Son Pişmanlık Fayda Verir mi?
"O azabı görünce 'İnandık!' dediler. Ama artık çok geç..."
Bu cümle, bir insanın yaşayabileceği en trajik ânı özetliyor. Kur'an-ı Kerim’in Sebe Suresi'nin 52, 53 ve 54. ayetleri, sadece tarihsel bir uyarı değil, çağlara sığmayacak bir gerçekliği haykırıyor: İman, ölümden önce; fırsat, kıyametten önce; uyanış, azap gelmeden önce gerçekleşmeli. Aksi hâlde, bütün çırpınışlar, bütün "keşke"ler, insanın kendi yankısı olur ve yankılar ne kadar çok tekrar edilirse edilsin, asıl sesi geri getirmez.
Bugün insanlık olarak o kritik çizgideyiz. Savaşların, adaletsizliklerin, açlığın ve umursamazlığın kol gezdiği, mazlumların iniltisinin göklere yükseldiği bir çağda yaşıyoruz. Peki biz neredeyiz? Hangi saftayız? Gerçekten inandığımızı mı sanıyoruz, yoksa azabı görünce mi "inandık" diyeceğiz?
Bu yazı, o sona gelmeden önce bir çığlıktır. Bir hatırlatma. Bir yol haritası. Dünya hayatının son çıkış levhası.
1. Ayetlerin Derin Anlamı- İman Nerede ve Ne Zaman Gerekli?
Sebe Suresi'nin 52. ayeti çok net: "Artık uzak bir yerden iman nasıl elde edilebilir?" Ayet, zaman ve mekân vurgusu yapıyor. Uzak yer, bu dünya değil; ahiret. İman ise sadece bu dünyada geçerli. Öldükten sonra gelen iman, şahit olduktan sonra gelen tasdik, aklen değil, mecburiyetle yapılır. Zaten bu yüzden geçersizdir.
Dünyada insanın önünde bir tercihler denizi vardır. İyi ile kötüyü, hak ile batılı, vicdan ile nefsaniyet arasında seçim yapabilir. İşte imanın kıymeti bu özgür tercihte saklıdır. Ölüm gelip çattığında ise tercihler kapanır, perde iner, gerçekler çıplak gözle görünür hâle gelir ama o an imanın kıymeti kalmaz.
Bugün dünyanın içinde bulunduğu durum, ayetin bu uyarısını çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor.
2. Çağın Gafleti-İnsanlık Ne Hâlde?
Dünya büyük bir tiyatroya dönüşmüş durumda. Sahnede savaşlar var, zalimler var, mazlumlar var. Ama seyirciler uyuyor. Gözleri açık, ama kalpleri kapalı. Kulakları işitiyor, ama hakikati duymuyor. Tıpkı Sebe Suresi 53. ayette belirtildiği gibi: "Daha önce inkâr etmişlerdi ve uzak bir yerden gayb hakkında atıp tutuyorlardı."
Bugün ekran başında savaşları izleyen, sofrada açlıktan ölen çocukların haberini yemek yerken tüketen, haksızlık karşısında sessiz kalan bir kitle var. İnsanlık; zulmü alışkanlık, adaletsizliği kader, yozlaşmayı medeniyet, sapkınlığı özgürlük sanır oldu. Göz göre göre yanlışın arkasında saf tuttu, sonra da 'biz bilmiyorduk' demeye kalktı.
Oysa Allah her dönemde elçilerini gönderdi, kitaplarını indirdi, vicdanı fısıldattı, olayları gösterdi. Ama insanlar, Allah’a kul olmak yerine egolarına taptı, vicdanlarını susturdu, ekranları Tanrılaştırdı. Bu yüzden o an geldiğinde "İnandık!" demeleri hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
3. Mazlumların Çığlığı, Zalimlerin Sessizliği
Bugün Filistin’de, Gazze’de, Yemen’de, Doğu Türkistan’da, Afrika’nın unutulmuş köylerinde binlerce insan ölüyor. Her ölüm bir annenin kalbini delik deşik ediyor. Her bomba bir çocuğun gülüşünü toprağa gömüyor. Ve dünya, bu ölümlere karşı ya sessiz ya da tarafsız kalıyor. Oysa sessizlik, zulmün başka bir adıdır. Tarafsızlık, zalimin yanında durmaktır.
Bir çocuk annesinin cesedine sarılıp ağlarken, bir başkası yeni ayakkabı almak için alışveriş merkezinde geziyor. O çocuğun gözyaşları arşa yükselirken, bu dünyanın lüks kafelerinde kahkahalar yükseliyor. İşte bu ikilik, insanlığın çöküşünün işaretidir. Artık zaman, hakla batılın net bir şekilde ayrıldığı zaman.
4. Hakikate Sırt Dönmek-Modern Putperestlik
İnsanlık, putlara taptığını sanmıyor, çünkü ellerinde put yok. Ama kalplerinde taht kurmuş putlar var: Para, şöhret, kariyer, beğeni, beden, konfor, ideoloji. Artık insanlar Allah’a değil, markalara inanıyor. Dua yerine kredi çekiyor, tevekkül yerine sigorta yaptırıyor, sadaka yerine lüks harcama yapıyor.
Allah’a olan inancı sadece dilde taşıyanlar, aslında hayatlarında başka ilahlara kulluk ediyor. Tıpkı Sebe Suresi'nde anlatılan o inkârcılar gibi, gayba dair yorumlar yapıyor ama kalplerinde derin bir şüphe var. İmanın yerini moda almış, tevhidin yerini ideolojik aidiyetler.
5. Yol Haritası-Şimdi Ne Yapmalıyız?
Peki bu kadar karanlık bir tablo karşısında ne yapılmalı? İşte bu soruya Kur’an cevap veriyor. Ayetler, sadece eleştirmez, aynı zamanda kurtuluş yolunu da gösterir. Şimdi adım adım insanlık için, özelde de bu ülke insanı için bir yol haritası çizelim:
6.Uzak Yerden Gelen İman
Sebe Suresi 54. ayette bu hakikat şöyle özetleniyor: "Tıpkı daha önce benzerlerine yapıldığı gibi, kendileriyle arzuladıkları arasına bir engel konmuştur. Çünkü onlar derin bir şüphe içindeydiler."
Bugün birçoğumuz "cennet"i arzuluyoruz ama ona engel olan bir hayat yaşıyoruz. Haksızlık karşısında susuyor, batıla selam çakıyor, zalimle aynı sofrada yemek yiyoruz. Ve sonra da cenneti istiyoruz. İşte ayetin ifadesiyle bu arzunun önüne bir engel konulacak.
Daha önceki kavimler gibi. Nuh’un kavmi, Lut’un halkı, Semûd, Âd... Onlar da azabı görünce "inandık" dediler ama artık çok geçti. Şimdi sıra bizde. Azap gelmeden önce uyanmak, iman etmek, safımızı belirlemek, tövbe etmek ve hakkı tutup kaldırmak...
Çünkü yarın değil, şimdi iman zamanı. Ölümden önce, pişmanlıktan önce, cehennemden önce...
Şimdi sıra sende-Hangi taraftasın?
Erol Kekeç/11.01.2025/Sancaktepe/İST