3-Toplumsal Değişim ve Güven Erozyonu
31 Mart Sonrası Değişim ve Seçim
Sonuçlarının Toplumsal Yansımaları
2019'da gerçekleştirilen 31 Mart
yerel seçimleri, Türkiye'nin siyasi tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak
kabul edilir. Bu seçimler, özellikle İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerin
kaybedilmesiyle sonuçlandı ve bu durum, AKP’nin uzun yıllardır süregelen
hakimiyetinde bir kırılma noktası olarak değerlendirildi. Bu sonuçlar, Erdoğan
liderliğindeki iktidarın toplumsal destek tabanında meydana gelen değişimleri
ve güven erozyonunu gözler önüne serdi.
Seçim sonuçları, Erdoğan ve
AKP’ye yönelik halkın güveninde ciddi bir düşüşün habercisi oldu. Bu düşüşün
ardında yatan temel sebepler arasında ekonomik sıkıntılar, artan işsizlik
oranları, hayat pahalılığı, özgürlüklerin kısıtlanması ve yolsuzluk iddiaları
yer alıyordu. Özellikle genç nüfus arasında AKP’ye yönelik destek giderek
azalırken, toplumun farklı kesimlerinde artan bir memnuniyetsizlik hali
gözlemlendi.
Bu seçimlerin toplumsal
yansımaları, Türkiye’deki siyasal atmosferin ve sosyolojik yapının değişmeye
başladığını gösterdi. Seçmenler, yerel yönetimlerde değişim arzusunu açık bir
şekilde ifade ederken, bu durum AKP’nin liderlik anlayışına yönelik eleştirilerin
de artmasına neden oldu. 31 Mart seçimleri, halkın AKP’nin politikalarına olan
güveninin sarsıldığını ve yeni siyasi arayışlara yöneldiğini ortaya koydu.
"Cumhurbaşkanımız İyi,
Etrafı Kötü" Söyleminin Dönüşümü
Erdoğan’ın uzun yıllar boyunca
süregelen popülaritesi, "Cumhurbaşkanımız iyi, etrafı kötü"
söylemiyle büyük ölçüde korunmuştu. Bu söylem, halkın Erdoğan’a duyduğu kişisel
güveni sürdürmesine ve etrafındaki bürokratlar, danışmanlar veya parti
yöneticileri üzerinden iktidara yönelik eleştirilerin yöneltilmesine neden
oldu. Ancak, zamanla bu söylemde de bir dönüşüm yaşandı.
Ekonomik krizlerin derinleşmesi,
özgürlüklerin kısıtlanması ve demokratik normlardan uzaklaşılması gibi
faktörler, Erdoğan’ın liderliğine yönelik eleştirilerin doğrudan kendisine yönelmesine
neden oldu. Artık sadece çevresindekiler değil, Erdoğan’ın kendisi de bu
eleştirilerin odağı haline geldi. Halkın gözünde, iktidarın sorunlarının
temelinde sadece etrafındaki kötü yönetim değil, Erdoğan’ın da bu sorunlara
sebep olan kararları yatmaya başladı.
Bu dönüşüm, halkın Erdoğan’a
yönelik kişisel güveninin de erozyona uğradığını gösterdi. Özellikle ekonomik
sıkıntıların doğrudan halkın günlük hayatını etkilemesi, Erdoğan’ın
popülaritesinde ciddi bir düşüşe yol açtı. "Cumhurbaşkanımız iyi, etrafı
kötü" söylemi, yerini daha eleştirel bir bakış açısına bıraktı ve bu
durum, Erdoğan liderliğindeki AKP iktidarının toplumsal tabanını zayıflattı.
Güven Erozyonunun Nedenleri ve
Toplumsal Yansımaları
Güven erozyonunun arkasında yatan
nedenler, çok boyutlu ve karmaşıktır. Temel faktörlerden biri, Erdoğan ve AKP
hükümetinin ekonomik politikalarda yaşadığı başarısızlıklardır. 2018 yılında
başlayan ekonomik kriz, döviz kurlarındaki artış, yüksek enflasyon ve işsizlik
oranlarının yükselmesi, halkın yaşam standartlarını olumsuz yönde etkiledi. Bu
durum, Erdoğan’a duyulan güvenin temelini oluşturan ekonomik başarıların yerle
bir olmasına neden oldu.
Bir diğer önemli neden,
demokratik normların ve hukukun üstünlüğünün zedelenmesidir. Özellikle Gezi
Parkı protestoları, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL dönemi
ve bu dönemde gerçekleştirilen toplu işten çıkarmalar, tutuklamalar ve basın
üzerindeki baskılar, toplumun geniş kesimlerinde büyük bir huzursuzluk yarattı.
Bu gelişmeler, Erdoğan hükümetine olan güvenin sarsılmasına ve demokratik
süreçlere olan inancın zayıflamasına yol açtı.
Güven erozyonunun toplumsal
yansımaları ise oldukça derin ve geniş kapsamlı oldu. Öncelikle, toplumda artan
bir kutuplaşma ve siyasi gerilim gözlemlendi. AKP’yi destekleyenler ve
muhalifler arasındaki ayrışma, toplumsal barışı tehdit eder boyutlara ulaştı.
Ayrıca, ekonomik sıkıntıların artmasıyla birlikte, toplumun farklı kesimlerinde
huzursuzluk ve memnuniyetsizlik büyüdü. Bu durum, özellikle genç nüfusun
geleceğe yönelik umutsuzluğunu artırdı ve yurtdışına göç etmeyi düşünenlerin
sayısında ciddi bir artışa neden oldu.
Toplumsal güven erozyonu, aynı
zamanda siyasette de yeni arayışları beraberinde getirdi. İyi Parti, HDP ve
yeni kurulan Gelecek ve DEVA partileri gibi alternatif siyasi oluşumlar,
AKP’nin kaybettiği desteği kazanmayı hedefleyen yeni siyasi aktörler olarak
sahneye çıktı. Bu partiler, Erdoğan’a olan güvenin azalmasından doğan boşluğu
doldurmaya çalışarak, Türkiye siyasetinde yeni dinamikler oluşturdu.
Toplumsal değişim ve güven
erozyonu, Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı en belirgin
olgulardan biridir. 31 Mart yerel seçimleri, bu sürecin bir yansıması olarak
ortaya çıkmış ve halkın AKP’ye olan güveninin sarsıldığını göstermiştir. "Cumhurbaşkanımız
iyi, etrafı kötü" söyleminin dönüşümü, Erdoğan’a yönelik eleştirilerin
artık doğrudan kendisine yöneldiğini ve bu güvenin hızla erozyona uğradığını
ortaya koymaktadır.
Güven erozyonunun nedenleri
arasında ekonomik krizler, demokratik normların zedelenmesi ve artan toplumsal
kutuplaşma gibi faktörler yer almaktadır. Bu sürecin toplumsal yansımaları,
Türkiye’nin siyasal ve sosyolojik yapısında derin değişimlere neden olmuş,
halkın yeni arayışlara yönelmesine yol açmıştır. Bu değişim, Türkiye’nin
gelecekteki siyasal dinamiklerini şekillendirecek önemli bir süreç olarak
karşımızda durmaktadır.
Bahadır Hataylı/05 Eylül.2024/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder