17 Ağustos 2022 Çarşamba

BU KARANLIK DOĞAL DEĞİL BİR AN EVVEL DAĞILMALDIR

 Ekonomist değilim ama olan bitenlere baktığım zaman ister istemez insan içinde bulunduğu olumsuzlukları sorguluyor.34 küsur milyon konuta ihtiyaç varken,2022 yılı itibarıyla 40 milyonun üzerinde resmi konut varsa nasıl bu konutların fiyatları alabildiğine yükselir. Yabancılara konutlar satıldığı söyleniyor, oysa baktığımız zaman yabancıların konut alımları sadece %3 civarında o zaman burada başka bir şey olduğu insanın aklına geliyor. Son bir yıl içinde satılığa çıkan araçlar ile satılanlara baktığımızda 1/3 'ünün ancak satıldığını görmekteyiz, peki alıcı olmadığı halde bu fiyatlar nasıl bu kadar astronomik artabiliyor.

Toplumun ciddi anlamda sürü psikolojisine göre hareket ettiği muhakkak. Televizyonlarda her gün sabah akşam karga gibi öterek insanları yönlendirmeye çalışan bazı finansçılar toplumu istediği gibi yönlendirebiliyor. Adamın cebinde küçücük parası var parasının 100 kat üzerinde bir malı almak istiyor. Kardeşim senin buna çok mu ihtiyacın var, nedir bu acelen kendisini sorgulamıyor. Neden bu fiyatlar bu kadar artıyor diye yırtılırcasına bağırıyor.A101 satış raflarına baktığınızda "aldın aldın” “diyerek insanların içgüdüsel istekleri doğrudan tüketime yönlendirilerek onlarda korku hormonu salgılattırılıyor. Bu tarz Oyun oynayanların önü kesilmediği sürece insanların imkânları sürekli azalacak ancak ihtiyacı olan ürünlerin fiyatları artacak. Bu sanal ortamlar insanları bunalıma sokacak.

İnsan yaşamını sorgulaması gerekir. Üretim için gerekli olan girdilerin maliyetini hesaplayarak, bunun üzerine kendi karını koyarak ürününü  sattığında, yaşamını devam ettireceğini bilmelidir. Ancak öyle yapmıyor her gün ekranlarda hangi alana yatırım olursa daha çok kazanacağının hesabını yapıyor. Ancak bir inek sabah kalktığı zaman ne kadar süt vereceğini ve nereden otlanırsa daha çok kazanacağını sorgulamıyor, kendi görevi olan sorumluluğunu yerine getirerek insanlara faydalı bir ürün veriyor. Anlaşılan insan bazen bir öküz etmeyecek duruma gelebiliyor. Düşünen varlığın bir öküz kadar görevini yapmadığı bir yerde, herkesin başkasını suçladığı ve sorumluluğu kendi dışında aradığı bir ortamda sorunlar daima büyüyerek devam eder. Ondan dolayı sorunların kaynağı ve sorunların yayılmasına katkı sunanların kim olduğu bilinmeden sorunsuz bir yaşam hayal olur.

Bazen anlamakta zorlanıyorum üretilen ürünleri satacağınız müşterilerin alım gücü olmadığı zaman siz ürünlerinizi nasıl değerlendireceğinizi. İnsanların alım gücü ile ürünlerin fiyatları dengeli olursa hem üreten kazanır hem de tüketici ihtiyaçlarını karşılayabilir. Oysa kısa süreli kazanma hırsı belli bir kesimi yok ederken, yok olanların alım gücü olmadığı zaman üreticinin üretimi de elinde kalır. Birilerinin ölümünden kar elde edeceğini sananlar, kendi ölümlerini de yaklaştırırlar. Toplumsal yaşam böyle bir döngü içinde devam eder. Siz toplumun temeline çomak sokarsanız toplu imha gerçekleşir.

Yönetimin buradaki sorumluluğu yok değil, onun da büyük eksiği olduğu muhakkak. Çünkü yönetim toplumsal kargaşaya yol açan bu fesat unsurlarını tespit ederek onları ciddi anlamda denetime almadığı için faturanın bedelini ödemek zorunda kalır. Bugün olduğu gibi... Küresel ifsat şebekesinin insanları korkutarak getirdiği uçurum bizim toplumda fazlasıyla yangın çıkardı. Bu yangının doğmasına ve devam etmesinde etken olan bu yerli dinozorların önü kesilmediği müddetçe hep ortalığı karıştıracaklar.

Öyle bir ekonomik tanım yapıyorlar ki, kıt kaynaklarla ile sınırsız ihtiyaçların karşılandığını anlatıyorlar. Hiçbir yaratılmışın sınırsız ihtiyacı yoktur. İhtiyaçlar belli ancak kaynaklar mutlak rızık sahibinin elindedir. Peki, Tüm hazinelerin sahibi Allah olduğuna göre, onun katında bir sınır olmadığı halde neden insanlar bu kadar korkunun esiri yapıldı. İnanan bir toplumda insanların yaşamı ekonomik korkuların çukuruna düşmüşse, burada çok ciddi bir sorun var demektir. Toplum ciddi anlamda ahlaksızlığın dibine vurmasa böylesi bir çılgınlığın etkisi olmayacaktır. Toplum hep kendisini haklı çıkarırken sorunların kaynağını da yönetenlere yüklemekten zevk alır. Burada ince bir ayrıntı göze çarpıyor. Toplumun her alanında ahlaki virüsler genetik dokuyu kuşatmış görünmektedir zaman yapılması gereken toplum olarak kendimize nasıl geleceğiz onu ele almamız lazım.

Üretim maliyetleri değişmediği halde, her an zamlar alıp başını gidiyorsa, toplumsal doku her yanından yara alır. Biz toplum olarak yukarıda verdiğim bir kaç örneği dikkate alarak bu sorunların kaynağını kurutmak zorundayız yoksa toplumsal felaket ve felç bizi yok edecektir. Yamalar yapmakla bu sorunların üstesinden gelinmez. Dolayısıyla yönetim doğru tespitler yaparak sorunu kaynağından çözmelidir. Çok kirlenen ortama arada bir oksijen pompalayarak bu sorunu çözemeyeceğini artık anlamak zorundadır.

Son günlerdeki Tarım Kredi kooperatifleri aracılığıyla bu sorunların önüne geçme girişimleri sonuçsuz kalacağı bilinmeli ve hayali puslu hava oluşturanlar bir an evvel bulunmalı ve gerekli yaptırımlar yapılmalıdır. Yoksa bu pahalılık bir kadermiş gibi algılanacak ve insanlar bunalım yaşamaya devam edecektir. Ayrıntılı olarak yazmayı düşünmediğim halde buralara kadar gelmiş olmamdan dolayı da sizleri sıktıysam kusuruma bakmayın...

Selam saygı muhabbet ve dualarımla kalın sağlıcakla...

Erol KEKEÇ/16.08.2022/16.41