1 Şubat 2019 Cuma

KUR’AN’DA AHLAK VE YAŞAM-8



Allah’a söz verip o sözün ardında durmayanlar var ya onların ahirette hiçbir payı yoktur. Allah, sözlerine sadık olan ve atacağı her adımda bu sadakati dikkate alanların yar ve yardımcısıdır. Allah’a dualar edip yalvarıp, imkanlar eline geçtiğinde sanki o yalvaran kendisi değilmiş gibi davrananların vay haline…Zorda kalınca hemen dini Allah’a has kılmaya çalışırız, biraz rahatlayınca o günleri unutur kendimizi yeryüzünün ilahı sanırız. Yeryüzü ilahlarının hepsinin silineceği, göklerin ve yerin Rabbinin huzurunda hesaba duracağı günler gelecektir. O günlerin hesabını yapan bir insanoğlu insan verdiği söze sadakat göstermez olur mu?
Allah, bizim hayatımızın en son noktasında dikkat edilmesi gereken bir merci olarak bile görülmediği bir yaşamda, Allah’tan hayatımızı bir düzene koymasını istemek ancak insanın kendisiyle alay etmesidir. Allah hiç kimseye ayrıcalık tanımaz. Dönek varlıkların yaşamının ne olacağını da açıkça beyan etmektedir, onların ahirette hiçbir payı da yoktur. Biz günlük hayatımızda kendi türlerimizin ve cinslerimizin bize karşı verdiği sözü yerine getirmediği zaman, hemen esip gürleyip yağıyoruz. Âmâ Allah’a karşı her türlü dönekliği yaptığımızda, yine bize her türlü nimetlerini indirmesini bekleyerek bu yüzsüzlüğümüzü ortaya koymaktan kaçınmıyoruz. Sözlerin ne kadar anlamlı ve önemli olduğunu idrak edememek insanı basit sıradan bir varlık haline getirir. İnsanı değerli kılan, en önemli özelliklerdendir söz verdiği ahdini gerçekleştirmesi. Bu durum, insanın içten yanmalı ve kendi donanımlarına göre yaşarken o donanımlara uygun yeni bir karar verebilme özelliğinin olduğunu da gösterir. İnsanın seçebilme ve karar verebilme özelliği onu diğer yaratılanlardan üstün kılmaktadır. Âmâ bu karar verebilme ve seçim yapabilme kabiliyetini hiç yokmuş gibi hareket ederek, diğer varlıkların durumuna inmeye çalışırsa, bu durum insanın gelebileceği en alçak noktadır. İnsan bu alçalma durumundan kurtulup yukarıya çıkamadığı zaman kendisini bir şey sanma hakkına sahip değildir.
İnsan neden insan olduğunu unutarak, aşağılık yaşamların içinde kalmayı tercih eder, bunun en önemli nedeni kendi çıkar ve menfaatlerini kendisine bir tercih ve ilah yapmasından dolayıdır. Dünya ve içindekilerin cazibesine aldanıp onların devamlı kalacağını ve bu rahat yaşamın da sürekli olduğuna inanıp, kendisini de bu dünyanın odağına yerleştiren insan, çukurların en altına bir anda yuvarlanır. Tamamıyla insanın kendi tercihleri, onu insanlıktan uzaklaştıran ya da insan olarak yücelmesini sağlayan etken, o halde her fert önce insan olduğunu ortaya koyacak ve yaratıcıyla yaptığı söze sadık kalarak onları çıkarlarına feda etmeyecektir.
 “Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin.” Kalem:4
Yüce ahlak üzere olmayanların bu dünya mezbelesinin çirkefliğine katlanması çok zordur. Adaleti gözeterek ve sadece Allah’a kulluk yaparak onunla yapılan antlaşmalara sadık kalmanın yolu, yüce bir ahlak üzerinde yaşamaktır. Yüce ahlak, Allah’ın kâinatta olmasını istediği, tüm yaratılmışların yaratılma gayelerini gözeterek ona uygun yaşamalarının yollarını oluşturmak için mücadele etmektir. Bu mücadele ancak yüce bir ahlak sahibi olmayı gerektirir. Elçilerin tamamı bu ahlaki değerlere sahip olduğundan, onlara bir kişi dahi iman etmese, onların şahitliği bitmemiş ve bu ahlaki değerlerinden taviz vermemişlerdir. Oysa kendi yaşamlarımıza baktığımızda, sahip olduğumuz cemaatin tarikatın ya da içinde olduğumuz grubun düşüncelerinin daha baskın olması için, Allah’ın değerlerinden harcamadığımız bir şey bırakmıyoruz. Sayısal çoğunluk olabilmek için bazen Allah’a verdiğimiz sözleri hiç dikkate almadan sadece elde edeceklerimizin hesabını yaparak, tüm ahitleri rafa kaldırabiliyoruz. Sonrasında da maslahat icabı bunların yapılması gerektiğini savunarak kendimizi kandırmaktan da geri kalmıyoruz. Allah ile yapılan sözleşmelere uymadan yeryüzünde hangi yaşamın maslahatı gözetilebilir ki, sözleşmelerine sadık olanlar ancak hakiki bir maslahatı gözetme hakkına sahiptir.
Allah’a verilen sözlerin ve yeminlerin bedava satıldığı bir ortamda, hayatları yönlendiren dinamikler gabya ait olamazlar. Gaybe ait olan dinamikler sözlerin sadakatini gerektirir. Eğer yaşamda sözlerin bir anlamı kalmamış ve inandırıcılığını yitirmiş, Allah adına konuşanların sözlerini kimse duymak istemiyorsa, orada çok ciddi bir sözleşme revizyonu gerekmektedir. Çünkü verilen sözler anlamını kaybettiği için, yaşamlar da örnek bir model olmaktan uzaklaşmıştır. Örnek model olmayacak düzeyde ciddiyetini kaybeden hayatlar, asla “Yüce Ahlak üzere” olan bir elçinin takipçisi olamazlar. Dolayısıyla Müslüman olduğunu iddia edenlerin, sözleşme yaptıkları Rableri ile aralarındaki ilişkiyi yeniden gözden geçirmesi kaçınılmazdır. Çünkü Rabbimiz apaçık beyan ediyor, onların ahirette bir payları yoktur, onlarla konuşulmayacak ve onlar için acı bir azap oluğunu…
Allah’ın hiç hesaba katmayacağı ve konuşmayacağı yüzsüz bir yaşamın kurbanı olmak ne acı…Eğer bizler örümceklere yem olan o sözleşmelerimizi yeniden hatırlayıp o sözleşmelere sadık kalacak, adam gibi adam olma mücadelesi verecek, vakarlı bir yaşamı ortaya koymazsak, yeryüzünden hakkın ve adaletin silinmesine ve kötü ahlakın yaygınlaşmasına vesile olan zavallılar durumuna düşeriz…Bu zavallılıktan kurtulup kendimize gelmezsek, hafiften esen bir rüzgarın tüm yaşamımızı alıp götürmesine engel olamayacağız.
“Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlar var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur; Allah kıyamet günü onlarla hiç konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır.” Al-i İran:77
Çıkarların, gücün, menfaatin, her türlü yüzsüzlüğün egemen olduğu bir yerde bunlardan nemalanmak için, Allah’a verdiğimiz sözlerimizi satarsak bilelim ki, ahiretteki payımızı peşinen tüketmiş olmaktayız. Ahiretteki paylarını tüketenlerin, Allah’tan onun karşılığını almak için, onunla buluşması imkânsız olacaktır. Çünkü Rabbimiz bizi adam yerine koyup konuşmayacaktır. Bize hiç bakmayacağı gibi, buradan götürdüğümüz pisliklerimizle dolaşırken de bizleri temizlemeyecektir. Sonrası acı bir azap…Tüm bunlardan arınmanın yolu yüce bir ahlak üzere yaşamak ve rabbimizle olan sözleşmemize sadık kalarak, dini sadece ona has kılmaktır. Bunun yolu da yeryüzünde adaletin şahidi olmaktır.
Erol KEKEÇ/31.01.2019