Bu Blogda Ara

4 Nisan 2021 Pazar

TEKLEMEMEK İÇİN TEFEKKÜR!

 Tefekkürün koordinat alanları içinde yapılması gerekeni yapmamak, insanlık alfabesinden ismini bilerek ya da bilmeyerek imha etmektir. İnsanlık alfabesinde isimlerinden tek harf bırakmayanların, insanlığın ne olduğunu tanımladığı çağda yaşıyor olmak, hakikaten yüreğimi ne kadar sıktığını söylemek dilime ağır gelmeye başladı…

Siz hala anlamayacak mısınız, hakikati görmüyor musunuz, göğe yüzünüzü çevirip bir bakın, göz orada aradığını bulamadığından yorgun ve bitap düşerek geri dönecektir, hala akletmeyecek misiniz, gezin görün sizden önceki yalanlayanların sonunun ne olduğunu görün…Evet Bu kısa hatırlatmalar bize tefekkürün hayattaki yerinin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Tefekkür yoksa sorgulama olmaz, sorgulamanın olmadığı yerde, tanıma, tanımlama ve kritik yapabilme becerileri gelişmez. Bunlardan yoksun olan varlıkların doğru bildiklerindeki yanlışları fark etme imkanları olmaz. Basiretten yoksun yaşayan bir varlığın “basara” fiilinden gelen gerçeklikle örtüşür bir eylem oluşturmasını beklemekte tam bir komedi olur.

Tefekkür, İnsanın insan olma özelliğini ortaya çıkaran en önemli vasfıdır. Bu vasıftan yoksun olanların uyuşturucunun vermiş olduğu hazla gökyüzünde uçuyormuş gibi kendisini düşünmesi aslında onun akılcı bir çıkarıma dayanan tefekkürden çok ama çok uzak yaşadığının da kanıtıdır. Tefekkürün siyah bir sera tabakası gibi bir toplumun üzerine kâbus gibi çöreklendiği ortamlarda, düşünme ve sorgulama çok ciddi bir masraf olarak görüldüğü için hareketsiz ve beyinlerin işlevinin olmadığı yaşamlar önemli bir kapsam alanı oluşturur. Bu kapsam alanlarındaki fertlerin yaşam üzerine söyleyecekleri hiçbir meseleleri olamaz, çünkü onlar şartlandırılmış bir kobay hükmündedir. Kobaylar ancak gelen uyarıcılara tepki göstermeye şartlandırılmışlardır. Şartlı beyinler her ne kadar kendilerini algı yönü yüksek bilişsel bir varlık olarak tanımlıyor olsalar da bu işleve sahip olmadıklarından dolayı öyle tanımlanmış olmaları onların yaşamının öyle olduğunu ortaya çıkarmaz. Bunu tanımlayarak öylesi hayatların yaşam ekseni üzerinde ne kadar tehlikeli bir boyut oluşturduklarını da aslında ortaya koymak istiyorum. Kendi genetik kodlarına uymayan her yaşam o kodlara uygun yaşayanlar için bir tehlike oluşturur. Yaşam alanı düzgün bir süreç takip eder. Bu eksen üzerinde, kendi fonksiyonlarını ihmal eden ya da var olma gayesiyle uyuşmayan davranış ve düşünceler geliştirenler o eksen üzerinde devam eden yaşamın güzergahı için hep engelleyici bir özellik oluştururlar. Engellerle boğuşan genetik kodlamaya uygun yaşayanların bünyesi yıpranır, hedefe sarf edecekleri enerjiyi, güzergâh üzerindeki olumsuzlukları bertaraf etmek için kullanacaklarından, hep heder olan kesimde yer alırlar. Ondan dolayıdır ki, tefekkürü hayatlarından çıkarmış olanlar, olumlu olumsuz ortaya çıkan her türlü farklı ve yeni anlayışların karşısına bir duvar gibi dikilirler ve duvarın arkasında neyi niçin korumak zorunda olduklarını bilmeden bir savunma refleksi geliştirirler. Bu varlıklar kendi doğal tabii yaşamlarına dönerek tefekkürle tanışarak analiz tetkik ve kritik yapma melekelerini geliştirmedikleri sürece, statükoların her dönemde kurtuluş havarileri olarak imdadına yetişirler. Tefekkürün koordinatlarının dışında kalanlar için doğrunun ölçüsü kendisine yakın olması ve kendisinin beğendiği birinin ortaya koyacağı eylem olması yeterlidir. Sevmediği ve yakın olmadığı birinin ortaya koyacağı eylem de ne kadar hakikatle örtüşürse örtüşsün kendisinin benimsemediği birinin eylemi olacağı için yanlışlıktan asla kurtulamayacaktır. Değer ölçüsü diye bir kıstasın olmaması bu yaşamları her zaman toplumda ön plana çıkarır ve onların sesi hep yüksek çıkar.

Tefekkür, savunma güdülerini yatağına gönderir, yeni uyarıcılarla beyne doğrudan girme imkânı sunar. Beyne gelen ışınlar orada bir elektriklenme yaparak yürekle doğrudan bağlantı kurmaya çalışır. Yürekle beyin arasında bir akım geçişi sağlanırsa, işte bu çok tehlikeli bir durum olur. Tüm köhnemiş statükolar, beyin ile yürek arasında akımın geçişini sağlayan bir izdivacın vuku bulmasından hep rahatsız olurlar. Bunun için de o yolların tıkanması için ellerinden ne geliyorsa onu arkalarına bırakmazlar. Bu izdivacın gerçekleşeceği düğünün merasim alanı doğrudan tefekkür alanıdır. Tefekkür alanı istila edilen bir yerde, insan fıtrat kodlarına dönemeyeceği için orada sarsıcı bir akım gerçekleşmez. Bu akımdan mahrum kalan toplumlarda insan olarak gördüğümüz ama yaşamda insanın bir karşılığına denk gelmeyen bu varlıklar ne sona yakın olduklarını anlayabilirler ne sömürülmekten vücutlarında işleyişi sağlayan kanın tükendiğini fark edebilirler…Böylesi dramatik bir yaşamın figüranı olarak yaşayan objeleri uyandırmak için hep birlikte tefekküre giden tüm yolları açmaya çalışalım.

Tefekkürü olmayan ne bir ibadet ne bir iş ne bir buluş ne bir cemaat olma algısı, yaşam alanı içinde yerine oturmayacaktır. Tefekkür, dışardan hafızaya yerleştirilmiş bilgiler ışığında o bilgilerin sınırı içinde tekrarlar yapma edimi değildir. Tefekkür, kâinat kitabını doğru okuyarak kitabın içinde olan mikro kozmos insanın kendi yaratılış gayesini ortaya çıkarmak ve o gayenin çabasının ne kadar olduğunu ve sürecinin vardığı noktanın neresi olduğu üzerinde yürek ve beyin yormaktır. Bu gayreti gösterebiliyorsak tefekkürün kapsam alanı içinde bir yerimizin olduğunu iddia edebiliriz. Tefekkür bir sona nokta koymak ve bir başlangıca yeni bir adım atmaktır. Son ve başlangıç aslında hayat çizgisi üzerinde karşılaşılacak koordinatları keşfetme becerisidir. Bu becerilerden uzak sadece yuvarlanan varlıkların yaşam üzerinde belirleyici yönlerinin olması, bütün bir insanlığın yaşamın son basamaklarında didindiğinin göstergesidir.

İnsanlık alemi yenden dirilmek ve kâinatın sonu gibi görülen bu kaotik yaşamı insanlık lehine yeniden düzenlemek istiyorsa, tefekkürün tam odağına otağ kurması zorunludur. Tefekkürden yoksun varlıklar, insan olduğunu bilsekte, bu özellik insan olmanın belirleyici en önemli vasfı olduğundan bundan yoksun yaşadıkları için farklı varlıklarla aynı kalıpta görülürler. İnsan düşünen canlı dememizin sebebi, hayatı tefekkür üzere kurulu, yaşam hakkında kendi iradesiyle karar verebilecek ve bulunduğu evreni hem yeniden imar edecek ve kendi dışındaki varlıkların yaşam alanlarını da koruyacak akıllı bir varlık demektir. Bunlardan yoksun olduğu zaman yaşamın gayesi olmadığı için kendisi için tayin edilmiş sonu yaklaştırır. Âmâ bir gaye için yaşayan tefekkürü hayatın vazgeçilmezi gören varlık olduğu zaman kâinata bir renk gelir ve yaşam dallanır budaklanır filiz verir ve farkında olmadan ne sonlar geride kalır. Tefekkür insan hayatının sonunu sona doğru iteleyen ve sürekli sonla arasına bir mesafe koymaya çalışan kendisine taktim edilmiş en büyük ikramdır. Bu ikramı tepeleyenler tepelenerek can vereceklerdir.

Ey insan! Seni sana getirecek bir denklemi sana sunuyorum. Bu denklemden korkma tüm problemlerini bu denklem çözer senin…Buna kendini kapadığında kendin için hazırladığın zindanın gardiyanlarının seni o zindana iyice hapsederek kapıyı üzerine kilitleyeceği günü beklemeyi unutma!

Sen aydınlıklar inşa edecek bir güce sahipsin, bu güç yaşam otağını kuracağın hayatın tükenmeyen tüm rahmetini içinde taşır. Bu rahmete eriştiğin gün karanlıkların sana veda ederek uzaklaştığına şahit olacağın gündür.

Şimdi karanlıkları delerek aydınlığa çıkmanın tam zamanı, unutma kendini, kimseye bırakma yüreğini, beynin akım için çok gerekli bunlar seninle ise bağlan tefekkür prizine oradan aldığın akımı dağıt hayatının her noktasına bakarsın yeniden doğmuşsun hayata…

Erol KEKEÇ/03.04.2021/20.04


"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!