“Vaatler memleketinde insanlar açlıktan ölürler…”
“Burada işler üç şekilde yürür, bir doğru şekilde, iki yanlış şekilde üç
benim istediğim şekilde…”
Yıllara meydan okuyan bu tarihin tozlu
sayfalarını araladığımızda, her sayfanın arasında türlü vaatlerin ve
ihanetlerin saklandığını görürüz. Yıllarca aşırı vaatlerde bulunan
yöneticilerin egemenliği altında yaşayan insanlar hiçbir vaat gerçekleşmeden
açlıktan can çekişerek yaşamlarını noktaladılar. Tarihin bu utanç sayfaları ne
hikmetse çok önemliymiş gibi zaman zaman birçok yönetici tarafından o tozlu
raflardan alınarak, meydanların sihirli bir sloganı haline gelebiliyor. Bu
sloganların anlamını kaybettiğini gören yöneticiler, her şeyden ibret almaları
gerektiğini çok iyi bilirler.
Yıllara meydan okuyan bu topraklarda, insanlar
bazı acılarını bağırlarına basarak, karınlarına taş bağlayarak seslerini
çıkarmadan yaşadılarsa, onların aptallığından değil, bu toplumun asaletinden ve
her şeye hemen alet olmak istememelerindendir. Ancak bu dönemde farklı sesler
bir arada yükseliyorsa bunlar üzerinde çok dikkatlice durulması ve toplum
psikolojisinin derinlemesine tahlil edilmesi gerektiğini düşünüyorum…
Toplum psikolojisi,dayatmacı ve anlaşılmayan
dilde açıklamalar yaparak çözüme kavuşmayacağını anlamak zorunludur.Bir insana
ihtimali durumlar anlatarak onları bir nebze olsun rahatlatabilirsiniz,ancak bu
eylemler kitle davranışlarına dönüştüğü zaman mutlaka pozitif açıklamalar,net
yaklaşımlar ortaya koymanız ve hedefi yakın tutmanız kaçınılmazdır.Ancak böyle
değil de önüne gelen bir açıklama yapar kimin ne dediği belli olmaz ve bir
mesaj karmaşası olursa orada toplumsal kaoslar kaçınılmaz demektir.
Toplum Bilimcilerin ve objektif gözlemcilerin
açıklamalarını dikkate almayan yönetim erki, zaman geçtikçe dikkate alınmayacak
bir erozyona doğru gittiğini bilmesi gerekir. Yönetimin erozyona gittiği bir
ortamda, merkezi yönetim karar mekanizmasını işletmekte zorlanır, kolluk
güçlerinin tutum ve davranışlarını sınırlamak zorunda kalır, halkı sükûnete
kavuşturmak için her gün farklı bir açıklama yapmak zorunda kalır. Bu
açıklamalar, insanlar tarafından kayda değer kabul görmediği zaman, yöneticiler
de yavaş yavaş albenisini ve imajını çizdirirler. İşte biz gelinen nokta da
böyle bir sürecin kapısının aralandığını gördüğümüzden dolayı, bunları biraz
paylaşalım dedim.
Etken kalabalıkların durdurulması hiçbir zaman
baskı zor ve güç kullanılarak olmamalıdır. Bu kalabalıklar ilk oluştuğu zaman
bir gösteri topluluğu olarak ortaya çıktı, sonrasında etken yığınlara dönüştü.
Bu yığınları organize olmuş hedefli bir toplumsal grup olarak görüp, öylece
tavırlar geliştirmek çok büyük bir yanlıştır. Bu kalabalıkların tamamına
yakını, bir uyarıcı karşısında bir araya gelen, o uyarıcıyla harekete geçen bu
kalabalık taraflarını belli etmek için yola çıktılar, sonrasında denetimden
uzak, anti sosyal, yıkıcı, dökücü parçalayıcı bir etken kalabalığa dönüştüler.
Bu oluşumun şekillenmesindeki temel dinamikleri dikkate almazsanız, o zaman
karşınızda organize olmuş bir grup varmış gibi strateji belirlersiniz, ondan
sonra da atacağınız adımlar hep sizleri yanlışa götürür. Ne yazık ki, şu anda
içinde bulunduğumuz durum bu anlattıklarımızdan hiçte farklı değil. Bu
olayların çözümü için önce doğru denklemin kurulması, olaylarının adının iyi
konulması gerekir. Doğan kız çocuğu olduğunu bile bile erkek çocuk olduğunu
iddia ederek erkek çocuk ismi koyup, o çocuğa bir erkek çocuk muamelesi
yaparsanız yanlışların sayısını arttırırsınız.
Bu sürecin önüne baskı şiddet ve gösteriler
düzenleyerek geçileceğini sananlar, sadece toplumu ayrıştırmaya giderler. O
zaman da toplumda, benim taraftarım senin taraftarın şeklinde insanların
ayrışması derin yaralar açar. Bu gidişata dur demenin yolu öncelikle, bu süreci
çok iyi okumaktan geçiyor. İyi okunmayan bir kitabın özetini nasıl ki,
anlatamazsanız, bu olayların özetini de doğru okuyamazsınız. Biz elimizden
geldiğince ve akledebildiğimiz oranda bu oluşumların doğru okunmasını ve doğru
yöntemlerle toplumsal kargaşanın dindirilmesi için gerekeni yapacağız. İnşallah
yönetim erki bu söylemlerimizi yabana atmayacaktır. Kuran’ı Kerimde Rabbimiz
bunun yolunu en güzel şekilde beyan etmektedir…”Onlar cahillerle
karşılaştıkları zaman selam size diyerek vakarla geçip giderler…”Evet sevgili
dostlar, bir kitle sizi dinlemek için tüm reseptörlerini kapamış, sizi hiç
duymak istemiyorsa, bunlarla yapılacak en iyi mücadele, karşılıklı birbirimizi
anlayarak konuşabileceğimiz ortamı oluşturmaya çalışmak olmalıdır. Bu ortamı
oluşturmadan söyleyeceğiniz tüm sözleriniz anlaşılmayan dilde ıslık çalmanın
ötesine geçmez. Anlaşılmak ve anlamak istiyorsak fotoğrafı iyi okumak gerekir.
Bu durumları detaylı olarak anlatmayı düşünmüyorum,
ancak anlaşılacak kadar doğru bildiklerimi paylaşacağım. Sevgili dostlar,
işlerin doğru yürümesini istiyorsanız, hakların ve vazifelerin terazinin
kefesinde birbirini dengelemesi gerekir. Hiçbir terazi tek kefeli değildir, bir
tartanı bir de tartılanı vardır. İstekleriniz ve yaptığınız uygulamalar
arasında denge kurulamıyorsa, sonuç ya yanlış olur, ya da benim dediğim gibi
olur, nihayetinde iki durumda da yanlış yapmış oluruz. Yani ikileme kıyasın en
önemli özelliği iki farklı öncüllerden aynı sonuca gitmektir. Benim de naçizane
bu olaylar hakkında gördüğüm hep aynı sonuca gidilmek istenmesidir. Bu da
yanlıştan başka bir durumu ortaya çıkarmaz, sonuç çözümsüzlük ve kargaşa…
Sosyal paylaşım sitelerinde gördüğüm paylaşımların
yanlış paylaşımlar olmasını umut ediyorum, şayet doğru paylaşımlar sa, sonrasını
konuşmak istemiyorum… Aktif etken kalabalıkların karşısına biz de mitin
yapacağız diyerek sert söylemlerle çıkmış olmak cesaret unsuru değil, bizzat
endişe ve kaygıların toplumsal metabolizmayı sardığının kanıtı olarak
anlaşılır…”Savunma her zaman yenilginin başlangıcıdır…”Toplumsal hareketlerde
bunun tanımı çatışmanın dalga dalga yayılmasının fitilini tutuşturmaktır.
Hiçbir yönetim mekanizması, kötü niyetli bile olsalar, kendi halkını
başkalarının rahatlıkla kullanacağı ortamlara atmak için uygun zeminleri
oluşturmak istemez. Onları kucaklayıp, dinlenilmeyecek kadar basit istekleri
olsa da, onları dinleyecek tahammülü göstermek, kendinden emin olan
yöneticilerin yapmaları gereken asli vazifedir… Bunları yapmak istemeyen
yönetim erki, adaletten uzaklaşır ve kendi sonunu hazırlar. Onun için bizim
üzerinde durduğumuz bu konunun önemine binaen mutlaka dikkate alınmasını umut
ediyoruz…
“Vay o çifte standartçıların haline.”Bu gün yapacağınız
bir dirhem iyilik yarınlarda yapacağınız çok büyük iyiliklerin vaadini
anlatmaktan daha önemlidir. Biz de bir dost olarak diyoruz ki, bu günün işini
yarına bırakmamak lazım, hiçbir şeyi küçük görmeyelim, zira gördüğünüz kocaman
dağ yığınları küçücük kum taneciklerinden ibarettir.
SOSYOLOG-EROL KEKEÇ
09.06.2013(10.35-12.15)
ÇENGELKÖY/İST