Bu Blogda Ara

11 Haziran 2022 Cumartesi

AKIL VE SEN VAR MISIN DOST OLMAYA

Duyguların doruğunda aklı istirahate çekerek yol alayım diyorum, her an karanlıklara gömülmemek için aydınlık ortamlar arıyorum. Ne yazık ki akıl dümende olmayınca duyguların karanlık ve aydınlık arasındaki seçimi zora giriyor ve işe yaramıyor.

Çok duygulu olduğumuzu zaman zaman söyleyerek kendimize ayrıcalıklı bir yer oluşturmaya çalışırız, oysa çok duygulu olmakla karanlıklara gark olmak arasında doğrudan bir ilişki olduğunu anlasak, o çok duygulu hallerimizi akılla yapılacak eylemlerin önüne asla geçirmeyiz. Akıl hayatın dümeninden indiği an, nelerle karşılaşacağını kestirmekte hayli zorlanırsınız. Çünkü akıl hayatın aydınlatma fişeğidir, o aydınlatma fişeğini patlatmadığınız zaman, atacağınız tüm mermiler boşa gideceğinden kuşkunuz olmasın. Arada bir isabet eden sonuçlarla karşılaşsanız da, bunlar sizin isabetli atışlarınızın sonucu olmaz; tamamıyla rastlantı sonucu oluşan tavırlardır. Böylesi garip ve istem dışı sayılabilecek hayatı neden kendimize reva görürüz diye bazen sorgulamamın dozunu arttırarak kritik yapmaktan kendimi alamıyorum.

Akıl, beşeri, insan kılan yegâne değerdir. Bu değeri yaşamda aktif kılmadığımız zaman, insan olma aşamasını bir türlü yakalayamayız. Nasıl ki, doğum sonrası insan evladı emekleyerek yaşamaya başlıyorsa, aklın kontrol gücünün olmadığı hayatların tamamı, küçük çocuk gibi emeklemeye mahkûmdur. Bir bebek bir an evvel büyüyüp yürümek koşmak istiyor, hatta dayanaksız kendi başına işlerini yapmak isterken, beşer olan bu varlık beşer olma aşamasını geçerek insan olmayı bir türlü tercih etmediği için, hep emekleyerek varlığını devam ettirip sürünerek var olmayı kendine reva görür. Beşer olarak yaratılıp ancak bu ilkel seviyeden daha üst seviyeye çıkmak istemeyen bu varlık, insan olmakla da övünüp kendini aldatır. Beşerin insan olma mertebesine yükseldiği yerde bu kadar böcek gibi yaşayan varlığı görmek mümkün değildir.

Beşeri, insanlık şamasına çıkaran en belirgin özellik aklın icra kuruludur. Aklın icra kurulu, seçim yapabilme ayırt edebilme özgür karar verebilme ve tercih yapabilme özelliğidir. Bu kurulun olmadığı bir yaşamda akıl, sadece hükmü olmayan yetkin ama etkisiz bir yönetici gibidir. Aklın hayatın otağında tam yetkili etkin bir yönetici olmasını istiyorsak, aklın icra kuruluna giden yolu çabucak oluşturmak zorundayız. Bu icra kurulu aktif göreve başladığı zaman göreceksiniz, duyguların bizi alıp götürdüğü ne olduğu belirsiz yaşamlardan dizginlerimizi kendi elimize nasıl aldığımızı göreceksiniz.

İnsan olmak için, öncelikle isyan edebilmemiz lazım, isyan edemeyen bir varlık, insan olmak için çaba harcamıyor demektir. Bunun için insanı yaratan Allah, kendisine dönecek tüm kulları önce bir isyana davet etmektedir. Bu isyan hareketi, yaratılış kodlarını değiştirerek insan üzerinde egemen olmak isteyen tüm yeryüzü ilahlarınadır. Bu isyan hareketi sonrasında özgürleşen Varlık seçim yapma seviyesine yükselmektedir. Seçim yapabilmek için Kararını kendisinin vereceği tüm kuşatmaların tesir alanından çıkarak, karar vermektedir. Bu karar sonrasında hayatın devam ettirici gücü yaratıcının belirlediği istikamette insanın yönelimiyle başlangıç oluşturmaktadır. Bu başlangıç aslında yeryüzünde bir devrimin başlangıcıdır. İnsanın hayatında bireysel olarak başlayan devrimler toplumsal devrimlerin tüm dinamiklerini harekete geçirir. Sonrasında duygulara hitap eden ve duygulardan beslenen tüm leş yiyicilerin heveslerini kursaklarında bırakır. Bir insanın yaşamın dümenine aklı geçirmesi, insan dışında insana hükmeden yaratılmışlar âlemindeki tüm hâkim güçlerin sonu demektir. Akıl bu kadar önemliyse neden insanlar bunları kullanmıyor diyenlerin olacağını biliyorum. Aklı kullanabilmek için beşer boyutundan insan olma aşamasına geçiş yapmak gereklidir. Yeryüzünde yaşayan varlıklar büyük oranda bu insani boyutta gerçekleşecek evrimi tamamlamadıkları için hep duyguların kölesi olarak yaşamaya mahkûm olmuştur.

Duygu insanın vazgeçilmezi, ancak insanın akıllı bir varlık olarak yaşamını akla göre düzenlemesinden sonra anlamı olan bir özelliktir. Akıldan yoksun veyahut ta aklı kullanamayanların yoğun bir duygu altında olmaları, anlamlı bir hayatı ortaya çıkarmayacaktır. Nasıl ki bir canlı organizmanın canlılık halini devam ettirmesi için yemek içmek yani canlılığın devamı için gerekli ise, akıl da insan olmak için gerekli ilk şarttır. Bu şartın olmadığı bir yerde bir vagonu ne kadar süsleyip onun içine tüm güzellikleri yerleştirseniz de, lokomotif olma şansı nasıl ki yoksa insan da böyledir. Aklın devre dışı kaldığı yaşamları hangi güzelliklerle süslerseniz süsleyiniz, bir beşeri insan formuna çıkaramazsınız. Onun içindir ki, güzel yaşamanın ve güzel kalmanın temel dinamiği akıldır. Akıl ancak bir canlı olan beşeri, insan yapıyor. O halde aklını çalıştırmaktan aciz popülasyonlara çağrım eğer kendimizi insan olarak tanımlamak istiyorsak, insan olmanın gereklerini yaşadığımız hayatta ortaya koymak zorundayız. Böylece yaşadığımız evrene belki bir katkımız olur ve evrende bir ağırlığımız ortaya çıkar.

Varken hayata dair bir katkısı olmayan ve idrakten yoksun olan varlıkların kaybı ve yok olması da hiçbir zaman bir eksiklik olmayacaktır. Ondan dolayıdır ki, insan olarak varlığımızı ortaya koyalım ve insani bir kimlikle ortaya çıkalım ki, yeryüzünden kaybolduğumuzda bir eksikliğimizin olduğu anlaşılsın. Neden Liderler komutanlar bilim adamları, filozoflar, önemli iş adamları göçüp gittikten sonra çok aranır oluyorlar. İşte mesele de tam burada düğümleniyor. Onlar ister doğru ister yanlış yapsınlar ancak aklı aktif kılarak yaşamlarına yön verdikleri gibi kendi dışlarında var olanların da hayatlarını yönlendirdikleri için hemen boşlukları anlaşılabiliyor. Bu haykırışlarımı umarım yabana atmazsınız.

Nerede tıngırtı orada bulunan ama yaşadığını sanan bir piyon olmaktan kurtulmak istiyorsak, beşer olma boyutumuzu insan olma aşamasına çıkaralım ve kendimize gelerek özgür seçimler yapacak dirayeti gösterelim ki, gittiğimizde boşluğumuz anlaşılsın... Yoksa ot geldi saman gitti denen söz bizim hayatımızı özetleyen bir atasözüne döner. Bu hayatta ben vardım, geldim yaşadım ve gidiyorum diyebilecek kararlılık ve dirayette kendimizi yaşadığımız evrene bir katkı sunan olarak görmek istiyorsak, hayatı sorgulamanın zamanı geçiyor. Yok, olmadan önce son anlarımız, bu anları değerlendirmek için, Hayatın yeryüzündeki hükümdarını uyandıralım ve onun icra kurulunun oluşmasına katkı sunalım ki, hayatlarımız kaydedilmeye değer olsun...

Bir hayat olsun kaydedilmeye değer... Bu veciz ifademle siz okurlarıma veda ediyorum kalın sağlıcakla...

Selam sevgi muhabbet ve dualarımla...

Erol KEKEÇ/10.06.2022/17.29




Hiç yorum yok:

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!