1. Çağın Karanlığında Bir Işık Arayışı
Ey kardeşim,
Zaman öyle bir hâle geldi ki, kalpler taşlaştı, gözler görmemekte direndi, kulaklar hakikate karşı sağır kesildi. İnsanlık büyük bir girdabın içine düşmüş durumda. Zenginlik ve teknolojiyle süslenen bir çağda yaşıyoruz ama ruhlarımız yoksullukla, kalpler kuraklıkla boğuşuyor. Her şeyimiz var gibi ama hakikat yok. Şimdi sana Kur’an’ın o diriltici sözleriyle, Rabbin apaçık kelamıyla bir çağrı yapmak istiyorum. Çünkü bu çağrı sana, bana, hepimize.
Bu yazının merkezine Sebe Suresi’nin 47-51. ayetlerini aldım. Çünkü bu ayetler sadece bir zamanın değil, her çağın insanına, her kalbe sesleniyor. İstersen gel birlikte okuyalım, düşünelim ve kendimize bir yol haritası çizelim. Belki de şimdiye kadar unuttuğumuz hakikatleri hatırlarız. Belki de bu satırlarda kendimizi buluruz.
2. “Benim ücretim ancak Allah’a aittir”: Menfaat Dünyasında Karşılıksız Hakikat
"De ki: ‘Sizden herhangi bir ücret istemişsem, o sizin olsun. Benim ücretim ancak Allah'a aittir. O, her şeye hakkıyla şahittir.’"
Ey insan, bu ayet Resulullah’ın dilinden dökülse de aslında her hakikat yolcusunun ruhuna kazınması gereken bir ilkedir: Hakikati satılık hâle getirme! Bugün etrafımıza bak: Her söz, her eylem, her çağrı menfaatle ölçülüyor. "Bana ne kazandırır?" sorusu, artık en yaygın ölçü oldu. Bu yüzden hakikati konuşanlar yalnız kalıyor. Çünkü onların konuşmaları dünyalık getirmiyor. Bilakis onları yalnızlaştırıyor, dışlıyor, yoksullaştırıyor. Ama olsun!
Ey kardeşim, şunu bil: Hakikatin ücreti insanlardan değil, Allah’tandır. Sen doğruyu konuştuğunda alkış bekleme. Belki taşlanırsın, belki susturulursun. Ama O her şeye şahittir. Senin niyetine, duruşuna, sabrına. İşte yolun ilk adımı bu: Doğruyu karşılıksız söylemek. Gerçekleri dile getirirken “acaba ne kaybederim?” dememek.
Örnek mi istiyorsun? Bugün hâlâ mazlumların sesi olmak için dünyada canını ortaya koyan insanlar var. Gazze’de bombalar altında çocuklara sarılan anneler, Myanmar’da sürgün edilmiş yaşlılar, Afrika’nın ortasında bir tas suyla ümmetini hatırlayan garipler... Onlar menfaat için değil, Allah için yaşıyor. Biz de böyle yaşamalıyız.
3. “Rabbim gerçeği ortaya koyar”: Gerçeğin Sahibi Kimdir?
"De ki: ‘Şüphesiz Rabbim gerçeği ortaya koyar. O, gaybleri hakkıyla bilendir.’"
Ey hakikat arayıcısı, gerçek nedir? Kimin gerçeği gerçektir? Bugün her taraf sahte hakikatlerle dolu. Medya, algoritmalar, propaganda makineleri sürekli bir şeyleri ‘gerçek’ diye önümüze koyuyor. Ama Rabbimiz buyuruyor ki: Gerçek, yalnızca O'nun ortaya koyduğu şeydir.
Yani sen eğer bir hakikati öğrenmek istiyorsan, yönünü O’na dönmelisin. Bugünkü haber kaynaklarının, sosyal medyanın, yönlendirilmiş yorumların değil, Allah’ın indirdiği vahyin rehberliğine başvurmalısın. O gaybı bilir. Sen bilmiyorsun. O, perde arkasını görendir. Biz sahneyi izliyoruz, perde arkasındaki tezgâhları değil.
Mesela bugün Filistin meselesi… Kim kiminle, neyi planlıyor? Bu karmaşık ilişkiler ağında doğruyu nasıl ayırt edeceğiz? İşte cevabı burada: Rabbimiz gerçeği ortaya koyar. Sen O’na tutunursan şaşmazsın. O yüzden Kur’an’ı bırakma elinden, çünkü o en sağlam pusuladır.
4. “Hak geldi; artık batıl yoktur”-Hakikatin Zaferi Kaçınılmazdır
"De ki: ‘Hak geldi. Artık batıl yeni bir şey ortaya çıkaramaz, eskiyi de geri getiremez.’"
Ey kardeşim, hak ve batıl savaşı, Adem’le başladı, kıyamete kadar sürecek. Ama bu ayette müjdelenen bir hakikat var: Hak geldiğinde batıl yok olur. Çünkü batıl, esasen bir hiçtir. Var gibi gözükse de özü boşluktur.
Bugün batıl çok güçlü görünüyor olabilir. Zalimler tahtlarında, zalimler ekranlarda. Ama bil ki, onların saltanatı bir seraptır. Ne yeni bir şey üretebilirler, ne de kaybettiklerini geri alabilirler. Çünkü hakikatin karşısında tutunamazlar.
Senin görevin ne? Hakikati temsil etmek. Yaşayarak, konuşarak, durarak. Bir öğrencinin okulda adalet için sesini yükseltmesi, bir annenin evladına Allah’ı öğretmesi, bir çalışanın rüşvete karşı durması… Bunlar hakikattir. Ve bunlar birleşince, batılın karanlık duvarları yıkılır.
5. “Hidayet varsa, O’nun vahyiyle vardır”-Sapma ve Doğru Yolun Kaynağı
"De ki: ‘Ben eğer sapmışsam, ancak kendi aleyhime sapmış olurum. Eğer hidayete ermişsem, bu da Rabbimin bana vahyettiği sayesindedir. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, kuluna çok yakındır.’"
Ey insan, burada çok derin bir sır var: Hidayet, yalnızca Allah’ın vahyiyle mümkündür. Sen doğruyu arayabilirsin, ama bulman için Allah’ın rehberliğine muhtaçsın.
Bugün insanlar “kendimce doğruyu buldum” diyor. Bu çok tehlikeli bir söz. Çünkü kişi kendini ilahlaştırmaya başlıyor. Halbuki doğru, bireysel yorumlarla değil, vahyin rehberliğiyle bulunur. Kur’an dışı hiçbir yol, seni kurtuluşa götürmez.
Peki saparsan ne olur? Kendi aleyhine saparsın. Başkasını değil, kendini mahvedersin. O yüzden nefsine değil, vahye güven. Ve unutma, Allah seni işitir, sana yakındır. O'na bir adım gitsen, O sana koşarak gelir. Kalbini aç, o zaman doğru yol sana açılır.
6. “Onları bir görsen!”-Hakikatten Kaçanların Sonu
"Sen onları, dehşetli bir korkuya kapılıp da kaçıp kurtulamayacakları ve yakın bir yerden yakalanacakları zaman bir görsen!"
Bu ayet, gaflet içinde yaşayanların, hakikatten kaçanların, mazluma sırt çevirenlerin akıbetini anlatıyor. Kardeşim, burada çok çarpıcı bir manzara var. İnsanlar birden yakalanıyor. Kaçamıyorlar. Korku içindeler. Ama artık çok geç.
Bu, sadece ahiret sahnesi değil. Dünyada da bu manzara yaşanıyor. Depremlerle, sellerle, savaşlarla, yıkımlarla… Bir an geliyor ki, insan ne yapacağını şaşırıyor. Hiçbir teknoloji, hiçbir zenginlik onu koruyamıyor.
Yakın bir yerden yakalanmak… Bu, gafletin içinde yaşamaktır. Hakikati burnunun dibinde olduğu hâlde görmemek. Bu çağda Kur’an elimizin altında. Camiler yanı başımızda. Ama biz kaçıyoruz. Sanki yokmuş gibi yaşıyoruz.
7. Peki Ne Yapmalıyız? Bir Yol Haritası
İşte şimdi sana açık, doğrudan ve pratik bir yol haritası sunuyorum. Bu çağın gafletinden kurtulmak ve hakikatin tarafında olmak için:
Niyetini düzelt: Her işin başı niyettir. Menfaat için değil, Allah için yaşa. Her gün kendine sor: “Bugün Allah için ne yaptım?”
Kur’an’a sarıl: Vahiy senin pusulandır. Günde en az 15-20 dakika Kur’an oku. Anlamıyla birlikte. Bir ayet bile seni değiştirebilir.
Mazlumun yanında ol: Zulüm nerede varsa, oraya bak. Filistin, Doğu Türkistan, Yemen… Ama unutma, mahallende haksızlığa uğrayan bir komşun da mazlumdur. Sessiz kalma.
Batıla karşı dur: Televizyonda, okulda, sokakta, iş yerinde… Batıl bir söz mü duyuyorsun? Tepki ver. Korkma. Sessizlik, onaydır.
Nefsini denetle: Her gece vicdan muhasebesi yap. Nerede gaflete düştüm? Nerede yalan söyledim? Nerede bir mazlumu görmezden geldim?
İyiliği çoğalt: Küçük iyilikler bile karanlığı dağıtır. Bir tebessüm, bir dua, bir selam. Allah katında büyüktür.
Toplumunu uyar: Sosyal medya, sohbetler, dersler… Nerede olursan ol, hakikati konuş. İnsanları uyandır. Herkesin sana ihtiyacı var.
Kalbini diri tut: Dua et. Sessiz bir köşede Allah’a içini dök. O seni dinler. Ve unutma: O, sana çok yakındır.
8.Gafletin Perdesini Yırt
Ey kardeşim, bu çağda yaşamak zor. Ama hakikatsiz yaşamak daha da zor. Bu yazının başında dediğim gibi, bu çağda her şeyimiz var ama hakikatimiz yok. Şimdi karar zamanı. Ya gafletin içinde sürükleneceğiz ya da vahyin ışığında ayağa kalkacağız.
Hak geldiğinde batıl yok olur. Ama hak, önce kalplerde doğar. Bu yüzden önce sen hak ol. Kalbini hakla doldur. O zaman çevren de değişir, toplum da değişir.
“O, her şeyi hakkıyla işitir, kuluna çok yakındır.” Unutma, seni kimse anlamasa bile O seni anlar. Kimse duymasa bile O seni duyar. Kimse sana yardım etmese bile O yeter. Yeter ki sen O’na yönel.
Haydi, artık kalk ve yürü. Çünkü hakikat seni bekliyor.
Erol Kekeç/09.01.2025/Sancaktepe/İST
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder