Bu Blogda Ara

21 Mayıs 2025 Çarşamba

Mutlak Galip Allah

 


Bismillahirrahmanirrahim

"Hani havariler: 'Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin sana gökten bir sofra indirebilir mi?' demişlerdi. İsa: 'Eğer müminlerseniz Allah’tan korkun!' dedi." (Mâide/112)

Ve yine Rabbimiz Âl-i İmrân Suresi - 52-53  şöyle buyurur:

"İsa, onların inkârlarını sezince: 'Allah’a giden bu yolda yardımcılarım kimlerdir?' dedi. Havariler: 'Biz Allah’ın yardımcılarıyız' dediler. İsrail oğullarından bir grup iman etti, bir grup da inkâr etti. Biz de iman edenleri, düşmanlarına karşı destekledik ve onlar galip geldiler." 

Bugün bu ayet, yalnızca tarihin bir sayfasını anlatmıyor. Bugün bu ayet, Filistin’in, Gazze’nin, Kudüs’ün üstüne yazılmış bir hakikattir. Bugün bu ayet, çağımızın “Havarileri” olan Gazzeli çocuklara, babalara, annelere, gençlere ve yaşlılara; yarı yanık bedenleriyle bile secde etmeye devam eden iman sahiplerine yazılmış bir destektir.

Ey Zalimler, Ey Suskunlar!

Siz, tıpkı o gün İsa’nın karşısında duran inkarcılar gibi, bugün Filistin’in direnişine kör kaldınız. Siz, bir çocuğun başı gövdesinden koparılırken dahi "ateşkesi" konuştunuz. Siz, zalime silah sattınız, mazluma tweet attınız.

Ama biz iman edenleriz. Biz, Allah’ın yardımcılarıyız. Ve Allah, buyurduğu gibi iman edenleri destekleyecektir.

Bugün Yine Bir Meryem oğlu Çağrısı Var

Bugün yeryüzünün dört bir yanında bir ses yankılanıyor:

“Allah’a giden bu yolda yardımcılarım kimlerdir?”

Bu sesi bir Gazzeli annenin feryadında duyduk, Bu sesi Refah Sınırında can veren çocuğun son nefesinde hissettik, Bu sesi Aksa’da, enkazlar altında ezanla uyanan ölülerde bile işittik.

Ve biz de diyoruz ki:

“Biz Allah’ın yardımcılarıyız!”

Tarih Tekerrür Etmiyor, İlahi Plan İşliyor

Zannetmeyin ki bu yaşananlar tesadüf. Zannetmeyin ki mazlumun kanı boşuna dökülüyor. Zannetmeyin ki zulüm galip geliyor.

Firavun da galip geldiğini sanmıştı. Kızıldeniz’in önünde Musa'yı ve inananları kıstırdığında kahkahalar atıyordu. Ama Allah buyurdu: 

“Hayır! Şüphesiz Rabbim benimledir. O bana yol gösterecektir.” (Şuarâ/ 62)

Ve deniz yarıldı. Firavun ise o suyun içinde, o tuzun ortasında, o azabın altında can verirken ne dedi biliyor musunuz?

“İman ettim ki, İsrail oğullarının inandığı Allah’tan başka ilah yoktur. Ben de Müslümanlardanım.” (Yunus /90)

Ama Allah ona ne dedi?

“Şimdi mi iman ettin? Hâlbuki daha önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun!” (Yunus/ 91)

Ey Zalim İsrail, Ey Ortadoğu'nun Firavunları!

Allah’ın zamanı işliyor. Mazlumların duası göğe ulaşmış, Zulüm ise vaktini doldurmuştur.

Siz, çocukları öldürdünüz. Siz, hastaneleri bombaladınız. Siz, kadınlara işkence ettiniz. Siz, gazetecileri hedef aldınız.

Ama siz, Allah’ın hesabını unutuyorsunuz. Siz, şu ayeti hiç duymadınız mı?

“Zulmedenlere meyletmeyin, yoksa ateş size de dokunur.” (Hûd 113)

Bugünün Havarileri- Gazzeli Çocuklar

Ayakları çıplak, Üzerleri toz içinde, Ama gözleri gökyüzünde olan o çocuklar... Onlar Allah’ın yardımına iman edenlerdir.

Ve onlar, sadece direnmediler; ümmete iman öğrettiler. Kur’an’ı yırtılmadan, Sancağı düşürmeden, Secdeyi terk etmeden yaşadılar.

Bu Bir Manifestodur Allah Galip Gelecek!

Bugün tüm zalimlere karşı okunan bu manifestodur:

“Mutlak galip olan yalnızca Allah’tır.”

Tıpkı Kızıldeniz’de olduğu gibi, Tıpkı Ebrehe'nin filler ordusunda olduğu gibi, Tıpkı Nemrud’un ateşinde olduğu gibi, Bugün de tarih dönüyor, zalimler boğulacak!

Kıvılcım Nereden Başladıysa Alev Oradan Yükselecek

İsrail, Gazze'yi susturmak istedi. Ama Gazze, dünya halklarını uyandırdı. İstanbul'dan Johannesburg'a, Kahire'den Şam'a, Tahran'dan Karakas’a kadar herkes sokaklarda:

“GAZZE İÇİN UYAN, ZULME KARŞI DUR!”

Bu kıvılcım bir çocuğun ölümüyle başladı, Ama bir ümmetin yeniden doğuşunu müjdeliyor.

Allah Zaten Buyurmuştu:

“Biz istiyoruz ki, yeryüzünde ezilenlere lütufta bulunalım, onları önderler yapalım ve onları yeryüzüne mirasçılar kılalım.” (Kasas/ 5)

Bu bir vaat değildir sadece; bu bir yasadır. Ve Allah’ın yasaları bozulmaz.

Şimdi Ey Ümmet!

Ey İslam’ın dağınık toplulukları, Ey zalime alışmış kalabalıklar, Ey susmayı öğüt gibi sunan uydurulmuş din yorumcuları...

Artık uyanmanın, birleşmenin, örgütlenmenin vaktidir. Yalnızca sokaklarda değil, Yalnızca sosyal medyada değil, Tüm kalbimizle, aklımızla ve imkânımızla...

Hakikatin ordusunu kurma vakti!

Ve Sen Ey Mazlum!

Ey Gazze’nin çocuğu, Ey direnişin annesi, Ey enkazdan çıkan iman sahibi genç...

Bil ki sen yalnız değilsin. Ve Allah, seninledir.

Son Sözümüz:

"Biz Allah’ın yardımcılarıyız!" "Biz iman edenleriz!" "Ve biz galip geleceğiz, çünkü Mutlak Galip olan Allah’tır!"

“Her haberin gerçekleşeceği bir zamanı vardır; yakında öğreneceksiniz.” (En’am 67)

Direnişle, sabırla, umutla... Kazanacağız. Çünkü biz, Allah’a dayanıyoruz.

Erol Keekç/11.05.2025/Sancaktepe/İST


Fırtınalı Toprakların Mirası-Ulu Çınarlar



“Ulu çınarlar fırtınalı topraklarda yetişir.”
Cemil Meriç

Bazı sözler vardır, bir kitabın, hatta bir ömrün özetini bir satıra sığdırır. Merhum Cemil Meriç’in bu cümlesi, sadece zorluklara karşı ayakta kalmayı değil, zorlukların insanı, toplumu ve tarihi nasıl şekillendirdiğini anlatan, kökleri derinlerde, dalları göklere uzanan bir hakikat gibidir. Bu vesileyle rahmet diliyorum hayatta çok istifade ettim benim için az bulunan değerlerden biriydi...Mekanı cennet olsun...

Fırtına Nedir?

Fırtına; zordur, yakar, yıkar, acıtır. Ama aynı zamanda içimizdeki pası söküp atar. Fırtına, hakikatin ete kemiğe bürünmesidir. Fırtınalı topraklarda yaşam, konforun değil, karakterin ürünüdür. Zira düz ovada esen meltem, ulu bir çınar doğurmaz.

Bugün Gazze'de, Yemen'de, Doğu Türkistan'da, Arakan'da, Afrika'nın suskun çığlığında, adını bile bilmediğimiz nice diyarda kopan fırtınalar vardır. Ama o fırtınalar sadece yıkım değil, aynı zamanda yeniden doğuşun habercisidir.

Ulu Çınarların Doğduğu Fırtınalar

🔹 Hazreti İbrahim, Nemrut’un putperestliğinde büyüdü. Ateşe atıldı. Ama ateş serin oldu; çünkü o fırtınada kök salan bir çınar olmayı göze aldı.

🔹 Musa, Firavun’un sarayında büyüdü ama hakikati için en büyük imparatorluğa meydan okudu. Nihayetinde, Kızıldeniz'in sularında Firavun’u tarihin mezarına gömdü.

🔹 İsa, İsrailoğulları’nın içinden çıktı; onlar tarafından inkâr edildi, ihanet edildi. Ama O'nun sözleri bugün dünyanın vicdanında yankılanıyor.

🔹 Muhammed (s.a.v), cahiliyenin en karanlık coğrafyasında bir nur gibi doğdu. Taşlandığında sabretti, hicret etti, direndi ve sonunda Medine'de bir adalet toplumunu kurdu.

İşte o ulu çınarlar hep fırtınaların bağrında yetişti. Çünkü fırtına, hakikatle batılı, samimiyetle riyakârlığı ayıran ilahi bir süzgeçtir.

Gazze ve Modern Zamanların Fırtınası

Bugün Filistin topraklarında büyüyen her çocuk, bir zeytin fidanı kadar masum, bir çınar kadar dirençli. Her biri, sapanıyla tanklara karşı duran Davut’un izinde. Her biri, taşla kurşunun arasına sıkışan hakikatin sesi.

Ve yine bir grup küfrederken, bir grup iman ediyor. Kur’an’da şöyle buyruluyor:

“İsa: ‘Allah’a giden yolda bana yardımcı olacaklar kimlerdir?’ dedi. Havariler: ‘Biz Allah’ın yardımcılarıyız’ dediler. Sonra İsrail oğullarından bir grup iman etti, bir grup inkâr etti. Biz de iman edenleri, düşmanlarına karşı destekledik, üstün geldiler.” (Saff, 61/14)

Bugün birileri İsrail’in yanında saf tutuyor olabilir. Ama Allah'ın yanında duranlar da var. Onlar sessiz, adsız, isimsiz, ama dirençli çınarlar gibi büyüyor. Belki cephede değil ama vicdanlarının fırtınasında her gün yeniden doğuyorlar.

Zulüm Zafere Gebedir

Zalimler, hakikati boğmak için hakikat sahiplerini susturmak isterler. Ama bilmiyorlar ki;

“Onlar tuzak kurdular. Allah da tuzak kurdu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.”

(Al-i İmran, 3/54)

Zulüm, zalimin zaferi değil, çöküşünün ayak sesidir. Tıpkı Firavun ’un Kızıldeniz’de helâk olması gibi... Tıpkı Nemrut’un sineklerce yerle bir edilmesi gibi...

Bugünün dünyasında, İsrail’in işlediği her katliam, her zulüm; Filistin’in bağrından yeni çınarlar doğuruyor. 7 yaşında bir çocuğun mezar taşına “Filistin davasından asla vazgeçmeyeceğim” yazması, hangi hava savunma sisteminden daha güçlü bir mesajdır, bilir misiniz?

Fırtınadan Korkanlar Orman Olamaz

Bugün Türkiye’de, Arap ülkelerinde, İslam dünyasında, milyonlarca insan sokaklara çıkıyor. Ellerinde pankartlarla, dillerinde dualarla... Uyandılar. Çünkü bir bebek cesedi kadar gerçeği anlatan hiçbir medya yoktur. Çünkü zulmü kameraya almakla yetinmek, zalimin suç ortağı olmaktır.

Ve artık halklar görüyor ki devletler değil, vicdanlar birleşirse dünyayı değiştirebiliriz. Çünkü:

“Siz Allah’a yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.”

(Muhammed, 47/7)

Bugünün Havarileri-Sen, Ben, Biziz

Hazreti İsa’nın havarileri gibi, bugün de Allah’a “yardımcı olmak” için yola çıkanlar var. Kalemleriyle, yürekleriyle, cüzdanlarıyla, dualarıyla… Sadece Filistin’de değil, yeryüzünün her fırtınasında Allah’a sadakatle bağlanan yürekler bu çağın ulu çınarlarıdır.

Onlar belki görünmüyorlar, manşet olmuyorlar, ödül almıyorlar. Ama tarih onları yazacak. Çünkü her devrin bir Ebu Bekir’i, her direnişin bir Mus’ab’ı, her zulmün bir Musa’sı vardır.

Mutlak Galip Allah’tır

Bütün zalimler birleşse de, bütün paralar bir araya gelse de, medya sustursa da, sosyal medya manipüle etse de hakikatin önünde duramazlar. Çünkü:

“Allah, kendi nurunu tamamlamayı murad eder, kâfirler hoşlanmasa da.” (Saf, 61/8)

Hakikat büyür. Çınar gibi... Dalları göğe, kökleri mazluma uzanır. Ve bu çınarın gölgesinde bir gün zalimler değil, mazlumlar soluklanacaktır.

Bu bir  Çağrıdır!

Ey genç kardeşim!

Sana ihtiyacımız var. Uyuyanları uyandıran bir söz ol, bir bakış ol, bir eylem ol. Fırtınadan korkma. Zira senin yüreğinde İbrahim’in ateşe attığı inanç, Musa’nın asasındaki kudret, Muhammed’in sabrındaki zafer var!

Ey anne!
Çocuğuna sadece oyuncak değil, adaletin ne olduğunu da öğret.

Ey baba!
Sofrana helal lokma koyarken zalimlerin ürünlerine ortak olma.

Ey öğretmen!
Kürsünden sadece müfredatı değil, merhameti de anlat.

Ey yönetici!
Kendine zulmün değil, halkın gölgesinde bir koltuk seç.

Ulu Çınarlar Direnişle Büyür

Bu topraklar yeni çınarları bekliyor. Her çığlık, bir filizin toprağı yarmasıdır. Her mazlumun duası, gökyüzünü yarar. Ve unutma:

“Bir gün gelecek, Allah’ın vaadi gerçekleşecek. Ve o gün, Allah’tan başka hiçbir koruyucu olmayacak.” (Hud, 11/65)

Fırtına mı? Elbette olacak. Ama korkma.

Çünkü ulu çınarlar, işte tam da o zaman büyür! 

Erol Kekeç/13.05.2025/Sancaktepe/İST

Tarihin Allah tarafından evirilişi (Bir gün her şey tersine dönecek)

 


Zalimler öldürdüklerini sandılar ama dirilik tohumu ektiler 

Zalimler hep şunu zannetti:
“Biz hakikati sustururuz.
Hakikati konuşanları öldürürüz.
Öldürürsek bu davayı da, bu uyanışı da ortadan kaldırırız.”

Ama Allah, onların tuzaklarını başlarına geçirir:

“Onlar tuzak kurdular, Allah da tuzak kurdu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.” (Âl-i İmrân, 3/54)

Ey zalimler! Siz birini öldürdüğünüzde, arkasından bin kişinin uyandığını görmeyecek kadar körsünüz! Siz bir şehidi toprağa gömdüğünüzde, onun sözleri gökyüzüne ulaşır. Siz, hakikati bastırmaya çalıştıkça, Allah onun nurunu tamamlamaktan geri durmaz:

“Onlar Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Oysa Allah, nurunu tamamlayacaktır. Kâfirler istemese de.” (Saff, 61/8)

Gazze... Evet, Gazze bugün bir şehrin değil, bir çağın adıdır.
Gazze bugün, uykuda olan vicdanların çan sesidir.
Gazze bugün, öldürmek için atılan bombaların altında doğrulan hakikat çocuklarının mezar taşıdır.
Gazze bugün, her yere sıçrayan bir uyanış kıvılcımıdır.

Ve bilin ki:

“Biz istedik ki, o topraklarda ezilenlere lütfedelim. Onları önderler yapalım. Onları mirasçılar kılalım.”  (Kasas, 28/5)

Bu Allah’ın vaadidir. Tarih bunu hep böyle yazdı. Zalimlerin zulmü arttıkça, onların kendi sonları yaklaştı. Çünkü Allah’ın adaleti sabırlıdır, ama vakti geldi mi, bir daha geri dönmez.

Bugün uyanan dünya halkları tarihin yazanları olacaktır 

Ey halklar! Ey uyanan kalabalıklar!

Siz farkında mısınız?
Geceler boyunca meydanlarda haykıran, ateş yakan, sokakları titreten o kalabalıklar...
Onlar sadece Gazze için ağlamıyorlar!
Onlar sadece İsrail’e değil, tüm küresel zalim düzenin köklerine nefret kusuyorlar.

Bu bir nefret gösterisi değil sadece; bu bir dirilişin alametidir!

Bugün meydanlarda yükselen öfke; sadece bugünün değil, yüz yılın birikmiş kinidir.
Bugün haykıranlar sadece Gazzeli çocuklar için değil, Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de, Myanmar’da, Sudan’da ölenler için de haykırıyor.
Bu gösteriler, bir devrim çağrısıdır! Bu kalabalıklar, yeni bir dünyanın ilk adımlarıdır!

Bu bir seferberlik çağrısıdır!

Ey halklar!
Ey mazlumlar!

Yeter artık bölünmekten!
Yeter artık parçalanmaktan!
Yeter artık mazlumların birbirine sırt çevirmesinden!

Artık birleşmeliyiz.
Artık örgütlenmeliyiz.
Artık kendi organizasyonumuzu kurmalıyız.
Artık mazlumların küresel vicdan hareketini başlatmalıyız.

Bu bir seferberlik çağrısıdır.
Bu bir uyanış çağrısıdır.
Bu bir hakikat yürüyüşüdür.

Kur'an'ın vaadi gerçekleşecektir!

Biz inanıyoruz. Çünkü biz Allah’a inanıyoruz.
Zalimlerin saltanatı sürdürülebilir değildir.
Allah zalimlere süre verir, mühlet verir ama asla unutmaz:

“Zalimleri mühlet vererek azaba yaklaştırıyoruz. Gözlerini açamayacakları bir anda onları yakalayacağız.” (Araf, 7/182)

Onlar kendilerini güçlü sanıyor. Teknolojileri var, orduları var, istihbaratları var. Ama bizim Allah’ımız var!

Bugün ümmetin üzerine çöken bu zillet bulutları dağılacak.
Bugün gözleri yaşlı anaların ahı, dağları yerle bir edecek.
Bugün çocukların cesetleri üzerinden kurulan sahte medeniyetler yerle bir olacak.

Ve sonra:

“Yeryüzü, Allah’ın kullarına miras kalacaktır.” (Enbiya, 21/105)

Bugün zulme karşı susanlar yarın hesaba çekilecek 

Ey lüks saraylarda oturup Gazze’ye sadece sosyal medyadan bakanlar!
Ey yöneticiler!
Ey zalime diplomatik dil kullananlar!
Ey ticaretlerine dokunmasın diye zulmü görmezden gelenler!

Bugün susanlar, yarın hesap gününde konuşamayacaklar.
Bugün tarafsız kalanlar, yarın saf dışı kalacaklar.

“Zalimlerle beraber oturmayın. Yoksa siz de onlar gibi olursunuz.” (Nisa, 4/140)

Siz sanıyor musunuz ki tarafsızlık sizi kurtarır?
Hayır! Tarafsızlık zulmün tarafı olmaktır!
Sessizlik, zalimin değirmenine su taşımaktır!

Mazlumlar artık bekleme zamanı değil yürüme zamanıdır 

Ey mazlumlar!
Siz güçsüz değilsiniz!
Siz yalnız değilsiniz!
Siz dağınık olduğunuz için etkisiz görünüyorsunuz.

Ama birleştiğinizde yeryüzü titrer!

Siz sadece ağlamak için yaratılmadınız!
Siz sadece şikâyet etmek için var olmadınız!
Siz yürüyün diye gönderildiniz. Siz adaletin şahitleri olun diye seçildiniz.

“Ey iman edenler! Allah’ın dinine yardım ederseniz, Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.” (Muhammed, 47/7)

Çağrımızdır mazlumlar bir araya gelmelidir

Bugün ihtiyacımız olan şey sadece protesto değildir.
Bugün ihtiyacımız olan şey sadece slogan değildir.
Bugün ihtiyacımız olan şey örgütlü bir bilinç, dirayetli bir liderlik ve birleşik bir harekettir!

Diyoruz ki:

🔸 Her ülkede mazlumların sesi olacak yerel meclisler kurulmalı.
🔸 Her coğrafyada mazlumlar arası haberleşme ağı kurulmalı.
🔸 Alternatif medya, ekonomi, kültür ve eğitim ağları inşa edilmeli.
🔸 “Mazlumlar Birliği” adı altında küresel adalet için yeni bir direniş platformu başlatılmalı!

Bu platformun bayrağı, bir milletin değil, bir hakikatin bayrağı olacaktır!
Bu hareketin sınırı, bir ülkenin değil, bir vicdanın sınırıdır!

Zulüm devamlılık değil Yıkılma vaadi vardır!

Unutmayın, hiçbir zulüm kalıcı değildir.
Hiçbir diktatör ebedî değildir.
Firavunlar öldü, Nemrutlar gitti, Ebu Cehiller sustu.

Bugünün siyonistleri, emperyalistleri, kapitalist zalimleri de aynı sona mahkûmdur!

“Zulmedenlerin sonu gerçekten hüsrandır.” (Kasas, 28/83)

Ve yaklaşıyor! Allah’ın emri, hızla yaklaşıyor!
Zalimler kaçacak delik bulamayacak.
O gün geldiğinde sadece düşmanlar değil, sessiz kalanlar da titreyerek hesap verecek.

Sabırla bekliyoruz dirayetle yürüyoruz

Ey kardeşim!
Sen belki şimdi bir çadırdasın.
Belki yerin altına sığınmışsın.
Belki çocuğunu kaybettin.
Ama bil ki sen bugünün mağduru değil, yarının mimarısın!

Sabırla bekliyoruz. Ama bu sabır, pasif bekleyiş değildir.
Bu sabır, hazırlıklı bir duruş, imanlı bir yürüyüştür.
Bu sabır, Allah’ın vaadinin gerçekleşeceğine olan inançtır.

“Her haberin gerçekleşeceği bir zamanı vardır.” (En’am, 6/67)

O gün gelecek.
Mazlumlar gülecek.
Zalimler sarsılacak.
Ve adaletin güneşi yeniden doğacak.

Son sözüm şudur....

Biz inanıyoruz.
Biz diriliyoruz.
Biz yürüyoruz.
Ve biz birleşiyoruz!

Bu yazı, sadece bir çağrıdır.
Bu çağrı, mazlumun zaferine, zalimin helakine, insanlığın yeniden dirilişine bir davettir.

Kalk!
Sil gözyaşını.
Ayağa kalk.
Omzundaki yükleri bırak.
Ve saflara katıl.

Zulme karşı susma!
Direnişe katıl!
Hakikati yaşa ve yaşat!
Mazlumun duası ol, zalimin korkusu!

Allah’ın izniyle, biz kazanacağız.
Ve bu kez sadece Gazze değil, tüm yeryüzü kurtulacak!

Erol Kekeç/20.05.2025/Namazgah/İST

Soysuzların Mağduriyet Tiyatrosu Alçaklığın Yeni Sürümü

Dikkatli olun! Bu çağda en tehlikeli düşman, elinde silah olan değil, gözyaşlarını silerken sizi izleyen, kurban rolünü oynarken kurbanları kurban eden, kendi yarattığı yangında en önde "su getirin!" diye bağırandır. Bu bir oyun değil, bu insan aklının ve vicdanının köleleştirilme operasyonudur. Adına mağduriyet tiyatrosu diyoruz. Ve bu tiyatronun başrol oyuncuları, soysuzlardır.

Bakın kardeşim,

Dünyada bir düzen kurulmuş. Bu düzenin şifrelerini çözmeden ne yaşadığımızı anlayamayız. Önce sorun yaratılır, sonra o sorunun yaratıcıları "mağdur" rolüne bürünür. Ve sonrasında siz, tüm iyi niyetinizle onlara omuz verirsiniz, para gönderirsiniz, kapınızı açarsınız, duygularınızı onların acıklı sahnelerine bağışlarsınız. Ama farkında değilsinizdir: O kapıyı siz açtığınızda içeri sadece bir "mazlum" değil, soyunuzu kurutacak bir ideolojinin, bir ahlaksızlığın, bir emperyalist programın ajanı girer.

Bu bir komplo teorisi değil. Bu yaşanmışlığın ta kendisidir. Hatırlayın...

Siyonizm'in Kurban Maskesi

İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana, dünya kamuoyunun en çok duygusal yatırım yaptığı konu ne? Yahudilerin mağduriyeti. Evet, insan olan hiç kimse bir topluluğun katledilmesini meşrulaştıramaz. Ama sorun şu: Bu gerçek acı, yıllar sonra bir başka halkın imha edilmesini meşrulaştırmak için kullanıldı. Filistin halkı katledilirken, tankların üstünde ağlayan İsrail askerleri dünyanın duygularına oynayarak, “Biz acı çektik, şimdi güvenliğimizi sağlamak için her şeyi yapabiliriz” demeye başladı.

Oysa o "acının arkasından doğan kibir, vicdanı köreltti. O kibir şimdi, Gazze'de çocukları öldürüyor. Ve dünya, hâlâ 1940'ların Yahudi mağduriyetine ağlarken, 2025'in Gazze şehitlerini görmüyor. İşte mağduriyetin suistimali tam da budur.

NATO'nun Müdahale Gözyaşları

Bosna'da müdahale etmediler. Ruanda'da kıl kıpırdatmadılar. Ama Irak’a gelirken, “Halk acı çekiyor, Saddam bir diktatör, özgürlük getireceğiz!” dediler. Gözyaşları döktüler. Ama o gözyaşları, petrol kuyularını yıkayacak kadar boldu. Onların gözyaşı değil, o mazlumların kanıydı sahnede parlayan.

Bugün Ukrayna’da da benzerini görüyoruz. NATO medyası, sanki gökten düşmüş melekler gibi Ukraynalı askerleri kutsuyor. Peki Yemen'de neden kimseyi kutsamıyorlar? Çünkü Yemen, Batı’nın çıkarını temsil etmiyor. Demek ki mağduriyeti değil, işlerine geleni kutsuyorlar. Bu da demektir ki: Bu bir kurgu!

Mağduriyetin Soysuz Ruhları

Soysuz dediğimiz kişi, soyunu inkâr eden değil sadece; karakterini, ahlakını, kökünü satılığa çıkarmış olan kişidir. Ve bu kişiler bugün, her yerde var. Evet, yaşadığı topraklarda bir sorun yaratır, sonra o sorunun tam ortasında poz verir: "Bakın bana ne oldu!" der. Ardından destek ister. Alır. Sonra gelir, sana dişini gösterir.

Suriye'de bunu yaşadık. İç savaş başladığında gelenler arasında gerçekten mağdur olanlar vardı. Ama aynı zamanda gelenlerle birlikte, Türkiye'nin iç dinamiklerini değiştirmeye çalışan, istihbarat bağlantılı, mezhep fitnesi güden, suç şebekeleri kuran unsurlar da geldi.

Ve sen "aman insanlık ölmesin" diyerek herkesi o safa koydun. Ama o sırada kimlik değişti, toplum değişti. Asayiş değişti. Dil değişti. Ve şimdi kendi ülkesinde tanınmaz hale gelen insanlar mağduriyetin yeni mağdurları oldu.

Kendi Yangınını Yakanlar

Bakın, bugün Avrupa'da öyle örgütler var ki, önce kendi içlerinde şiddeti körükler, sonra o şiddet karşısında “bizi dışlıyorlar, bize baskı yapıyorlar” diye dünyaya feryat ederler. Bu feryatlar medya aracılığıyla duyurulur. Farkında olmadan zalime yardım edersiniz.

Tarih boyunca bu yöntem kullanıldı. Önce sorun yarat, sonra ağla, sonra gelen yardımı ideolojik veya siyasi çıkarına göre kullan. İşte bu, soysuzların mağduriyet koreografisidir.

Güncel Bir Yalan-LGBT Mağduriyeti

Bir bireyin tercihlerine saygı duymak, insan olmaktır. Ama bunu küresel bir projeye dönüştürmek, ideolojik bir yayılmacılık ve çocuklara yönelik propaganda ile bir dayatmaya dönüştürmek, özgürlük değil, sömürüdür.

Bugün LGBT kisvesi altında yapılan pek çok faaliyet, “biz dışlanıyoruz, baskı görüyoruz” sloganıyla başlıyor. Ardından devletlere baskı yapılır, fonlar sağlanır, okullara programlar dayatılır. Sonuçta aile kavramı çökertilerek, toplumun temel taşları yerinden oynatılır. Bu da bir başka sahte mağduriyet örneğidir.

Psikolojik Sömürü Dönemi

Soysuzlar artık sadece devletlerde değil, bireylerde de sahne alıyor. Bir birey size gelir, "ben acı çektim" der. O kadar içli anlatır ki, gözünüzde birden meleğe dönüşür. Ama sonra bakarsınız, o kişi çevresindekileri sömürüyor, her ilişkisini kendi menfaati üzerine inşa ediyor, acısını bir güç haline dönüştürmüş. Acı çekmek, ahlakın kanıtı değildir. Acıyı ne yaptığınız önemlidir.

Bir kişinin acısı, ona haklılık değil, sadece dikkat kazandırır. Ama o dikkat bir silah gibi kullanılıyorsa, burada bir ahlak sorunu vardır.

Uyanın! Gerçek Mağdurlar Sessizdir

Bakın etrafınıza. Gerçekten acı çekenler konuşmaz. Ağlamaz. Hikâyesini her gün anlatmaz. Göstere göstere sahneye çıkmaz. Onlar susar, ama gözleri konuşur. İşte o gözlerdir sizin dikkatinizi hak eden.

Ama ekranlarda, kürsülerde, sosyal medyada en çok bağıranlar, en çok öykü paylaşanlar, en çok fon toplayanlar... bunlar genellikle mağduriyetin tüccarlarıdır. Ve bu tüccarların soyu yoktur. Çünkü kendi soyunu, yani insanlığı, yani vicdanı çoktan satmıştır.

Ne Yapmalı?

  1. Her mağduriyet anlatısını analiz edin. Duyguya değil, veriye bakın. Bir acının ardında kim ne kazanıyor, ona odaklanın.

  2. Kurbanlaştırılan figürleri kim parlatıyor? Medya neden birine sürekli spot ışığı tutuyor? Bu bir PR çalışması mı?

  3. Gerçek mağdurlarla tiyatrocuları ayırın. Sessiz kalanlara kulak verin.

  4. Her ağlayana mendil uzatmayın. Belki o mendili sizden alıp sizi boğmak için kullanacak.

  5. Kendi acınıza sahip çıkın. Başkalarının trajedileriyle büyülenip kendi yaranızı unutmayın.

Tilkilere Bekçilik Yaptıranlar

Dünya bugün, tilkileri bekçi yapmış bir kümes gibi. Tavuklar, korkudan ses çıkaramıyor. Horozlar, susturulmuş. Tilkiler kürsüde nutuk atıyor. "Sizi biz koruyacağız" diyor. Ve her gün bir tavuk eksiliyor.

Bu çağ, sahte mağduriyetlerin, soysuz kurguların, ahlaki çöküşün çağından başka bir şey değil. Ve bu çağda uyanmayan herkes, kendi soykırımına alkış tutmuş olur.

Ey insanlık,

Duygularınızı çalanlara değil, size sessizce bakanlara bakın. Çünkü hakikat bağırmaz. Hakikat parlamaz. Hakikat sahneye çıkmaz. Ama hakikat, her zaman oradadır.

Ve unutmayın:

Soysuzların mağduriyet oyununa kanan toplumlar, kendi sonlarının zeminini hazırlarlar.

Erol Kekeç/19.05.2025/Namazgah/İST

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!