"Şeytan (sizi fakirlikle korkutur) fakirliği vaat eder ve kötülüğü emreder. ALLAH ise kendi tarafından sizin için bağışlama ve lütuf söz verir. ALLAH Cömerttir, Bilendir. “Bakara/268
Bu ayetin yaşam alanımızda açıkça
tecelli ettiği günlere geldik. İnsanlık âlemi her geçen gün şeytan ve
dostlarının elinde paçavraya dönmüş bir oyuncak gibi kullanılmaktadır. Ancak bu
oyunu fark eden insanların sayısal olarak çok azınlıkta olduğu muhakkak. Demek ki,
Gönülden Allah'a iman edenler de o kadar azmış.
İnsanlık âlemi kapitalizmin
öğütlediği ve ekonomik tanım diye bütün toplumların hayatına soktuğu açıklama,
ne kadar da açık bir şeytan oyunu olduğunu kanıtlamaktadır. Yeryüzündeki İmkân
ve kaynaklar sınırlı ancak bu kaynakların karşılayacağı ihtiyaçlar sınırsızdır.
Bundan yola çıkarak ekonominin tanımı yapılır ve denir ki, ekonomi, sınırsız
ihtiyaçları sınırlı imkân ve kaynaklarla karşılama etkinliğidir. Yaratılmış
olan hiçbir varlığın ihtiyaçları sınırsız değildir. Sınırsız arzu ve isteklerin
adı ihtiyaç olarak tanımlanamaz. Ancak Kapitalizm öyle bir yedirme yapar ki,
kaynaklar sınırlı ihtiyaçlar sınırsız diyerek insanların yüreğine korku salmaktadır.
Korkular artıkça insanların sahip olma hırsı da o oranda artmaktadır. Çünkü
yaşam korkusu insanı her şeye sahip olmaya götürür ve yaşamını devam ettirmek
için gözle görülen her şeye sahip olmak ister.
Şeytanın bu vesvesesi, onun
askerlerinin çok iyi sindirdiği ve kendi dışında olanlara bu vesveseyi
hakikatmiş gibi yaymalarına sebep olmuştur. Korkuların kuşattığı yaşamlar, bu
korkularını dağıtmak için yüksek tonajlı seslerle bu korkuları dağıtmak
isterler.2022 Yılının başından beri açlık korkusuyla herkesin gıdaya sahip olma
hırsı şeytanın hipodromu olmuş kalplerin cinliklerinden başka bir şey değildir.
Bu korku beraberinde kötülükleri meşru zeminlerde yapma cüretini oluşturur.
Yenidünya denen sistem tam da bu korkular ve kötülükler üzerine oturtulmak
istenmektedir. Kötülüklerin tamamı korkulardan kaynaklanır. Katil olmuş birine
sorun neden öldürdünüz bu adamı, ben onu vurmasaydım o beni vuracaktı, o benim
malımı gasp ederek beni iflas ettirmeye çalışıyordu, Bu devlete savaş açmasak
yarınlarda yeraltı kaynakları azalacağı için şimdiden imkânlarımızı genişletmek
ve bu imkânların daha çok olduğu yerlere saldırıyoruz demeyebilirler, ancak
fiili durum bunun kanıtıdır.
Evet, tüm korkular kötülük
mayınlarının fitilini alevlendirmek için piyasaya dağıtıldı. Bu mayınların
hepsi de insanlığı korumak ve onu düşünüyormuş gibi görünerek yapılmaktadır. Bu
süreci başlatan şeytanın askerleri ve yandaşları demek ki, insanlık üzerinde
ciddi bir etkiye sahipler. Şayet Allah'ın mutlak rızık sahibi ve her şeyden
yanında bol miktarda olduğuna inanılsa, şeytanın bu oyununun tutması mümkün müdür?
Demek ki şeytanın dostlarının oyunlarının tesiri, İnsanlık üzerinde Allah'ın
beyanından daha fazla etkili olmaktadır. Allah'ın beyanının kalplerde ve
yaşamda karşılık bulduğu ortamlarda şeytan ve askerleri ancak avuçlarını yalamak
zorunda kalırlar.
Allah cömerttir lütuf sahibidir
sizleri yalnız bırakmayacak bilgisine sahip olmamıza rağmen, ben Müslümanım
diyen insanların açlık korkusuyla gelecek üzerinde bu kadar oyunların
kurulmasına ses çıkarmamaları, onların Allah ile bağlarının olmadığının da
göstergesidir. En çok dengesizliklerin olduğu ve insanların yarın korkusuyla,
ihtiyaç maddelerine saldırarak stok yapmaları doğrudan kapitalizmin kölesi
olmak ve şeytanın safında yer almaktır. Şeytanla aynı safta yaşayanlar,
Allah’ın Rezzak olduğunu anlayamazlar. Allah’ın Rezzak olduğuna iman edenler,
Stokçuluk yapmazlar, herkesin ihtiyacını karşılaması için çaba sarf ederler.
Dolayısıyla kötülüklerin yayılmasına da engel olurlar. Çarşı pazar market
nerede olursa olsun düzensiz ve dengesiz sürekli yükselen fiyat artışları
olmaz. Korkuların yenildiği yerde kötülüklerin önü kapanır. Herkes rahatlıkla
her türlü ihtiyaçlarını karşılayabilecek kadar dengeli ve düzenli bir yaşam
oluşturur. Bu durum, şeytanın yandaşlarının insanlığı korkutarak denetim altına
alacakları yolların da önüne geçmek olur.
Dikkat ediyorsak, son bir yıl içinde
öncelikle insanların canlarının tehlikede olduğu anlatılarak bütün bir insanlık
korkunun pençesinde can verecek duruma geldi. Onun etki alanı zayıflamaya
başladığı andan sonra da, yeni bir çığır açılarak, tekrardan bir korku
pompalanmaya başlandı. Bu korku can korkusu değil ama uzun vadede canı hedef
alan gıda korkusu. Bu korkular belli bir plan ve amaç doğrultusunda yaygın hale
getirilmek isteniyor. Dünyaya yayılan bu gıda kıtlığı korkusu tek merkezden
yayılmaktadır. Bu küresel cinayet ekibi, kendi varlıklarını hedef alacak ve
söylemlerini refüze edecek toplumların yaşamı üzerinde yıllar öncesinden planlı
çalışmalara başladılar. Bu toplumların üretim alanlarını kendi talepleri olarak
değil, daha çok o toplumun kendi içinden kaynaklanan bir talepmiş gibi
yönetimlere medyayla çok ciddi bir algı oluşturdular. Tarım alanlarındaki ürün
çeşitliliğini değiştirdiler, çoğu yerlerde de belli yerlere bağımlı kılarak,
üretimden daha karlı olacaklarını anlatarak toplumları kendi yaşam alanlarında
yaşamdan uzaklaştırdılar. Hatta hayvan yetiştiriciliğini ciddi anlamda tehdit
edecek planlar yaptılar. Küresel ısınmaya büyük baş hayvanların gazlarının
etkisinin tehlikeli boyutlara ulaştığını söyleyerek, sentetik et üreteceklerini
ve bu üretimlerin hayvanların etinden daha faydalı olduğunu anlattılar. Hatta
bizim ulusal haber kanalları günlerce bunların haberini verdi. Yani insanları
ikna etme taktiği tam manasıyla uygulandı. Beyinler işlevsiz kalınca, ardından
farklı senaryolar devreye girdi. O
günkü senaryolar bu gün dünya sinemalarında her gün oynanmaya başlandı. O
filmler o kadar tutmuş olmalı ki ülkelerini yönetenlerin elleri dilleri
bağlandı tam bir teslimiyetle küresel kriz diyerek kendi varlıklarını inkâr
eder duruma geldiler. Hatta bizdeki her olumsuzluğun tek faturası onlara kesilmektedir.
Yani Küresel ifsat düzeninin her yaptığını onaylamak anlamına gelen bu algı,
kendi halkını yaşamdan bıktırır duruma getirdi. Neden şeytanın oyunları yöneticiler
eliyle bir toplumda oynanma zeminini çok çabuk bulur, bunu sorgulayan hiç
olmaz. Herkes neden böyle niçin öyle daha ne zamana kadar gidecek gibi anlamsız
çırpınışlarla öfkelerini soğutmaya çalışırlar.
İnsanlık yaşamını doğrudan teslim
alacağınız en önemli nokta korkulardır. İnsanlığı korkunun esiri yaparsanız,
sonrasındaki sizin mesajınız onları bu esaretten kurtarmak olacaktır.
Dolayısıyla korkunun esaretinde bunalmış olan insanlık, şeytanın onları
kurtaracağını söylediği her vaadine kanacaktır. Zaten şeytanın oyunları böyle
uygulamaya geçer. Önce sizin kafanızı karıştıracak korkularla sizi baş başa
bırakmak ve ardından bu durumdan sizi kurtaracak yalanlarını sıralamak.
Yeryüzü Şeytanın karargâhı oldu, bu
da tüm karargâh komutanlarının şeytana hizmet ettiğinin en büyük delilidir.
Çünkü Şeytanın oyunlarıyla insanlığa korku yayanların hepsi kimin tarafında adı
inancı ne olursa olsun, şeytanın başkahramanlarıdır. Şeytanın komutanlarından
insanlık için bir umut ışığı geleceğine hala nasıl inanıyorsunuz, bunu benim ne
aklım ne kalbim kabullenmiyor.
“Ey âdemoğlu sakın şeytan ve adamları sizin başınıza bir bela getirmesin “şeytanın adamları hakikaten başımıza
bela oldular. Bunlar her ülke topraklarında mevcuttur. Bunları tanımadan
şeytanın oyunlarından dışarı çıkmak hayli zorlayacak. Çünkü şeytan ve adamları
tüm insanlığı aydınlıktan alıp, karanlığa götürürken, Allah sizleri aydınlığa
çağırmaktadır. Hala karanlıkları aydınlığa tercih edenler kurtulacağını
sanmaktadır. Hangi güç sizi, Allah dışında o karanlıklardan alıp aydınlığa
çıkarır.
“… ALLAH ise kendi tarafından sizin için
bağışlama ve lütuf söz verir. ALLAH Cömerttir, Bilendir.”
Allah’ın verdiği söze inanmayanlar,
nasıl olur da Allah bizimle beraber diyerek kendisini avutur. Yeryüzünde imkânların
ve kaynakların tükeneceğini düşünerek insanların yarınlarını karartanlar,
Allah’tan hiçbir yardım bekleme hakkına sahip değildir. Allah’ın Rezzak
olduğuna inanmayanlar asla ve asla tevhidin içinde yer alamaz. Şirk dininin
mensuplarına Allah’ın yardım ettiği ne zaman görülmüştür. O halde dünyanın
sürüklendiği karanlığı idrak ederek kendimize gelmeden, Allah bizimle beraber
diyerek Müşriklerin dediği gibi, yalvaralım bakalım Allah’ın yardımı kime
inecek diyenlerden farkımız olmaz. Allah’ın yardımı kime iner onu Rabbimiz
kendi kitabında beyan ediyor, o kitabı elimize alıp idrak ederek okuyup anlayıp
yaşamda karşılığını gördüğümüz zaman o gruplar içine girme imkânı elde ederiz.
Evet, insanlık kendisi için oynanan
oyunun hala farkında değil, oysa farkına varmadan farklı bir yaratık olup
çıktığında farkında olma melekelerini de kaybedecektir.” Onlara imkân
verdiğimiz zaman onlar yeryüzünde ekini ve nesli ifsat ederler…”Bu küresel
ifsat kulübü bütün bir insanlığın genleriyle oynayarak nesli imha etmeye çalışırken,
yaşam tarzınızı, hazlarınızı isteklerinizi beklentilerinizi yarınlarınızı
kontrol altına almaya çalışmaktadır. Sanıyorum herkes farkında şu an, Corona
salgın süreciyle birlikte yaşam tarzları farklılaştı, kültürler yeniden
oluşmaya başladı, para çeşitleri çoğaldı eskiler hayattan uzaklaşıyor, farklı
meslek kolları doğdu, lojistik en önemli bir meslek haline geldi. Yani
insanlığın kontrolünün kolay olacağı ortamların oluşturulması için tüm zeminler
oluşturuldu. Bundan sonrası insanlığın boynuna geçirilecek arpa torbası
olacaktır. Ye iç yat ihtiyaç olduğu zaman kullanmak. Bu insanlık ailesinin yok
oluş sürecinin hızlandırılmasıdır. Tüm mücadelemiz, şeytanın oyunlarına
gelmemek ve bunları hayat alanımızdan dışarıya atarak yaşamımıza Rabbimizin
istediği şekilde devam etmek olmalı. Yoksa Allah’tan bir şey bekleyecek yüzümüz
olmayacaktır.
Ey dünyaya tapan ama bir inancı olduğunu
sanan zavallı perişan insanlık, Allah’tan başka taptıklarınızın hepsi sizi terk
edecek, yarınlar gelmeden bu gün elimizdeki imkânları çoğaltarak bütün bir
toplumla paylaşarak birlikte yaşamayı bilelim. Birlikte yaşamayı bilmeyenlerin
hepsi birlikte ölüp yok olacaklardır.
“Allah’tan ittika edip sakınana
hiçbir şey korku vermez, Allah’tan ittika etmeyene de her şey korku verir. “Bugünkü tüm korkularımız yaratıcıya
değil de, onun dışında başkalarına bağlandığımızdan kaynaklanmaktadır. Bu
bağlılıklarımız sadece Allah’a dönmediği sürece insanlık yok olacağı günü
bekleye dursun… Bu yok oluş, normal sıralı ecele dayanan ölümlerden olmayacak,
Allah’ın gazabının kuşatmasıyla son bulacak bir yaşam olacaktır. Rabbim bizleri
akleden ve sadece kendisine verilecek hesabımıza karşı duyarlı olmayı bizlere
nasip etsin… Kendisine karşı hesabında doğru ve dürüst davrananların başka
alanlardaki hesaplarını Allah kolay eyler.
Biz insanlık olarak nedenleri yerine
getirmek zorundayız, biz nedenleri yerine getirirsek sonuç kendiliğinden
gelecektir. Çünkü Sonuç Allah’ın işidir. Oysa biz sonucu değiştirmeye çalışan,
nedenleri yerine getirmeyen zavallılar olduğumuz için kendi mütekebbirlik göledimizde
can vereceğiz.
Bu satırlarla İnsanlığa akıl satma
derdinde değilim ancak gelinen noktalara karşı hislerimin bana söylediğini
sesli düşünerek paylaşma gereği duydum… Faydalı olması ümidiyle!
Selam saygı muhabbet ve dualarımla…
Erol KEKEÇ/22.05.2022/21.59
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder