekliğine bağışlayarak sana
anlatacaklarımı söyleyeyim, ister orada tekme atarsın istersen bir daha bu ağır
yükleri taşımaktan vazgeçer özgürce doğada otlanır gezersin…Bak eşek, seni idam
sehpasına çıkarıp ipi boğazına geçirdikleri zaman, son sözün var mı diye sana soracaklar,
sen ne cevap vereceksin, biliyor musun eşek…Sözlerime iyi dikkat et! Diyeceksin
ki, ben yıllar önce eve geldiğimde babamı öldürülmüş buldum, babamın göğsünde
de bu bıçak saplıydı, babam bu bıçakla öldürüldüğü için her gittiğim ortamda bu
bıçağı çıkarır ortaya koyarım ki, bu bıçağa sahip çıkan babamın katilidir diye
böyle gösteririm. Burası da çok kalabalık bir ortam olduğu için, bıçağı hemen
çıkardım. Padişahım bu bıçağın senin hazinenden çalınan bıçak olduğunu
vezir tanıdı ve beni cezalandırmak istedi. Demek ki benim babamın katili senin vezirindir,
onun cezalandırılmasını istiyorum diye haykıracaksın eşek…O zaman seni oradan
indirecekler ve yerine veziri yargılayacaklar, buna dikkat et, ona göre
savunmanı yap eşek, yoksa eşek oğlu eşek olarak gidersin…Bu akılların bedelini
senin hiçbir ekmeğinin karşılamadığını ne zaman anlayacaksın ey eşek!
Sabah olur çerçi yargılanır ve son sözünü söyleyince sehpadan
iner ve herkes bu aklı sen verdin değil mi Behlül diye çıkışırlar, Behlül’de
Vallahi ben artık akla ihtiyacı olmayanlara hiçbir şey anlatmıyorum…Ben sadece
eşeğe konuştum sanıyorum eşeğin o ferasetinden o da artık akıl etmeye başlamış
diyerek mesele böylece sona erer………………………
Evet dostlar, Rahmetli babamın bu anlatımları kaç gündür hep
yüreğimi ve zihnimi işgal etmeye başladı, ben de artık anlatacaklarımı farklı
canlılara anlatmak için kalemimi oynatıyorum çünkü akla ihtiyacı olmayanların
çoğaldığı bir çağda eşeklere anlatmak kaldı hakikatleri(!)…Selam ve rahmet
temennilerimle umarım herkes payına düşeni alacaktır.
Erol KEKEÇ/28.12.2018