Bu Blogda Ara

5 Nisan 2021 Pazartesi

KURTARICILARI MI KORUYACAĞIZ SİSTEM Mİ KURACAĞIZ

Bir yönetim Hukuk devleti ise, yakınma ve kendi sorumluluk alanları sınırlı olanlara, Hukuk dışı bir eylemi anlatarak onların beklentilerine göre bir tavır belirlemeye kalkarsa hiçbir zaman onun hayatına hukuka dayanan bir tavır belirleme uğramaz. Bir sistem Hukuk çerçevesinde yaşamını devam ettiriyor, Hukukun belirlediği ölçüler içinde kurum ve kuruluşlarda herhangi bir aksama olmadan sistem işliyorsa, orada her kurum kendi sorumluluk alanlarındaki rollerini en iyi şekilde yerine getirerek, hariçten gazel okuyanların bu eylemlerine açık kapı bırakmaz. Ancak bir ortamda Hukuk dışı olan veya olabilecek düşünce ve eylemler hakkında insanlar yetki alanlarına girmemesine rağmen, söz sahibi oluyorlarsa, orada çok ciddi sistem problemi yaşanıyor demektir. Sistem probleminin yaşandığı ortamlarda sorunlar sorunları doğurur, sorun olmasa da bazen çok sorunlu bir yaşam varmış gibi puslu havalar oluşur. Bu sistem sorunlarını bazı yönleriyle irdelemekte fayda olacağı kanısındayım…

Hukuk devleti kanun devleti demek değildir. Her devletin kanunu vardır, devlet kendi varlığını devam ettirmek ya da yönetime egemen olanların bekasını sağlamak için halkın uyması gerekli olan kanunları bulunur. Bu kanunların varlık gerekçesi de doğrudan tüm insanların menfaatlerini korumak ve yaşamı mutlu kılmak için oluşturulmuş kanunlardan oluşmaz. Bu kanunların önemli varlık gerekçesi güce sahip olanların, bu güce muhalif olanları bastırmak için güç kullandıkları zaman, kullandıkları gücü meşru kılmak için oluşturulmuş birer paçavradan öteye geçmediğini bilmek gerekir. Geçmişte bu topraklarda, kılık kıyafet konusunda yeni gelen bir kıyafete muhalif olanların idam edildiğini hepimiz biliyoruz…Bunlar niçin oldu, güç kendisine muhalif olacakları sindirmek için kanunlar oluşturdu, kanunların özü tamamıyla tek taraflı yapılan bir sözleşme maddeleri gibiydi. O sözleşmeyi siz onaylamamış olsanız da güç sahibi o sözleşmeyi siz onaylamışsınız gibi kuvvet kullanarak muhaliflerini bastırıp imha etti. Bu imha sürecinin meşru olduğunu kanıtlamak için, kanunlara uygun olmayan eylemler olduğunu, bunları cezalandırdıklarını, her şeyin Hukuk çerçevesinde olduğunu anlattılar. Yani diyeceğim o ki, kanunların varlığı bir devletin Hukuk devleti olduğunun göstergesi asla olamaz.

Hukuk devleti, kanunları olan devlet değil, doğru işlerin olması yanlışların olmaması için adaletin herkes için geçerli olduğu ve hukuk önünde hiç kimsenin ayrıcalıklı bir yerinin olmadığı devlet demektir. Hukuk Devletinde, sistem önemli ve sistemin işleyişinin sürekliliği esastır. Şahısların o devlette önemi sistemin sürekliliğine sunduğu katkıyla ilişkilidir. Sistemin işleyişine katkı sunmayan da kendi değersizliğini kendisi ortaya koyar. Sistem onları zaten kendi içinden izole eder. Eğer bir sistemde şahıslar öncelikli algılanıyor ve o şahıslarla sistemin varlığının devamı gündeme geliyorsa, orada zaten sistem diye bir şey yok demektir. Sistemin tüm kurumlarında lakaytlık başlamış kimin eli kimin cebinde belli değilse, hadsizlik had safhaya çıkmış, vurgun talan, şahısları zenginleştiren, istediğine istediği imkanları sunan, istemediğini ölüme mahkûm eden bir yapı varsa, orada sistemin “s”sinden bile söz edemezsiniz. Sistemin işleyişi hukuk çerçevesinde oluyorsa, yanlışların bertaraf edilmesi o kadar zor olmaz. Ama sürekli yanlışların ve pisliklerin çoğaldığı ve yayıldığı bir ortam varsa orada herkesin kendi çıkar ve menfaatlerini korumak için kanunları kendilerine kalkan edinerek, insanları soymak için, kendi yaşamlarını meşrulaştırma çabasından söz edilebilir.

Sistem hukuk demektir aynı zamanda. Bir sistemin hangi noktasında hangi eylemin gerçekleşeceği biliniyor ve o eylem sonucunda ortaya çıkacak ürünün nerede nasıl değerlendirileceğine dair programlar yapılıyorsa bu bir hukuktur. Dolayısıyla her Hukuk bir sistemdir. “Hak geldi Batıl zail oldu”. Hak, düzendir, dengedir sistemdir. Batıl ise dengesizlik düzensizlik ve hukuksuzluktur. Dolayısıyla Hukukun olduğu yer, Hakka uygun olan yerdir. Orada kimsenin yaşamı ayrıcalıklı değildir. Ayrıcalık ancak emeğiniz ve onun karşılığı olarak size takdim edilecek ödüldür. Kendi toplumumuza bu değerler açısından baktığımız zaman nereye nasıl koyacağımızı şaşırmadığımı doğrusu söyleyemem, darul acayip bir yer olduğunda kuşkum yok ama ne olduğu konusunda net bir tanımlama çok zor. Dün ne idiyse bugün de freni patlamış bir araç gibi labirentin dibine doğru son sürat savruluyor, nerede nasıl duracak bilinmez ama yakıt tükendiği anda büyük bir kayaya toslayacağında şüphem yoktur.

Bir sistemin iç işleyişi ile ilgili bağlayıcı ve yaptırımı olan herkese aynı şartları sunan bir hukuku olur. Bu tüm kurumlara özgü kendi bünyesinde onun işleyişiyle ilgili de olur. Bunlar bir Hukuktur ve her açıdan bağlayıcılığı olmalıdır. Bizim toplumda bunların tamamı sadece lafı güzaf olarak var, ötesi yok varsa da ötekiler için geçerli(!) Hiyerarşik sistemin nasıl dizayn edildiğine bakıldığı zaman, insanların bu makamları nasıl ve hangi özelliklerinden dolayı işgal ettikleri anlaşıldığında ne kadar ciddi ve hukuki bir sistemde yaşadığımızı(!)da anlamış olacağız. Bu sistemler hep problem yumağıdır. Problemlerin çözülmesi için kimi getirirseniz getiriniz sadece verdiğiniz imkanlar ne kadar çok olursa geriye bırakacakları sorunlar da o oranda büyüyerek ve katmerlenerek devam eder. Yani az imkanlar sunduklarınız sorunları daha fazla büyütemezler, ancak imkânda sınır tanımadıklarınız sizleri içinden çıkılması çok zor problemlerle yüz yüze bırakarak sorunların çözümü için, sınırsız imkân tanıyan halklarına dönerek yine şikâyeti ona yaparlar. Bu durum tamamıyla psikolojik bir eğilimdir. Yani kişi bulunduğu ortamın derinliğini ve karanlığını fark ettiğinde bunun dibinin ne olacağını kestiremediği zaman sizinle sorunları paylaştığını zannedersiniz ama aslı öyle değildir; çaresizliğin getirmiş olduğu bir sığınma noktası olarak adresin sizi göstermesinden size gelir. Yani sistemsizlik sorunların çözümünde hayatın hiçbir noktasında ne zamanınızı ne de sermayenizi tüketmesin, İflas eden tacir gibi ne yapacağınızı şaşırırsınız mal bulsanız sermaye bulamazsınız, sermaye bulsanız emek bulamazsınız, emek bulsanız girişimcilik yönünüz zayıflar, kendi gölgenizden sakınır ve yok oluşun getireceği faturayı ödemeye mecbur kalırsınız. Demek ki, sistem üzere bir yaşamı oluşturmak her aklı başında varlığın sorumluluğudur. Sistem kurulduğunda ne olacak diyemezsiniz, o zaman toplumsal yaşamda sizin sahip olduğunuz mesleki statüleriniz ve doğuştan gelen konumunuz ya da hangi toplumsal katmandan geldiğiniz sizin yaşamınıza ne bir ayrıcalık getirir ne de sizi öteleyen bir durum olur. Toplumsal yaşam içindeki ayrıcalığınız sadece ve sadece bulunduğunuz konumdan dolayı rollerinizi ne kadar iyi oynadığınızdan, o rollerden dolayı kazanacağınız prestij olur. Bu saygınlık dışında sizin herhangi bir ayrıcalığınız olmaz bu da toplumsal yaşamda kenetlenme kardeşlik dayanışma ve hukuk etrafında bir mana bütünlüğünü oluşturur. Hukuktan kaynaklanan mana bütünlüğünün olduğu yerde adalet olur, paylaşım olur, dostluk olur, kaygı kuşku gerilim, paranoyak eylemler, toplumsal cinnet hastalıkları oluşmaz. Herkes yaşamayı severek yaşar, yaptığı işten tat alır, iletişim ve ilişkiler güçlenir aile, akrabalık ve dostluk bağları güçlü toplumsal farkındalık oluşturur. Medeni bir yaşamın örnek toplumu ortaya çıkar. Bunu yapmak çok mu zor asla, bilim adamları bilim adamı olursa, siyasetle ilgilenecekler, sistemin nimetlerini tepe tepe kullanacağı, har vurup harman savuracağı ve itibarını savurduklarıyla doğru orantılı görmezse, Din adamları dinin muhtevasını kendi bulunduğu ortama zarar gelir endişesiyle ağzının içinde dilini yamultmadığı zaman, Eğitimcilerin bir aydınlık açmak için aydınlatma fişeği gibi olduklarını idrak ettiklerinde, en önemlisi, Kurallar büyük hayvanların parçalayıp geçtiği ve küçük böceklerin takılıp kaldığı bir ağ olmaktan çıktığı zaman bu sistem kurulacaktır. Hiç kimseyi etnik kökeninden dolayı dışlamadan ve insan olmanın, herkes için eşit olmak için yeterli olduğu, toplumsal bir algı haline geldiği zaman sistem kendiliğinden kurulacaktır.

Sistemin neden böyle sürekli yanlışlar yaptığını sorgulayamazsak ve sistemle ilgili düşüncelerimizi, sistemin doğru, Hukuk ve adalet referanslı çağdaş bir yönetime geçmesi gerektiğini toplumsal bir şuur ve davranışa dönüştüremezsek hayatımız kurtarıcılar aramak ve kurtarıcıları korumakla geçecek ama asla ve asla biz kurtulamayacağız.

Benim talebim o dur ki, herkesin kendi kurtarıcısını göklere çıkararak, kendisini kurtaracağını   savunarak onların günahsızlıklarını (!) anlatarak destanlar yazacağına, İnsan olmanın alfabesinde adam olmanın doğru bir cümlesini korkusuzca yüreğimizle imzalayarak yazalım ki yüreklere etki bıraksın…Bu dünya böyle gelmiş böyle gider ne yapalım diyenlere son söz olarak diyorum ki, bu dünya bir düzenle geldi ve düzene girecek…Bu dünya böyle gitmeyecek…

Erol KEKEÇ/04.04.2021/21.26

Hiç yorum yok:

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!