Son on beş yıl içinde dünyamızda neler planlandı ve nasıl devam etti onlar üzerinde kısaca bazı değerlendirmeler yapmak için bu klavyenin başına geçtim. Umarım zihnimiz bizi faydalı bilgiler üretecek düzeyde olumlu çıkışlar ve sunumlar yapmaya götürür.
2008’li
yıllara gittiğim zaman Sayın Gül’ün ilk Cumhurbaşkanı olduktan sonra yapılan ve
herkes tarafından çok olumlu bulunan, ancak o günün şartlarında çok fazla
gündem olmayan, ama geldiğimiz noktadan baktığımızda bizi sorunlar yumağıyla
baş başa bırakan Katar doğal gaz anlatmasının sonuçlarının şu andaki
yaşadığımız olumsuzlukların önemli sonuçları olduğunu görmekteyim.
Acaba
bu doğalgaz antlaşması neden ve kimlerin dayatmasıyla yapılmış olabilir.
Avrupa’nın yaşamına baktığımız zaman son yıllarda çok ciddi bir enerji kriziyle
baş başa olduklarını görmekteyiz. Özellikle Sanayinin beşiği olan Almanya
bunlardan en çok etkilenen ülke olmaktadır. Almanya’nın bu rahatsızlığı onları
farklı arayışlara götürdüğü için, bundan 15 yıl önce Rus doğalgazdan kurtulma
yollarını aramaya onları götürdü. Bu süreç Türkiye eliyle Katar doğalgazını
Suriye üzerinden Avrupa’ya taşımanın hesabını yaptılar. Hatta hatırlarsak RTE
daha Başbakan olmadan Parti Genel Başkanı iken Almanya’da çok iyi ağırlandı, Başbakan
düzeyinde önemli görüşmeler gerçekleştirdi. Bu görüşmeler içinde, gelecekte
başlaması düşünülen Katar doğalgaz süreci olduğuna da inanıyorum… Peki, tüm
bunlar düşünülürken süreç doğru ve istenilen gibi götürülebildi mi elbette
hayır. Peki, Bu sürecin olumsuz sonuçlanmasının nedeni ne olabilir
diyebilirsiniz.
Çağımız,
enerjiye en fazla ihtiyaç duyulan bir dönem olduğu bilinirse, Avrupa’nın bu
alanda kendilerine yetecek bir enerjisi olmadığından bağımlılıklarını biraz
azaltma yoluna onları götürdü. Hatta Rusya’nın istediği rakamlara Avrupa’ya
enerjisini satarak kendi ülkesinin varlığını devam ettirmesi bir anlamda Avrupa’da
ciddi rahatsızlıklar oluşturmaya başlamıştı, özellikle Almanya bu konudaki
rahatsızlığını zaman zaman da dillendiriyordu. Çünkü Almanya Dünyanın sanayi devi.
Sanayi devi bir ülkede Nükleer enerji kaynaklarının da kapatılasıyla Rus
enerjisine ciddi ihtiyaç oluşuyordu. Rusya’nın ciddi müşterisi olan Almanya bu
bağımlılıktan kurtulmak için Türkiye’ye ciddi destekler verdi bu iktidarın ilk
yıllarında. Sebebi ise Katar doğalgazının Avrupa’ya geçirilmesinde önemli bir
rolü olduğu için. Rusya bunların farkındaydı ancak nasıl bunların önüne geçebilirdi,
kendince satrancı yeniden kurdu ve piyasaya inmeye hazırlandı.
Hiç
önemsizmiş gibi görülen bu süreç aslında bugün yaşadığımız tüm olumsuzlukların kıvılcımlanmasının
yegâne sebebi olarak karşımızda durmaktadır. Her ne kadar Suriye’de rejimin zulmüne
başkaldıranların rejim tarafından sindirilmek istenmesi oradaki iç savaşın bir
başlangıcı olarak gösterilse de, kazın ayağının görüldüğü gibi olmadığına inanıyorum.
Çünkü Rusya’nın Suriye’de üstleri vardı ve bu üstleri harekete geçirmesi ve ne
pahasına olursa olsun Katar doğalgazın Avrupa’ya Suriye üzerinden geçirilerek Türkiye’nin
transfer noktası haline gelmesini önlemesi gerekiyordu. Hatta bunun için Suriye’de
bir savaş bile çıkarılması gerekiyorsa o da olmalıydı. Ne yazık ki, Bizim
yönetim Bu konuda iki güç arasında kalacak duruma geliyordu. Bir tarafta
Doğalgazı Avrupa’ya taşıyarak ciddi katkılar almak diğer tarafta Rusların Suriye’de
oluşturacağı gücün, sonucu nereye götüreceği kestirilemiyordu. Her şeye Rağmen
Dönemin stratejik derinlik kitabını yazan ama stratejik(!) derinlikte ülkeyi
boğmaya götüren Dış işleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun eliyle Türkiye Ruslarla
karşı karşıya getirildi. Hatta Suriye karıştıktan sonra Ruslar orada çok ciddi
etkinlik oluşturdular, bizimle birçok yerde karşı karşı geldiler, bazı bilgiler
gündeme gelmemiş olsa bile orada ciddi kayıpların ve sorunların yaşandığı
muhakkak…
Bu
süreç devam ederken bir göç dalgası başladı Türkiye bu göçlerle ilgilenirken
Suriye’deki konumu açısından kırılmalar yaşadı. Bu durum Rusların orada daha
bir ağırlığını ortaya koymasına ve ciddi bölgelerde söz sahibi olmasını sağladı.
Hatta birçok yerde biz doğrudan Ruslarla savaşır olmamıza rağmen Suriye
ordusuyla savaşıyormuşuz gibi yansıdı. Rusların Uçaklarının düşmesi de süreci
daha fazla tetikledi ve çözümsüz bir denklem önümüze çıktı.
Türkiye’nin,
Katar doğalgazını Avrupa’ya taşıma karşılığında ciddi destekler alacağı ve bu
desteklerden Suriye’de bir pay düşeceği, hatta Eset’in Türkiye’ye gelerek
önemli yerlerde konuşturulması ve kardeşim gibi sözlerin söylenmesinin
arkasında ciddi bir ekonomik getirisi olacağı için bu sürece önem veriliyordu.
Ancak Rusya’nın oynayacağı oyun düşünülmemiş olacak ki, Suriye’de taş taş
üstünde kalmadı. Halep’in yerle bir olmasının tek sorumlusu Rusya… Rusya için
hayati bir öneme sahip Avrupa pazarının Katar doğalgazına dönmesi demek Rusya’nın
bitmesi demekti. Rusya üretim yapan bir ülke değil tamamıyla enerji satarak
ülkesinin insanının yaşamını devam ettirmekte. Sibirya Rusya’nın enerji deposu,
onlar satılmadığı zaman Rusya ne işe yarar, Rusya bunu bildiği için ölümü
pahasına Suriye’de savaş çıkardı ve çok büyük zarar verdi. Ancak sonrasında
başına geleceklerin hesabını yapmamış olmalı ki, şu an Ukrayna ile
savaşmaktadır.
Rusya’nın
Ukrayna ile savaştırılması Suriye’nin rövanşının alınması ve Rusya’nın
parçalanarak Avrupa’nın rahat yaşayacağı konuma getirilmesinin savaşıdır.
Avrupa Katar’dan alamadığı Doğalgazı, Rusya’nın doğalgazına çökerek elde etme düşüncesindedir.
Bunu başarabilir mi diye sorarsanız hesaplar bu yönde yapıldığı muhakkak, ancak
böyle giderse Rusya bu işten çok zararlı çıkacağa benziyor. Dünyadaki bu
denklemi kuran Küresel Baronlar Avrupa Birliğinin sınırlarını genişleterek yeni
bir kan akışı sağlayarak, dünyanın süper gücü kavramını Avrupa üzerinden devam
ettirmeyi düşünüyorlar gibi geliyor bana…
Avrupa
Birliği sınırları Ukrayna Rus savaşı sonrasında ciddi anlamda genişleyecek gibi,
hatta Türki Cumhuriyetleri bile kapsayabilir. Gelelim bizim buradaki konumumuza;
Bizde İktidar Katar doğalgazını Avrupa’ya taşıyamadığı için ciddi bir puan kaybetti.
Ondan dolayı yaptıkları destekleri durdurdular çünkü bu iktidar böyle giderse
onların bazı hesaplarının daha kötü olmasını sağlayabilir. Onun için İktidarı
yıpratmak için ellerinden gelen tüm oyunları oynamayı göze aldılar. Ülkemizi
Avrupa birliğine almak adına birçok şartlarını uygulattılar. Tarımı ele geçirdiler,
sağlık ellerinde, üretim tesislerinin tamamı yabancı ortaklar eliyle
kontrollerine geçti, Yani bizim hayati öneme sahip üretim alanlarımızın söz
sahibi onlar oldu. Dolayısıyla istediklerini yapabilecek güce ulaştılar.
İktidardan da bekledikleri enerji desteği beklentilerini alamadılar. Gittikçe
de bölgede söz sahibi olup kendi başına hareket etmesindense onun bir an evvel
gitmesi ve daha rahat anlaşacakları birilerinin iktidara gelmesi onlar için
daha önemli ve uyumlu olacağından, Ak Parti iktidarını gözden çıkardılar. Ak
parti İktidarını gözden çıkarırken de öyle bir büyü oluşturmaları gerekir ki,
bu büyü toplumda karşılığı olabilsin. Cumhuriyetin 100. Yılında Cumhuriyet Halk
Partisi diyerek yeni bir mesajla topluma yöneldiler. Mustafa Kemal’in
çizgisinde onun yaptığı mücadele anlayışı içinde sizi bu durumdan çıkaracak
olan ancak Atatürk’ün partisi olacak diyerek CHP’yi iktidara taşıma hevesindeler
ve bu kararı da çoktan aldılar. Çünkü Ak Parti İktidarına kızgınlar, Ruslarla
kurdukları denklemde iktidar sorumluluğunu yerine getiremedi diye düşünüyorlar.
Bu
süreci rahat aşabilmek için Muhalefete çok vaatlerde bulunuyorlar hatta Avrupa
birliğine hemen alabilirler, sebebi ise bölgesel ülkeleri daha rahat kontrol
altına almak için… Avrupa’nın tüm hedefi kendisini daha güçlü kılmak ve dünyayı
çokça sömürmek… Avrupa Birliğinin sınırlarını genişletecekler çünkü eskimiş sanayi
araçlarını verdikleri Çin bu gün onların pastalarına ortak olmuş dolayısıyla
enerjinin ve emeğin daha ucuza mal olacağı yeni alanlar keşfetmek zorundalar
yeniden Çin’le yarışmak için… Bunları ele geçiremezlerse sonlarının çok kötü
olacağını bildiklerinden Rusya şuan yenilmesi gereken bir löp et gibi duruyor
karşılarında. Önce canlıyken onu örseliyorlar iyice yıprandığı zaman gerekeni yapacaklar.
Kurban olarak ta Ukrayna’yı kullandılar. Ukrayna kaybedeceği kadar kaybedecektir,
onlar için önemli değil, savaş sonrasında biz orayı imar eder hem yeni pastalar
alırız hem de Rusya’nın başındaki Putin’i oradan alıp yerine yeni birisini getirip
hatta onlara bile Avrupa birliğine katılmalarının sözünü veririz, onların tüm
kaynaklarını ele geçirip yeniden ayağa kalkarız diye düşünüyorlar…
Yani
diyeceğim o ki, batı çıkarı olmayan hiçbir yerde olmaz, biz hayal kurarken
onlar realite ile uğraşıyorlar. Menfaatleri varsa her şeyi göze alıyorlar.
Almanya Tarihinde ilk olarak bu kadar silahlandı, ayrıca ilk olarak cari açık veriyor,
her yıl 500 milyar dolar cari fazlalığı olan Almanya açık vermeye başlıyor,
peki süreç böyle gider mi mümkün değil, onun için yolunması gereken tüm kazları
yolacaklar. Fransa boş durmuyor, İngiltere her ne kadar birlikten uzaklaştığını
söylese de planlamanın başında o var…
Avrupa’da
liderlerin hızla değişmesi Birlik dışındaki liderlerin de aynı hızla
değişeceğinin habercisidir. Yenidünya düzeninde yeni değişimler olacaktır.2023
Yılı için Cumhuriyetin 100. Yılında Cumhuriyetçiler iktidara getirilecek… Her
ne kadar onların hesapları böyleydi diyerek kendimizi rahatlatmak istesek te
onların planlarının gerçekleşmesine hizmet edip geldiğimiz noktada, çıkmaz
sokağa daldığımızda onlara sorumluluğu atmamızın anlamı olmayacaktır. Bizdeki
değişimin ardından Rusya’da da aynı değişimin olacağına hep birlikte şahit olacağız…
Batı 200 milyon Rus halkının kaynaklarını alıp onlara bakmaktan yorulduğunu
dolayısıyla dünyanın kaynaklarını ele geçirip çok fazla yorulmadan nüfusu
azaltarak nasıl yaşarız ve egemen oluruzun derdinde…
İnşallah
bu süreci az zararla atlatanlardan oluruz. Ancak biz her şeye rağmen kendimize
gelmek zorundayız, batıdan gelen haberler bizi korkutmasın… Biz emir eri
olmaktan çıkıp ordu komutanlığına adaylığımızı koyup ve kendi halkımıza mutlu
huzurlu ve adil bir yaşamı armağan ederek onları yaşatmak zorundayız…
Selam
ve muhabbetle, gelecek günlerin karanlıkları delen bir fecir olması umuduyla
Rabbim yar ve yardımcımız olsun…
Bahadır Hataylı/16.07.2022/17.06
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder