Ekonomist değilim ama olan bitenlere baktığım zaman ister istemez insan içinde bulunduğu olumsuzlukları sorguluyor.34 küsur milyon konuta ihtiyaç varken,2022 yılı itibarıyla 40 milyonun üzerinde resmi konut varsa nasıl bu konutların fiyatları alabildiğine yükselir. Yabancılara konutlar satıldığı söyleniyor, oysa baktığımız zaman yabancıların konut alımları sadece %3 civarında o zaman burada başka bir şey olduğu insanın aklına geliyor. Son bir yıl içinde satılığa çıkan araçlar ile satılanlara baktığımızda 1/3 'ünün ancak satıldığını görmekteyiz, peki alıcı olmadığı halde bu fiyatlar nasıl bu kadar astronomik artabiliyor.
Toplumun ciddi anlamda sürü psikolojisine göre hareket ettiği
muhakkak. Televizyonlarda her gün sabah akşam karga gibi öterek insanları
yönlendirmeye çalışan bazı finansçılar toplumu istediği gibi yönlendirebiliyor.
Adamın cebinde küçücük parası var parasının 100 kat üzerinde bir malı almak istiyor.
Kardeşim senin buna çok mu ihtiyacın var, nedir bu acelen kendisini
sorgulamıyor. Neden bu fiyatlar bu kadar artıyor diye yırtılırcasına
bağırıyor.A101 satış raflarına baktığınızda "aldın aldın” “diyerek
insanların içgüdüsel istekleri doğrudan tüketime yönlendirilerek onlarda korku hormonu
salgılattırılıyor. Bu tarz Oyun oynayanların önü kesilmediği sürece insanların imkânları
sürekli azalacak ancak ihtiyacı olan ürünlerin fiyatları artacak. Bu sanal
ortamlar insanları bunalıma sokacak.
İnsan yaşamını sorgulaması gerekir. Üretim için gerekli olan
girdilerin maliyetini hesaplayarak, bunun üzerine kendi karını koyarak
ürününü sattığında, yaşamını devam
ettireceğini bilmelidir. Ancak öyle yapmıyor her gün ekranlarda hangi alana
yatırım olursa daha çok kazanacağının hesabını yapıyor. Ancak bir inek sabah
kalktığı zaman ne kadar süt vereceğini ve nereden otlanırsa daha çok
kazanacağını sorgulamıyor, kendi görevi olan sorumluluğunu yerine getirerek
insanlara faydalı bir ürün veriyor. Anlaşılan insan bazen bir öküz etmeyecek
duruma gelebiliyor. Düşünen varlığın bir öküz kadar görevini yapmadığı bir
yerde, herkesin başkasını suçladığı ve sorumluluğu kendi dışında aradığı bir
ortamda sorunlar daima büyüyerek devam eder. Ondan dolayı sorunların kaynağı ve
sorunların yayılmasına katkı sunanların kim olduğu bilinmeden sorunsuz bir
yaşam hayal olur.
Bazen anlamakta zorlanıyorum üretilen ürünleri satacağınız
müşterilerin alım gücü olmadığı zaman siz ürünlerinizi nasıl değerlendireceğinizi.
İnsanların alım gücü ile ürünlerin fiyatları dengeli olursa hem üreten kazanır
hem de tüketici ihtiyaçlarını karşılayabilir. Oysa kısa süreli kazanma hırsı
belli bir kesimi yok ederken, yok olanların alım gücü olmadığı zaman üreticinin
üretimi de elinde kalır. Birilerinin ölümünden kar elde edeceğini sananlar,
kendi ölümlerini de yaklaştırırlar. Toplumsal yaşam böyle bir döngü içinde
devam eder. Siz toplumun temeline çomak sokarsanız toplu imha gerçekleşir.
Yönetimin buradaki sorumluluğu yok değil, onun da büyük
eksiği olduğu muhakkak. Çünkü yönetim toplumsal kargaşaya yol açan bu fesat
unsurlarını tespit ederek onları ciddi anlamda denetime almadığı için faturanın
bedelini ödemek zorunda kalır. Bugün olduğu gibi... Küresel ifsat şebekesinin
insanları korkutarak getirdiği uçurum bizim toplumda fazlasıyla yangın çıkardı.
Bu yangının doğmasına ve devam etmesinde etken olan bu yerli dinozorların önü
kesilmediği müddetçe hep ortalığı karıştıracaklar.
Öyle bir ekonomik tanım yapıyorlar ki, kıt kaynaklarla ile
sınırsız ihtiyaçların karşılandığını anlatıyorlar. Hiçbir yaratılmışın sınırsız
ihtiyacı yoktur. İhtiyaçlar belli ancak kaynaklar mutlak rızık sahibinin
elindedir. Peki, Tüm hazinelerin sahibi Allah olduğuna göre, onun katında bir
sınır olmadığı halde neden insanlar bu kadar korkunun esiri yapıldı. İnanan bir
toplumda insanların yaşamı ekonomik korkuların çukuruna düşmüşse, burada çok
ciddi bir sorun var demektir. Toplum ciddi anlamda ahlaksızlığın dibine vurmasa
böylesi bir çılgınlığın etkisi olmayacaktır. Toplum hep kendisini haklı
çıkarırken sorunların kaynağını da yönetenlere yüklemekten zevk alır. Burada
ince bir ayrıntı göze çarpıyor. Toplumun her alanında ahlaki virüsler genetik
dokuyu kuşatmış görünmektedir zaman yapılması gereken toplum olarak kendimize
nasıl geleceğiz onu ele almamız lazım.
Üretim maliyetleri değişmediği halde, her an zamlar alıp
başını gidiyorsa, toplumsal doku her yanından yara alır. Biz toplum olarak
yukarıda verdiğim bir kaç örneği dikkate alarak bu sorunların kaynağını
kurutmak zorundayız yoksa toplumsal felaket ve felç bizi yok edecektir. Yamalar
yapmakla bu sorunların üstesinden gelinmez. Dolayısıyla yönetim doğru tespitler
yaparak sorunu kaynağından çözmelidir. Çok kirlenen ortama arada bir oksijen
pompalayarak bu sorunu çözemeyeceğini artık anlamak zorundadır.
Son günlerdeki Tarım Kredi kooperatifleri aracılığıyla bu
sorunların önüne geçme girişimleri sonuçsuz kalacağı bilinmeli ve hayali puslu
hava oluşturanlar bir an evvel bulunmalı ve gerekli yaptırımlar yapılmalıdır.
Yoksa bu pahalılık bir kadermiş gibi algılanacak ve insanlar bunalım yaşamaya
devam edecektir. Ayrıntılı olarak yazmayı düşünmediğim halde buralara kadar
gelmiş olmamdan dolayı da sizleri sıktıysam kusuruma bakmayın...
Selam saygı muhabbet ve dualarımla kalın sağlıcakla...
Erol
KEKEÇ/16.08.2022/16.41