Dünya yeni oluşumun kaçınılmaz gelişine gebe görünüyor. Ancak geçmişten gelen bilgi dağarcıklarıyla bu süreci okumak mümkün olmadığı için, ülke yöneticileri bu sürecin altında kalmayla yüz yüze gelebilirler. Geçmiş yazılarımda da bu konulara çok değinmiştim. Gençlik için sanal dünya gerçek yaşam haline getirildi. Özellikle Z kuşağı ile reel yaşam arasındaki bağlar neredeyse koparılmış görülüyor. Dünyanın her tarafındaki bu kuşağın etkileyen uyaranları ve bu uyaranlara karşı gösterdiği tepki ortak davranışa dönüştü. Çünkü sanal ortamdan gelen beslenme kaynakları onların düşünce ve davranışlarını da ortak noktaya taşıdı. Bunun oluşturulmasındaki temel amaç, dünyayı yeniden dizayn etmek isteyen güçlerin, bu gençleri daha kolay kullanarak amaçlarına ulaşmada bir kobay olarak kullanma arzularıdır. Z kuşağı için ortak bir kültür, yani küresel bir kültür oluşturduklarına inandıkları anda yenidünya düzeninin başlaması için düğmeye bastılar. Bu süreç öncelikle Corona korkusuyla yaygınlaştırıldı, sonra bunları önleme ve insanların tedirginliklerinden faydalanarak istedikleri farklı destek güçlerini devreye soktular, ardından gıda krizi senaryoları, gelecek korkusu, Dünya savaşı vs. gibi. Tüm bu görünenlerin arkasında aslında bir planın belirli bir program dâhilinde işlediğini görmekteyiz.
Küresel dizayn şebekesi, Z kuşağı
olarak bilinen gençleri önce duygusuz bir robot haline getirmeyi başardı. Bunu
dünyanın her tarafındaki gençlikte başardı. Yani ortak kültür oluşturdu.
İnsanların bilişsel ve kavrayış dinamiklerini imha ederek, onun yerine
Uyarıcı-Organizma-Tepki süreciyle ortaya çıkan bir davranışa onları mahkûm
etti. Yani insan bir mekanik araç haline geldi, duygusuz, acıma hissi olmayan,
sadece kendi çıkarları için yaşayan ve bunu da kısa zamanda en yüksek haza
çıkabilecek düzeye ulaşabilecek isteklerle donattı. Yani neslin sahibi oldu, o nesillerle
dünyanın her tarafında istediği renkli devrimleri yaparak, istediği yönetimleri
kurarak dünyayı tek elden yönlendirme ve yönetme becerisine ulaşmış oldu. Bu
yaşamı oluşturabilmek için harcadığı finans emek ve zamanı fazlasıyla geri
almadan dünyanın düzene girmesi pek mümkün görünmüyor.
Son on yıldır, gençlerin çok hızlı
bir şekilde belli odaklarca istilaya uğradığını bunları önlemenin yolu,
gençliğin sahip olduğu yetiler ve gençliğin yaşadığı dönemin zamanıyla uyuşan
denklemler kurarak, gençlere sahip olmak isteyenlerin tüm amaçlarını boşa
çıkarmalıyız. Yoksa biz boşta kalabiliriz diye avazım çıktığı kadar bağırarak
hem yazdım hem bir vesileyle konuşmacı olarak gittiğim ortamlarda çokça
dillendirdim. Ancak biz hep şikâyet ettik, gençlerin neden deist olduklarını
anlamak istedik, sonuç kocaman fiyasko ile sonuçlandı. Çünkü okullarda din
dersi sayısını artırarak veyahut İmam Hatipler açarak üstesinden geleceğimizi
sandık. Bu algıyla hem gençleri kaybettik ayrıca kaybetmekle kalmadık çünkü
onlar belli güçler tarafından kuşatılmış oldular. Önce ortak kültür
oluşturuldu, sonra o kültüre uygun arzu ve istekler listesi küresel paylaşım
ağlarıyla yayıldı. O listelere ulaşamayan gençlerin tepkisel bir yaşam
oluşturması için çabalar harcandı. Bu çabalar ülkelerin daha çok yönetimleri
ile gençleri karşı karşıya getirdi. Gençlerin bu taleplerini karşılayamayan
veya karşılamayan yönetimler, gençliği kendisine düşman bildi ve onları
gerdikçe gerdi. Gençler bu gerilimin faturasını yetkili ve etkili kurumlara kesmek
isteyebilirler. O zaman da gençlerin bu isteklerini eyleme dönüştürecek şekilde
gençleri kaşıyarak Yetkililerle karşı karşıya getirecekler. Yani karanlık
ortamların senaryosu yazılmış, ama oynanması için böyle bir süreç lazımdı o da
oluşturulmuş oldu.
Küresel Dizayn şebekesinin amacına
ulaşmak için kullanacağı aparat, tamamıyla dünyanın Z nesli olacaktır.
Kullanımı kolay, duygulardan eser yok, haz ve hız denklemine göre bir yaşam
oluşturulmuş ve bunun için de gençlerin kendilerini avutmaları hedeflenmiştir.
Gençliğin bu hale getirilmesi, geçmişin imha olduğu yerde onların duygusal
refleksler geliştirerek tepkilerini göstermesini istemedikleri için böyle bir
hedef oluşturdular. Geldiğimiz nokta itibarıyla bu amaçlarına ulaşmışlar gibi görünüyor.
Güney Amerika’da Şili Cumhurbaşkanının bir genç olması çok sevimli gibi
gelebilir, gençlin seçtiği bir yönetici olarak örnek gösterilebilir. Ancak
Yenidünya düzeninde, Ya gençlerden oluşan yöneticiler gelecek ya da gençlerin
diline uyum sağlayacak ve Küresel şebekenin oluşturduğu Z neslinin yaşamını
ülke genelinde baskın kılacak yöneticiler atanacak. Bunları gören biri olarak,
olaylar arasında neden sonuç bağları kurduğum zaman bu ihtimallerin, arzulanan
bir yaşam biçimi ve yönetim anlayışı olduğunu görüyorum...
Dikkat ediyorsanız tutucu
yöneticilerle ülkelerin gençliği hep karşı karşıya getirilmek isteniyor.
Gençlik doğrudan onların oluşturmak istediği kültürün hem taşıyanı hem de
savunanı durumuna geldiği için, yönetimlerin istenilen kıvama getirilip
rehabilite edilmesinde potansiyel bir güç olarak kullanımı amaçlanmıştır.
Küresel gıda kıtlığı senaryoları, anlamsız zamların gelmesi, korku senaryoları
vs. yaşamı zorlaştırmak ve gençleri bunaltarak yönetimle gençleri
çarpıştırarak, istedikleri sonucu almaktır.
Bunlar bir senaryo değil, senaryo
olarak yazılmış ve uygulama alanından seçilen bazı örnekleridir. Bu süreci en
az kayıpla atlatacak olan ülkeler, adil insani yaşam planı uygulayanlar
olacaktır. Adalete vurgu yapanlar, hakça paylaşımdan bahsedenler, gelecek korkularını
ortadan kaldıranlar ve özellikle gençlikle aralarındaki duvarları yıkanlar.
Gençliği kullanmak isteyen küresel Dizayn şebekelerinin tuzaklarını
atlatabilirler. Bunun ötesi bir mahkûm olarak yaşamaya aday olmaktır. Biz ülke
olarak bu küresel şebekenin yenidünya düzeni oluşturma isteğinin içine çok
hızlı girdik. Coronayla yayılan korkuları bilim kurulları eliyle
yaygınlaştırdık. Çünkü Corona Yenidünya Düzeninin birinci ayağını
oluşturuyordu. Gençler önce bunlara hiç inanmadı ama daha sonra o korku bunlarında
içine sindi, ancak, sonrasında aşılama istenilen düzeyde olmamış olsa da aşı
olanlar açısından baktığımızda planın ikinci ayağı da bir anlamda sorunsuz
başarılmış görünüyordu. Gençlikte yavaş yavaş kıvamına ulaşıyordu. Genellikle
işsiz veya düşük ücretlerle çalışan insanlar olduğu için Z nesli, ciddi
zorlanmalarla karşı karşıya bırakılıyordu. Hatta gelen zamlar bunların hız ve
haz dengesini çok kötü etkiliyordu. Sorunların kaynağında dolaylı olarak ülke
yönetimleri olsa da, küresel güç asıl kaynak olmasına rağmen kendisini hedef
dışı bırakarak, istediği düzeye getiremediği devletleri, kızgın hale getirilen
bu gençlerle baş başa bırakarak kaos ortamı yaratmayı düşünmeye başladılar.
Onun içindir ki, ülke yöneticileri gençlerle çatışmadan onların dilini
anlayacak, isteklerini çözümleyecek ve onları küresel şebekenin yenidünyayı
dizayn etme aparatı olarak kullanmasına asla fırsat vermeyecektir…
Ne yazık ki geldiğimiz nokta
itibarıyla baktığımızda ülke gençliği potansiyel tehlike olarak görüldüğü gibi
ülkenin kazanımlarını tüketen ve yok edecek nesiller olarak görülmektedir.
Geleceği teslim alacak olanlara bu anlayışla bakılır ve onlarla uyumlu bir
süreç yakalanmazsa, küresel dünya baronları onları, faydasına olacak her alanda
kullanmayı deneyecektir. Batı Genç nüfus açısından hep kan kaybettiği için,
genç nüfusu fazla olan ülkeleri hedef alarak o nesli çatışma ortamlarında imha
etmeyi düşünmektedir. Yani hem ülke yönetimlerini kontrol altına almak için kullanıyorlar,
hem de yönetimlerle karşı karşıya getirerek onları imha edebiliyor, yani ne
ülkelerin geleceği güçlü olsun, ne yönetimler benim isteğim dışında olsunlar
diye düşündüğü için, genç nüfusa sahip ülkeleri ciddi bir açmaza sokmaktalar.
Bu ülkelerin başında da yine bizim ülkemiz gelmektedir.
Devlet, ülke insanıyla çatışmayacak
ve gençliği karşısına almayacak yeni planlar yapmak zorundadır. Çünkü bu gıda
pahalılığı krizi gençleri ciddi bir reaksiyona hazır hale getirmektedir.
Küresel krizden bahsediliyor, aslında küresel kriz değil bu, bu yenidünya düzeninin
plan ve programıdır. Bu programın bizim dışımızda bizi kuşatan kabuk gibi saran
bir sarmal olmasını istemiyorsak hem toplum dinamiklerini hem de dünyada
oynanan oyunları ve amaçlarını iyi okumak gerekiyor. Biz ancak doğru okuma ve
doğru tavırlar geliştirerek bu planın uygulaması için kullanılan bir kobay
olmayız. Aksi takdirde bizi imha edecek bir düzenle karşı karşıyayız.
Devlet, böyle global kirli planların
içinde kendi insanının olmasını istemiyorsa, o zaman insanın zaaflarını
kullanabilecek küresel baronların keşfedeceği açık kapıları kapamak zorundadır.
Adaleti esas alarak insanca yaşamanın gerekliliği ve hakça paylaşımın dünya
yaşamında olmazsa olmaz bir ilke olduğunu, bunu tüm mazlum mahrum ve
garibanların yaşadığı ülkelerde çaba harcayarak, bu güçlerin oyununu bozacak
küresel başka bir plan yapmak zorunludur. Bunu yapanlar, yenidünyada gençlerini
koruyacak ve o gençlerin ülkelerine sahip çıkacak bir yaşam oluşturmalarına
katkıda bulunmuş olacaktır. Yapamayanlar da kendi geleceklerini kendi elleriyle
imha edeceklerdir.
Bu olumsuzluklar kemikleşmeden ve
toplumun her alanında yaygın olan bir olumsuzluk olarak benimsenmeden, devletin
bu alanlarda ciddi çıkışlar ve programlar yapması gerekir. Bu plan ve
programların başında da adil yaşamın ve paylaşımın insanın onuru, huzuru ve
mutluluğu için kaçınılmaz olduğunu bilerek onun gerekliliğini içselleştirerek
uzun soluklu bir hamle başlatması gerekmektedir. Bu hamleler, inandırıcı ve
toplumun her alanında hissedilen türden açılımlar olmalıdır. Şu kararlar alındı,
şu komisyonda görüşüldü, meclisin şu oturumunda onaylandı gibi sözle ifadesi olup,
yaşamda karşılığı olmayan uygulamalar, hayatın dışına atılmalı ve hayatla iç
içe olacak yeni uygulamalar yapılmalıdır.
Devletlerin varlığı ve devamı onu
sahiplenen kendi insanlarının katkısıyla olur. Kendi insanlarını başkalarının
yönettiği ve yönlendirdiği dünyada ülkelerin gelecekleri tehlikede demektir. Bu
tehlikeleri fark etmek ve bu konularda bilgi paylaşımında bulunan
aydınlarımızın çabaları yönetici sınıfın dikkatini çekmesi gerekiyor, şayet
dikkate alınmıyorsa, yönetim eliyle geleceğimiz karanlıklara taşınır. Biz ülke
olarak yönetimden gelen mesajların hep doğruluğuna inanmış ve o mesajları
ileten medya organlarını da sorgulamadan tasdik eden bir toplumuz. Bilgi
dağarcıklarımız da sadece o duyduklarımızla sınırlıdır. Teba ve onların biraz
daha üstü sınıfta bile bilgi birikiminin kaynağında bu saydıklarımız vardır.
Aydın entelektüel insanlarımız bile, televizyon ekranlarında kör dövüşü yaparak
bir kısmı bu olumsuzlukları örtmeye çalışırken bir kısmı da bunlara karşı görüş
beyan ederek tahterevalli oynar durumdalar. Toplumdan ne kadar taraftar
toplayacağız bizim oyunumuz ne kadar tutuyor caba diyecek gibi bir algı ile
toplumsal yaşamın sürekliliği, nesiller ifsat etmeden devam etmez. Zihin
kalıpları farklı şekillere bürünmeden, arzu ve istekler değiştirilmeden, aile
ve eğitim yaşamınız kontrolünüzün dışına çıkarılmadan, toplumsal çatışa üzerine
bir yaşamın sinir uçları aşındırılmadan size bu hakkı tanımazlar ve de
tanımıyorlar. Ancak bu aşınma kodlarını ele geçirdikleri zaman sizin
varlığınızın devam etmesi pek bir tehlike oluşturmuyor, çünkü onlar sizin rutin
dışı bir çabanızda, bu gediklerden sizi ele geçirecek duruma gelirlerse sizin
toplumsal varlığınızın devamını isterler. Yenidünya düzeninin tüm plan ve
programı bu şekilde düzenlenmiştir. Onun için bu düzen İnsanlığı imha etmenin
yeni adıdır. Bu düzen ellerinde patlayabilir. Alvin Toffler’in deyimiyle,
”Dünyayı nasıl Bir Gelecek Bekliyor ”eserinde 31 yıl önce okuduklarım arasında,
üç kutuplu yenidünya düzenine doğru bir gelecek var. Bu üç kutuptan biri ABD’nin
öncülüğündeki Batı, Rusya ve Çinin Öncülüğündeki Kuzey Bloku ve Müslümanların
yaşadığı ülkelerden oluşan üçüncü blok… Bu Blokun başında Türkiye, Pakistan,
İran gibi ülkeler Türki Cumhuriyetler ve diğer Afrika’daki mazlum halklar Arap
ülkeleri ve güney Asya’daki Müslüman ülkeler diye bir kapı aralıyordu.
Geldiğimiz noktadan baktığım zaman Yine en iyi noktada bizim ve bizimle yan yana
yürüyecek ülkelerin dünyanın kurtuluşuna katkı sunacak ülkeler olduğu inancındayım.
Onun için bizim aydınlarımızın sadece akademik apolet almak için birkaç makale
yazarak onlarla kendilerini avutmaktan çıkıp, sorumlu duyarlı ve geleceğe katkı
sunacak bir havari olarak kendilerini konumlandırmaları gerekir diye
düşünüyorum. Dünyanın tüm halklarına adalet üzere kurulacak ve herkesin bu
yaşamda mutlu ve huzurlu olma hakkının olduğu ülkelerin zenginlikleri
kendilerinin olduğu onlara anlatılarak onları da harekete geçirecek bir aydın
olarak mücadele etmeleri hem gerekli hem de kaçınılmaz ve zorunlu olduğunu
düşünüyorum. Yenidünya düzenindeki yerimizi sadece yönetimlerin belirlemesini beklemeyelim
yöneticilerin çabalarına katkı sunmak olsun işimiz gerektiğinde düzeltici bir
fonksiyon üstlenelim…
Geleceği iyi yönetemeyenlerin
nesilleri heba olacaktır. Bugünü dikkate almayanların da geleceği yönetecek
ekipler içinde yer almayacağı kesindir. Onun için diyorum ki biz dünyanın yeniden
kurulacak düzeninde Adalet üzerine oturacak bir hayatın temsilcileri olarak kendimize
gelelim, sadece laf söylemek için konuşan ve yazanlar olmanın dışında, dertli
bir insan olarak omuzlarımızda insanlığın sorumluluğunu taşımaya aday olalım
ki, Hesaplarımız kolay olsun…
“İnsanların hesabının görüleceği gün yaklaştı,
ancak onlar daldıkları gafletle hala yüz çevirmekteler…”Rabbim bizi idrak
edenlerden eylesin Ramazanın hayrı bize dirilmeyi getirsin…
Selam muhabbet ve dualarımla…
BAHADIR HATAYLI/01.04.2022/02.15
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder