Bu Blogda Ara

6 Haziran 2025 Cuma

Bir Milletin Üzerine Çökme Düzeni-Çıldırmışlığın Anatomisi

Bu iş çığırından çıkmıştır arkadaşım. Kimse çıkıp da, "Bunlar millet için yapılıyor, refah için, istikrar için..." gibi masalları anlatmasın. O devran kapandı. Bugün gelinen noktada apaçık ortadadır ki, ortada ne bir istikrar vardır, ne bir vicdan kalmıştır, ne de bir hukuk devleti. Varsa yoksa sadece rant, sadece menfaat, sadece güç gösterisi.

Milletin sırtından yükselen bir iktidar yapısının 23 yıl boyunca har vurup harman savurması, “itibardan tasarruf olmaz” diyerek saraylara, şatafata, örtülü ödeneklere, uçan saraylara kaynak aktarması, halktan kopmuş bir zihniyetin iflas bayrağıdır. Yıllardır bu düzenin mağdurları susturulmuş, ikaz edenler ötekileştirilmiş, hak arayanlar kriminalize edilmiştir. Bugün gelinen yerde, milletin canı yanıyor. Bu, mecazi değil. Gerçek anlamda insanlar pazarda fiyatları görünce gözyaşı döküyor. Kirasını ödeyemeyip sokakta kalan aileler var. Gençler, ülkesinden umut kesmiş halde kaçacak bir delik arıyor. Ama sarayda hayat başka: lüks, ihtişam, koruma orduları, saydam olmayan milyarlık harcamalar...

Peki bu sistem kendini nasıl meşru gösteriyor? Cevap basit: Kanun. Ama hakikatte kanun değil, zulmün kılıfı haline getirilmiş bir yasa düzeni. Yani cebindeki son paraya kadar vatandaşı soyan bir uygulamayı meclisten geçir, adına “kanun” de, sonra bu soygunu hukuki ilan et. Bu, kanun kisvesi altında soygundur; bu, yasal ama meşru olmayan bir düzenin adıdır.

Bir yönetim meşruiyetini hukuk karşısında kaybetmişse, yaptığı her davranışın adının “kanuni” olması bir şeyi değiştirmez. Adalet sadece hukukun yazılı kurallarında değil, o kuralların ruhunda ve uygulamasındadır. Vicdansız bir yasa, zalim bir yönetime kılıf olamaz. Ama bu ülkede oldu. Oluyor.

Zorla, tehditle, cezayla, icrayla, hacizle, vergiyle milletin üstüne çökme düzeni kuruldu. Elektrik, su, doğalgaz faturaları; vergi artışları; temel gıda ürünlerindeki KDV oranları... Bunların hepsi planlı ve bilinçli bir yoksullaştırma projesinin parçalarıdır. Halk yoksullaşırken devlet değil, yandaş zenginleşti. Yoksulluğun artışı tesadüf değil, politikadır.

Bakın, bu millet bu düzeni hak etmiyor. Bu halk, devletten adalet bekliyor, baskı değil. Ama siz ne yapıyorsunuz? Örtülü ödenekle harcamalar yapılıyor, nereye gittiği belli olmayan milyarlar var. Sayıştay raporları ya yayınlanmıyor ya sansürlü. Her kaleminizle millete hesap vermekten kaçınıyorsunuz. Çünkü gerçekler ortaya çıksa, milletin ödediği bedelin kimlerin refahı için harcandığı açık seçik görülecek.

Ve sonra... Sözde tasarruf genelgesi yayınlıyorsunuz. Vatandaşa "ekmeğini böl, kombiyi açma, arabanı sat, tasarruf et" diyorsunuz. Ama kendiniz hâlâ yüzlerce makam aracıyla konvoy yapıyorsunuz. Saraylarınız hâlâ ısıtılıyor, yüz milyonluk ihaleler hâlâ aynı beşli çeteye gidiyor. Bu nasıl tasarruf, bu nasıl adalet?

Bu yönetim artık milletin rızasını yitirmiştir. Korkuyla, tehditlerle, propaganda makineleriyle sürdürülen bu düzen; yorgun, sinmiş ama hâlâ kalbi atan bir halkı daha fazla tutamaz. Çünkü bu millet ne zaman ki boğulmaya başlarsa, o zaman içinden bir kıyam doğar.

Siz hâlâ zannediyorsunuz ki bu halk sessizse razıdır. Hayır! Bu halk sabrediyor. Bu halk, sabırla imtihan ediliyor. Ama unutmayın, Kur’an sabrın ardında ne olduğunu gösterir: Diriliş, kıyam, hesap günü...

Ve unutmayın: Zulümle abad olanın sonu berbat olur. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Firavun’a ne oldu? Nemrut’a ne oldu? Ad ve Semud kavmine ne oldu? Zenginlikleriyle, kibirleriyle, halkı ezen, kendilerini yeryüzünün rabbi ilan eden o liderlere ne oldu? Kur’an bunu açıkça söyler. Yöneticiler için hem örnek hem ibret vesikasıdır. Ama siz okumazsınız. Okusanız da anlamazsınız. Anlasanız da gereğini yapmazsınız.

Son beş yıldır millet size yalvarıyor: "Bu yol yol değil, bu gidiş sonu olmayan bir uçurum." Ama siz her uyarıyı düşmanlık saydınız. Her eleştiriyi hainlikle eşitlediniz. Her vicdan sesini bastırdınız. Ve şimdi geldiğiniz yer: Ekonomik çöküş, ahlaki çürüme, siyasi tıkanma. Bu milletin sırtındaki semer çok ağır artık. Kimse, bu yükün altında daha fazla ezilmek istemiyor.

Ve bilin ki, bu gidişin biletini siz kesiyorsunuz ama o koltuklara kimlerin oturacağını siz tayin edemezsiniz. Onu Allah tayin eder. Onu halk tayin eder. Bu ilahi adaletin bir kanunudur.

Yıllarca dillerinizden düşürmediğiniz “millet iradesi” artık sizi değil, sizi uyaranları alkışlıyor. Çünkü milletin karnı zil çalarken sizin alkışlanacak bir yanınız kalmadı. Siz hâlâ milletin öfkesini anlamamakta ısrar ediyorsunuz. Ama bu öfke, sizin sandığınız gibi bir siyasi partiye değil; bu öfke, adaletsizliğe, ayrımcılığa, hukuksuzluğa, şatafata, sahtekârlığa...

Bu öfke, insanın açlıktan ölürken televizyonda verilen "büyüme rekoru" haberlerine... Bu öfke, çocuğuna süt alamayan babanın gözyaşına bakmadan geçen bürokratlara... Bu öfke, işsiz gençlere "çalışmak istemiyorlar" diyen liyakatsiz yöneticilere...

Bu öfkeyi küçümseyen, yarın sel olur altında kalır.

Son sözüm şudur: Bu düzen çıldırmış bir yönetim aklının ürünüdür. Rasyonel değildir. Vicdani değildir. İlahi ölçüyle bağdaşmaz. Halkı korkutarak susturmak, devleti soyut bir tanrı gibi dayatmak, şirkin en sinsi halidir. Allah’a gerçekten iman eden biri bu düzene iman etmez. Ve iman eden susmaz. Dilsiz şeytan olmaz. Gördüğü zulme karşı haykırır.

Yazıktır. Günahtır. Bu milleti daha fazla tüketmeyin. Bu düzenin sonu, tarih kitaplarında Firavun’un, Karun’un, Nemrut’un hikâyesiyle aynı yerde bitecek. Dönün bu yoldan. Henüz vakit varken.

Erol Kekeç/04.06.2025/Sancaktepe/İST

Hiç yorum yok:

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!