İdeolojik kamplaşmaların doğurduğu politik anlayışların toplumsal refah düzeyini yükseltmesi ve toplumsal mutluluğu getirmesi mümkün değildir. İdeolojik pencerelerden toplumsal yaşamı idare edeceğini düşünenler daima toplumsal yaşama dayatılan bir anlayışı egemen kılmak isterler. Kendi ideolojik yaklaşımlarına göre topluma yön vermek isteyenler toplumsal değer sistemlerine pek saygılı olmadıkları gibi onlarla barışık yaşamayı da göze almazlar. Ondan dolayıdır ki düşünceleri içinde doğrular olsa bile, toplumda fazla karşılık bulmazlar. Dolayısıyla toplumsal hayatı dikkate almak ve onların değerleri ile uyum içinde olup onlara saygı göstermek, yönetme amacı olan her ideolojik politikacıların buna dikkat etmesi zorunludur.
Ülkemiz gerçeğini dikkate aldığımız
zaman, sağ partiler toplumsal vicdani değerlere ve dini yaşamlara o kadar önem
vermemelerine rağmen, halktan daha fanatikmiş gibi tepki gösterirken, sol
anlayışlar ise daima o yaşamlarla çatışma halinde olmayı kendilerince ayrıcalık
olarak görmekteler. Oysa onların uygulamalarının sağ kesimdekilerin birçoğundan
daha gerçekçi ve özgürlükçü olduğunu bildiğimiz halde, değerler gündeme geldiği
zaman hep onlarla karşı karşıya gelmeyi tercih eder durumdadır. Bu algıyı
çözebilmek ve belli bir yere oturmakta şahsen ben çok zorlanmaktayım…
Sol anlayış olarak politik arenada
olanlar, bu özellikleri fazlasıyla ortaya koymaktadırlar. İnsanların kılık
kıyafetlerini gündem yapmayanlar, her türlü özgürlüğe kapılarının açık olduğunu
söyleyenler, muhafazakâr insanların yaşam tarzlarına ve kendilerince doğru
buldukları inanışlarına tahammül gösteremiyorlar… Buna en yakın örnek, CHP grup
başkan vekilinin Kuran kurslarından çok, Kuran kurslarında Öğrenim yapan
çocukların bu eğitimlerini 1400 yıl önceki orta çağ anlayışı olarak ifade
etmesi, tam da bir fiyaskodur. Toplumun genelinin yaşam algısı bu iken bu
değerler onların gözünde kutsallık kazanmışken, siz toplumsal yönetime talip
olan bir siyasal anlayış olarak, bu sözleri sarf ediyorsanız hastalıklı bir yapıya
sahipsiniz demektir. Hastalıklı zihinler, ortadaki yaşamın kutsal kodlarını
dikkate almadıklarından toplumsal yaşamda karşılığı çok zor oluşur.
Onun için, onların inançlarına sahip
çıktığını söyleyen insanların sözlü göstermelik ifadelerine dikkat kesilerek,
onların değerleriyle ne kadar alay ettiklerini ve onlara zarar verdiğine
bakmaksızın onları Baş tacı yapar. Ülkenin sol politik anlayışı bunu
beceremediği için, rakipleri tarafından toplumun düşmanı gibi hep
yansıtılmıştır. Bu durum geçmişte de böyleydi, şu anda böyle devam etmektedir.
Sol politik anlayışa birkaç hatırlatmada bulunmayı ve ona dikkat ettikleri
taktirde marjinal adlandırılan bir parti olmaktan çıkacaklarını düşünüyorum…
· Sol politik anlayış, kendisini
yenilemeli ve modern devlet algısına sahip olmalıdır.
· Yönetmek istediği toplumun değer
sistemleriyle çatışmayı değil, onlara sahip çıkmayı öğrenmelidir.
· Özgürlükçü bir ortam oluşturmayı ve
toplumdaki hiçbir anlayışa ayrıcalık tanımayacağını, yönetim olarak tüm
vatandaşlara eşit mesafede yakın ve uzak olacağını gösterir mesajları net ve
içtenlikli vermeli ve o doğrultuda partiyi yeniden dönüştürmelidir.
· Parti yönetimini sadakat ekseni
üzerine değil, ortak akıl üzerine oluşan bir heyetten kurmalıdır. İnsanların
bağlayıcılığı duygusallık değil, hukuk olmalıdır.
· Sağ kesimin ve muhafazakâr demokrat
olduğunu söyleyen siyasal oluşumların yaptığı yanlışlardan uzak durmalı ve
toplumsal yaşamı geren çıkışlardan kaçınmalıdır.
· Öfke kin ve nefret üzerine bir oluşum
değil, adaleti esas alan bir yaklaşım oluşturmalıdır.
· Devletin, esas görevinin bilincinde
olmalı ve onları yaşamın temeline koymalı, diğer düşünsel tercih ve yaşamlarla
ilgili ötekileştirme tutumlarından kaçınmalıdır.
· Yaşama, Barınma, korunma, güvenlik,
eğitim sağlık gibi temel insani sorumlulukları devlet adına en iyi düzeye
çıkarmanın mücadelesini vereceğini ve çıkaracağını tüm detaylarıyla insanlarla
paylaşmalıdır.
· Kamusal harcamaların insanların refah
düzeyini sarsacak düzeyde olmayacağını, toplumsal yaşamın yönünü etkilemekten
uzak bir harcama olacağının garantisini ortaya koymalıdır.
· Kamu kurumlarında çalışanların
ayrıcalıklı bir konumda olmadığı, insanların hizmetini yapmak ve devletin
işleyişini sağlamak için o görevlerinden dolayı, insanlardan toplanan
vergilerle maaş aldığı bilinci verilerek, halk ile bürokratik hiyerarşi
arasındaki güven ve iletişim yeniden sıcak temellere taşınmalıdır.
· Devlet yönetiminde bulunmanın, bir
futbol takımında olmaktan hiç farkının olmadığı, tüm parti taraftarlarına bir
parti anlayışı olarak vermesi gerekir. Onun için parti içinde her kesimden ve
düşünceden insanların olacağı ve herkesin hukuka uygun hareket etmelerinin
gerekliliği ve önemi sıkça vurgulanarak, değişimin ciddiyeti en alt katmanlara
kadar indirilmelidir.
· Sosyolojik anlamda bir yatay
nitelikli parti olmaktan çıkacak, dikey içerikli bir parti olacak…
· Parti gündemi inançlar yaşamlar
düşünceler üzerine değil, tamamıyla mutluluk, paylaşım, refah düzeyi, milli
gelir, yaşam alanların genişlemesi ve vatandaşlık bilincinin verilmesi üzerine
oturmalıdır.
· Sol anlayışın geçmişiyle bu toplumda
bir çatışmanın olduğu bilinmeli ve insanların değişiminin mümkün olduğu, ancak
geçmiş öğrendiklerini unutmasının o kadar kolay olmadığı unutulmamalıdır. Bunu
bilenler olarak değişimin sürekliliği ve sürdürülebilirliği konusunda ciddi atılımlar
ve anlayışlar geliştirilmelidir.
· Sol anlayış yeni bir Vizyon
oluşturmalıdır, israfa dayanan tanıtım ve reklam kampanyalarını ortadan
kaldıracak ve tasarrufa gidecek adımlar atmalıdır. Partilerin vatandaşın
cebinden çıkan paraları har vurup harman savurarak, görüntü kirliliği
oluşturacak düzeyde cadde ve sokak kirlenmesini önleyici çalışmalar yapmalıdır.
· Hangi düşünceye sahip olursa olsun
toplum menfaatine olacak her türlü mal ve hizmet üretimi oluşturmak
isteyenlerin, önündeki bürokratik engeller sıfırlanacak düzeye indirilmelidir.
· Vergi sistemi yeniden düzenlenmeli,
tüketimden alınan vergiler düşürülmeli veya yok edilmeli, servet ve kardan
alınan vergiler oluşturulmalıdır.
· Her vatandaştan tükettiği her nesne
adına vergi almak insan doğası ve insanlık yaşamı ile bağdaşmaz… Ancak bir
vatandaş korunma, barınma ve geleceği garanti altına alan devlete, vergi
vermesi gerekir, bu da kendisi adına devlete bu sorumluluğunu verdiğinden
devlet bir hizmet karşılığında bunu alır. Ancak bana su getirmiş olan bir
satıcı, getirdiği suyun bedelini aldığı gibi, devlet anlayışı benim kullandığım
suyun kullanımına ait bir vergi, ayrıca alma garantisinde bulunarak aldığım
sudan ayrı bir vergi ve bir de bunlara KDV vergisi diye bir vergi koyarak,
insanı yaşamından bıktıracak eylemden uzaklaşmalıdır. Var olanlar bunları daha
bir sıkılaştırdı, oysa yeni bir anlayış bunları değiştirmesi ve insanların
nefes almasını sağlamalıdır.
· Verginin gelirden ve ticaretin
karından alınması gerektiği bilinmeli ve yeni bir boyut oluşturulmalıdır.
Devletteki anlayışların sınırsız harcamalarını kısmamak adına, atılan her
adımdan vergi alınırsa, insanlar yaşamlarından bıkar ve herkesin üstüne bir
çizgi çekmek zorunda kalırlar.
· Özel tüketim ve ayrıcalıklı yaşamı
anlatan, yatlardan, süs eşyalarından alınmayan özel tüketim vergisi, gariban
birinin iletişim sağlamak için kullandığı telefondan alınıyorsa, orada durup
düşünmek gerekmez mi?
· Sahiden sistemin işleyiş kuralları
baştan ayağa yeniden gözden geçirilmeli ve insanlığı olumsuz etkileyen her
kural yaşamdan uzaklaştırılmalıdır.
· Bir devletin gelir kalemleri yeniden
tanımlanmalıdır. Devlet, harami çetesi gibi pusu kurarak ceza kesip bu
cezalardan gelen paralarla gelir kalemi oluşturmaz. Devlet, kurulan pusulardan
elde ettiği menfaatlerle gelir kalemi oluşturursa, üretim tesisi açarak neden
daha fazla yorulsun ki, Almanya’nın araç üretiminden kazandığı paradan çok daha
fazlasını, onlardan alınan araçlardan devletin aldığı vergi ile kazandığı ortadadır.
Vergileri çoğaltarak, halkı bunaltarak, toplayıcı düzeyde olan bir devlet;
göçebe ve medenileşememiş bir devlettir. Onun içindir ki yeni anlayışlara
tavsiyem medenileşmiş bir devlet yapısı oluşturmalarıdır.
· Ceza ve ödül her yönetim anlayışında
olması gerekir, ancak bu bir gelir kalemi olarak gösterilmemelidir, utançtır.
Devlet ceza kesen bir harami başı olamaz, devlet insanların hata yapabileceği
alanları öğrenir ve insanlar oraya yönelmeden onları önleyici tedbirler alır,
bu davranışı devam ettirenlerin yaygınlığını sağlayarak içselleştirmeleri için
ödüller vererek teşvikler oluşturur. Bu teşvikleri kendi kasasından vermemek
için de çok aykırı suç eylemleri olursa, onları cezalandırarak onlardan
aldığını bu alanda kullanmalıdır. Yani negatifi yok etmek için, pozitifi
aktifleştirmesi kaçınılmazdır.
· Seleflerinin yaptığı gibi ben yaptım
oldu geçmiş anlayışını imha edecek, toplum için atacağı her adımı, her
anlayıştan olan ama bilimsel yönü güçlü etik değerlere bağlı kurullardan geçirerek
uygulamalıdır.
· Teorik eğitim algısını uygulamalı
eğitime dönüştürmeli ve hayatla eğitimi iç içe yapmalıdır. Eski yatılı
okulların fonksiyonelliğini yeniden canlandırmalı ve toplumsal farkındalık
değişim hareketlerini eğitim kurumlarıyla başlayarak hayata geçirmelidir.
· Mesleki itibarları koruyacak önleyici
tedbirler olmalı ve mesleklerin saygınlığı artırılmalı ve doğal saygınlığa
dönüştürülmelidir.
· Toplumsal yaşamda hiçbir anlayışın
başkasına hakaret etme hakkının olmadığı, eleştiri, düşünce özgürlüğü ve
hakaretin sınırları hukuki normlarla belirlenmeli ve bunu kimsenin belirlemesine
fırsat tanınmamalıdır.
· Her anlayışın değer verdiğine bir
başka anlayışın hakaret ve saldırı hakkının olmadığı, saygı duymasının
gerekliliği ancak saygı duyması onu seveceği anlamına gelmediği, bir toplumsal
algı olarak yaşanır hale getirilmelidir.
· Bir yaşamı seviyor olmanız başkasının
yaşamını rencide edecek eylemlere sizi sürüklememelidir.
· Devletin, aslı fonksiyonları yeniden
tanımlanmalı ve kimsenin devletin sahibiymiş gibi kendine ayrıcalık tanımasına
fırsat verilmemelidir. Devleti birileri kendisine göre tanımladığı zaman, gücü
ele geçirdiğinde kendi anlayışında olmayanları rahatlıkla devlet düşmanı diye
tanımlayarak, toplumsal yaşamın dışına atma isteğini ortadan kaldırmak
zorunludur.
· Muhalif olan her anlayış iktidar olan
anlayışın imkânları ele geçirince diğerlerini vatan haini görmesine fırsat
vermek istemiyorsak, vatan hainliğinin ne olduğunun hukuken tanımının yapılması
zorunludur.
· Muhafazakâr demokrat tanımlaması
yapanlar bu saydığımız hususları tepeledikleri için o anlayışların bunu yeniden
ikamet etmeleri mümkün görülmediği için sosyal demokrat olan anlayışlar bu
konulara gerekli önemi vermeleri onların varlık sahnesinde devamlı olmalarının
yolunu açacaktır.
· Her şey Devlet için Makyavelist
anlayış ortadan kalkmalıdır. Çünkü iktidar olan her anlayış kendisini devlet
gördüğünden, kendi çıkarlarını korumayı ve sürekli kılmayı devletin varlığını
koruduğunu sanarak, insanların yaşam ortamlarını dikkate almadan bir
savurganlık yapmaktadır. Oysa yeni anlayış, İnsanı yaşat ki, Devlet yaşasın
anlayışını egemen kılmalıdır. İnsanın mutlu olmadığı yerde devletin
güçlülüğünden ve varlığından söz edilemez. Beni mutlu etmesi için, vekâletimi
kendisine verdiğim devlet, vekâleti benim aleyhime kullanırsa onun elindeki vekâletimi
imha etmek ve benim vekilliğimden azil edilmesi kaçınılmaz olur. Onun için
insanı yaşatan devlet algısını geliştirmek hem devleti güçlü kılar hem de
vatandaşların ayrıcalıksız devletin sahibi olduğundan, herkes devlete sahip
çıkar.
· Yeni yönetim anlayışı oluşturmak
isteyen, özellikle sol cenahın bunlara ağırlık vermesi ve onu devamlılığı olan
bir siyasi algıya dönüştürmesi zorunludur.
· Bu ve buna benzer daha nice yapılması
gerekenleri yapmak isteyen sorumluluk sahiplerine, bir imkân olarak bunları
sunmayı, ülke ve insan sevdalısı biri olarak açıklamaya hazırız… Çıkarsız
uygulamak isteyenlere selam olsun…
Selam saygı muhabbet ve iyilik
dileklerimle… Herkese Şafak sökmeden bulutlar dağılmadan doğmak istemeyen
Güneşi armağan ediyorum… Aydınlık yarınlar yoldaşınız olsun!
Bahadır Hataylı/24.01.2022/19.30
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder