İnsan bir kayık, yüreklerde su gibidir. Su kayığı taşıyabilir ve aynı zamanda alabora edebilir. Sular kayığa uygun davranırsa kayık yüzer, sular kayığa aykırı davranırsa kayık batar. Bu yüzden bir lider insanların yüreğini kazandığı zaman, varlığını sürdürür ve toplum gelişir. İnsanların yüreklerini kaybeden bir lider de terk edilir.
Milyonlarca insana hükmeden yöneticiler, devletin zirvesinde bulunsalar da, yürek devletini kuramamışlarsa, mutlaka bir gün gideceklerdir. Yürek devleti deyip geçmemek gerekir. İnsanı tanımayan dertlerine ortak olmayan, halkı uyanıkken kendisi uyuyan, halkın karnı açlıktan ağrırken, onların ağrısını kendisi gibi çok yemekten kaynaklandığını zannedenler yürek devletini kuramazlar. Yüreklerde kurulmayan devletin harcına çimento katılmamıştır, yıkılması çok kolaydır. Yıkıldığında etrafı toz duman sarar, yıkılan enkazın altında da yöneticiler kalır. O enkazdan kurtulup doğrulmak kolay olmadığı için yöneticilere yürek devletini kurmalarını öneririz.
Yürekleri fetih edilmemiş bir halk, haşin dalgalar gibidir. Haşin dalgalar arasında denizde yüzeceğini zannedenler sadece aldanmaktadır. Bu dalgalar bir anda üzerindeki cismi tersine çevirebilir, halkta böyledir. Bir anda vezir olanı rezil, rezil olanı vezir eder. Tüm yolların kavşak noktası yürektir. Yüreklerde inkılâp yapamayanlar gayrimeşru çocuklar gibi meşruluklarına bir türlü kavuşamazlar. Halkın desteğinden yoksun kurallarla halkı emrine alanlar sanmasınlar ki, halk onları severek isteklerine uyuyor. O eylemler uyuyor görünmek içindir. Bu durum bazı akarsuların göletlerinde oluşan girdaplar gibidir. İnsan o gölleri durgun sanıp yüzmek için bir atladığında, girdaplar arasında döne döne can verir. Halkların girdabı, akarsuların girdabından daha çetindir. Orada boğulanlar belki kurtulabilir, ama halkın girdabına yakalananlar, kendileriyle birlikte birçoklarını da götürürler. O halde yürek devletinden başka çare var mıdır?
Kaybedecek bir şeyi kalmamış insanlardan korkmak gerekir, çünkü onlar korkunun tüm çemberlerini atlamışlardır. Bu çemberleri tek tek geçmiş bir halk buldozer gibi önüne geçen her şeyi ezer ve geçer. Zaten devrimler, halkların korkuyu yendiği yerde başlar. Hayatlarını ve makamlarını halklara borçlu olanlar gözlerini ve kulaklarını dört açmaları gerekir. Gerçeklere gözlerini kapayan, Doğrulara kulaklarını tıkayanlar, buldozerlerin altında ezildiklerinde birçok şeyi anlarlar, ancak çok geç olur. Biz zamanı durdurarak haykırıyoruz! Yürek devletinin temelini atalım diye sizleri çağırıyoruz; enkazın altında kalırsanız Vallah’i dönüp sizlere bakmayız…
Korkuyla yaşamak kadar kötü bir şey var mıdır? Yürek devletini kuramayanlar hep korkuyla yaşamaya mahkûmdur. Korkunun var mı ecele faydası o halde kendinizi kandırmanın anlamı nedir?
Halkla birlikte yaşamayıp halk gibi görünenler kendilerini aldatmaktadır. Halk kimin kendinden bir parça olduğunu çok iyi bilir, bunu bilmeyenler sadece korkunun esiri olmuş yöneticilerdir. Yöneticilik makamının rehavetine dalmış olanlar, tedirgin yaşamaya mahkûmdur. Her an nereden bir tehlike geleceğini düşünerek, her tehlike noktasına bir koruma koyarak, korumalarla örülü bir alanda halktan uzakta halkla olduğuna inanır. Ne kadar da(!) halkın içinde buna sadece kendisi inanır. Böyle bir makam, halkın yüreğine nasıl hükmedebilir. Bilmezki hiç, ormanda bir ağaç devrileceği zaman çakallar etrafına toplanır. Çakalların koro tutarak ulumaları, ağacın devrilmesine engel değildir. Şunu unutmamak gerekir ki, çakalların her dönemdeki uluması bitmeyecektir. Çakallar ancak çakallıklarını yapar çünkü onlar korkunun hayvanlarıdır.
Kökü ve yaşaması toprağa bağlı bir ağacın, topraktan kopuk yaşaması nasıl ki mümkün değilse, hayatı halka bağlı olanlarda halktan kopuk yaşayamazlar. Halktan kopuk yaşayan yöneticilerin etrafını bir grup mutlu azınlık kuşatır, yöneticilerde zanneder ki halk budur; oysa onlar halkın dışında kalanlardır. Nutuklar halka atılırken dayanacak yer halkın dışındakiler olursa, orada mutlak uluyan çakallar mevcuttur. Hangi coğrafyada olursa olsun, bu tarz uygulamalar karanlık geleceklere gebedir. Karanlık ortamlarda kimin eli kimin cebinde belli olmadığından ilk gidecekler başta olanlardır. Başta olanların gerçekten baş olması gerekir. Çünkü baş tüm sorumlulukları sırtında taşır, rahatsızlık durumlarında ilk düşünmeye başlayan nasıl ki baş ise, toplumun başında bulunanlarda gerçekten baş olmak zorundadır. Baş olan yöneticilerin egemenliği altındaki halk mutlu, çalışkan, yeniliklere açık; yöneticilerde bilge ve adildir. Adaletin güneşiyle tüm yürekler erir, eriyen yüreklerde bir sevgi çiçeği filizlenir, o çiçek büyüdükçe, adil yöneticinin sevgisi tüm gönüllerde tomurcuklanır. Sevginin tomurcuklandığı bir dünyada yaşamak umuduyla, çıkıyoruz taa bulutlara… Halkın gönlünde taht kurmuş yöneticilerin tahtında bir çay yudumlamaya…
Yıl:27.3.2004
Saat:17.40—18.50
Kadıköy(F.B.Merkezi)İst.
(E.KEKEÇ)
Bu Blogda Ara
8 Haziran 2008 Pazar
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.
Popüler Yayınlar
-
Yaldızlı Sözlerin Arkasındaki Çürüme Tarihin en trajik ironilerinden biri, çöküşe en yakın toplumların en çok “yücelik ”ten bahsetmesidir....
-
“İnsanların ruhunu öldürüyorlar anne… İşte asıl cinayet bu.” — Maksim Gorki, Ana (1906) Ruhun ölümü, bir toplumun çöküşünün sessiz hab...
-
Platon, asırlar öncesinden bir uyarı bırakmıştı insanlığa: “Demokrasi, ancak erdemli ve eğitimli bir halkın omuzlarında yükselebilir; aksi t...
-
İçinde bulunduğumuz çağ, pek çok unvanla anıldı: teknoloji çağı, bilgi çağı, hız çağı… Ama eğer hakikatin kalemiyle yazılacak olursa, bu ça...
-
EK-5 Kararı: Hukuk ile Diplomasi Arasında EK-5 Listesi: Resmî Karar, Diplomatik Zamanlama ve Türkiye’nin Stratejik İkilemi ABD'den çok ...
-
İnsanlığın Sessiz Dengesine Dair İnsan… Kâinatın en gizemli aynası. Görünürde bir bedenden ibaret gibi dursa da derinlerde bir deniz taşır...
-
Bir İnsanlık EMAR’ı Üzerine Derin Bir Okuma İnsan, anlamın kıyısında doğar ama çoğu kez anlamın merkezine hiç ulaşamaz. Çünkü doğmakla yaş...
-
Merhum Ahmet Kaya, bir şarkısında “ Ne kadar kötü kokarsa o kadar iyi ” diyordu. Ne kadar manidar bir cümle… Bugün ülke olarak geldiğimiz ...
-
Suriye iç savaşı, yalnızca bölgesel güç dengelerini değiştiren bir çatışma olmakla kalmamış, aynı zamanda insanlık tarihine kara bir leke ...
-
İnsanlık, varlık sahnesine çıktığı andan itibaren hem kendini hem de kendini aşan bir kudreti anlamlandırma çabasıyla yüzleşmiştir. Bu çaba,...
Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK
Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.
Senin rabbin sana senden yakın.....
omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.
Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."
kelebek gibi hafif olun dünyada
Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla
çöllerden geçerek varılır havuzun başına!