Bu Blogda Ara

3 Nisan 2022 Pazar

KÜRESEL GELECEK NASIL PLANLANIYOR?

 

Dünya yeni oluşumun kaçınılmaz gelişine gebe görünüyor. Ancak geçmişten gelen bilgi dağarcıklarıyla bu süreci okumak mümkün olmadığı için, ülke yöneticileri bu sürecin altında kalmayla yüz yüze gelebilirler. Geçmiş yazılarımda da bu konulara çok değinmiştim. Gençlik için sanal dünya gerçek yaşam haline getirildi. Özellikle Z kuşağı ile reel yaşam arasındaki bağlar neredeyse koparılmış görülüyor. Dünyanın her tarafındaki bu kuşağın etkileyen uyaranları ve bu uyaranlara karşı gösterdiği tepki ortak davranışa dönüştü. Çünkü sanal ortamdan gelen beslenme kaynakları onların düşünce ve davranışlarını da ortak noktaya taşıdı. Bunun oluşturulmasındaki temel amaç, dünyayı yeniden dizayn etmek isteyen güçlerin, bu gençleri daha kolay kullanarak amaçlarına ulaşmada bir kobay olarak kullanma arzularıdır. Z kuşağı için ortak bir kültür, yani küresel bir kültür oluşturduklarına inandıkları anda yenidünya düzeninin başlaması için düğmeye bastılar. Bu süreç öncelikle Corona korkusuyla yaygınlaştırıldı, sonra bunları önleme ve insanların tedirginliklerinden faydalanarak istedikleri farklı destek güçlerini devreye soktular, ardından gıda krizi senaryoları, gelecek korkusu, Dünya savaşı vs. gibi. Tüm bu görünenlerin arkasında aslında bir planın belirli bir program dâhilinde işlediğini görmekteyiz.

Küresel dizayn şebekesi, Z kuşağı olarak bilinen gençleri önce duygusuz bir robot haline getirmeyi başardı. Bunu dünyanın her tarafındaki gençlikte başardı. Yani ortak kültür oluşturdu. İnsanların bilişsel ve kavrayış dinamiklerini imha ederek, onun yerine Uyarıcı-Organizma-Tepki süreciyle ortaya çıkan bir davranışa onları mahkûm etti. Yani insan bir mekanik araç haline geldi, duygusuz, acıma hissi olmayan, sadece kendi çıkarları için yaşayan ve bunu da kısa zamanda en yüksek haza çıkabilecek düzeye ulaşabilecek isteklerle donattı. Yani neslin sahibi oldu, o nesillerle dünyanın her tarafında istediği renkli devrimleri yaparak, istediği yönetimleri kurarak dünyayı tek elden yönlendirme ve yönetme becerisine ulaşmış oldu. Bu yaşamı oluşturabilmek için harcadığı finans emek ve zamanı fazlasıyla geri almadan dünyanın düzene girmesi pek mümkün görünmüyor.

Son on yıldır, gençlerin çok hızlı bir şekilde belli odaklarca istilaya uğradığını bunları önlemenin yolu, gençliğin sahip olduğu yetiler ve gençliğin yaşadığı dönemin zamanıyla uyuşan denklemler kurarak, gençlere sahip olmak isteyenlerin tüm amaçlarını boşa çıkarmalıyız. Yoksa biz boşta kalabiliriz diye avazım çıktığı kadar bağırarak hem yazdım hem bir vesileyle konuşmacı olarak gittiğim ortamlarda çokça dillendirdim. Ancak biz hep şikâyet ettik, gençlerin neden deist olduklarını anlamak istedik, sonuç kocaman fiyasko ile sonuçlandı. Çünkü okullarda din dersi sayısını artırarak veyahut İmam Hatipler açarak üstesinden geleceğimizi sandık. Bu algıyla hem gençleri kaybettik ayrıca kaybetmekle kalmadık çünkü onlar belli güçler tarafından kuşatılmış oldular. Önce ortak kültür oluşturuldu, sonra o kültüre uygun arzu ve istekler listesi küresel paylaşım ağlarıyla yayıldı. O listelere ulaşamayan gençlerin tepkisel bir yaşam oluşturması için çabalar harcandı. Bu çabalar ülkelerin daha çok yönetimleri ile gençleri karşı karşıya getirdi. Gençlerin bu taleplerini karşılayamayan veya karşılamayan yönetimler, gençliği kendisine düşman bildi ve onları gerdikçe gerdi. Gençler bu gerilimin faturasını yetkili ve etkili kurumlara kesmek isteyebilirler. O zaman da gençlerin bu isteklerini eyleme dönüştürecek şekilde gençleri kaşıyarak Yetkililerle karşı karşıya getirecekler. Yani karanlık ortamların senaryosu yazılmış, ama oynanması için böyle bir süreç lazımdı o da oluşturulmuş oldu.

Küresel Dizayn şebekesinin amacına ulaşmak için kullanacağı aparat, tamamıyla dünyanın Z nesli olacaktır. Kullanımı kolay, duygulardan eser yok, haz ve hız denklemine göre bir yaşam oluşturulmuş ve bunun için de gençlerin kendilerini avutmaları hedeflenmiştir. Gençliğin bu hale getirilmesi, geçmişin imha olduğu yerde onların duygusal refleksler geliştirerek tepkilerini göstermesini istemedikleri için böyle bir hedef oluşturdular. Geldiğimiz nokta itibarıyla bu amaçlarına ulaşmışlar gibi görünüyor. Güney Amerika’da Şili Cumhurbaşkanının bir genç olması çok sevimli gibi gelebilir, gençlin seçtiği bir yönetici olarak örnek gösterilebilir. Ancak Yenidünya düzeninde, Ya gençlerden oluşan yöneticiler gelecek ya da gençlerin diline uyum sağlayacak ve Küresel şebekenin oluşturduğu Z neslinin yaşamını ülke genelinde baskın kılacak yöneticiler atanacak. Bunları gören biri olarak, olaylar arasında neden sonuç bağları kurduğum zaman bu ihtimallerin, arzulanan bir yaşam biçimi ve yönetim anlayışı olduğunu görüyorum...

Dikkat ediyorsanız tutucu yöneticilerle ülkelerin gençliği hep karşı karşıya getirilmek isteniyor. Gençlik doğrudan onların oluşturmak istediği kültürün hem taşıyanı hem de savunanı durumuna geldiği için, yönetimlerin istenilen kıvama getirilip rehabilite edilmesinde potansiyel bir güç olarak kullanımı amaçlanmıştır. Küresel gıda kıtlığı senaryoları, anlamsız zamların gelmesi, korku senaryoları vs. yaşamı zorlaştırmak ve gençleri bunaltarak yönetimle gençleri çarpıştırarak, istedikleri sonucu almaktır.

Bunlar bir senaryo değil, senaryo olarak yazılmış ve uygulama alanından seçilen bazı örnekleridir. Bu süreci en az kayıpla atlatacak olan ülkeler, adil insani yaşam planı uygulayanlar olacaktır. Adalete vurgu yapanlar, hakça paylaşımdan bahsedenler, gelecek korkularını ortadan kaldıranlar ve özellikle gençlikle aralarındaki duvarları yıkanlar. Gençliği kullanmak isteyen küresel Dizayn şebekelerinin tuzaklarını atlatabilirler. Bunun ötesi bir mahkûm olarak yaşamaya aday olmaktır. Biz ülke olarak bu küresel şebekenin yenidünya düzeni oluşturma isteğinin içine çok hızlı girdik. Coronayla yayılan korkuları bilim kurulları eliyle yaygınlaştırdık. Çünkü Corona Yenidünya Düzeninin birinci ayağını oluşturuyordu. Gençler önce bunlara hiç inanmadı ama daha sonra o korku bunlarında içine sindi, ancak, sonrasında aşılama istenilen düzeyde olmamış olsa da aşı olanlar açısından baktığımızda planın ikinci ayağı da bir anlamda sorunsuz başarılmış görünüyordu. Gençlikte yavaş yavaş kıvamına ulaşıyordu. Genellikle işsiz veya düşük ücretlerle çalışan insanlar olduğu için Z nesli, ciddi zorlanmalarla karşı karşıya bırakılıyordu. Hatta gelen zamlar bunların hız ve haz dengesini çok kötü etkiliyordu. Sorunların kaynağında dolaylı olarak ülke yönetimleri olsa da, küresel güç asıl kaynak olmasına rağmen kendisini hedef dışı bırakarak, istediği düzeye getiremediği devletleri, kızgın hale getirilen bu gençlerle baş başa bırakarak kaos ortamı yaratmayı düşünmeye başladılar. Onun içindir ki, ülke yöneticileri gençlerle çatışmadan onların dilini anlayacak, isteklerini çözümleyecek ve onları küresel şebekenin yenidünyayı dizayn etme aparatı olarak kullanmasına asla fırsat vermeyecektir…

Ne yazık ki geldiğimiz nokta itibarıyla baktığımızda ülke gençliği potansiyel tehlike olarak görüldüğü gibi ülkenin kazanımlarını tüketen ve yok edecek nesiller olarak görülmektedir. Geleceği teslim alacak olanlara bu anlayışla bakılır ve onlarla uyumlu bir süreç yakalanmazsa, küresel dünya baronları onları, faydasına olacak her alanda kullanmayı deneyecektir. Batı Genç nüfus açısından hep kan kaybettiği için, genç nüfusu fazla olan ülkeleri hedef alarak o nesli çatışma ortamlarında imha etmeyi düşünmektedir. Yani hem ülke yönetimlerini kontrol altına almak için kullanıyorlar, hem de yönetimlerle karşı karşıya getirerek onları imha edebiliyor, yani ne ülkelerin geleceği güçlü olsun, ne yönetimler benim isteğim dışında olsunlar diye düşündüğü için, genç nüfusa sahip ülkeleri ciddi bir açmaza sokmaktalar. Bu ülkelerin başında da yine bizim ülkemiz gelmektedir.

Devlet, ülke insanıyla çatışmayacak ve gençliği karşısına almayacak yeni planlar yapmak zorundadır. Çünkü bu gıda pahalılığı krizi gençleri ciddi bir reaksiyona hazır hale getirmektedir. Küresel krizden bahsediliyor, aslında küresel kriz değil bu, bu yenidünya düzeninin plan ve programıdır. Bu programın bizim dışımızda bizi kuşatan kabuk gibi saran bir sarmal olmasını istemiyorsak hem toplum dinamiklerini hem de dünyada oynanan oyunları ve amaçlarını iyi okumak gerekiyor. Biz ancak doğru okuma ve doğru tavırlar geliştirerek bu planın uygulaması için kullanılan bir kobay olmayız. Aksi takdirde bizi imha edecek bir düzenle karşı karşıyayız.

Devlet, böyle global kirli planların içinde kendi insanının olmasını istemiyorsa, o zaman insanın zaaflarını kullanabilecek küresel baronların keşfedeceği açık kapıları kapamak zorundadır. Adaleti esas alarak insanca yaşamanın gerekliliği ve hakça paylaşımın dünya yaşamında olmazsa olmaz bir ilke olduğunu, bunu tüm mazlum mahrum ve garibanların yaşadığı ülkelerde çaba harcayarak, bu güçlerin oyununu bozacak küresel başka bir plan yapmak zorunludur. Bunu yapanlar, yenidünyada gençlerini koruyacak ve o gençlerin ülkelerine sahip çıkacak bir yaşam oluşturmalarına katkıda bulunmuş olacaktır. Yapamayanlar da kendi geleceklerini kendi elleriyle imha edeceklerdir.

Bu olumsuzluklar kemikleşmeden ve toplumun her alanında yaygın olan bir olumsuzluk olarak benimsenmeden, devletin bu alanlarda ciddi çıkışlar ve programlar yapması gerekir. Bu plan ve programların başında da adil yaşamın ve paylaşımın insanın onuru, huzuru ve mutluluğu için kaçınılmaz olduğunu bilerek onun gerekliliğini içselleştirerek uzun soluklu bir hamle başlatması gerekmektedir. Bu hamleler, inandırıcı ve toplumun her alanında hissedilen türden açılımlar olmalıdır. Şu kararlar alındı, şu komisyonda görüşüldü, meclisin şu oturumunda onaylandı gibi sözle ifadesi olup, yaşamda karşılığı olmayan uygulamalar, hayatın dışına atılmalı ve hayatla iç içe olacak yeni uygulamalar yapılmalıdır.

Devletlerin varlığı ve devamı onu sahiplenen kendi insanlarının katkısıyla olur. Kendi insanlarını başkalarının yönettiği ve yönlendirdiği dünyada ülkelerin gelecekleri tehlikede demektir. Bu tehlikeleri fark etmek ve bu konularda bilgi paylaşımında bulunan aydınlarımızın çabaları yönetici sınıfın dikkatini çekmesi gerekiyor, şayet dikkate alınmıyorsa, yönetim eliyle geleceğimiz karanlıklara taşınır. Biz ülke olarak yönetimden gelen mesajların hep doğruluğuna inanmış ve o mesajları ileten medya organlarını da sorgulamadan tasdik eden bir toplumuz. Bilgi dağarcıklarımız da sadece o duyduklarımızla sınırlıdır. Teba ve onların biraz daha üstü sınıfta bile bilgi birikiminin kaynağında bu saydıklarımız vardır. Aydın entelektüel insanlarımız bile, televizyon ekranlarında kör dövüşü yaparak bir kısmı bu olumsuzlukları örtmeye çalışırken bir kısmı da bunlara karşı görüş beyan ederek tahterevalli oynar durumdalar. Toplumdan ne kadar taraftar toplayacağız bizim oyunumuz ne kadar tutuyor caba diyecek gibi bir algı ile toplumsal yaşamın sürekliliği, nesiller ifsat etmeden devam etmez. Zihin kalıpları farklı şekillere bürünmeden, arzu ve istekler değiştirilmeden, aile ve eğitim yaşamınız kontrolünüzün dışına çıkarılmadan, toplumsal çatışa üzerine bir yaşamın sinir uçları aşındırılmadan size bu hakkı tanımazlar ve de tanımıyorlar. Ancak bu aşınma kodlarını ele geçirdikleri zaman sizin varlığınızın devam etmesi pek bir tehlike oluşturmuyor, çünkü onlar sizin rutin dışı bir çabanızda, bu gediklerden sizi ele geçirecek duruma gelirlerse sizin toplumsal varlığınızın devamını isterler. Yenidünya düzeninin tüm plan ve programı bu şekilde düzenlenmiştir. Onun için bu düzen İnsanlığı imha etmenin yeni adıdır. Bu düzen ellerinde patlayabilir. Alvin Toffler’in deyimiyle, ”Dünyayı nasıl Bir Gelecek Bekliyor ”eserinde 31 yıl önce okuduklarım arasında, üç kutuplu yenidünya düzenine doğru bir gelecek var. Bu üç kutuptan biri ABD’nin öncülüğündeki Batı, Rusya ve Çinin Öncülüğündeki Kuzey Bloku ve Müslümanların yaşadığı ülkelerden oluşan üçüncü blok… Bu Blokun başında Türkiye, Pakistan, İran gibi ülkeler Türki Cumhuriyetler ve diğer Afrika’daki mazlum halklar Arap ülkeleri ve güney Asya’daki Müslüman ülkeler diye bir kapı aralıyordu. Geldiğimiz noktadan baktığım zaman Yine en iyi noktada bizim ve bizimle yan yana yürüyecek ülkelerin dünyanın kurtuluşuna katkı sunacak ülkeler olduğu inancındayım. Onun için bizim aydınlarımızın sadece akademik apolet almak için birkaç makale yazarak onlarla kendilerini avutmaktan çıkıp, sorumlu duyarlı ve geleceğe katkı sunacak bir havari olarak kendilerini konumlandırmaları gerekir diye düşünüyorum. Dünyanın tüm halklarına adalet üzere kurulacak ve herkesin bu yaşamda mutlu ve huzurlu olma hakkının olduğu ülkelerin zenginlikleri kendilerinin olduğu onlara anlatılarak onları da harekete geçirecek bir aydın olarak mücadele etmeleri hem gerekli hem de kaçınılmaz ve zorunlu olduğunu düşünüyorum. Yenidünya düzenindeki yerimizi sadece yönetimlerin belirlemesini beklemeyelim yöneticilerin çabalarına katkı sunmak olsun işimiz gerektiğinde düzeltici bir fonksiyon üstlenelim…

Geleceği iyi yönetemeyenlerin nesilleri heba olacaktır. Bugünü dikkate almayanların da geleceği yönetecek ekipler içinde yer almayacağı kesindir. Onun için diyorum ki biz dünyanın yeniden kurulacak düzeninde Adalet üzerine oturacak bir hayatın temsilcileri olarak kendimize gelelim, sadece laf söylemek için konuşan ve yazanlar olmanın dışında, dertli bir insan olarak omuzlarımızda insanlığın sorumluluğunu taşımaya aday olalım ki, Hesaplarımız kolay olsun…

“İnsanların hesabının görüleceği gün yaklaştı, ancak onlar daldıkları gafletle hala yüz çevirmekteler…”Rabbim bizi idrak edenlerden eylesin Ramazanın hayrı bize dirilmeyi getirsin…

Selam muhabbet ve dualarımla…

BAHADIR HATAYLI/01.04.2022/02.15

Hiç yorum yok:

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!