Bu Blogda Ara

20 Aralık 2018 Perşembe

SÖNMÜŞ FENERLE KARANLIK AYDINLATILMAZ



Kaybolan yılların, sönmüş fenerle arayanları olmak istemiyorsak, kaybettiklerimizi kaybolan yerlerde aramaktan uzaklaşıp aydınlık ortamlara bakmak gerekir. Nasreddin hoca bir gün yol üzerinde bir arayış içindeyken birisi gelip selam verir ve der ki, hocam herhalde bir şeyinizi kaybettiniz ve aleyküm selam evlat, evet anahtarımı kaybettim. Peki hocam burada kaybettiğinizden emin misiniz? Hayır evlat emin değilim ancak en aydınlık yer burası olduğu için burada arıyorum der. Evet dostlar bizler kaybettiğimiz zamanı ve zamanın içindekileri nerede arayacağımızı bilmezsek, hep karanlıklarda kalmaya mahkum oluruz.
Eski yaşamlarına eleştiriler yaparak yeni bir yol arayışı içinde olanlar, eski yaşamlarından kopmamaya yemin etmişcesine yaşamlarındaki karanlıkları sürekli eski denklemlerle çözmeye çalışıyorlarsa, yeni bir yol arayışına asla ihtiyaçları yoktur demektir. Onun için Kur’an’ın mesajlarına baktığımızda eski yaşamlarından ve geleneklerinden kurtulmadan hakikati kavrayamayacaklarını dile getirmektedir. Tarihi sürekli örnekleme diyenlerin olacağını biliyorum, ancak şunu algılamak gerekir ki, yer zaman ve toplumlar farklı olsa da insan fıtratı ve yaratılış hamurları aynı olduğundan her dönemde bu davranışlara rastlamaktayız.
Alışılmış yanlışların programlı bir hayatı çoğu zaman zorlaştırdığına hepimiz şahit olmaktayız. Örneğin trafik lambalarının olmadığı bir yerde araç sürmesini öğrenmiş insan, trafik levhalarının olduğu bir yerde araç kullanmaya başladığı zaman hep eski alışkanlıklarıyla kuralları ihlal ederek hiçbir kural tanımadan yaşaması gerektiğini düşünerek, hep cezalar alır. İki parmak daktilo yazmayı öğrenen biri de 10 parmak daktilo öğrenmek istediği zaman, daktilo yazmasını hiç bilmeyen ve yeni öğrenmeye başlayanlara uyum sağlayamadığı gibi, her zaman iki parmak yazarak, on parmak yazmada zorlandığı için programlı öğrenmenin çok kötü ve gereksiz olduğunu anlatarak kendi yanlışlarının daha önemli olduğunu anlatabilir. Hayatta böyledir. Çoğu zaman insanlar alışılmış yanlışlarının köleliğinden çıkamadıkları zaman herkesi yanlış ve kendilerinin de en doğru olduğuna inandıkları gibi diğerlerini de hep yanlış yapmakla suçlayarak rahatlama yolunu tercih edebilirler. Böylesi bir algı ile yola çıkmakla, sönmüş fenerle aydınlık bir ortama gittiğini sanıp karanlıklarda boğulmak arasında hiçbir fark yoktur.
Babadan dededen ecdattan bir din algısına sahip olup öylece yaşayanların, aklı ve idraki çalıştırarak okuyup anlayarak yaşamlarını devam ettirenlerle aynı noktada buluşmaları çoğu zaman imkânsız olmaktadır. Çünkü yeniliklere açık olanların doğruya ve hakka ulaşma dışında korumak zorunda oldukları herhangi bir beklentileri olmadığından her gün kendilerini yenilemeleri gerektiğine inanarak yaşarlar. Oysa bir değeri önceden bildiklerine inananlar ise önceden sahip olduklarının yanlış olduğunu söyleseler de daima eski bildiklerinin etrafında kümelenmek isterler. Yani bu insanlara, sahip olduklarından çok güzelini hatta hayatta karşılaşmayacağı en güzel şartları sunsanız da bunlar daima eskiyi gündem yaparak, odununun ücreti ödendikten sonra beni merkebiyle şuraya götür diyen adama peki benim odunum ne olacak, yahu kardeşim senin odununun bedelini ödedik ya demesine rağmen ya benim odunum ne olacak diyenden hiçbir farkı yoktur.
Allah'a iman ettiğini söylemelerine rağmen Kızıl denizi geçtikten sonra kısa bir süre yalnız kaldıklarında, onların taptıkları putları vardı bize de buzağıdan bir put yap, biz de ona tapalım diyen İsrailoğulları’nın yaşamı buna en güzel örnek verilebilir. İnsan denen varlık hep eskiyle kendisini avutmayı en güzel hayat olarak telakki ettiği sürece güzellikler bahçesindeki gülleri koklamaktan mahrum kalacaktır. Bugünün gençlerine doğru mesaj verdiğini ve vereceğini söyleyen herkes, örnek olarak geçmişten başlayarak örnekler verir. Biz böyleydik babalarımız şöyleydi, nerede o günlerin tadı, keşke hep o günlerde kalsaydık gibi yakınmalar ve rahatlama seansları hiç kimseyi doğru bir yörüngede yaşatmayacaktır. Dengeli düzenli ve yenilenmeye açık bir hayatın ortasında adam gibi adam olmak istiyorsak, eskimiş ve demode olmuş yaşamlarla yeni bir güne imzamızı asla atamayız. Dünün Güneşinin bugünün gölgesini kaldıramayacağını anlamadığımız sürece içinde bulunduğumuz sisleri dağıtma gücüne asla kavuşamayacağız.
Gelin hep birlikte yeni bir dünya kuralım bu yeni yaşamın manifestosu insan harcı da adalet olsun…
Erol KEKEÇ/19.12.2018

Hiç yorum yok:

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!