Bir Toplumsal Muhasebe
"Çoban Yolunu Kaybettiğinde Sürünün Haberi Olmaz "
Tarih boyunca halkla yöneticiler, topluluklarla önderleri arasındaki ilişki çoğu zaman bu temsille anlatılmıştır. Ancak "Çoban yolunu kaybettiğinde sürünün bundan haberi olmaz" sözü, bu ilişkinin en kritik kırılma noktalarından birini gözler önüne serer. Zira bu söz, sadece bir yön kaybını değil, aynı zamanda bir yönsüzlük sürecinin nasıl sıradanlaştığını, nasıl fark edilmediğini ve hatta kimi zaman nasıl sistematikleştirildiğini anlatır. Burada bu metaforu merkeze alarak hem yöneten-yönetilen ilişkisini, hem de toplumsal farkındalık eksikliklerini sorgulayacağız.
Çoban ve Sürü İlişkisinin Kökeni
İnsanlık tarihi boyunca toplumlar bir arada yaşamak için liderlere, yani çobanlara ihtiyaç duymuştur. Bu çobanlar; kabile reisi, hakan, padişah, cumhurbaşkanı, başbakan ya da belediye başkanı şeklinde tezahür etmiştir. Her dönemde, bu kişilere yöneten vasfı sadece makamla değil, aynı zamanda bilgiyle, ahlakla, erdemle ve öngörüyle verilmiştir. Bir çobanın asli görevi, sürüyü güvenli otlaklara götürmek, tehlikelerden korumak ve yön duygusunu yitirmemektir. Peki ya çoban kendi yönünü kaybederse? İşte işin kırılma noktası burasıdır.
Bir çoban yolunu kaybettiğinde, sürü ilk anda bunu anlamaz. Zira sürü, güvendiği liderin peşinden sorgulamadan gitmeye alışıktır. Burada dikkat çeken husus, sürünün bu kayboluşu hemen fark etmemesidir. Çünkü sürü, çoğu zaman liderin yön bilgisine, sezgilerine ve kararlarına fazlasıyla bağımlı hâle gelmiştir. Yani birey olma özelliğini yitirmiş, düşünme, sorgulama ve alternatif üretme kapasitesini askıya almıştır.
Toplumun Gözünü Bağlayan Etkenler
Çobanın yönünü kaybettiğini fark etmeyen sürünün durumu, bugünkü toplumlara çok benzerdir. Modern toplumlarda insanlar, medyanın, ideolojilerin, partizanlık duygularının, sosyal medya balonlarının ve tüketim kültürünün etkisiyle gerçeklikten uzaklaşmıştır. Liderleri sorgulamak yerine yüceltmek, yanlışı görmek yerine gerekçelendirmek, susmak yerine kutsamak tercih edilmiştir.
Toplumun bir bölümü, "Bizim liderimiz hata yapmaz" duygusu ile hareket eder. Bu yaklaşım, çobanın yönünü kaybetmesini bile bir bilgelik gibi algılamaya neden olur. Böyle bir ortamda, çobanın gerçekten kaybolup kaybolmadığı bile tartışılamaz hale gelir. Çünkü sürü, artık birey olmaktan çıkmış; sorgulayan değil, itaat eden, düşünen değil, takip eden bir kitleye dönüşmüştür.
Tarihten Örnekler
Bu durum sadece günümüz toplumlarına özgü değildir. Tarih boyunca benzer vakalara sıkça rastlanmıştır.
Osmanlı'nın Son Dönemi: Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında, padişahlar halktan kopmuş, saray entrikaları devlet işlerinin önüne geçmiştir. Yöneten kadrolar Batı karşısında ne yapacağını bilemezken, halk bu yönsüzlüğün farkına ancak imparatorluk dağıldığında varmıştır.
Almanya’da Hitler Dönemi: Almanya’da Hitler’in izlediği yol, toplumun büyük bir bölümünce sorgulanmaksızın desteklenmiştir. Çoban yolunu kaybetmiş, ülkeyi felakete sürüklemiş, ancak sürü bunu uzun süre görememiştir. Sonuç, yıkım ve insanlık suçları olmuştur.
Saddam Hüseyin Dönemi: Irak halkı, uzun yıllar boyunca bir diktatörün gölgesinde yaşadı. Çoban kendi şahsi hırslarına yönelmişti, ancak sürü bunu fark etmedi ya da dile getiremedi. Nihayetinde çöküş kaçınılmaz oldu.
Günümüzden Kesitler
Bugün de dünyada benzer süreçler yaşanıyor. Popülist liderlerin yükselişi, gerçeğin yerine gösterinin geçmesi, söylemin eylemin önüne geçmesi, yön kaybının bir halkla ilişkiler kampanyası gibi sunulmasını mümkün kılmaktadır. Liderler yolunu kaybettiğinde, bunu fark edenlerin sesi bastırılıyor, susturuluyor veya itibarsızlaştırılıyor.
Özellikle sosyal medya çağında, bireyler kolaylıkla yönlendirilebiliyor. Algı yönetimi, medya manipülasyonu, bot hesaplarla yaratılan sanal destekler çobanın yolunu kaybetmiş olsa bile sürüyü yönlendirmeye devam edebilmesini sağlıyor. Gerçeklik, yerini izlenime bırakıyor.
Liderin Sorumluluğu
Bir çobanın en büyük sorumluluğu, yolunu kaybetmemektir. Zira onun yön kaybı sadece kendini değil, tüm sürüyü etkiler. Bu sorumluluğun bilincinde olmayan liderler, kendi tutkuları, arzuları, korkuları ve çıkarları doğrultusunda hareket ettiğinde, toplumları uçuruma sürükleyebilir.
Liderlik bir ayrıcalık değil, ağır bir emanettir. Bilgelik ister, öngörü ister, adalet ister. Aksi hâlde, çoban rolündeki kişi, sürüyü değil, yalnızca kendi egosunu güdüyor demektir.
Sürünün Sorumluluğu
Ancak sorumluluk sadece liderde değil, sürüde de vardır. Her birey, kendi aklını, vicdanını ve sorgulama yeteneğini devre dışı bıraktığında, çobanın yolunu kaybetmesine katkı sağlamış olur. Toplumun düşünmeyen bireyleri, yanlışa göz yuman fertleri, sadece çobanı değil, geleceği de karanlığa sürükler.
Bilinçli bir toplum, liderini sorgular, hatasını dile getirir, yönünü kontrol eder. Bu, çatışma değil, gerçek bağlılıktır. Zira gerçek bağlılık, susmakla değil, doğruyu hatırlatmakla olur.
Alternatif Bir Yaklaşım-Sürü Değil Topluluk
Belki de temel sorun, kendimizi sürü gibi görmekte başlıyor. Sürüde bireysellik, farkındalık, tercih, tartışma yoktur. Oysa topluluk olmak başka bir şeydir. Topluluk, birbirini anlayan, sorgulayan, katkı sunan bireylerin oluşturduğu bilinçli bir bütündür.
Toplumlar, çobanın her hareketine kayıtsız şartsız uymak zorunda değildir. Gerektiğinde yeni yollar aramalı, yeni yönler tayin edebilmeli, hatta gerekirse yeni çobanlar seçebilmelidir. Bu, toplumun iradesini ortaya koyması açısından sağlıklı ve gereklidir.
Yön Arayışı Bitmeyen Bir Süreçtir
"Çoban yolunu kaybettiğinde sürünün haberi olmaz" burada, hem bir uyarı hem de bir çağrı vardır. Uyarıdır; çünkü yönetenin gafleti, yöneltilenin felaketidir. Çağrıdır; çünkü birey olmanın, düşünmenin, sorgulamanın, sorumluluk almanın önemini hatırlatır.
Unutulmamalıdır ki, yolunu kaybeden bir çoban da yeniden yön bulabilir. Ama bu ancak sürünün uyanışıyla, toplumun sorumluluk bilinciyle, ortak aklın devreye girmesiyle mümkündür. Sürü uyanmadıkça, çobanın kaybolduğu sonsuz bir karanlıkta yürümeye devam ederiz.
O yüzden her birey bir meşale olmalı, kendi ışığıyla hem yolunu hem de toplumun yönünü aydınlatmalıdır. Zira bir çoban kaybolduğunda, bunu ilk fark edenin biz olmamız gerekir. Sessizce uçuruma yürümek yerine, birlikte yeni yollar çizmek en büyük vazifemizdir.
Bahadır Hataylı/08.05.2025/Sancaktepe/İST