Bu Blogda Ara

13 Nisan 2025 Pazar

Akademik Sistem Eleştirisi-1


Akademik Apoletliler ve Bilimsel Gerçeklikten Uzaklaşan Üniversite Düzeni

Üniversiteler, bilgi üretiminin, eleştirel düşüncenin ve bilimsel dürüstlüğün merkezi olmalıdır. Ancak ne yazık ki ülkemizde akademik dünyada yaşanan bazı yapısal bozulmalar ve etik erozyonlar, üniversiteleri bu ideallerden uzaklaştırmıştır. Bu yazıda, bilim adamlığını sadece bir apolet olarak taşıyan, gerçek bilimsel üretimden bihaber, ancak sistemin gücüne yaslanarak prestij ve makam peşinde koşan sözde akademisyenlerin varlığı tartışılacaktır. Bu bağlamda, ülkemizin akademik yapısındaki yozlaşma, örnekler eşliğinde analiz edilecek, akademik etik, bilimsel üretkenlik, özgür düşünce ve entelektüel cesaret gibi temel kavramlar irdelenecektir.

  1. Akademik Apolet Nedir, Ne Zaman Yozlaştı? Akademik apolet, bir bilim insanının bilimsel çalışmaları, katkıları ve düşünsel birikimi ile elde ettiği saygınlığı temsil eder. Ne var ki, bu saygınlık son yıllarda gerçek üretimden çok, belli kliklere, siyasi yapılara ya da güç odaklarına yakınlıkla elde edilmeye başlandı. Akademik unvanlar liyakate değil, sadakate göre dağıtılır hale geldi. Yüksek lisans ve doktora tezlerinin niteliği düştü, yayınlar şekilsel hale geldi, akademik yükselme ölçütleri kağıt üstünde kaldı. Bu yozlaşma, üniversitelerin bilimsel üretimden uzaklaşmasına neden oldu.

  2. Makale Yayınlama ve Yayın Sömürüsü: Birçok akademisyen, ulusal ve uluslararası dergilerde yayın yapabilmek için büyük bir çaba sarf ederken, bazıları bu süreci tamamen formaliteye çevirmiştir. Özellikle "paralı dergiler" veya etik dışı yollarla yayınlanan makaleler, akademik kariyer basamaklarının bir basamağı olarak görülmektedir. Gerçek bilimsel katkı değil, sadece özgeçmişte yer alacak bir satır elde etmek amaçlanmaktadır. Bu nedenle, bilimsel içeriği son derece zayıf, kopyala-yapıştır usulüyle hazırlanmış, özgünlükten uzak çalışmalar, akademik literatürü işgal etmektedir.

  3. Akademik Gettolar ve Grup Dayanışması: Birbirine benzeyen, aynı görüşleri paylaşan, aynı klikten gelen akademisyenlerin oluşturduğu gruplar, üniversitelerde adeta bir kast sistemi yaratmıştır. Bu yapılar dışından gelen, bağımsız düşünen, eleştiren, sorgulayan akademisyenler sistemin dışına itilmektedir. Oysa bilim, eleştiriyle, özgür düşünceyle, farklı fikirlerin çatışmasıyla gelişir. Akademik gettolar ise, tam aksine farklılığı bastırır, sıradanlığı kutsar, itaatkâr olanı ödüllendirir.

  4. Akademik İtibar ve Gerçek Bilim Adamlığı: Gerçek bir bilim adamı, statüye değil bilgiye değer verir. Prestij kaygısıyla değil, hakikat arayışıyla çalışır. Bugün ise birçok kişi, hakikatle yüzleşmekten korkmakta, sistemin dışına çıkmaktan çekinmektedir. Çünkü bu yapının dışına çıkanlar, akademik çevreler tarafından dışlanmakta, projelerden men edilmekte, idari görevlerden uzaklaştırılmaktadır. Sonuçta bilim adamlığı değil, sistemle uyumluluk ölçülmektedir.

  5. Akademik Cesaretin Yitimi: Bilim adamlığı, sadece laboratuvarlarda deney yapmak değil; gerektiğinde hakikati haykırmak, toplum adına konuşmak, yanlışları dile getirmek sorumluluğunu da içerir. Ne var ki, birçok akademisyen bu cesaretten yoksundur. Üniversite koridorlarında "doğruyu söyleyemem, koltuğum gider" korkusu hakimdir. Bu korkaklık, üniversitelerin eleştirel aklı temsil etmesini engellemekte, onları bürokratik yapının sıradan birer uzantısı haline getirmektedir.

  6. Özgür Akademinin Önemi: Özgürlük olmadan bilim olmaz. Akademik özerklik, fikir özgürlüğü, eleştirel düşünce üniversitenin olmazsa olmazlarıdır. Ancak birçok üniversitede bu özgürlükler sadece yönetmeliklerde yer almakta, fiiliyatta ise baskı ve oto-sansür hüküm sürmektedir. Öğrenciler suskun, öğretim üyeleri ise çekingen bir şekilde derslerini verip odalarına çekilmektedir. Bilimsel seminerler yerine kutlama törenleri, panel yerine açılış konuşmaları yapılmaktadır.

  7. Hakikatin Bedeli: Gerçeği söylemenin, toplumun gerçek sorunlarını dillendirmenin bir bedeli vardır. Ancak bu bedel ödenmeden aydın olunmaz, bilim insanı olunmaz. Bugün bu bedeli ödemeye hazır kaç akademisyen vardır? Mesleğini sadece bir geçim kaynağı değil, bir sorumluluk alanı olarak gören kaç kişi kalmıştır? İşte bu soruların yanıtı, üniversitelerin bugün içinde bulunduğu durumu gözler önüne sermektedir.

  8. Aydın Sorumluluğu: Toplumun aydınları, sadece yazı yazan, kitap basan kişiler değildir. Onlar, halkın vicdanı, toplumun sesi, geleceğin mimarlarıdır. Ancak günümüzde birçok "aydın" bu rolünü terk etmiş, sistemin çarkına dahil olmuş, alkışlarla yetinmektedir. Akademik apoletin ağırlığı altında ezilen bu isimler, gerçeği söylemek yerine, sistemin hoşuna gidecek cümleleri kurmakla meşguldür.

  9. Alternatif Akademik Modeller: Ülkemizde bazı akademisyenler, tüm baskılara rağmen hakikati savunmaya devam etmektedir. Bağımsız araştırmalar yürüten, alternatif yayın organlarında yazılar kaleme alan, öğrencilere eleştirel düşünmeyi öğreten bu isimler, umut verici örneklerdir. Ayrıca yurtdışındaki bazı üniversitelerle işbirliği yaparak, daha özgür ortamlarda bilim üretmeye çalışan kişi ve gruplar da vardır. Bu çabalar, karanlık tabloya rağmen bir ışık yakmaktadır.

  10. Sonuç: Üniversitelerimizin yeniden bilim yuvası haline gelmesi için liyakat temelli bir akademik yapının inşa edilmesi şarttır. Bilimsel özgürlüklerin güvence altına alındığı, eleştirel düşüncenin teşvik edildiği, hakikatin yüceltildiği bir ortam yaratılmadan, ne bilim olur ne de aydınlık bir gelecek. Bu nedenle, bilim adamı süsüyle dolaşan apoletlilerin değil, hakikatin peşindeki cesur insanların önünü açmak gerekir. Akademik apoletler değil, entelektüel vicdanlar konuşmalıdır. Aksi halde, bilimin sesi değil, sessizliğin çığlığı hüküm sürer.

Bu, sadece bir eleştiri değil, aynı zamanda bir çağrıdır. Gerçek bilim insanlarına, susturulmuş vicdanlara ve karanlıkta kalan fikirlere bir çağrı...

Erol Kekeç/02 Nisan.2025/Bayram Tatili-Hatay

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!