Bu ifade bir iktisat analizi değildir. Bu bir politik refleks ya da ekonomistlerin sevdiği şekilde "kayıt dışı ekonomi "ye dair kaygı da değildir. Bu söz, bir milletin hâlâ kendi iradesine dair taşıdığı son kırıntıların manifestosudur. İsmet Özel’in veciz ifadeleriyle, halkın cebinde kalan son özgürlük alanına işaret eden bu ifade, sadece parayla değil, insanın iradesiyle ilgilidir. Çünkü mesele para değildir. Mesele, paranın temsil ettiği seçme hakkı, kontrol edilemeyen alan, dayatmalara direnme becerisidir.
Modern Çağda Kimin Malı, Kimin İradesi?
Modern devlet aygıtı, görünürde sizi korumak, kollamak ve idare etmek için vardır. Ancak günümüz yönetim biçimleri, halkı sadece "tüketici" ve "vergi kaynağı" olarak gören neoliberal bir tahakküm makinesine dönüşmüştür. Artık birey, sadece karnını doyurması değil; cebindeki paranın hangi banka hesabında olduğunu, ne kadarını harcadığını, nereye transfer ettiğini ve hatta en son hangi dondurmayı yediğini bile devlete ya da algoritmaya rapor eden bir denetim nesnesidir.
Yastık altı para, işte bu denetimden kaçan son irade alanıdır.
Devletin ulaşamadığı para, bireyin ulaşamadığı özgürlüğün sembolü haline gelmiştir. Çünkü bugün her banka kartı bir kelepçedir. Her QR kod, bir takip aracıdır. Her uygulama, sizi izleyen bir “güvenlik kamerasıdır. Ve her kayıtlı işlem, iradenizin teslim alındığı başka bir sahnedir.
“Yastık Altı” Bir İtaatsizlik Alanı
Paranın yastık altında olması; ne Merkez Bankası'nın faiz politikasıyla, ne de Maliye Bakanlığı'nın vergilendirme taktikleriyle yönetilemeyen bir "özgürlük rezervidir. Halk, her ne kadar modern ekonomiye entegre edilmiş gibi görünse de, evinde tuttuğu altınla, dolarla, parayla aslında sessiz bir direnç üretmektedir.
Bu para, zor günlerde kullanılmak üzere değil sadece; aynı zamanda sistemin zorbalığına karşı bir "kaçış planı" olarak elde tutulur. Çünkü insanlar bilir ki, kredi kartları durduğunda marketten ekmek alınamayacak. Dijital cüzdan çöktüğünde pazardan limon bile alınamayacak. Bankalar kapandığında sadece elinde tuttuğun para kadar özgürsündür.
Ve işte bu yüzden, halkın yastık altına gizlediği para, sadece maddi değil, aynı zamanda metafizik bir güvendir. Hatta bu davranış, modern çağın "gizli cihadıdır. Çünkü mümin bilir ki: Zorbalık gelirken, önce seni kendi cebine razı eder.
Para Nerede, İrade Orada
Her şeyi dijitalleştiren bir sistem, seni sadece kolaylaştırmak için değil, seni teslim almak için yapar bunu. Kart kullanırsın, ama hangi harcamaya ne kadar gideceğine o karar verir. Banka hesabındadır paran ama bir kriz anında çekemezsin. Hesabın vardır ama bloken konur. Cüzdanındır ama bir kamu borcuyla el konabilir.
Oysa yastık altındaki para, hiçbir sistemin sana karşı kullanamayacağı bir sığınaktır. Bu yüzden devlet, medya, bürokrasi sürekli aynı şeyi fısıldar: “Yastık altındaki parayı çıkarın; sisteme güvenin; ekonomiye katkı sağlayın.” Oysa bu çağrı, özgürlüklerden vazgeç çağrısıdır.
Biri sana parana ne yapman gerektiğini söylüyorsa, iradene ne yapman gerektiğini de çoktan belirlemiştir.
Kayıtlı Hayatlar, Ruhsuz İnsanlar
İsmet Özel’in bu sözü, sadece parayı değil; aslında hayatlarımızın nasıl kayıt altına alındığını ve bu kaydın bizi nasıl köleleştirdiğini işaret eder. Bugün herkesin kimliği bellidir, yeri bellidir, banka harcaması, sosyal medya hesabı, izlediği diziler, okuduğu kitaplar, paylaştığı gönderiler, hangi siyasi görüşe yakın olduğu, hatta en çok neye kızdığı bile bellidir.
Ve sistem, bu “bilinenlik” sayesinde seni yönlendirir. Bu yüzden, bilinemeyenler sistem için tehlikelidir. O yüzden yastık altı para tehlikelidir.
O yüzden, seni düşünüyormuş gibi görünenler, aslında seni izlemek ve kontrol etmek isteyenlerdir.
Mezbahada Kesilmek İçin Sıra Beklemek
“Hâlâ kendinizi ayakta tutan bir imkânınız varsa yaşama adaysınız, yoksa sizi düşünenlerin sizi götüreceği mezbahada kesilmek için sıranın ne zaman size geleceğini bekleyin.”
Bu söz, hepimizi doğrudan hedef alır. Ve bize sorar: "Seni ayakta tutan imkânın nedir?"
Bugün insanlara sorulsa; “Geçim derdi”, “aile”, “iş”, “kariyer” diyecekler. Ama bunlar, seni sistemin içinde tutan şeylerdir. Oysa “ayakta tutan imkân”, seni sistemin dışında da dik tutan şeydir.
Bu, bazen inancındır. Bazen elinde tuttuğun 5 gram altındır. Bazen kimsenin bilmediği küçük bir tarlandır. Bazen hiç sisteme bulaşmamış bir duandır. Bazen de senden başka kimsenin bilmediği küçük bir “hayır” cevabındır.
Ama bu imkân, eğer devletin erişemediği, sistemin yönlendiremediği bir şeyse seni yaşatır. Yoksa gerisi sadece mezbaha sırası beklemektir.
Kurtuluş Kolektif Değil, Bireyseldir
Bugün ne siyasal partiler, ne sosyal medyadaki “duyarlı kampanyalar”, ne STK'lar ne de büyük lider isimleri seni kurtarmaz. Çünkü sistem, bu yapıların tamamını yutmuştur. Her tarafı kayıt altına alınmış bir toplumu kolektif olarak kurtarmak mümkün değildir. Ancak birey, kendi iradesini kurtararak toplumu tekrar ayağa kaldırabilir.
Bu yüzden “yastık altı para” bir semboldür. Sistemin dışına çıkan her davranış, sistemin çarklarına çomak sokar. Evdeki altın değil sadece; bankaya yatırılmayan para, alınmayan kredi, girilmeyen sosyal ağ, izlenmeyen dizi, tüketilmeyen ürün de bir direniştir.
Çünkü her direnç noktası, sistemin yayılma alanını daraltır.
İktidarlar Halkın Değil, Verilerin Sahibidir
Bugün devleti yönetenler, halkı değil; halkın verilerini yönetiyor. Devlet, artık "halka hükmeden değil", “halkı tahmin eden ve yönlendiren” bir yazılım sistemidir. Hangi şehirde kimin neye ihtiyacı var, hangi yaş grubunun hangi reklama tepki verdiği, hangi bölgede nasıl politikalar işe yarar, bunların hepsi veriyle hesaplanır.
Bu yüzden halk, artık bir karar mekanizması değil; bir algoritma girdisidir. Seçimlerde bile kim hangi partiye oy verecek, anketlerden önce verilerden tahmin edilir. Bu da gösteriyor ki, eğer devlet seni biliyorsa, seni yönlendirmesi kolaydır.
Yastık altı para, seni bilinmez kılar. Seni tahmin edilemez yapar. Ve bu da seni özgür yapar.
Peki Ne Yapmalı?
Bu ifadeler bir çağrıdır. Paranın ne olması gerektiğinden çok, insanın nasıl olması gerektiğine yöneliktir. Bu çağrıya kulak veren herkes için birkaç temel yol haritası çizilebilir:
-
Kendine ait para kazan: Sisteme bağımlı değil, kendi üretimiyle geçinen birey; özgürlüğe en yakın olandır.
-
Tasarrufu bankaya değil, vicdana yap: İnsana yatırım yap. Zor günlerinde seni sistem değil, sadakatin, akraban, komşun ayakta tutar.
-
Mümkünse yerel ekonomilere yönel: Zincir market değil, mahalle bakkalı; global markalar değil, yerel üreticiler.
-
Kredi ve borç sisteminden uzak dur: Borçlu olanın özgürlük iddiası boşluktur. Hiçbir bankaya minnet borcun olmasın.
-
Bilgiyle korun, dua ile dik dur: Hem dünyanı hem ahiretini kaybetmemek için bil ve sabret. Bilmek yetmez, direnmek gerek.
-
Kimse seni düşünmüyor: Devlet, seni değil; senden ne elde edeceğini düşünüyor. Sadece Allah seni kayıtsız ve çıkarsız sever. Ona güven.
Hâlâ Umut Var
İsmet Özel’in dediği gibi, bu milletin hâlâ “yastık altı” parası varsa umut vardır. Çünkü bu, hâlâ kandırılamayan, teslim alınamayan, izlenemeyen, yönlendirilemeyen bir iradenin varlığını gösterir.
Ama gün gelir, herkes tüm varlığını sisteme sunarsa…
Hiçbir yastık altı kalmazsa, hiç kimse dua etmeyi, direnç göstermeyi, “hayır” demeyi bilmezse…
O zaman gerçekten hep birlikte mezbahaya yürürüz.
Ve sıra ne zaman bize gelecek, onu beklemeye başlarız...
Bahadır Hataylı/04.05.2025/Samcaktepe/İST