VEDA
FERMANI (VEDA HUTBESİNDEN GELEN
SES)-1
“De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki
Allah da sizi sevsin.” Âl-i İmran/31
Herkes
Allah’ı sevdiğini ve kesinlikle Allah dendiği zaman kalplerinin yerinden
sökülecekmiş gibi olduğunu söyler durur. Ancak bu konularda insanın ne kadar
samimi olup olmadığını kendisine göstermek için rabbimiz bir ayetiyle hemen
bize samimiyetimizi test etmemizi ister. “De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun
ki Allah da sizi sevsin.” Al-i İmran/31
Resule
uymaktan bahsediyoruz,yanlış anlaşılmasın,ne üstatlardan ne din bezirgânlarından,ne
gücüne tapanlardan,ne Karunlardan,ne de belamlardan söz etmiyoruz.Bu mesaj
gayet net,”Ey Resulüm,onlara de ki,bana uyun da bilelim söyledikleriniz de ne
kadar samimisiniz.
"Ey insanlar!
“Sözümü iyi dinleyiniz!
Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha
buluşamayacağım.
İnsanlar! Bugünleriniz
nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu
şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız,
namuslarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecavüzden korunmuştur.”
Bu
günlerinizin nasıl mukaddes olduğuna inanıyorsanız, canlarınız ve mallarınız da
mukaddestir. Namuslarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecavüzden
korunmuştur.
Sadece Müslümanların
canı, malı ve namusu mukaddes değildir, tüm insanların bu değerleri mukaddestir
ve hiçbir tecavüze uğramaz korunmuştur. Görüyor musunuz, korunacaktır, demiyor
Allah’ın elçisi, korunmuştur diyor…
Ey insanlar, sizlerin bu
değerlerini korumayan yöneticileriniz, hiçbir gerekçeye sarılma hakkına sahip
değildir. Sadece yapması gerekeni yapmadığı için Allah’tan tevbe ve af dilemesi
gerekir…
Hiçbir gerekçe, bir
canlının hayatına son vermeyi haklı kılmaz, çünkü sizin canınız mukaddestir.
Mekke, nasıl ki kutsal ve mukaddes bir şehir olduğu için, oraya gidip yüzümü
sürebilseydim diyorsunuz, bir hayatta böyle kutsaldır… Bir hayatın
sonlandırılmasına göz yumacak kadar hakikate gözlerini kapayanlar, asla bu
ramazanın, gelecek olan kadir gecesinin ve Allah’ın evi Kâbe ve şehirlerin
anası Mekke’nin mukaddesatından söz etmesin…
Sizin yaşamınızla
aynılaşmayan farklılıkların mukaddesatını yok saymak, Allah Resulü’nün yoluna
uymadığınızın kanıtıdır. Peki, sormazlar mı, adama be hey adam, hani sen
Allah’ı sevdiğini iddia ediyordun, o iddianın hakikat olduğuna inanmamız için,
Allah’ın elçisinin yoluna uy ki bilelim Allah’ın seni sevdiğini…
Ey insanlar! Birinin
hayatı, malı ve namusu kutsaldır ve her türlü tecavüzden korunmuştur. Birinin
hayatını yok etmek, malını talan etmek ve namusuna göz dikmek insanlığın yok
olduğu andır…
Toplumda yaşanabilecek
her türlü olumsuzluklar, bu olumsuzlukları ortadan sulh ile kaldırmakla görevli
yönetim erkinin yaptığı yanlışları meşru kılmaz. Canlarınız, mallarınız ve
namusunuz kutsaldır, her türlü tecavüzden korunmuştur… Bu kutsallığı yok etmeye
çalışanlar, şunu bilsinler ki, Kâbe’nin duvarını yıkmaktalar, ramazanı katletmekteler,
Leyle tül kadr-i hayattan silip yerine Haccac’ın günlerini koymaktalar…
Ey insanlar! Bu fermana
uymayanlar şunu iyice bilsin ki, Resullün yolunu tahrip edenleri, Allah asla sevmez ve onların dağınık işlerini
düzeltmez…
Bu mübarek aya ulaşmadan
önce yaşanan toplumsal kaostaki yanlışlıkları, Müslüman olarak savunmak ve
olanlara bir gerekçe uydurmak, Resulullah’ın bu veda hutbesinde yapmamızı
istediği davranışların kıyısından köşesinden geçmemektir…
Be hey insan! Tüm bu
olanlara rağmen sen, Allah’ı sevdiğini iddia ediyorsun, o zaman Resule uy ki,
Allah’ta seni sevsin… Yoksa nasıl sonlanır bu hayat bilemem.
“Ashabım!
Muhakkak Rabbinize
kavuşacaksınız. O'da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir.
Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu
vurmayınız! Bu vasiyetimi, burada bulunanlar, bulunmayanlara ulaştırsın.
Olabilir ki, burada bulunan kimse bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış
olur.”
Sakın ola ki, benden
sonra cahiliye adetlerine tekrar dönerek birbirinizin boynunu vurmayasınız…
Sizleri yanlışa sürüklemek için şeytan aranızda cirit atmaktadır, Şeytanın bu
tuzaklarını alaşağı edebilmenizin yolu Rahman’ı anmaktan geçer.”…Kim ki, Rahmanın zikrinden yüz çevirirse
bilsin ki, biz ona yanından hiç ayrılmayacak bir şeytanı ona musallat ederiz, o
şeytan da ona kabuk gibi birleşir, geçmişini ve geleceğini ona güzel gösterir,
o ateşle karşılaşınca arkadaşına şöyle seslenir, vay sen ne kötü bir
dostmuşsun, keşke seninle benim aramda doğu ile batı arası kadar bir mesafe
olsaydı…”
Bunlara uymak
kaçınılmazdır, dikkate almamak yok olmaktır. Dost sandıklarımız bizi şişirerek
ateşe yuvarlamadan, aklı idrakle hakikati bir görelim ve şeytanın tuzaklarından
beri olalım, yoksa cahiliye kalıntıları bizi kuşatır da, ardından Allah’ın
huzuruna vardığımızda sen ne kötü bir dostmuşsun dememizin bir faydası olmaz…
Ashabım!
Kimin yanında bir emanet varsa,
onu hemen sahibine versin. Biliniz ki, faizin her çeşidi kaldırılmıştır. Allah
böyle hükmetmiştir. İlk kaldırdığım faiz de Abdulmutallib'in oğlu (amcam)
Abbas'ın faizidir. Lakin anaparanız size aittir. Ne zulmediniz, ne de
zulme uğrayınız.
Ribanın her türlüsü
kaldırılmıştır. Allah böyle hükmetmiştir. İlk kaldırdığım faiz amcam Abbas’ın
faizidir. Ey insan! İlk kaldırdığım faiz de sizi yıllardır ticaret adı altında,
hülle yaparak kar payı olarak sizi soyup soğana çevirenlerin faizidir,
diyebilecek miyiz? Yoksa faiz lobisi olarak dillere hoş gelenleri anlatarak,
Süleyman çelebinin yazdığı gibi bir methiye de biz mi yazacağız?
Ne kimseye zulmediniz ne
de zulme uğrayınız… Hiç biri de mıntıkanıza uğramasın, siz adaletin havarileri
olmak zorundasınız. Faiz lobisi ifadesiyle bu insanlar sadece verilmek istenen
mesaj dışında bir şey anlamıyor, ben de diyorum ki, faiz lobisinin her
türlüsünü çekinmeden ve sakından telin edelim ki, kimse yaşamı tahrip ederek
çukasını insanların sırtından doldurmasın… Çünkü Allah böyle hükmetmiştir.
Allah ve resulüne savaş
ilan edilmiş bir kazancın ne kar payı olur ne de faizi, hepsi ribanın
kapsamında olduğunu ve hepsiyle mücadelenin kaçınılmaz olduğunu anlatmazsak,
Allah’ın hükmüne uymadığımızdan, hem başkalarına zulmederiz, hem de zulme
uğrayanlardan oluruz…
Neden böyle yapmamız
gerekir diye fazlaca kendimizi yormaya gerek yoktur. Allah’ı seviyorsak Resule
uyalım, o da diyor ki, çünkü Allah böyle
buyurmuştur…
“Ashabım!
Dikkat ediniz, cahiliyeden kalma
bütün adetler kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Cahiliye devrinde güdülen
kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası
Abdulmuttalib'in torunu Iyas bin Rabia'nın kan davasıdır.”
Cahiliyeden gelen
adetlerin hepsi ayakların altına alınmıştır,”Kınayıcıların kınamasından korkmadan hareket etmek sizlerin şiarı
olmalıdır.”Kan davaları adı altında bu topraklarda yıllardır, babasız
akrabasız garibanların olduğuna hepimiz şahidiz. Hangi köşeden geleceği belli olmayan mermilerin kurbanı olmaktan
sakınan insanları, paranoyak yaşamaktan kurtarıp, sakin ve huzurlu yaşayacakları
ortamlar oluşturmak sizin görevinizdir,”Kısasta hayat var” derken Rabbimiz
boşuna söylemiyor. İşte bu ölümlerin son bulması ve gelenek haline gelen
ölümlerin yok edilmesi için, bunun yolunu bizlere göstermektedir. İslam o kadar
hassas ki, öldürülen kişinin yakını, katili af ederse, bu dünyadaki cezası kalkıyor
ancak Allah katındaki Allah’ın yanındadır.
Eğer bir olumsuzluğun
ortadan kalkmasını istiyorsanız, öncelikle size yapılan olumsuzlukları
bağışlamasını bileceksiniz ki, insanlar sizin dediklerinize itibar etsin. Bu
sözlerle Allah’ın Resulü öncelikle kendi yakını olan bir kan davasını ortadan kaldırmaktadır.
Peki, soruyorum size bu elçi Muhammed’ül- Emin olmayacakta ben mi olacağım.
Bunu anladığımız gün hayatla tanışacağız.”…Kısasta hayat vardır…”nedenini
sormayın, çünkü Allah böyle buyurmuştur…
“De ki:
Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin.” Al-i İmran/31
SOSYOLOG-EROL
KEKEÇ
21.07.2013
(18.20-19.40)
ÇENGELKÖY/İST