De ki: "Pisin çokluğu seni hayrete düşürse de pisle temiz bir olmaz. O halde, ey akıl ve gönül sahipleri! Allah’tan korkun ki kurtuluşa erebilesiniz. “Maide/100
“Göklerin, yerin ve bunlarda
bulunanların mülkü/yönetimi Allah’ındır. O’nun her şeye gücü yeter.” Maide/120
Yaşamlarımız o kadar kirlendi ki,
helal haram olduğuna bakılmaksızın sahip olduğunuz imkanların çokluğu sizin
değerinizi belirler oldu. Kazanımlarının nereden nasıl geldiğine bakmaksızın
nasıl olursa olsun yeter ki gelsin anlayışı, “bu kulun haram helal demez ver
Allah’ım ne olursa onu yer Allah’ım ”ile yaşamlarını sürdürenlerin sahip
oldukları kimseyi hayrete düşürmesin…İçine pislik karışmış olanların çok
kabarık olması hiç temizle bir olur mu?
İçine şeytan girmiş olan bir yaşam
çok kabarık görünür ama ne yazık ki şeytan çıktığı zaman şişkinlik söner ve bir
anda cılız bir durumda algılanır bu da ona ilgi ve alakayı azaltır. Şeytanın
ortak olduğu hayatlar, Allah’a gerçekten iman etmiş ve ona hiçbir şeyi şirk
koşmadan sonucu ondan bekleyenler hariç, her zaman cazip algılanır. İnsanların
neyin önünde eğildiklerine bir bakarsanız, görüntü ve kabarıklar ne kadar fazla
ve kimde bulunuyorsa o her zaman tercih edilen ve cazip olan olarak değerlendirilmektedir.
Ondan dolayıdır ki haram helal olduğuna bakılmaksızın yeryüzünde yaşayan herkes
bu ölçüyü dikkate alarak varlık sahnesindeki rolünü oynamaktadır. Bu anlayışla
yaşam sürenlerin toplumsal hayatta çoğunluk oluşturması, fesada ortam hazırlar.
“Çok mal haramsız olmaz, çok söz
yalansız olmaz” deyimi bir gerçekliğin anlatımı olduğundan kuşkunuz
olmasın.Tecrübeler,hayat deneyimleri sonrakilere ışık olsun diye özlü
ifadelerle sonrakilere bir miras olarak bırakılır. Bu söz aslında nasılda bir
yaşam biçiminin tüm kültürel kodlarını önümüze koymaktadır.Oun için Yüce Rabbimiz
“pisin çokluğu seni hayrete düşürmesin, hiç pis ile temiz bir olur mu”
diye uyarıda bulunmaktadır. Yiyecek maddelerine bakarsanız bazı pasta mamullerinin
çok kabarık olduğunu görürsünüz, bunun böyle olması için neler yapıldığını araştırdığınızda,
içine bazı kimyasallar ve karışımlar konulduğundan böyle olduğunu öğrenirsiniz.
Ancak o kabartma mamullerinin sağlığa ne kadar faydalı olup olmadığına
baktığınız zaman, sağlık açısından zararlı olduğu sonucuna ulaşırsınız. Buna
rağmen, bakıldığı zaman kabarık ve göze güzel görülen daha tercih edilir ancak
sağlık açısından zararsız olan ve içine herhangi bir zararlı karışım katılmamış
olanların daha az tercih edildiğini fark edersiniz. Tüm bu örnekler gösteriyor
ki insanlarda böyle bir yönelim olduğu muhakkaktır. Bu tarz yönelimlerin temelinde
ne kadar da insanın gerçek fıtratıyla örtüşmeyen etkenlerin bulunduğunu görmekteyiz.
Bu etkenlerin toplumsal ve kültürel bir yaşam belirleyeni olarak yaygınlık
gösterdiği bir çağda yaşamların yeniden ve özenle gözden geçirilerek hakikat
endeksi üzerinde yol almasını sağlamak için mücadele edilmesi kaçınılmazdır.
Saman çuvalları doldurulduğu ve
basıldığı zaman cazip gibi görülse de çuvala bir bıçak vuruğunuzda ortalığa
dağıldığını görürsünüz. Aynı kavanozu kırılmış reçel gibi saçılır ve bir daha
toplanıp ona ilgi duyulması da mümkün değildir. Atılması gereken bir mamul haline
gelir. Dağılmış saman çuvalı da süpürülüp yakılacağı ya da bir yere atılması
gereken bir çöpe döner. Yani şunu anlamak zorunludur, pis olanların çok kabarık
olması sizi hayrete düşürmesin, asıl hayrete düşürecek olanın tertemiz olup ta
içine hiçbir pislik karışmadan insan yaşamının olduğu bir yerde hala varlığını
sürdürüyor olması olsun…
Nereden buldun yasası diye bir devlet,
insanların kazanımlarının kaynağını sormadan ellerindekini sisteme katarak vergi
almak için kutsallaştırma adına kanuni düzenlemeler yapacak bir duruma gelmiş ise,
demek oluyor ki, siz nereden bulursanız bulunuz onları sisteme dahil edecek kanuni
düzenlemeler yapılacaktır. Bu düzenlemelerle pisler temizmiş gibi sunulmak istenmektedir.
Sonrasında da bu eylemin bir referans olması sağlanarak kazançların nereden
geldiği değil, sisteme katılıp katılmadığı önem kazanıyor, Yani
meşrulaşabilmesinin yolları hemen oluşturuluyor ve vergiye dahil edildiği anda
zaten tüm sorunlar çözülmüş oluyor, ”vergilendirilmiş kazanç kutsaldır,
”sloganıyla tüm pislikler legallik kazanmış oluyor.
Pozitivizmin egemen olduğu, ahiret
diye görülene imanın ahireti unutturduğu bir çağda elbette, kabarık ve şişkin
olanların hayret duyulacak değerler haline gelmesi de normalleşmektedir. Yani
sizlerin bakışı ve size bakışların pozitif alanda ne kadar bir birikiminiz var
onunla değerlendirilmektedir. Dolayısıyla bu ortamlarda değer kazanmak ve itibar
sahibi olmak için nereden geldiğine bakmaksızın sizi değerli kılacak bu
imkanlara fazlasıyla sahip olma hırsı içine giriyorsunuz. Bu hırs siz de
kazanmak için hiçbir sınır tanımadan sadece elde edeceğinize sizi yoğunlaştırmaktadır.
“Üzüm üzüme baka baka kararır, körle yatan şaşı kalkar” atasözlerinin
de özetle anlatmaya çalıştığı yaşam, toplumun genel hayatı haline gelir. Herkes
kendisini değerli kılmak için nereden nasıl geldiğine bakmaksızın geldiği
noktanın çekiciliğiyle ilgilenir. Böylesi bir geleneksel yaşam oluştuğu zaman
toplumsal değer sistemlerinin işlevini kaybettiği ve farklı bir pisliğin
kabararak herkesi hayret ettirdiği çağın pislikleri altında can çekişen bir
hayat ortaya çıkar. Eğer bu yaşamların kaynağı, yaptığı yoluculuğun meşru
sınırlar içinde olup olmadığı bilinmeden bilinse de kanunlara ve mevzuata uygun,
yeni diye ortaya çıkan ethik algının yerlerde sürünen ahlaksız tavrı,
yaygınlaştığı dönemde temiz olana yaklaşmak insanı küçültmeye ve dışlamaya
neden olur. Oysa ahlak yoksunu tavırlar parmakla gösterilecek, erdemli, işini
bilen dürüst adamlar sınıfına isminizin kaydedilmesine sebep olur.
Bugün geldiğimiz nokta itibarıyla,
pisin çokluğu ve kabarıklığı herkesi hayrete düşürmekte ve herkesi bu pislik
sahiplerinin yerinde olmayı arzular hale getirmiştir. Kimse pisliğin içinde
olmayı ve ondan kendisine bir pay düşer mi diye düşünmesin, pislikten ancak
pislik akar. “Zalimlere meyletmeyin yoksa ateş size de dokunur…”Ey
akıl ve gönül sahipleri yanlış yaparak Rabbinizi gücendirmekten korkup sakının ki,
kurtuluşa erenlerden olasınız…Tüm bu örneklendirmelerden alacağımız çok
derslerin olduğuna inanmaktayım. Ahlaki çöküşün tüm sistemleri yerinden
ettiğini görmekteyiz.
Pis dendiği zaman hemen aklımıza
belli şekillerdeki düşünce davranışlar gelmektedir. Yanlış olan bir düşüncenin
peşinden sürüklenen kalabalıkların çok kabarık olması hayret etmeyi gerektirmiyor.
İnsan vücudundan para kazanan birinin, belli bir dönemin anneler gününün annesi
seçilmesi,devleten ihale alarak para kazanma dışında bir marifeti olmayanların
Milletin a….na koyalım diyerek çirkeflikte sınır tanımamasına rağmen yerinde
olması arzulanan bir iş adamı olarak prestijini koruması, çulu olmayanlar
Milletin emanetini korumak için bir göreve geçtiklerinde oradan ayrılırken
sadece bir domuzu kalıyorsa sahip olmadığı, bir makamı işgal ettiği zaman o
makamın yaptırımını kullanarak, muhatap olduğu karşı cinslerden uçan kaçan
hariç kimsenin kapsam alanından çıkamadığı ve muhabbetlerini de ne kadar ve kaç
kişiyle geçirdiğini söyleyecek kadar anlatıp çirkefliği alenen yayan,
anlatılacak çok şey var ancak, haram helal deme nerden gelirse gelsin ver Allah’ım
biz senin halis kullarınız diyerek dinin de sahibiymiş gibi davranıp yeryüzünde
hakkı tahrip edenlerin şerrinden korunmak için, onlara hayretle bakılmayacak,coronadan
daha tehlikeli olduğu bilinerek onların kokusunun geldiği ve gelebileceği her
ortamda tüm duyu organlarına maske takarak yaşandığı zaman ancak felaha
erenlerden olunur. Yoksa içinde yaşadığımız çirkeflik daha çok kabaracak ve
herkese onlara hayretle bakmayı ve onların yerinde olma arzusunu oluşturacaktır.
Bunları dikkate almadan yaşamak ve yürümek istiyorsak, gönül sahipleri olarak
Allah’tan ittika ederek yaşayalım ki felaha erenlerden olalım.
“Göklerin, yerin ve bunlarda
bulunanların mülkü/yönetimi Allah’ındır. O’nun her şeye gücü yeter.” Maide/120
Göklerde ve Yerde bulunanların mülkü
yönetimi kendisinde olan Allah’a güvendiğimiz de elimizde bulunan ne kadar
küçük ve cılız gibi görünse de mayamız temiz olduktan sonra o kabarık olanlara
bizim mayamız konduğunda bizim sahip olduğumuz temiz mayanın özelliğine dönecektir.
Temiz olanlar hep mayadır. Pis olanlar ise mayasız kabarık olanlardır. O
kabaranlar kimseyi aldatmamalı, mülkün yönetimi elinde olan Allah, temiz
olanların çoğalmasını ve pis olanların bertaraf edilmesini istemektedir. Ondan
dolayıdır ki, akıl ve gönül sahipleri ancak bu hakikati anlayarak Allah’tan
gereği gibi ittika edebilir. İşte onlar felaha erenlerdir. Felaha erenlerden
olmak isteyenler yaşadıkları ortamlardaki her türlü pisliklerden uzak durarak,
mülkün tek sahibi Allah’a akıl ve gönülleriyle yönelerek onun buyruğuna göre yaşamaları
gerekir. Ancak kurtuluş o zaman Olur. Pislikten pay almak için ses
çıkarmayanlar sıranın kendisine geleceği durumu dikkate alarak pislik
sahnesinde oynadığı figüranlık rollerine tahammül ederek gerçek oyuncu olmayı
bekliyorsa şunu bilmeli ki, pislik sahnesinin figüranı da gerçek oyuncusu da
aynı yolun yolcusudur. Pasif oyuncu aktif olacağı dönemi beklerken,gerçek
oyuncu kendisine verilecek başrol oyuncusu ya da yardımcı başrol oyuncusu olma
sırasını beklemektedir. Ondan olsa gerek herkes burnunu tıkayarak logarı
patlamış sahnenin koridorunda dışarıya fırlamış b…lara basarak geçtiği halde
çok temiz olduğunu iddia eder. Her iddia ispat ister.
De ki: "Pisin çokluğu seni
hayrete düşürse de pisle temiz bir olmaz. O halde, ey akıl ve gönül sahipleri!
Allah’tan korkun ki kurtuluşa erebilesiniz. “Maide/100
“Göklerin, yerin ve bunlarda bulunanların
mülkü/yönetimi Allah’ındır. O’nun her şeye gücü yeter.” Maide/120
Rabbim bizi her şeyin yönetimi
kendisinde olan yönetiminin içine bizlerin yaşamına yön veren isteklerimizi de
alsın ki paçavra olmaktan çıkalım…Benim bugün bu ayetler üzerine olan tefekkür
ve idrakim böyleydi, rabbim anlamadıklarımızı ve bilmediklerimizi de bu
tefekkürlerimizi yaşar hale getirip onları da bize öğretsin inşallah…
Selam saygı muhabbet ve dualarımla…
Erol KEKEÇ/23.05.2021/09.47