Andolsun,
biz onlardan azabı belirli bir süreye kadar geciktirsek, o zaman da mutlaka
“Onu ne alıkoyuyor?” derler. İyi bilin ki, azap onlara geleceği gün,
kendilerinden bir daha uzaklaştırılmaz ve alay etmekte oldukları şey,
kendilerini çepeçevre kuşatmış olur.”Hud suresi:8
Rabbimizin bu ayetine aklıselim ile bir bakarsak, ne
gerçeklerle karşılaşacağımızı hep birlikte göreceğiz. Son dönemde ülkenin
içinde bulunduğu karanlıkları bir anda aydınlığa çeviren Rabbimize şükrü
unuturda gerçekleşmekte olan hadiselerle ilgili alaylı yorumları yapmaya
çalışırsak, Allah bizimle nasıl alay eder anlayamayız. Bu durumlarla
karşılaşmadan önce bir hatırlatayım da aklıselim olan insanlarımız bu olayların
hakikaten ne büyük bir vahamet taşıdığını görsünler istedim.
İçinde bulunduğumuz fırsatları bir nimet olarak
değerlendirmezsek, daha sonra ne bu fırsatlarla karşılaşırız ne de şükredecek
zamanımız olur. Yıllara dayanan bir karanlık ülkenin her köşesinde, her evin
üzerinde bir kâbus gibi onları kuşatmış, evlerden acılı feryatlar yükseliyordu.
Allah öyle bir fırsat verdi ki, bu kâbusları hep beraber dağıtalım ve mutlu
olarak kalan yaşamımızı devam ettirelim diye. Ancak bu fırsatları gurur ve
kibir sorunu haline getiren bazı zavallılar, kibirden oluşturdukları kulelerin
sarsıldığı endişesiyle etrafı toz dumana yeniden çevirme derdindeler. Mantıklı
ve insan olarak düşünme melekelerini kaybetmemiş her bir fert bu tuzakların
tekelinde kendi canına kıymaz. Bölündük parçalandık yok oluyoruz, kim bizi yok
edebilir, bunlar kim ya çapulcular çıkmışlar ülkeyi satmaya ve parçalamaya
çalışıyorlar diye çırpınanlar, şunu iyice kavrasınlar ki, o parçalanmış
beyinlerle bu hakikati anlayamazlar. O zaman bize düşen görev de rabbimize dua
etmek olur.”Rabbimiz içimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak eyleme”diye
yalvarmalarımızı sürdürmekten geri kalmayız.
Şans diye bir şeye inanmam ancak önümüze çıkan
fırsatları değerlendirmemiz gerektiğini düşünürüm. Bu gün o fırsatları
değerlendirme günüdür. Birileri avazı çıktığı kadar bağıracak, bu bağırmalar
toplumun duygusal ve ajitasyona açık olan yönüne hitap etse de bunu atlatmak
zorundayız. Bu gün belli bir zamana kadar, Rabbimiz bu azabı kaldırdıysa, nasıl
oldu ya birden bazı şeyler durdu diye, provokasyona açık senaryolar oluşturmaya
gerek yoktur. Böyle olması gerekiyordu, Allah da böyle murat etti. Önemli olan
bu zaman sürecinde bu tanınan fırsatları olumlu ve verimli bir sürece
dönüştürebilmek olmalıdır. Bekleyin de görün, bak neler olacak her şeyiniz
elinizden gidecek gibi, sindirilmeden söylenen çakma laflar kimsenin lehine
sonuçlanmayacak bunları bilelim. Biz bir aileyiz, bu ailenin fertleri arasında
kim yanlış yapacak diye ya da birinin yanlış yapmasını beklemek için pusuda durmak,
bu aileye yapılacak en büyük ihanettir. İhanetlerin bedellerini bu topraklarda
yaşayan hiçbir ailenin çocuğu ödemek zorunda değildir. Bunu anladığımız gün
alaylı ve dalgalı yaşamlardan kurtulup çarşaf gibi masmavi denizlerde kulaç
atacağız.
Bu yaşanılan güzellikleri
Allah’tan başka kimse alıkoymaya gücü yetiremez. Uyanalım ey dostlar, Allah
bize bir fırsat verdi, kendi iç muhasebemizi yapmak ve yıllardır yapılan
yanlışların bir daha yapılmaması için, ancak bizler gurur ve kibir
abidelerimize zarar verilecek endişesiyle direncimizi devam ettirirsek, şunu
bilelim ki, gelecek olan azap aralıksız olacak ve önlenmesi de imkânsız olacaktır.
Çepeçevre kuşatılmadan biz yanlışları kuşatalım, hayatlarımızda hakikatin
kuşatmasını gerçekleştirelim. Bu kuşatma gerçekleştiği zaman o kaleleri delecek
hiçbir, silah bulunmayacaktır. Siz kendi aranızda bir elin parmakları gibi
kenetlenirseniz, yoldan çıkmış olanlar ve bu kaleyi delmek isteyenlere Allah
asla fırsat vermeyecektir. Önemli olan bizlerin hayatlarındaki ve
kafalarındaki, kuşatılmış alanların özgürlüğüne kavuşmasıdır. Bu özgürlük
alanlarımızı bizim dışımızda birilerinin at koşturmasına arz edersek, şunu
unutmayalım ki, kuşatılmış olan bizleri de Allah’ın azabı bir daha terk etmemek
üzere kuşatacaktır.
Bu satırlarda kısaca
gizemli bir üslupla anlatmaya çalıştığım konular, toplum olarak hayati bir önem
taşıdığı için, kin, nefret, kibir, buğz, ihanet, şövenistlik, kendini
bilmezlik, holiganlık vs gibi anti sosyal davranışlardan bir an evvel kurtulmak
gerekir. Bunun yolu, İnsanlık okulunda ırksal ve etnik unsurlara bakılmadan
herkesin birlikte aynı sınıfta aynı sıralara oturmasından geçer. Bu okul Medine
devletinde nasıl kuruldu ise bu gün kurulması daha kolaydır. O gün kabilelere
dayanan devletler varken, bu gün farklı ırklara dayanan devletlerin olduğu bir
çağda dokusu insaniyet, düşüncesi İslamiyet olan bir beraberliğin adını toplum
olarak her ferdin yüreğine yazalım ki, geldiği zaman hiç gitmeyecek olan
Allah’ın azabından beri olalım.
Medine ye gelen Allah’ın
Resulü, ey Allah’ın kulları! Kardeş olunuz, derken herhangi bir ırk, din,
düşünce gözetmeden bu mesajı vermişti. Bu gün uygulanması gereken pratikler bu
mesaja uygun oluşturulmalıdır. Bu söylemi anatomisinin eksenine alan her devlet
içinde huzur, barış ve kardeşlik dokularını barındırır. Tüm olumsuzluklara
rağmen bu omurganın sağlığına kavuşup ayağa kalkması için çırpınan ve cesur
adımlar atarken, hakkı ölçü olarak kabul eden “Hiçbir kınayıcının kınamasından
korkmadan “mücadelesini sürdüren yiğitler şunu bilsin ki, kınayıcıların
kınamasından korkmadan yürümek; Allah’ın bir lütfüdür, onu ancak dilediği
kullarına verir. Allah her şeyi görür ve bilir. Kim ne için mücadele ediyorsa
bir daha düşünsün, kimin hicreti neye ise onu alır. İnşallah bizim bu
Hicretimiz, karanlıklardan aydınlığa, şirkten Tevhide, delaletten Hakka, ırkçılıktan
insaniyetçiliğe, savaştan barışa, ayrılıktan silme olur, duasıyla herkesi,
azabın uğultularının duyulmaya başladığını görmeye ve uyanmaya çağırarak
satırlarıma son veriyorum…
Yer içindekileri dışarıya
fırlattığı zaman, insan ne oluyor der, oysa bu gün anlattığımızda”senin o
anlattıkların ne kadar ne kadar uzak”diyenler, ne oluyor demeden, kalkın hep
birlikte bir şeyler yapalım ve Hakkın divanında adam gibi ayakta duralım…
08.05.2013(17.00-18.10)
ESENEVLER-ÜMR/İST
SOSYOLOG-EROL KEKEÇ