Allah şu iki adamı da
misal verdi: Bunlardan biri dilsizdir, hiçbir şeye gücü yetmez; efendisine bir
yüktür. Onu nereye gönderse bir hayır getiremez. Şimdi, bu adamla, adaletle
emreden ve doğru yolda bulunan adam eşit olur mu? Nahl:76
Allah, hayatın her noktasındaki incelikler için örnek
vermekten aciz değildir. Bu ayette hayatın devamı için liyakatin ne kadar
önemli olduğunu görmekteyiz. Toplumsal yaşamda bu uyarıyı dikkate almayan
yönetimler yok olmaya mahkumdur. Konuşmaktan aciz, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve
kendisini oraya getirene yük olan ve nereye koyarsan orada kalan farklılık
oluşturamayandan ne hayır gelir. Rabbimiz bu örnekleri veriyor ki, belki
insanlar akıllarını kullanırlar diye. Ne garip bir alem ki, adaleti tesis
edeceğiz diye yönetim mekanizmalarının çarklarını ellerine geçiren her anlayış,
bu çarkların doğru ve insanlara fayda üretecek durumda çalışmasını dikkate
almadan, her çarkın başına kendisine yakın olanı getirmekten yana uygulamalar
yapar. Bu durum birçok farklı kurumsal yapıların işleyişinin durmasına, çoğu
zamanda rotasından çıkarak ciddi bir kaosa sebebiyet verebilmektedir. Bunları
ayrıntılarıyla ele anlatmaktan ziyade, sadece hayatta verdiği tahrifatları ve
yaşamın nasıl yaşanmaz hale geldiğini ortaya koymaktır hedefimiz.
Bir kurumun başına getirilen yöneticide aranması gereken en
önemli özellik kurumun çalışma şekline ne kadar vakıf ve yöneticilik yanının
bir toplumda sorunları çözebilecek kapasitede aklını kullanabilecek liyakate
sahip olup olmadığına bakmak olmalıdır. Buna dikkat edilmeden nereye koyarsan
orada kalan ve yukarıdan gelebilecek bir talimat olmadan herhangi bir problemi
çözmekten aciz olanlar, hem insanları bıktırır kimseye fayda vermez, hem de onu
oraya atayan anlayışa yük olur. Hiç kimseye faydası ve hayrı olmayanları
kurumsal yapıların başına getirip sonrasında iyi bir yolculuk yapacağını
söyleyen her anlayış yalan söylemektedir. Beyin kodlarını yaratıcının
yerleştirdiği şekilde değil de, kendisini atayanlara borçlu olduğunu düşünerek,
inisiyatif kullanma becerisi olmayan ve yeniliklere kapalı, günü takip edemeyen
ve kurumsal işleyişi sağlayan mevzuatlardan habersiz bir yönetici atamak demek,
topluma yapılan en büyük zulümdür. Allah, bu konuları açıkça ortaya koyuyor ki,
biraz olsun belki aklımızı kullanırız diye…
Allah bize, kimi nereye atayacağımızı ya da kime nerede makam
vereceğimizi mi, söylüyor diyen aynı zaman da Müslüman olduğunu iddia edenlere
yazıklar olsun…Allah’ın gönderdiği kitap, yaşamın nasıl olması gerektiğini ve yaşamın
kurallarını en güzel şekilde tanımlamasına rağmen, kendi çıkar menfaat ve
beklentilerimize uymadığından dolayı ya onları değiştirmeyi ya da kendimize
onun dışında bir hayat oluşturmayı marifet bilen zavallılar olduğumuzu da bilmeyiz.
Şimdi siz, başkasının müdahalesi olmayan yerinden kalkamayan
bir taş ile, toprağa atılan bir tohumun gövermesini, kök salmasını, gövdeye
binmesini, dal budak salıp yapraklar vermesini tomurcuklanıp çiçek açıp
meyveler verip insanları faydalandırmasını aynı şey mi sanıyorsunuz. Bunlar
asla birbiriyle aynı olamaz ve birlikte kıyaslanması da imkansızdır diyecek
birçok insanın olduğu muhakkak. Âmâ yaşamın içine inildiği zaman taşlar ile bir
meyveyi kıyaslayıp, hatta koyduğumuz yerden hiç kalkmayacak olan o taşın daha
değerli olduğunu anlatacak, taş beyinlerle ortalık dolup taşmaktadır. Ne
gariptir ki, bu tür eylemler Kur’an’ı bir hayat kitabı olarak gördüğünü iddia
edenlerin hayatlarında karşılık bulmuştur. Ondan sonra da herkesin adil bir
yaşama sahip olması gerektiği anlatılır. Bu kadar sahte yalancı dalavereci bir yaşamla,
dosdoğru yaşamı inşa etme imkanının olup olmadığını bir dirhem beyni olan
herkesin sorgulaması elzemdir. Adalet Mülkün temelidir. Allah Maliki-l mülktür.
Bu kâinatın ayakta durması ve hiçbir sütun ve ayağa ihtiyaç duymadan üzerimizde
kalmasının yegâne sebebi adalete uygun dizayn edilmesidir. Adaletsiz bir
donanım olsaydı, bu şekilde bir düzenliliğin oluşması düşünülemezdi. İslam Adalet
dinidir. Adaletin olmadığı bir yaşamda İslam’ı aramanız sadece ona bir hakaret
içerir.
“Adalet Mülkün temelidir” Sözü, bizlere tüm hakikatleri en
ince ayrıntısına kadar anlatmaktadır. Mülkü, mal olarak ifade edip onunla insanları
kandıran anlayış, bu yaklaşımı ortaya koymaktan acaba hiç mi utanç duymamıştır.
Mülk, güç Kuvvet, saltanat ve iktidar anlamlarında kullanılır Allah’ın kitabında.
Oysa bizler elimizdekileri korumak adına, hep kullandık bu kavramı. Böyle bir
anlam kayması ve daralmasının olduğu bir yerde tabi ki, adalet de hayatın
hiçbir noktasında karşınıza çıkmayacak basit sıradan bir kavram olarak anlaşılacaktır.
Allah’ın Malik olmasında asla bir adaletsizlik göremezsiniz. Âmâ yeryüzü Firavunları,
tüm günahlarının, zalimliklerinin ve zındıklıklarının bedeli olarak yaratıcıyı
gösterip kendilerini rahatlatmaya çalışsalar da” Maliki-l mülk Allah’tır ve
Allah mutlak galiptir.
İktidarlarını, saltanatlarını güç ve kuvvetlerini adaleti
ayakta tutmak için kullanmayan tüm güçler, adaletle yok olacaklardır. Mülkün
ayakta durması için, o temelin adalet üzerine inşa edilmesi Allah’ın bir emridir.
Namazdan oruçtan Hacdan bahsedenler, onların olmazsa olmaz olduğunu söylerken
acaba Adalet, namazdan daha mı az önemlidir. İkame etmek kelimesine
derinlemesine bakıldığı zaman Adalet ortaya çıkar. Adaletin tüm bireysel
ibadetlerden daha önemli olduğunu anlamadığımız sürece, diğer ibadetlerimizin
Allah katında bir karşılığının olmayacağını idrak edelim. “Vay o namaz kılanların haline” Acaba hiç düşündük mü buradaki vurguyu,
işte onlar harama gitmezler diyerek, hemen geçiştirmeye çalışırız. İnsan niçin
harama yönelir. İçselleştirilmemiş bir adalet her ortamda insanın yanlışa
yönelmesine neden olur. Eğer bir insan yeryüzünde yaşarken nasıl yaşaması
gerektiğine inanıyorsa, kendi dışında olanların da aynı haklara sahip olduğunu
bilirse yanlışa yönelmez ve daima ilkeli davranır. Bu da adalettir. Yani herkesin
hak ettiği karşılığı ve yaratıcının ona bahşettiği haklarını titizlikle korumak
ve sadece hesabı Allah’a vereceğini düşünerek yaşamak, adaletin temelidir.
Şimdi siz adaletin kıyısından köşesinden geçmeyenlerle,
adaleti emreden ve doğru yolda olanları aynı mı sanırsınız…Hiç mi akdetmeyeceksiniz.
Adalet Tevhidin özüdür. Adaletin olmadığı bir yerde kimse Tevhitten söz
etmesin. Tevhit mutlak adalettir. Allah’tan başka tüm ilahların hayatımızdan
atıldığı bir ortamda, adaletsiz bir yaşama şahit olamazsınız. Varsa dahi
bireysel ve lokal boyutta kalır. Mutlak adalet Allah’ın emrettiği bir eylem ve İslam’ın
özüdür. İslam’ın özünü kevgire çevirmiş hiçbir anlayış Allah’ın huzurunda hesap
verecek bir yüzle Allah’ın huzuruna çıkamayacaktır. Allah size adaleti emretmektedir,”
diye her cuma günü hutbelerde okunan bu ayetin hayatımızdaki karşılığına bakar
mısınız yerlerde sürünüyor. Ey Müslümanım diyen Allah’ın gönderdiği dinden
habersiz yaşayıp, İslam’ı kimseye vermeyen biz zavallılar, acaba ne zaman,” Ey İman edenler! Allah’a ve Resulüne
iman edin” ayeti ile muhatap olacağız.
Bu konuları daha fazla ayrıntılara dalarak gitmek istemiyorum.
“Benim size söylediğimi bir gün
anlayacaksınız…” O gün geldiği zaman “keşke
toprak olsaydım,” keşke şu andaki
hayatım için önceden bir şeyler yapsaydım…” Diyeceğimiz günlerin arifesinde
yaşamaktayız.
“İnsanların hesabının
görüleceği günler çok yakındır, ancak onlar daldıkları gafletle hala yüz çevirmektedirler.”
Rabbimizin bu
buyruğunun bizleri diriltmesi ve kendimize getirmesi ümidiyle…
Erol KEKEÇ/14.01.2019