“Zulüm bizdense ben bizden değilim.” Bunu söyleyen şehit bana göre, farklı anlayışta olanlar olabilir, ancak ona rabbimden rahmet diliyorum mekânı cennet olsun… Bu sözün işlevini yerine getirecek bu veya buna benzer sözleri söyleme cesaretini gösteremeyenler, Müslümanım diye boş boş konuşmasın… İslam dosdoğru olma dinidir. Dosdoğru olmaya, her türlü çıkarı tercih edenlerin dini olsa olsa şirk dini olur. Şirk çeşitlilik ve ortaklıktır. Kimden faydalanıyorsan, o dine meyil edersin ve o senin dinindir. Bu hayatında meyil ettiğin ve olmazsa olmaz dediğin kaç tane ise, o kadar dinin ve ilahın var demektir. Allah’tan başka tüm ilahların hayatlarında cirit attığı toplumlar bir de Allah’a inandıklarını söylemiyorlar mı, işte o zaman Mutlak gücün gönderdiği din diye, kendi yaşamlarını ortama sunmakla kalmadıkları gibi, ismi kullandıkları için ilahi değeri de ortalıkta işe yaramayan modası geçmiş bir yaşam olarak ortaya koyuyorlar.
Böylesi basit çıkarlarının adını dava
ve din diye ortalıkta anlatıp, ona inanmayanları da, davayı terk etmek ve
dinden uzaklaşmak olarak yansıtmaları tamda Mekke Müşriklerinin diliyle birebir
örtüşmektedir. Dolayısıyla bu din anlayışını Mekke’deki şirk dininden farklı
görmek ne kadar da insaflı olur. Şirk dinlerinin en belirgin özellikleri, çok
fazla ilaha yönelmeleri, kendi inandıkları basit sıradan dinlerini mutlak din
gibi sunarak, insanların dinden nefretlerini artırmaları, ayrıca muvahhit
Tevhit dinine karşı da her an alarmda beklemeleridir. Kendi menfaatlerine
uymayan din ilahi olmuş olmamış hiçbir öneme sahip değildir. İlahi de olsa
onların dini olmalı, kendi inandıklarının dışında daha değerli bir din olacak
olursa, buna ilk inananlar da zaten kendileri olur. Onlardan başka kimse o dine
inanma ve yaşama hakkına sahip değildir. Onun için tüm dini mesajlar onların
ağzından kendi yaşamlarını destekleyecek nitelikte olmalıdır.
“Zulüm bizdense ben bizden değilim”
diyemeyen ve zulmün mutlaka bilinmeyen hikmetli yanları vardır, biz onlara haiz
değiliz diye düşünenlerin tümü bu şirk dininin içinde kendilerine bir yer arasınlar.
Hiçbir bireysel çıkar, toplumsal menfaatlerin önüne geçemez, geçiyorsa o
yaşamın adı zulümdür. Gemisini yürütenlerin kaptanlık yaptığı bir ortamda
zulmün adı değişmiş olabilir. Her ne kadar işini çok iyi bilenler olarak
adlandırılsalar da Allah’ın katındaki isimleri, çıkarcı, zalim, hak gaspı yapan
ve insanlar arasını bozan bozguncu, ihtişamıyla insanları dünyaya meyil ettiren
bir zalim olma vasfından çıkmış olmuyor.
İçinde bulunduğumuzu sandığımız
değerleri savunduklarını iddia eden topluluklar, kendi içlerinden karanlıklar
yayan bir cenah olduğu zaman, buna ses çıkaramıyor ve kol kırılır yen içinde
kalır diyorlarsa, orası tepeden tırnağa zulümle kuşatılmış demektir. Durum
böyle olunca, o zulmün bacası bulunduğumuz ortamdan tütüyorsa, işte o ortam
bize haramdır. Dolayısıyla zulüm bizdense ben o bizden değilim rabbim buna
şahit olsun…
Ey İman ettiğini söyleyenler size ne
oluyor ki, mazlum mahrum ve hakları ellerinden alınmış, zulme uğrayanların
yanında olmuyorsunuz. “Allah istiyor ki mazlumlara lütfedelim de onları
yeryüzünün varisleri yapalım…”Oysa İman ettiğini söyleyenler hep güçten
yana meyil etmekte üzerlerine yok çağımızda…”Zalimlere meyil etmeyin yoksa
size de ateş dokunur…”Zalim olmayın değil uyarı, dikkatinizi çekmek isterim.
Zalimlere meyil etmeyin diyen bir mutlak yaratıcı var, inandığını söyleyenler ise,
hala ama lakin fakat şunlar şunlar var gibi laga lugalarla hakikate batılı
karıştırarak hak gibi sunma derdine düşmüşler. “Haktan sonra Dalaletten
başka ne var ki?” Ehveni şer diye diye zulmün genişleyerek yayılmasına
neden olan menfaatperestlerin tamamı, şirk dinin tescilli üyeleridir. Batılın
Hakkın yerini alma imkânı asla yoktur. “Hiç Hak batıl gibi olur mu?” Peki, Hak için en tehlikeli algı ve yaşam,
hakmış gibi hakkın arkasına sığınarak, Hakkın adını kendisine kalkan edinip,
kalkanın arkasında her türlü batılı oynayarak, onu hak kalkanı ile gizleyenlerdir.
Günümüzün en tehlikeli vebası da budur. Hiçbir batıl, batıl olarak insanlara yaklaşmıyor,
batıl olarak yaklaşanlar doğrudan insanın fıtratında karşılık bulmuyor. Ancak
Hakkın arkasına sığınarak gelen şirklerin hepsi karşılık bulmada zorlanmıyor.
İnsan olarak etrafımıza bakalım hiçbir dolandırıcı sahtekârın sizi dolandırmak
istediği zaman, bak ben seni dolandıracağım diye konuştuğuna şahit olan var mı?
Bu işten ben de kazanacağım ama küçük imkânlar, asıl kazanacak olan sensin, bak
bu senin geleceğin, geleceğini asla karartma bir kereden bir şey olmaz vs.
diyerek elindekini zaten bir defada alır ondan sonra sen gökteki yıldızları
sayarsın arkasından…
Bu defa da olsun başka olmaz diyerek,
kaç bu defaları gerilerde bıraktığınızı hatırlayanlar var mı? Hep bu olsun
başka olmaz diye diye hayatımız batıl güçlerin ve zalimlerin istila alanı
haline gelir. Ondan sonra bizler o bu defaların yılmayan savunucuları olup çıkarız,
tarafımız belli olsun diye bir yaldızlı cümle ezberleriz, tabi tarafın ne
olduğunu bilmediğiniz için, zalimlikte level atlama yarışında, hep en önde
koşmayı kendinize yapılacak en büyük kıyak olarak görürüsünüz. Oysa zalim
bizdense ben bizden değilim diyebilmek yürek ister. Hem de tertemiz, berrak,
katıksız yaratıcıya hesap verebilecek bir yürek… Bu yüreğe sahip olmayanlar,
Allah’ın dini içinde bir yer almayı bırakın, o dinin genetik dokusuna zarar
verenlerle birlikte olup, onu yaşam alanında bir öcü haline getirirler.
İnsanların toplu kitleler halinde dinden uzaklaşmalarının temel sebebi, Yezidin
din algısının, günümüzde de çok ciddi geniş kitlelerin yaşam alanlarını işgal
etmesinden kaynaklanmaktadır. Allah’ın hayata hükmeden kitabına sırt dönenlerin
yüzüne, Allah’ın hiç bakmayacağı gün gelmeden önce; insanoğluna hatırlatmak her
daim merhamet sahibi kulların şiarı olmalıdır. “Ey zulüm ve günah işlemekte
aşırı giden kullarım, Allah’ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin, muhakkak ki
Allah, günahların hepsini bağışlar. Ölüm size gelip çatmadan önce rabbinize dönün
”Rabbimizin, tüm günahları yaşam alanı içinde son nokta konulmadan
bağışlamayı vaat ettiği bir yaşamda, bizlere düşen sorumluluk, elbet hem kendi
nefislerimize hem de günah işlemekte aşırı giden günahkâr zalim kullara
hatırlatmak görevimiz olmalı. Bunu hatırlatmak insan olmanın gereğidir. Dur
bakalım yanlış yapılsın da görelim onun burnu nasıl yere sürülecek demek
şeytanla el sıkışmış, insan şeytanlarının işidir.
Zaman çok hızlı, insan tam tersi, değişmek
için çok yavaş, hele bunları da yapalım ondan sonra daha güzel olacak diye diye,
kötülüklerin her gün daha fazla kökleşmesine katkı sunar. İnsanın bu umutsuz ve
çözümsüz denklemin her daim uygulayanı olmaktan kurtulmasının yegâne yolu,
kayıtsız şartsız gönülden yürek coğrafyasını kuşatacak şekilde Allah’a
dayanması ve iman etmesidir. Yürek coğrafyası, Allah’ın rahmeti, izzeti, ikramı
adaleti ve mürebbiligi ile yumuşamazsa; o coğrafya her türlü haşeratların orayı
işgal etmesine sebep olur. Haşeratların yuva kurduğu bir yürek, Hiç Allah Allah
diye atar mı? Siz sözlerde olana değil, Kalplerde olana Allah’ı şahit tutun
eğer Allah’ı seviyorsanız.
“Zulüm bizdense ben bizden değilim
”Kol kırıldıysa yen içinde kalmasın çıksın dışarıya belki bir tedavi yöntemi
bulunur. Gemisini kurtaranları kaptan olarak ilan ediyorsanız, bırakın tüm
gemiler batsın; elbet bir gün tüm insanları taşıyacak gemileri kurtaran
kaptanlar çıkacaktır. Bal tutan parmağını yalıyorsa o parmakları kırın ki, balı
üstüne başına dökmeden taşıyanlar gelsin. Kendisini ayrıcalıklı görenleri
ayırın ki, toplumun ayrılmaz olduğu anlaşılsın. İnsanı yaşatmaya önem
vermeyenleri geçin ki, yaşatanlar hem yaşasın hem yaşatsın. Yanlışı yanlışla kıyaslayarak,
tarafının yaptığı yanlışlara masumane bir meşrulaştırma ortamı oluşturmak
isteyenleri geçin ki, meşru olmayan yanlışların kökü kazınsın. Adaletin yanında
olunuz ki, adalet sizi bulsun… Dini olan zalimleri dini olmayan adillere tercih
edin ki, din bir zulüm aracına dönüşmesin… Bireysel ferdi ibadetleri alışılmış
bir jimnastik gibi tekrarlamayı, adaletsizliğe kalkan edinmeyin ki, Adalet,
yaşadığınız ortamlara ışık saçsın…
“Zulüm bendense ben bizden değilim…”Filistin’de
Siyonist İsrail’in tankları altında şehit olan bu yürekli kadın insanlığa bir
ders verdi Hüseyin’den sonra… Ama Müslümanım diye her ortamda geniş alanları
doldurup suya sabuna dokunmayanlar, bize ancak zulmün nasıl desteklenirse daha
iyi kök salacağını öğrettiler. Zulme boyun eğmeyen adam gibi Müslümanlar da, bu
cesaret ve mücadelelerinin karşılığını canlarıyla ödeyerek şehit oldular. “Gidenler
Hüseyni bir iş yaptılar, Kalanlar Zeynep’i bir iş yapmalıdır, Yapmıyorlarsa Yezididir.
Yezidin ordusunda olup ta mal mülk ve servetle Şam’a dönmektense, Hüseyin’in
yanında olarak rabbimin Huzuruna alnı ak yüreği berrak adam gibi bir Müslüman
olarak şehit olup gitmeyi tercih ederim diyebilecek yüreklilikte, Hür Gibi Hürler
lazım günümüzde… Hür olamayan ve olmayı göze alamayacak olanlar, zulmün
boyunduruğundan asla kurtulamazlar. Zalimlerin zulmü ellerindeki megafonları
sayesindedir. Sessiz zalimlerin, güç sahibi zalimlere olan meyilleri bitmediği
sürece hep birlikte ateşe yolculuk dur durak bilmeden yol alacaktır.
“Zulüm bizdense ben bizden değilim” Hüseynin
şu yiğit mesajını tarihin karanlık sayfalarından, Kerbela’nın kızgın
kumlarından alıp, günümüze getirip herkesin geniş ve büyük ekranlarda göreceği
şekilde, büyük puntolarla yazıp meydanlara asmak boynumuzun borcu olsun…
Ey Hüseyin! Gel sen de Yezide biat et
kurtul, nedir bu gururun ve kibrin biliyorsun ki Yezidin her şeyi var, orduları
sarayları korumaları sen bu halinle onunla nasıl baş edeceksin, biz de
biliyoruz ki senin söylediklerin doğrudur, âmâ bizim karnımızı Yezit doyuruyor
diyen şahıs, Sad. Bin Ömer (Sad. Bin Ebu Vakkas’ın Oğlu)’e Hüseynin cevabı çok manidardır.
Ey Ömer! sen sanıyor musun ki ben kibrimden ve halife olmadığım için biat
etmiyorum. Ben Bu Yezit zalimine biat edersem, Yezidin zulmü ile Bu din
birbirine karışarak bu kumlarda birbirinin içine girecek, sonradan oluşan rüzgârla
bu kumlar dünyanın dört bir yanına gidecek ve bu din Allah’ın Dini Ve Dedemin
mesajı insanlığa zulmeden bir din olarak miras kalacak. İşte ben bu biati yapmayarak,
bu değerler ile yezidin zulmünün aynı olmadığını insanlığa miras bırakmak için
mücadele ediyorum. Belki bizim kanlarımız bu kumlara akacak ama şunu biliniz ki,
bu kanlar insanlık boyunca nice çiçeklerin filizlenmesini sağlayacak rabbim
bizi kendisi için dosdoğru yaşatıp zulme başkaldırdığımız için şehit olarak
canımızı alırsa seve seve buna hazırım. Âmâ Yezidin zulmünün meşrulaşması için
insanlığa kötü bir gelenek bırakmak asla benim işim değildir. Dediği anda Sad
Bin Ömer komutasındaki binlerce ordu içinden, Hür bir anda Hüseynin yanına
geçer ve ilk kılıç sallayanlardan olur.
“Zulüm bizdense ben bizden değilim
”Hür gibi zulüm içinde can vermekten Allah’a sığınan bu sözün asil sahibine
rahmet ve merhamet dileklerimi iletiyorum…
İslam dünyası olarak bilinen
topraklarda böylesi bir zulmün, taraftarların eliyle yaşayıp devam ettiğine
hepimiz şahidiz. Hangi coğrafyada olursa olsun adı nedir diye bakmadan, zulmün
her türlüsünün karşısında adam gibi dimdik ayakta duran ve sadece Allah’a secde
eden, zalimlere karşı kıyam eden kullardan eylesin rabbim bizleri…
En değerli şeylerini Allah için
vakfetmeyi göze alamayanlar, asla iyiliklere ulaşamayacaklardır. Bu Allah’ın
kesin vaadidir. Çıkar gemisinden inip, Hakikat iskelesine yanaşan Nuh’un
Gemisinde yerini almayan yolcuların tümü Titanik gibi batmaya mahkûmdur.
“Zulüm bizdense ben bizden değilim,
”Rabbim sen söylediklerimize şahit ol ki, yeryüzünde Hakkın ve adaletin
tecellisi ve mazlumların yaşam haklarına kavuşması, mal ve mülkün insanlar
arasında yaygınlaşıp herkesin insanca yaşayacağı bir güne kavuşacağı güne
ulaşması için, dinli dinsiz tüm zalimlerle mücadele edeceğimize söz veriyoruz,
bu söylediklerimize sadık kalacağıma sen şahit ol Allah’ım…
Yerin ve Göklerin rabbi bir ve tek
olan Allah’tan sakınmayan ve çekinmeyen zalimlerden ben çekinir miyim? Ey
cahiller yoksa siz bana Allah’tan başkasına kulluk yapmamı mı emrediyorsunuz? “ Ben beni de sizi de yaratan Allah’a
kulluk ederim, onun için “Ben Müslümanlardanım diyerek sadece Hakka
çağıranlardan olmayı tercih ederim.” “…Ben Allah’a hiçbir şeyi şirk koşmadan
Müslümanların ilki olmakla emrolundum.” “….Müslümanım dedikten sonra sadece
Allah’a çağırandan daha güzel sözlü küm vardır…”
Bu uyarılarımız Müslüman olduğumuzu
söylediğimiz halde, inandığımız değerlerle yakından uzaktan alakası olmayan
ortamları, İslam’mış gibi savunur duruma geçip, zalimlere neden meyleder insan.
İnsanın bu gafletini biraz olsun sorgulayarak kendisiyle yüzleşerek yaşadığı
değerleri bilerek yaşamasına katkı sunmak amaçlı kaleme aldığım bir makaledir.
Burada amacım, herhangi bir şahıs ve yaşam örnek alınmaksızın doğrudan tarihi
örneklerle yaşamlarımızın sorgulanmasını, üzerine oturduğu dinamiklerin biraz
havalandırmasına katkıda bulunmaktır. “Rabbim bizi hayırda yarışanlardan eyle,….
Daha önce yaşamış olan mümin kardeşlerimize karşı kalbimizde bir kin bırakma!
Rabbim bizlere doğru ile yanlışı birebirinden ayırabilecek kabiliyeti ver… Sen
her şeyden münezzehsin hamdımız sadece sanadır.
“Zulüm bizdense ben bizden dediğim…”Zulmün
olmadığı, adaletin çiçeklerinin açtığı bir dünyanın oluşması için her ferdi,
kendi ortamlarımızdan başlayarak, adil yaşamın tohumlarını ekmeye davet ediyorum…
Adaletin olmadığı yaşamlar omurgası bitmiş organizma gibidir ve yerde sürünmeye
mahkûmdur.
Selam saygı muhabbet ve iyilik
dileklerimle!
Erol KEKEÇ/20.03.2022/22.00