Bu Blogda Ara

27 Nisan 2025 Pazar

Mazlumun Çığlığı Zalimlere Son Ültimatom



Benim vicdanım kavruluyor.

Acının, gözyaşının, zulmün, kanın kol gezdiği bir dünyada yaşıyoruz. Gazze'de, Türkistan'da, Yemen'de ve daha nice mazlum beldede insanlık ayaklar altında eziliyor.

Ben, içi kavrulan bir vicdanın sesiyle buradayım. Zalimlere, zalimlerin usulünce susanlarına, küresel efendilere ve onlara hizmet eden yerli muhafızlara meydan okuyorum.

Sizler ki; mazlumun çığlığına kulağını tıkayanlar, Sizler ki; ölen çocukların bedenleri üzerinden kariyer inşa edenler, Sizler ki; adaleti menfaatinize kurban edenler,

Dinleyin beni!

Ey zulmü sistemleştiren küresel efendiler, Ey kanla beslenen dev holdingler, Ey diplomatik yalanlarla cinayetlerin üstünü örten sözde liderler, Ey sessizliğiyle suç ortaklığı yapan pasif kitleler,

Size doğrudan, korkusuzca, iliklerime kadar hissettiğim öfkeyle sesleniyorum:

Biz  susmayacağız, biz vazgeçmeyeceğiz!

Gazzeli bir çocuğun gözyaşı, Türkistanlı bir annenin sessiz feryadı, Yemenli bir babanın çaresiz bakışları, benim yüreğime saplanmış hançerlerdir.

Ve ben bu hançerleri çıkarıp da yere atmıyorum.

Onların keskinliğiyle, zalimlerin suratına hakikati haykırıyorum.

Siz insanlığı katlettiniz! Siz adaleti boğdunuz! Siz Allah'ın yeryüzündeki emanetine ihanet ettiniz!

İşte buradayım.

Ve sizin kurduğunuz sahte cennet vaatlerine kanmıyorum.

Bir avuç rant, bir avuç petrol, bir avuç sınırsız hırs için öldürdünüz, yaktınız, yıktınız.

Bebekleri mezarsız bıraktınız. Anneleri evlatsız, evlatları anasız bıraktınız.

Yetmedi, hakikati konuşacak olanları ya susturdunuz ya da itibarsızlaştırdınız.

Yetmedi, çığlıkları tüketim karnavallarınızda reklam sesi yaptınız.

Yetmedi, zulmü normalleştirip, direnişi suç saydınız.

Ama bilin ki, her susturduğunuz ses yeni bir haykırış, her yıktığınız umut yeni bir isyan kıvılcımıdır.

Çünkü zulüm sürmez.

Çünkü Allah adaletle hükmeder.

Ve adaletin tokmağı bir gün zalimin başına şiddetle inecektir.

Ey zalimler!

Sığındığınız binalarınız, gökdelenleriniz, örgütleriniz, kurumlarınız sizi kurtaramayacak.

Toprak altında özür dileyecek vakit bulamayacaksınız.

Gazze'de yıkılan evlerin enkazının altından çıkan çocuğun bakışı sizi mahşerde yakacak.

Yemen'de bir damla su için çırpınan bir ananın duası sizi kuşatacak.

Türkistan'da evladını kollarından alan zorbanın kahkahasını alkışlayanlar, hesabınızı vereceksiniz.

Ey zalimleri destekleyenler!

Pasifliğinizle, suskunluğunuzla, alçaklığınızla suç ortakçısı oldunuz.

"Ben ne yapabilirim ki?" diyerek katledilen masumlara sırt döndünüz.

İşte buradayım!

Sizin suskunluğunuzun üzerine bir çığlık gibi yükseleceğim.

İftiralarınızın, engellerinizin, ölüm tehditlerinizin üzerinden bir şafak gibi doğacağım.

Bilin ki:

  • Gazze susmayacak.

  • Türkistan unutulmayacak.

  • Yemen'in çığlığı bastırılamayacak.

  • Zulme boyun eğmek yerine boyun vuranların adı çağlar boyu anılacaktır.

Ve sizlerin adı, şer listelerinde anılacaktır.

Son sözüm şudur:

Ben ölümden korkmuyorum.

Sizin tehdidinize, oyununuza, kışkırtmalarınıza boyun eğmem.

Hakikati haykırmak benim en yüksek onurumdur.

Adalet, Allah'ın adıdır.

Ve Allah, zalimleri asla sevmez.

Zalimler için yaşasın cehennem!

Mazlumlar için zafer yakındır!

Ey zalimler! Titreyin. Çünkü biz geliyoruz!

Bahadır Hataylı / 27.04.2025 / Sancaktepe / İstanbul

Küresel Planlar Beton Çöpleri ve Halkın Sessiz İnfazı Bir Uyanış Çağrısı

 

Son yıllarda "iklim krizi"adı altında öylesine yaygın bir propaganda furyası başlatıldı ki, insanlar doğal yaşam alanlarını, geleneksel tarımlarını, hayvancılıklarını, hatta nefes aldıkları toprakları terk etmeye ikna edilmeye çalışılıyor. "Su sorunu olacak, iklim dengesizleşecek" korkularıyla, belli bölgelerde belli bitkilerin yetiştirilmesi yasaklanıyor; bazı hayvancılık faaliyetlerinin yenilerinin başlatılması engelleniyor. Tüm bunlar "sözde bilimsel verilerle" desteklenirken, aynı bölgelerde narenciye, zeytin gibi stratejik bitkiler sökülüp yerlerine devasa beton kütleleri inşa ediliyor.

Bu trajediye karşı bir soru sormak elzemdir: Madem iklim krizi bu kadar yakın, madem doğa tahrip ediliyor, o zaman bu kadar betona yerleştirerek mi, insanlara çözüm sunacaksınız? Beton mu yiyecekler? Betondan mı nefes alacaklar? Beton mu yağış sağlayacak, toprak yetişip üzerinden bereket fışkıracak?

  1. Küresel Planların Gerçek Yüzü: Şerbetlendirilen Çöküş Bugün dünyada "iklim değişikliği" söylemi, çevreyi korumaktan çok, yeni bir ekonomik ve toplumsal dizaynın zeminini hazırlamak için kullanılıyor. Küresel güçler, belirledikleri bölgelerde "sözde kriz" alarmı vererek halkın tarım, hayvancılık, doğal yaşam haklarını törpülemek; insanları toprağa bağlı bağımsız bireyler olmaktan çıkarıp, endüstriyel üretime, yapay gıdalara ve kentsel hapsoluşa mahkûm etmek istiyorlar.

Bunun ilk aşaması: Toprağın değerinin düşürülmesi.

İkinci aşaması: "Kriz var" bahanesiyle tarımsal üretim yasakları getirip toprağın işlevsiz hale getirilmesi.

Üçüncü aşaması: Tüm bu boşluğu "akıllı şehir", "yeşil bina" maskesiyle devasa beton projelerle doldurmak.

Böylece insanlık, toprağından koptuğu, özgürlüğünden mahrum bırakıldığı bir düzenin kölesi haline getiriliyor.

  1. Narenciye ve Zeytin Katliamı: Sessiz Bir Soykırım Narenciye ve zeytin, sadece ekonomik birer ürün değildir. Bu bitkiler Akdeniz havzasının kültürü, kimliği, insanla toprak arasındaki kadim bağın sembolleridir.

Zeytin ağacını sökmek, binlerce yıllık yaşam kültürünü koparmak; narenciye bahçelerini yok etmek, halkın kendi kendine yetme kabiliyetini ortadan kaldırmak demektir.

Bugün çözüm diye sunulan şehir projeleri, eskiden bereket saçan tarlaların üzerinde yükseldi. Halkın ihtiyacı olan doğal beslenme kaynakları, betona kurban edildi.

Soruyorum: 50 katlı plazalar, 10 şeritlik otoyollar size portakal, zeytin, buğday verecek mi?

  1. Hayvancılığın Bitirilmesi: Protein Kıtlığına Doğru Büyükbaş hayvancılığın "iklimi kirlettiği" gerekçesiyle yasaklanması, modern toplum için protein kaynağının baltalanması anlamına geliyor.

Hayvancılık, Anadolu'nun binlerce yıllık geçim kaynağıdır. Köylü özgürdü; çünkü ineği vardı, koyunu vardı, çiftliği vardı.

Şimdi ise "iklim" bahanesiyle hayvan yetiştirilmesi azaltılıyor, yapay et, laboratuvar etleri pazarlanmaya hazırlanıyor. Sonra halk, tekellere muhtaç edilmek isteniyor.

  1. Rant Baronu: Betonun Efendileri Zeytinlikleri yok eden, narenciye bahçelerini talan edenlerin gerçek hedefi, "iklimi korumak" değil; rantsal gelirler elde etmek, yeni şehir planlarıyla üst gelir grupları için alan yaratmaktır.

Bugün çiftçinin tarlası, hayvancının arazisi "imar planlarıyla" değiştirilip, lükse, betona satılıyor. Büyük reklamlarla "sıfır karbon şehri" diye pazarlanan alanlar, aslında doğanın en vahşi talan sahaları haline geliyor.

  1. Halkın Bilgiyle Esir Alınması Yönetim, "bilimsel raporlar", "uzman görüşleri" gibi maskelerle halkın önünü kesiyor. Alternatif sesi olan, itiraz eden, "geri kafalı", "bilim düşmanı" ilan ediliyor. Hâlbuki bilim, tartışılmadan ilerleyemez.

Tarih bize öğretti ki, yönetimler bilimi kendi çıkarları için kullandığında halklar felakete sürüklendi.

  1. Çöküş Senaryosu: Karanlığa Doğru Bugün öngörülen şey şudur:

  • Tarım bitecek.

  • Hayvancılık bitecek.

  • Yerel yaşamlar sona erecek.

  • Halk, kentlere doluşacak.

  • Beton ve yapay sistemlere bağımlı köleler ordusu oluşacak.

Ve bütün bunlar "sizi kurtarıyoruz" yalanıyla yapılacak.

  1. Çözüm Ne Olmalı?

  • İşlenmeyen topraklar yeniden üretim alanları haline getirilmeli.

  • Yerel tarım ve hayvancılık teşvik edilmelidir.

  • Beton yerine toprak ve su dostu şehircilik planları uygulanmalı.

  • Çiftçi, hayvancı, doğal yaşam savunucuları desteklenmeli.

  • Bilim, çıkar odaklı değil, gerçekler üzerinden tartışılmalı.

Küresel planların kuklası haline gelmiş bir yönetimin vadettiği cennet, gözümüzün önünde adım adım inşa edilen bir cehennemdir.

Halk olarak ya doğaya, üretime, özgür yaşama sahip çıkacağız ya da beton yığınlarının altında tutsak olacağız.

Seçim bizimdir.

Erol Kekeç / 27.04.2025 / Sancaktepe / İstanbul

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!