Kanal İstanbul'da Milletin Gözünden Kaçırılan Tehlike
Türkiye son yıllarda yalnızca ekonomik ve siyasal krizlerle değil, aynı zamanda çevre ve ekolojik yıkımlarla da yüz yüze. Özellikle İstanbul gibi bir metropolde her karış toprağın rant aracına dönüştürüldüğü bir süreçte doğa ve su kaynakları üzerine yürütülen sistematik saldırılar artık örtülemez boyutlara ulaştı. Kanal İstanbul projesi bahanesiyle Sazlıdere Barajı etrafında başlatılan TOKİ inşaatlarını, Cumhurbaşkanlığı kararıyla barajın içme suyu oranının %100’den %0’a indirilmesini ve bu sürecin perde arkasında halktan neyin saklanmak istendiğini açıklamaya çalışacağız.
Sazlı dere Barajı İstanbul'un Hayat Damarı
1996 yılında hizmete giren ve yıllardır Avrupa Yakası’nın en önemli içme suyu kaynaklarından biri olan Sazlıdere Barajı, 49 milyon metreküp su kapasitesiyle yılda milyonlarca İstanbulluya hayat veriyordu. İSKİ verilerine göre bu baraj, İstanbul’un su ihtiyacının yaklaşık %10’unu karşılayacak büyüklükteydi. Çevresindeki mutlak koruma alanları yapılaşmaya tamamen kapalıydı. Ta ki Kanal İstanbul projesi gündeme gelene dek.
Kanal İstanbul Bir Çevre Cinayeti
Kanal İstanbul projesi, bilim insanlarının ve çevre kuruluşlarının defalarca uyardığı üzere, İstanbul’un tüm ekolojik dengelerini altüst edecek, su kaynaklarını yok edecek bir talan projesidir. Türkiye'nin içinden geçtiği ekonomik darboğaza rağmen bu proje için çeşitli yollar deneniyor. En tehlikeli boyutu ise projenin henüz başlamadan su kaynaklarını kurutmaya ve bölgeyi ranta açmaya başlaması.
Cumhurbaşkanlığı Kararı ile Skandal Düzenleme
2024 sonlarında Cumhurbaşkanlığı kararıyla Sazlıdere Barajı’nın içme suyu kullanım oranı %100’den %0’a düşürüldü. Baraj artık içme suyu havzası olarak kabul edilmeyecek ve çevresinde yapılaşma serbest bırakıldı. Bu karar, İSKİ ve kamuoyuna duyurulmadı. İBB ve ilgili kurumların uyarıları yok sayıldı.
TOKİ'nin Talan projesi ve Acele Başlayan İnşaatlar
Karar sonrası TOKİ, Sazlıdere Barajı çevresinde 24 bin konutluk dev projeyi başlattı. Dozerler mutlak koruma alanının içine, baraj kıyısına kadar sokuldu. ÇED raporu olmadan başlayan bu yapılaşmanın İstanbul’un ekosistemine, su kaynaklarına ve geleceğine vereceği zarar bilimsel raporlarla defalarca ortaya kondu.
Neden Acele Ediyorlar ?
Ekonomik Çıkmaz ve Rant Arayışı: Türkiye ciddi bir ekonomik krizde. Hükümet, İstanbul topraklarını satıp finansman sağlamak istiyor.
Yerel Seçimler Öncesi Bitirme Planı: Olası bir iktidar kaybında projeler durdurulabilir. Seçim öncesi ne kadar inşaat yapılabilirse o kadar rant kapısı açılacak.
Kanal İstanbul’un Arka Kapıdan Hayata Geçirilmesi: Resmi olarak yavaşlatılmış gibi gösterilen proje, su kaynakları kurutulup TOKİ aracılığıyla yapılaşarak arka kapıdan yürütülüyor.
Ne Gizlenmek İsteniyor?
İstanbul’un su kaynakları sistematik olarak yok edilip şehir susuzluğa sürüklenecek.
Kanal İstanbul için gerekli altyapı ve finansman TOKİ eliyle sağlanacak.
Bölge milyarlarca dolarlık rant alanına dönüştürülecek.
İklim krizinin ortasında İstanbul’un ekolojik dengesi tamamen çökecek.
Sazlıdere Barajının talanı sonrasında Olası Sonuçlar:
Su Krizi: İstanbul ciddi susuzluk tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.
Ekolojik Tahribat: Bölge, kuş türlerinin ve doğal yaşamın yaşadığı nadir bir alan. Yapılaşmayla yok olacak.
Sel ve Su Baskını Riski: Barajın işlevsizleşmesi ve bölgenin betonlaşması büyük sel riskine yol açacak.
Demografik ve Sosyal Tahribat: Plansız nüfus artışıyla altyapı ve sosyal yapı çökecek.
Milletin Geleceği Çalınıyor
Bugün Sazlıdere’de yaşananlar, yalnızca bir barajın değil, İstanbul’un ve Türkiye’nin geleceğinin satılmasıdır. Su, hava, toprak bir avuç sermayedarın çıkarı için peşkeş çekiliyor.
Ne Yapmalıyız?
Kamuoyu baskısı artırılmalı.
Bağımsız bilim insanları ve çevre örgütleri halkı bilgilendirmeli.
Süreç uluslararası gündeme taşınmalı.
Yerel yönetimler hukuki süreci zorlamalı.
Bölgedeki çalışmaları halk gözlemleyip sosyal medyadan duyurmalı.
Bu mesele siyaset üstüdür. Su, toprak ve hava hepimizin ortak değeridir. Geleceğimize sahip çıkmazsak, yarın susuz ve topraksız bir İstanbul’a uyanabiliriz.
Tilhabeşlifilozof/14.04.2025/Sancaktepe/İST