Günümüzde teknolojinin ulaştığı seviyeyi anlamak için sınırsız bir yaratıcılıkla şekillenen dijital bir çağda yaşadığımızı kabul etmek gerekiyor. Ancak bu yaratıcılık, sadece fayda sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda insanı kendi benliğinden uzaklaştıran, ahlaki ve toplumsal değerlerini yok eden bir tehdidi de beraberinde getiriyor. Teknolojinin büyük vaatlerle önümüze serdiği süslü hayaller ve imkanlar, insanlığın özü ile olan bağını kestiğinden, insanları yalnızca tüketim ve manipülasyon nesnelerine dönüştüren bir mekanizma haline geldi.
Dijital çağda yaşıyor olmanın karmaşık faydalarının yanında, her gün daha belirgin hale gelen tehlikelerini anlama çabalarıyla, bu makale şu çağda ışık tutmaya çalışıyor. Teknoloji öylesine güçlü ki, iyi ellerde kurtuluşun, kötü ellerde ise yıkımın aracı haline geliyor. Gelin, bu işlemin hem açık hem de gizli yüzlerine detaylıca bakalım.
Teknoloji-İnsanlığın Ümidi mi, Kâbusu mu?
Teknolojiye tarafsız bir aracı niteliği yüklemek yanlış olur. Hedefi insanı özgürleştirip yaşamı kolaylaştırmak olan gelişmelere tanık olsak da, teknolojinin kontrolü ele aldığı ve kötü niyetlerin aracı haline getirildiği durumlar giderek yaygınlaşmaktadır. Bugün bir yandan çevrim içi toplantılarla dünyanın bir ucundaki bir bireyle iletişim kurmak bir mucize gibi gelirken, öte yandan bir çocuk yanlışlıkla dahi olsa zararlı içeriklerin kucağına düşebilmektedir.
Kontrol Yanılsaması Teknoloji, bize bir yönden muhteşem bir kontrol duygusu vermektedir. Tek bir tıklama ile bankacılık işlemlerinden eğitime, alışverişten sosyal etkileşime kadar birçok şey yapılabilir. Ancak teknolojiyle ne kadar iç içe girersek, o kadar onun tuzaklarına çekiliriz. Kendi adımızla açılan sahte bir hesapta ütopya inşa edilirken gerçek hayattaki karışıklıklar tamamen gizlenebiliyor. Her paylaşımımızda kim olduğumuz, nereye ait olduğumuz, ne sevdiğimiz dijital bir parmak izi olarak kaydediliyor.
Gerçek ve Gerçek Olmayanı Ayırma Becerisi Zorlaşıyor
Yeni medyanın geldiği nokta çok dikkat çekici. Yapay zeka teknolojileri ile sadece bir görüntününüz, ses kaydınız veya sosyal medyadaki basit bilgileriniz ele alınarak sizi temsil eden ve sizin izleniminizi veren hologramlar, videolar, hatta tıpatıp aynısı olan söylemler yapılabiliyor. Burada kritik soru ise şu: Birisi sizin yerinize bir karar verdikten sonra o kişinin siz olmadığını ispatlamak için yeterli zamanınız kalır mı?
Yapay zeka destekli görüntülerle süslenmiş, gerçeğe meydan okuyan videolar insanoğlu üzerinde psikolojik manipülasyona alan açıyor. Dijital "derin sahtekarlıklar", sıradan bir bireyi toplumsal rezaletin öznesi haline getirebilir. Bunun belki de en yıpratıcı yanı, haksız yere şöhretinizin, itibarınızın ve hatta tarihi mirasınızın zedelenmesi olabilir.
Toplumdaki Dijital Dram- Suçun Yayılması
Teknolojinin yayılımı sadece bireysel sorunlar yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda toplumsal kaosu da tetikliyor. Sosyal medyanın evrimiyle birlikte "linç kültürü" bir eğlenceye dönüştü. Bir hata yapan birey, dakikalar içinde milyonlarca kişinin sözel şiddetine maruz kalabilir. Bu durum, bireyin zihinsel sağlığını tehdit eden ciddi bir sorunu gün yüzüne çıkartıyor.
Bilgi akışının hızı ise bu suçun daha geniş çapta yayılmasına zemin hazırlıyor. Yanlış bir tweet ya da bir video, hakikati yansıtmasa bile, algıyı öyle bir değiştiriyor ki gerçeği anlatmaya kimsenin vakti ya da şansı kalmıyor.
Kötü Kullanımın Etkileri
Teknolojinin kötü niyetli amaca hizmet ettiği alanların çeşitliliği korkutucu seviyelere ulaştı:
Yapay Zeka ve Askeri Teknolojiler: Dünyada gelişen yapay zeka kontrolündeki insansız hava ve kara araçları, karşı tarafın savunmasız hale getirilmesini kolaylaştırıyor.
Siber Saldırılar: Hücum stratejileri değişmiş durumda. Şimdi siber aleme yayılan bir zararlı yazılım milyonlarca insanın kişisel bilgilerini tehdit altına alabiliyor.
Teknoloji ile Nasıl Barışık Kalabiliriz?
Görülen o ki, teknoloji çift taraflı keskin bir kılıç gibidir. Bizi daha iyiye götürebilecek imkânlarla dolu olan bu aracı, bir yandan da tehlikelere son derece açık hale getiriyor.
Fakat teknolojiden tamamen vazgeçmek bir çözüm değildir. Aksine, sorumluluğu elden bırakmadan ve eleştirisel bir farkındalıkla kullanmamız gerekir. Gerçekleştirilmesi gereken birinci hedef, eğitimdir. Dijital okuryazarlık farkındalığıyla bireylerin sadece birer kullanıcı olması yeterli değildir; aynı zamanda geliştiricisi, sorgulayanı ve yanlışların farkında olan denetçileri olmalıdır.
Unutulmamalıdır ki, teknoloji bize hizmet için var; biz ona tutsak olmak için değil. Hayatımızı teknolojiye emanet etmek yerine, bilincimizi koruyarak gerçeklikle olan bağımızı güçlendirmeliyiz. Ancak bu şekilde teknoloji, hem insanın kendi ile barışık kalmasına hem de geleceğin daha umut dolu inşa edilmesine olanak sağlayabilir.
Erol Kekeç/12.12.2024/Sancaktepe/İST
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder