İsyan çiçekleri genellikle sınırları
tel örgülerle çevrili bahçelerde açar. Doğanın renk cümbüşü içinde isyan
çiçeklerine pek rastlayamazsınız, farklılıklar da oradaki bütünlük içinde bir
yer bulur kendine… Doğanın merhametli kollarında tüm bitki börtü böcek ne varsa
hepsi için bir yer mutlaka vardır, kimse bir başkasının rengini yok etmez doğal
seleksiyon dışında…
Doğanın doğallığını imha ederek
sistemli kaliteli ve daha güzel bir yaşam alanı oluşturmak için doğal yaşama
müdahale edildiği zaman doğal yaşamın isyanı, öncelikle kendi doğallığı içinde
varlığını haykıranların yaşamlarına yapılan baskılarla ortaya çıkar.
Toplumsal yaşamın doğal akışına
yapılacak bir baskı, koruma, kollama ve yönlendirmenin ötesi müdahaleci bir
anlayış, toplumsal yaşamın her katmanında çok ciddi isyan güllerinin
tomurcukken patlamasına yol açar. Bir ortamın tomurcukları çiçeğe kavuşmadan
patlıyorsa oranın yazı hiç gelmeyecek ama ilk kışla, bitişi olmayan kışların
geleceğinin habercisidir.
Eğer bir yaşamın kurallarının çok
olduğu yerde yaşam sürüyorsanız orada yaşamın ilkelerden yoksun olduğuna şahit
olursunuz. İlkesiz yaşamlar toplumsal hayatın sürekliliğini sağlamak için hergün,
günün değişen koşullarına göre farklı kurallar oluşturuyorsa, orada ilke ve
belli bir hedefi düstur edinmiş yaşamların varlığına pek rastlayamazsınız.
Çünkü ilkeli yaşamlar kendi doğal sürecinde belli kurallara ihtiyaç duymadan
varlık sahnesindeki rollerini çok iyi oynamaya gayret eder. Herhangi bir hatası
sonrasında da bir yaptırıma gerek duymaksızın kendisini vicdanen sorumlu
tuttuğundan kendi cezasının kesilmesini başkalarına bırakmadan faturayı anında
öder.
Toplumsal yaşam ile doğal yaşam
arasında doğrudan bir benzerlik ve ilişki kurulmadığı zaman, doğadan kopuk bir
toplum hayatı kendi içinde infilak eder. Doğal dengenin korunması, doğal
kuralların varlık evreninde dayatmacı olmamasından dolayıdır. Doğal dengenin,
toplumsal dayatmacı politik sistemin talepleri doğrultusunda biçimleniyor
olması tüm ifsat mekanizmalarının harekete geçmesidir. Doğal yaşama müdahale
edecek duruma gelmiş, toplumsal yaşamı dizayn eden sistematik politik anlayışlar,
tahribat sürecini başlatmış anlamı çıkar.
Dünyanın yörüngesinin her geçen gün
biraz daha merkezden kayıyor olmasında, toplumsal politik zihniyetlerin
sistematik kötülük kodlarına göre bir süreç takip ettiklerinin göstergesidir.
Kötülüklerin sistematik hale gelerek kendi varlığını sürdürmesinin adını bütün
bir insanlığın geleceğinin düşünülmesi olarak tanımladığı ortamda, yeryüzünün
her yanı, sera kuşatması gibi kötülük gazlarının yayılmasına gebe olur.
Kötülüklerin hiçbiri doğrudan
kendisini tanımlarken, kötülük içerikli kelime ve kavramlardan uzak durarak en
iyi ortamın havarisi gibi kendisine bir rol biçer. Bu rolleri oynamanın tam
zamanı olduğunu önce ciddi bir algı yönetimi ile ulaşılacak doğruları manipüle
ederek satar. Sonrasında bir bakmışsınız her yanınızdan kötülükler fışkırırken
bunların birer iyilik ve geleceği doğru inşa etme adına yapıldığına şahit olursunuz.
Yani doğal yaşamın doğallığından uzaklaşan hayat treni, bir daha doğal hayatın
raylarına, doğru oturması öyle kolay olmayacaktır.
Zihinsel kurgu geliştirme için zihin
kodlama sisteminde meydana gelen bir olumsuzluk bütün bir yaşamın kodlama
sistemini yerle yaksan eder. Çünkü toplumsal yaşamın kodları, bireysel kodlama
sisteminin doğru işliyor olmasıyla ortaya çıkacaktır. Bireysel kodlama sistemindeki
bireyin, baskı balata sıyırması, onu hangi kodlama sistemini temsil edecek
duruma getirebilir?
Demek ki yaşam, doğa toplum ve
zihinsel gelişim evreleri arasında kurulacak bir ilişki ağının yansımasıdır. Bu
ilişki ağını doğru kuramayanlar, insanlık tarihi boyunca doğru yaşam denkleminden
yoksun kalmaları bir yana, gelecek hakkında ortaya koyacakları anlayışları da
hiçbir zaman doğru bir yaşam kapısını aralamayacaktır.
Doğal yaşamın kodları, insanlık
vicdanına kodlanmıştır. İnsanlık vicdanı yok olmuş ise insan da yok olacak
demektir. İnsanın yok olma süreci bir anda hemen kendisini göstermeyebilir ama
doğal yaşamın doğallığını bozarak gelişim evrelerinin ilerleyip ilerlemediğine
şahit olabilirsiniz. Zihnin kendi dişlilerini yiyor olması, yeni bir hammadde
atarak dişlilerinin çalışmaması, geleceğin çok karanlık bir ortamda kodlamasını
tamamlayacağının habercisidir. Hiçbir yanlış işleyiş mekanizması, aydınlık bir
ortamda kendisini deklare ederek göstere göstere varlık alanına indiği
görülmemiştir. Âmâ doğrunun kendinden geçtiğini ve her ortama doğrulardan
oluşan çok ciddi heyetle gideceğini söyleyerek sizin doğallığınızı bozarak
doğal olmayan yaşamı sırtınıza vurur… Sonrasında ondan uzaklaştığınız takdirde
başınıza geleceklerin hesabını yapamayacağınızı size anlatarak korku senaryosu
çizilir.
Kötülüklerin iyiler postunu giyerek
bir yerde konumlanması her an nereden ne zaman buradan gelecek ihanetlere karşı
vicdanınız nasıl bir alarm uyarısı yapacak, ona çok iyi dikkat etmek
zorundayız.
Her an kıvılcımlanmak için birbirine
sürtünmesinin yeterli olduğu bir zamanda siz hala çakmak taşları ile ateşinizi
yakacağını düşünüyorsanız yanılırsınız.
Doğal yaşamın kendiyle olan uyumu
dendiği zaman, hemen herkesin anladığı tabiattaki yaşamdır. Doğal yaşam, devam
eden ve kendiliğinden bulunduğu ortama ve koşullara uyum sağlayarak yapay
oluşumlarla kan uyuşmazlığı yaşayan hayat demektir. Böylesi bir hayata, kendi
doğal kanı ile uyum sağlamayacak bir ortamın genetik kodlarını enjekte ederek,
onun yaşamı üzerinde farklı oluşum meydana getirmek istediğiniz zaman imha
sürecine kendinizden başlarsınız. Yaşamın her noktasında küçük büyük her
düzeyde meydana gelen doğallığı imha süreci sanıyor muyuz ki, insanlık hayrına
ve yararınadır. İnsanlık yararına olacak bir oluşum, hiç kuşkusuz doğal hayatın
doğallığına müdahale etmeden ve o özelliklerinin daha fazla gelişmesine katkı
sunacak değerlerle onu beslemekten geçer.
Bunları neden mi anlatma gereği
duydum sabahın bu vaktinde, Yeryüzünün şer tohumlarının gelişmesi için, her
yandan imara açıldığı bir çağın karanlık dalgaları arasında, durdurulması güç
tsunaminin yaşama vermiş olduğu rahatsızlıktan dolayı yazıyorum.
Bütün bir evreni, ıslah edilmiş
kontrolü kolay bir yaşam alanını n
dünya çapında bir laboratuvarı haline getirmek isterseniz, bu ortamın havasının
ve kimyasal reaksiyonlarının ortaya çıkan ışınları her canlının hayatına küçük
ya da büyük çapta yara açacağı muhakkaktır. Onun
içindir ki, doğal yaşamın doğallığını imha süreci iyilik melekleri(!) eliyle
gerçekleştirilir oldu. Hiçbir kötülükte zebaniler önde gelmiyor. Önce masum bir
kimliğe bürünüyor ardından canavarlaşmış parçalayıcı kanatlarına, merhamet
reklam afişleri giriyor; onlara baktıkça kendinden geçen hipnoz olmuş akıllı
ama zihin duvarları istila edilmiş varlıkların beyninde kuluçka dönemini hemen
yaşıyor. Bu kısa kuluçka döneminden sonra, alabildiğince yeni yavrular ve
kötülüğün savunucusu, canlılığı gitmiş cansız canlılar savunma refleksleri
geliştiriyor. Bu refleks davranışlar karşısında doğal yaşamın bir parçası
olanlar, haliyle doğal ortamına dönerek kendi kabuğuna çekildiği için, merhamet
kanatlı, yeryüzü imha timleri bütün bir küreyi dolaşarak kötülük tohumlarını
iyilikler adına yeryüzü havarisi olarak dağıtmaya başladılar.
Doğal hayatın içinden alınan ve
içinde doğal aroma barındırmaktadır diye insanlığa sunulanların tamamı, sinsi
düşüncelerin her ferdin bünyesinde kuluçkaya yatma girişimidir.
Bizim, bu yaşam alanı diye tanımlanan
ifsat denizinde iyi bir yüzücü olmamızın faydası olur mu dersiniz? İfsat
denizinde iyi bir yüzü ve kötü yüzü olmanız arasında bir fark olmayacaktır,
önemli olan o ortamda yüzüyor olmanızdır. Çünkü oraya dalanların işgal ettiği
yer, ifsat denizinin sularının kabararak hacmini biraz daha genişletmesine
sebep olmaktadır. İstenen de bu olduğu için amaç gerçekleşmiş olmaktadır… Yani
herkesin zihninde ama velakin ya… Gibi soruların sorulmasına açık kapıları
kapamış olmanız yeterlidir. Ondan sonrası kendiliğinden gelir. Doğal yaşamı
imha ederek yerine konulmak istenilenin tercih sebebi olması, bütün bir evrenin
imha sürecini başlatmaktır. Bu kadar insan yanlışta bir sen misin doğru olan
diye herkesin ağzında düğümü olmayan sorular var ya, işte onların sayısı ne
kadar artarsa doğal yaşamın rayından çıkarak hız kazanması da o oranda hızlanır.
“Siz yeryüzünde bulunanların çoğuna uyarsanız,
onlar sizi Allah’ın yolundan çevirir, kendi yollarına döndürürler, onlar sadece
zannediyor ve saçmalıyorlar…”
Evet, değerli Okurlarım, hayat bazen
bizlerin hiç ummadığı yerden bizlere kazık atmaktan hiç çekinmez, en
güvendiğimiz ve emin olduğumuzu iddia ettiğimiz kişi ve düşünceler bize öyle
bir tokat atar ki, bir daha kendimize gelinceye kadar takdir edilmiş ömrü
tamamlamış oluruz. Bizim için biçilen ferdi ve toplumsal ecelimizi
yaklaştırmadan yeniden bize taktim edilen hayat kodlarını sorgulayarak, doğal
yaşamın doğal kollarına kendimizi en kısa zamanda bırakmak zorundayız. Yoksa ne
olur demiyorum olacaklar hakkında akıl yürütme ve öngörüde bulunmak istemiyorum,
zihnimi oraya çevirdiğimde beynimde resmen bir zihin devrimi meydana geliyor.
Bu devrimler benim açımdan sorgulama alarmı yapıyor olmasından, hala zihnimin
canlı olduğunu anlıyorum… Ancak gelecek faturanın toplam istediklerinin içinde,
istek kalemlerinin gizli tutulması ve ortaya konulmamış olması beni hepten
ürkütüyor.
İnsanlık önüne konulan faturada
yaşamlarımızı gelecek tehlikelerden koruma ve çağın koşullarına göre doğru bir
yaşamı inşa etme faturası diye yazıyor… Ancak bu durum, anlatacağım şu hikâyeyle
ne kadarda benzerlik gösteriyor… Gencin biri hasta olduğunu düşünerek oluşan
kaygılarından dolayı doktora gider, doktor hanım efendi bir tabiptir, genci
dinler tüm içindekileri anlatmasını ister oda dökülür, bunu dinledikten sonra
doktor gence der ki seni çok yıpratmışlar biraz incinmişsin onun için şunlara
şunlara dikkat et kendini fazla germe yoksa daha kötü olabilirsin der ve onu yollar…
Genç arkadaşının yanına geldiğinde ne oldu ne dedi doktor diye sorunca, valla
biraz incinmişsin dedi der. Nasıl yani, yahu
anlamadın mı güzel bir hanım efendiydi okumuş görgülü biri olduğu için
bana bizim dilimizle konuşmadı, yani senin ağzına….şlar diyemedi onun için
biraz incinmişsin dedi der…
Evet, dostlar kimse bize ne olduğunu
neler yapıldığını söylemekten çekinse de, ben yumuşak tarafından söylemiş
olayım biraz inciniyoruz kendimize dikkat edelim; yoksa gelecek günlerin gerilim
katsayısı hayli hayli yükselecek gibi…
Bu küresel ifsat mekanizmasının
aparatlarını bölgesel göletlere atarak insanları o göletlerde yüzdürmek isteyen
merhamet kanatlı havarilerimiz de bir gün anlayacak bize merhamet dağıtmadığını
ama o gün tüm yaşam cehenneme dönmüş olacak… İnsan, kendi eliyle ecelini yaklaştırır…
Evreni ele geçirmek isteyen ifsat dinozorları her an doğal aromalı gıdalarla
doğal hayatın doğallığına bizi yaklaştırdıklarını söyleseler de, alıştığımız
yeni ortamın kokusunu kendi doğal hayatımızın doğallığı gibi görmeye
başladığımızda işte o an dönüşü ve çıkışı olmayan kimyasal denklemlerle
reaksiyona girdiğimiz an olacak ki, eski yaşama veda süreci başlamış olacaktır.
Evet, daha fazla bu konuları açarak
zihinlere korku yayma derdinde değilim, ancak bilim ve güç arasındaki ilişkiyi
dikkate aldığımız zaman bilimsel gerçekler diye insanlığa sunulanların büyük
oranda temeli yıkacak olanları, tamamıyla ifsat üzerine oturanlar olduğu
bilinmelidir. Ama arada bazı iyi olanlar da olmalı ki, hepten hapı yutmasınlar.
Çoğunluk dediğimiz ortam, akıl ve zihin duvarlarında ifsat tohumlarıyla kuluçkaya
yatmış olduğundan, onların gösterdiği tepkiler içinde hakikati arama çabamız,
baştan heba olmuş bir emek ve boşa gitmiş zaman olacaktır.
Doğal hayatın doğallığına
bırakılmayan yaşamların hepsi, zorla mahkûm etmek istediği dimağların isyan
bayrağını çekebileceğini göze almalı ve kendisine biçilmiş olan gömleği
saklayarak insanlık için hizmet ettiklerini daha fazla insanlara yutturduğunu sanmasınlar.
Yoksa sonrası hepten bir hiç ve habitat ameluhum olacaktır.
Doğal yaşamı imha sürecinin en büyük
hedefi yapay oluşumları doğal hayat kodları gibi sunarak, gelecek nesilleri
koparılmış ve güdümlü süje kılıklı nesneler haline getirmektir. İşte o zaman
gelecek, toptan imha olacaktır. Suje olduğunu düşünenlerin birer nesneye
döndüğü yaşamlarda, nasıl bir değişimi hangi zihinlerde oluşturacağınız
yeniliklerle yağacağınızı düşünürsünüz…
Son olarak açıkça diyorum ki,
hakikaten bize bir şeyler oluyor, incinme süreci çoktan bitti, ben fazla okuma
yazma bilmediğim için açıkça söylüyorum bizim anamızı ağlatacaklar… Kendimize
gelelim ve zihin duvarlarımızı işgallerden kurtararak kendi doğal ortamımızın
doğal kodlarına acilen dönüş yapalım…
Sevgiyle güne başlayalım hayırla
devam edelim, şefkatle bitirip tefekkürle gelecek günlere merhaba diyelim…
Selam ve muhabbetle
Erol KEKEÇ/21.02.2022/08.40