Sevgili Kardeşlerim,
Bugün size, yaşadığımız bu toprakların, cehennem tasvirlerini dahi aratacak hale nasıl geldiğini anlatmaya geldim. Bir ülke düşünün ki; yedi kat yerin dibindeki cehennemin bile adaleti karşısında, şu an içinde bulunduğumuz sistemden daha insaflı, daha merhametli, daha dürüst durduğu bir gerçeklikte yaşıyoruz.
Evet, her şeyin fiyatı on, on beş, yirmi kat artarken insanların alım gücü, yaşam enerjisi, umutları ve hatta insan onuru her geçen gün biraz daha çalınıyor. Bugün evine bir kilo et götüremeyen babalar var. Bir paket süt alamadığı için çocuğuna "Bugünlük idare et" demek zorunda kalan anneler var. Ama öte yanda, sınırsız harcama yetkisiyle donatılmış, asla hesap vermeyen, milletten alınan vergileri sadece belli zümrelere, belli çıkar çevrelerine peşkeş çeken bir yönetim var. Peki bu durumda, içinde yaşadığımız yerin cehennemden daha aşağıda olmadığını kim iddia edebilir?
Adaletsizlik ve Sınırsız Harcama Yetkisi
Bakınız, bu ülkede devlet dediğimiz yapının temel amacı, halkın refahını, güvenliğini ve geleceğini korumaktır. Ancak ne yazık ki, bu yönetim anlayışı halkı değil, belli çıkar gruplarını koruyor. Bir yönetim düşünün ki sınırsız harcama yetkisine sahip; istediği kadar harcıyor, istediği yere harcıyor, ama halkın önüne tek bir hesap koymuyor. "Bu parayı nereden aldım, nereye harcadım?" sorusunu kendisine sormuyor, sormak isteyenlere de türlü baskılar uyguluyor.
Biz burada günlük ekmeğini düşünen insanların sırtına bindirilmiş vergilerden söz ediyoruz. Öyle bir sistem ki; bir yandan halktan alınan vergilerle ülkenin tüm kaynakları tüketilirken, diğer yandan halk bu vergilerin nereye gittiğini sorguladığında ya korkutuluyor ya susturuluyor.
Vergi Adaletsizliği ve Halkın Ezilişi
Değerli dostlarım, bu ülkede bir kesim için vergi adeta birer yük değil; onlar için vergi muafiyetleri, teşvikler, aflar var. Ancak dar gelirli vatandaşlar, asgari ücretle geçinen aileler için vergi, hayatlarını sürdürebilmeleri için ödedikleri bedelin ta kendisi olmuş durumda. Bir düşünün: elektrik faturasına, su faturasına, market alışverişine ödediğiniz KDV'ler, ÖTV'ler… Hangi ihtiyaçtan vazgeçebilirsiniz? Elektriği kesebilir misiniz? Market alışverişinden mi kısarsınız? Çocuğunuzun eğitim masraflarını mı görmezden gelirsiniz?
Ama işin en acı tarafı şu: bu vergiler, halka hizmet olarak dönmüyor. Biz ne kendimizi güvenli buluyoruz, ne hastanelerimizi yeterli buluyoruz, ne de eğitim sistemimizi ayakta tutabiliyoruz. Bu vergiler nereye gidiyor? Elbette ki halktan alınan bu vergiler, belli kesimlere peşkeş çekiliyor. Halktan alınan para, halkın sorunlarını çözmek yerine, siyasi çıkar ilişkilerini beslemek için kullanılıyor.
Alt Gelir Grubunun Yaşadığı Dramatik Çöküş
Sevgili kardeşlerim, alt gelir grubu için yaşam artık bir sınav değil, bir ceza haline gelmiştir. Öyle bir durumdayız ki; insanların yaşamaktan bıktığı, çocuklarına bir gelecek sunmaktan umudu kestiği bir ortamda yaşıyoruz. Bugün bu ülkede gençler, geleceğe dair hayallerini kaybetmiş durumda. Üniversite mezunu gençlerimiz iş bulamıyor, iş bulsa da geçinemiyor. Emeklilerimiz, bir ömür çalıştıktan sonra rahat bir yaşam hayali kurmuşken, açlık sınırının çok çok altında bir maaşla hayatta kalma mücadelesi veriyor.
Ve en acısı ne biliyor musunuz? İnsanlar artık kendi hallerine razı olmuş durumda. Çünkü ne zaman seslerini yükseltmek isteseler, baskıyla, tehditle susturuluyorlar. İnsanların hakkını araması engelleniyor. Yoksulluğun normalleştirildiği, çaresizliğin kanıksandığı bir sistem inşa edildi.
Lüks İçinde Yaşayan Bir Azınlık
Ama öte yanda, bu ülkenin bir azınlığı, bu adaletsiz sistemin tüm nimetlerinden yararlanıyor. Bu azınlık, lüks içinde yaşıyor. Çocuklarını en pahalı okullara gönderiyor, en lüks araçlara biniyor, yurtdışında tatiller yapıyor. Ve tüm bunları yaparken, halktan alınan vergilerle beslendiklerini biliyorlar. Ama vicdanları zerre kadar rahatsızlık duymuyor.
Biz burada sadece maddi zenginlikten değil, vicdani fakirlikten de bahsediyoruz. Bir yönetim düşünün ki, halkını bu kadar büyük bir uçuruma sürüklüyor, ama dönüp bir kez olsun halktan özür dilemiyor. Bir yönetim düşünün ki, kendi hatalarının bedelini halkına ödetiyor, ama halkına bir kez olsun teşekkür etmiyor.
Çözüm- Adalet ve Şeffaflık
Peki, bu karanlıktan çıkış yolu yok mu? Elbette var! Bu ülkede en çok ihtiyaç duyduğumuz şey adalet ve şeffaflık. Eğer yönetim, halkın vergilerini nereye harcadığını açık bir şekilde ortaya koyarsa, eğer yönetim, halkın refahını kendi çıkarlarının önüne koyarsa, bu ülke yeniden ayağa kalkabilir.
Vergi sistemi adil bir şekilde yeniden düzenlenmeli. Dar gelirli vatandaşların üzerindeki vergi yükü azaltılmalı, gelir adaleti sağlanmalı. Halkın temel ihtiyaçlarına erişimini kolaylaştıracak politikalar hayata geçirilmeli. Ama en önemlisi, halktan alınan vergilerin nereye harcandığı açık bir şekilde halka sunulmalı. Yönetim, halkın önünde hesap verebilir olmalı.
Cehennemden Çıkış Mümkün
Sevgili kardeşlerim, içinde bulunduğumuz bu karanlık tablo, umutsuzluğa kapılmamıza neden olmamalı. Evet, bugün bir cehennemin dibindeyiz. Ama unutmayın ki, her karanlık gecenin bir sabahı vardır. Eğer birlikte mücadele edersek, eğer adaletsizliğe, haksızlığa karşı sesimizi yükseltirsek, bu cehennemden çıkış mümkündür.
Unutmayın, bu ülke bizim. Bu topraklar, bu vatan, bu insanlar bizim. Bu ülkenin kaynaklarını, bu ülkenin zenginliklerini halkın yararına kullanacak bir sistem inşa edebiliriz. Ama bunun için birlik olmalıyız. Bunun için sesimizi yükseltmeliyiz. Çünkü susarsak, kaybederiz. Ama konuşursak, adalet arayışımızdan vazgeçmezsek, kazanabiliriz.
Gelin, hep birlikte bu karanlıktan bir çıkış yolu bulalım. Gelin, bu ülkeyi hak ettiği yere taşıyalım. Çünkü bu ülke, bir avuç azınlığın değil; hepimizin ülkesi. Çünkü bu ülke, cehennemden daha aşağıda bir yer değil; cennete dönüşebilecek bir topraktır. Yeter ki hep birlikte çalışalım.
Bahadır Hataylı/11.01.2025/Sancaktepe/İST
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder