İslam, evrensel ve ilk günden günümüze insanlığa gelmiş yegâne
dindir. Yani Tevhittir, Hanif din üzere Allah’a yönelmektir. İnsanların Haniflikten
çıkmasının temel nedeni sadece Allah’a yönelmemektir. Önceki toplumlara
gönderilen Tevhit dininin neden lagv edilip onların yerine yeni elçilerin gelme
gerekçelerini anlamayanlar, tarihin her döneminde kendilerince yeni dinler ihdas
etmede yarış halinde olmuşlardır.
Âdem bir beşer olarak yaratılıp insani özelliklerden yoksun
cennette yaratılış gayesine uygun yaşarken, yeryüzüne işlediği bir hata
nedeniyle gönderildi. Bu gönderilme süreci yani sürgün yaşamına uyum sağlaması
için ona yeni bir yazılım yüklendi. Bu yazılımın temel noktası insani
özellikleri bünyesine alan bir yaşamı oluşturmasıydı. Rabbim en iyisini bilir,
o güne kadar yeryüzünde başka canlılar var mıydı yok muydu o tartışmalara
girmeyeceğim ancak ben aklımın sınırlarını zorladığımda Allah’ın kitabındaki
bütünlükten anladığım, ondan önce bugün kü insani donanımlarda olmayan, ama
beşer özelliğini barındıran bir donanıma sahip canlılar vardı. Âdem(as) ile
birlikte bunların donanımları da yeniden değişti ve yeni yüklemeler yapıldı. Âdem
(as), işte böyle bir ortamda uyarıcı olarak geldi. Onun getirdiği din de tevhit
dinidir. Yani İslam’dır, o günden günümüze Allah’ın gönderdiği tek din vardır
onun adı İslam’dır.
İslam olan bu dinin içeriği ve yaşam alanlarındaki anlamları
değiştirilerek her toplum kendi inanmak istediği gibi dinler ihdas ettiler.
Onlar sapıttıkça yaratıcı yeniden onları uyarmak ve hakikatlerle yüzleştirmek
için elçiler gönderdi. Her elçinin mesajı sadece Tevhit olmuştur. Bu tevhit
dininin sürekli toplumsal çıkar ve menfaatlerin gölgesinde bırakılması için,
onun asli yapısında tahribatlar yapılmıştır. Bu tahribatlar hayatın sürekliliği
haline gelipte insanlar yaratıcıyla ilişkilerini şirki bir yaşam üzerine
kurduklarında mutlaka onları uyaran elçilerle karşılaşmışlardır. Bu durum Allah’ın
yarattıklarına karşı ne kadar lütufkar ve rahmet sahibi olduğunu da
göstermektedir.
Son elçi Muhammed (as)’ın gelmesiyle eski tevhit inancının
bozulduğu bir kez daha anlaşılmış oldu. Peki Muhammed(as)Önceki Haleflerinden
farklı bir anlayış mı getirdi asla, tüm elçiler aynı uyarıyla gelmişlerdir. Bu
da bir olan Allah’a iman ve ona hiçbir konuda şirk koşmamaktır. Dini sadece ona
has kılarak onun gönderdiği halis dinle ona yönelmektir. Onun gönderdiği dine
herhangi bir karışım olduğunda onun aslı bozulduğu için son nebi Muhammed (as)
ile birlikte Allah “Dinini kemale erdirdiğini ve nimetini tamamladığını” söylemektedir.
Bu çok önemli bir uyarıdır aynı zamanda, yani bu kemale erdirilmiş dine herhangi
bir karışım yaparsanız sizler de önceki toplumların uğradığı sondan farklı bir
sonla karşılaşmazsınız.
“Ey İman edenler! Allah ve Resulü sizi size hayat verecek
şeye çağırdığı zaman ona koşun…” Yani Allah Resulü İnsanları Allah’ın kitabına çağırmaktadır.
Allah’ın Resulünü Kitabın dışında bir mesajla sorumlu tutarak Allah Kitabı
tamamlamadı onun için Resul da bunu tamamlamak için sözler söyledi bu sözleri
de inanç olarak kabullenmezsek demek ile, önceki toplumların anlayışı ve dini
arasında hiçbir fark yoktur. Onun için dikkat edilmesi gereken, Hayat verecek
şey dışında Allah’ın Resulü insanları başka bir yaşama çağırmaz. Bu ince
noktayı anlamayanlar ve idrak kabiliyetinden yoksun olanlar, saf arı duru ve
muhlis olan dine yönelmek isteyenleri, Resulü inkâr etmek ve sadece Kur’an
diyerek insanları dinden çıkarmaktadırlar diyerek şirk dininin hegamonik yönünü
harekete geçirirler. İşte, tüm Tevhit dinlerinin aslı esası ve muhtevasındaki
çarpıtmalar böyle başladı. Şayet Allah, Muhammed (as) dan sonra bir elçi
gönderseydi bugün Müslümanım deyipte Allah’ın kitabı dışında kaynaklar
oluşturanların tüm Müsveddelerinin, şirk dinlerinin yeni versiyonları olduğunu söylerdi.
Ey İman edenler Allah’a ve Resulüne İman edin diyen bir ayet, hemen Allah’tan
sonra Resulün zikrini gören birinin bu kadar basit ve sıradan algılarla
damgalanması elbetteki şirki unsurların hakikatle yüzleşmesindeki korkularından
kaynaklanır. Müslümanların yeniden kendileri ve hayatlarına hükmeden bilgi kaynaklarıyla
yüzleşmesi kaçınılmazdır. Bu kaynaklar Allah’ın kitabının dışında insan müsveddeleri
olursa, tam anlamıyla tevhidin aslından uzaklaştırılması olur.
Tevhit dini İslam, Tüm elçilerin getirdiği dinin ortak adı
olduğu için, öncekilerin katkıları dinin aslını değiştiriyor da Muhammed (as)’dan
sonrakilerin yaptığı katkılar dini pekiştirmiş mi oluyor. Bu ahmaklık
bırakılmadığı sürece şirk dinine göre toplumlar can verecekler.
Kim Allah’ın elçisinin getirmediği bir şeyi Allah’tan gelmiş
gibi görür ve öyle anlatırsa, Allah’a ve elçisine iftira etmiş olur. Allah
kolaylaştırır zorlaştırmaz. Allah’ın dininde karmaşıklık ve anlaşılmazlık yoktur.
Oysa Allah’ın Resulüne atfedilerek söylenen sözlerin tamamı dini karmaşıklaştırmakta
ve insanları çok aşırı uçlara götürmektedir. Uçlarda gezinen, şirk bataklığında
yüzenlerin de bir araya gelmesi ve vahdet sağlaması imkansızlaşmaktadır. İşte,
İslam birlik dirlik kardeşlik ve farklılara tahammül ederek yaratıcıya yapılan
katıksız yolculuktur. Bu yolculukta yol kenarında görülen her sudan içmek
olmuyor, olursa Dinin kaynağı değiştirilmiş olur.
“O kendi heva ve hevesinden bir şey söylemez, diyen
Rabbimizin bu sözüne karşı şunu Allah’ın Resulü söyledi diyerek Resule İftira edenleri,
Kuran havuzunda gıdalanmaya davet ediyorum. Resule tabi olmanın tek yolu var o
da Allah’ın vahyine bağlanmaktır. Çünkü Resul, bize vahiyden başka bir bilgi getirmedi.
De ki, Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah’ta sizi sevsin…Ben kendim için
bir şey yapamam şayet öyle kendi kafamdan bir şey yapabilseydim kendimi
cehennem azabından uzak tutardım diyen bir Resule İftira atarak, Dinin genetiği
üzerinde tahribat yapmaktan hiç mi utanmıyoruz…
Zulümlerini devam ettirmek ve insanları daha fazla sömürmek
için Allah’ın Resulü böyle dedi diyerek Resulün darul bekaya gitmesinden 150
yıl sonra onun adına sözler uydurarak yeni ilim dalları adı altında insanları
Allah’ın dininden uzaklaştıranlar Allah’ın huzurunda nasıl hesap vereceklerini
hesap etsinler derim…
Erol KEKEÇ/17.12.2018